Orta gelirli sınıfı yeniden tanımlamak

Dr. Deniz İstikbal/ Medipol Üniversitesi
31.12.2025

Mart 2020'de başlayan ve günümüze kadar etkileri devam eden global ölçekli kriz bölgesel çatışma ve istikrarsızlıklarla besleniyor. Devletler krize verdikleri tepkilerle birbirinden ayrışırken toplum katmanları arasındaki geçişkenlik artış gösteriyor.


Orta gelirli sınıfı yeniden tanımlamak

Dr. Deniz İstikbal/ Medipol Üniversitesi

Birikim yapmanın anlamsızlaştığı bir pahalılık döneminde orta sınıf kavramının yeniden tanımlanması meselesi tüm dünyada tartışılıyor. Salgın sonrası ortaya çıkan enflasyonist baskı ve para birimlerindeki değer kayıpları pek çok ülkede orta sınıf olarak isimlendirilen kesimleri derinden etkiledi. Alt gelir gruplarında ise kamu yardımlarının artırılmasıyla süreç iyileştirilmeye çalışıldı. Fakat henüz alt ve orta gelir grupları için tam normalleşmeyi içeren bir analiz yapmak mümkün değil. Mart 2020'de başlayan ve günümüze kadar etkileri devam eden global ölçekli kriz bölgesel çatışma ve istikrarsızlıklarla besleniyor. Devletler krize verdikleri tepkilerle birbirinden ayrışırken toplum katmanları arasındaki geçişkenlik artış gösteriyor. Gelirlerin büyük kısmı en üstte bulunan yüzde 20'lik kesime giderken toplam milli gelirden aldıkları pay daha fazla artıyor. Alt ve orta gelirli gruplar içerisinde alt gelir grupları kısmen milli gelirden aldıkları payı korurken orta gelirli kesimlerin payları azalma gösteriyor.

Örneğin Türkiye'de 2020-2025 yılları arasında orta gelirli grupların toplam milli gelirden aldığı pay yüzde 40'lardan yüzde 35'e geriledi. Orta gelir grupları içerisinde de alt gelir gruplarına kayma meydana geldi. Üst gelir grubuna çıkanlar olmakla birlikte orta gelir grubuna düşenlerde yaşanan krizlerde negatif şekilde etkilendi. Günümüze kadar devam eden ve hayatın bir gerçeğine dönüşen krizler birçok siyasi iktidarı da seçimlerle koltuklarından etti. Öncelikle iktisadi alanda meydana gelen dönüşüm ilerleyen dönemde siyasi alana yansıyarak reel krizin bir yansımasına dönüştü.

Gelişmekte olan aktörlerle benzerlikler

Orta gelirli sınıfın konumuna yakından bakıldığında gelişmekte olan aktörlerle benzerlikler göze çarpıyor. Brezilya, Malezya, Arjantin, Rusya ve Şili gibi ülkelerin sahip olduğu gelir dağılımındaki problemlerle Türkiye'deki şartlar birbiriyle benzerlik gösteriyor. IMF'nin verileri üzerinden yapılan uluslararası değerlendirmelerde benzer sonuçları öne çıkarıyor. Buradan hareketle dolar bazlı Türkiye'de alt, orta ve üst gelir grupları için aylık gelirleri hesaplamak mümkün hale geliyor. OECD, EuroStat, TÜİK ve Dünya Bankası gibi kurumlardan da benzer veriler almak ve hesaplama yapmak mümkün. Bir karma halinde bakıldığında Türkiye için gelir grupları yüzde 20'lik dilimlere bölünebilir. En alt gelir grubunda yer alanlar için yıllık kazanç 3700 dolar civarı oluyor. İkinci yüzde 20'lik grup 6200 dolar, üçüncü yüzde 20'lik grup 9 bin dolar, dördüncü yüzde 20'lik grup 15 bin dolar ve en yüksek gelirli grup için 40 bin dolar senelik ortalama kazanç ortaya çıkıyor. Bu grupların orta noktası olan mevcut rakamlar üste veya alt rakamlara inip çıkabiliyor. En üst grubun orta geliri senelikte 70 bin dolar veya 150 bin dolarda olabiliyor. Dördüncü grup içinde 15-25 bin dolar aralığında bir tanımlama yapılabilir. Diğer gruplar için de benzer rakam aralıklarını ortalama gelirleri üzerinden hesaplamak mümkün. Ancak tam doğru veriler bireyin şartlarına göre değişiyor.

EuroStat'ın Türkiye hakkında ortaya koyduğu veriler üzerinden mevcut gelir durumuna bakıldığında toplam nüfus içerisinde yüksek gelirli yüzde 14, orta gelirli yüzde 53 ve düşük gelirli yüzde 33 olarak sınıflandırılıyor. Toplam nüfus açısından EuroStat verileri değerlendirildiğinde yüksek gelirli 12,2 milyon, orta gelirli 46,11 milyon ve düşük gelirli 28,71 milyon kişi olarak çıkıyor. Kurumun verilerinin tam anlamıyla doğru olmadığını söylemekle birlikte fikir vermesi açısından önem taşıdığını söylemek mümkün. Buradan hareketle hanelerdeki kişilere göre bakıldığında Türkiye'de 46 milyonu aşan bir kesimin orta gelir grubunda yer aldığı anlaşılıyor. Kurumun diğer bir verisiyle mevcut kişi sayısı değerlendirildiğinde orta gelirli kesimin toplam milli gelirden aldığı pay yüzde 36-37 civarında yer alıyor. En yüksek gelirli grup ise milli gelir içerisinde yüzde 54'ten fazla paya sahip. Düşük gelirli grubun geliri de yüzde 10 civarına geliyor. Bu veriler üzerinden şunu söylemek mümkün gelir dağılımının istenilen düzeyde iyi olmadığı ve farklı politikalarla iyileştirilmesi gerektiği anlaşılıyor. Özellikle alt gelir grupları için yapılması gerekenlerde aciliyet gerektiği de görülebiliyor. Sosyal yardım politikaları veya üst gelir gruplarının vergilendirilmesi üzerinden yapılabilecek birçok aksiyon mevcut şartların iyileştirilmesine katkı sunabilir.

TÜİK verileri ne söylüyor?

TÜİK'in senelik olarak yayınladığı gelir dağılımı istatistikleri orta gelirli sınıfın yeniden tanımlanması için kullanılabilir. 2024-2025 tarihlerindeki toplam gelirleri sunması açısından en çarpıcı veriler TÜİK'in istatistiklerinde yer alıyor. Diğer uluslararası kurumların Türkiye hakkındaki raporlarıyla benzeşen TÜİK verileri önemli bir gerçeğe dikkat çekiyor. Bu realite orta gelirli sınıfın ülke şartlarına göre yüksek enflasyon nedeniyle hayatını sürdürmede zorlandığı ve alt gelir gruplarıyla benzer şekilde alım gücünün eridiğini hissetmesidir. Ülkenin geneline bakıldığında Batı bölgelerinde yoğunlaşan refahın diğer şehirlerden göçü ciddi şekilde etkilediği anlaşılmaktadır. Büyükşehirlere gelenlerin ortaya çıkardığı konut talebi fiyatları yukarıya taşırken kira-gelir dengesinin bozulmasına katkı sunmaktadır. Bugünün sorunu olmamakla birlikte deprem bölgesinden gelen milyonlarca kişi de mevcut şartlara eklendiğinde ortalama kira fiyatlarının yüksek kalması orta ve alt gelirli grupların alım gücünü aşağıya çekmektedir. Sadece Türkiye'de değil ABD, İngiltere, Polonya ve Fransa gibi ülkelerde salgın sonrası kira, konut, enerji ve gıda gibi alanlarda enflasyona maruz kalmıştır. Fakat Türkiye depremin ortaya çıkardığı yıkım nedeniyle mevcut tüm ülkelerde ayrışmaktadır. Bu ayrışma ortalama kira rakamlarını 2019-2026 aralığında 250 dolardan 730 dolara çıkarmıştır. Gelirlerdeki artışa bakıldığında ortalama gelir 600 dolardan 1200 dolar civarına gelmiştir. Buradan hareketle şu yorum yapılabilir yaşananlar global ölçeğe yayılmış bir konut ve geçim sıkıntısı krizidir. Krizin çözümü sadece sosyal konutla değil piyasada oluşan fiyat köpüğünü tek haneli enflasyonla dindirmekten geçmektedir.

Türkiye'nin tecrübe ettiği yüksek enflasyon nedeniyle ortaya çıkan sorunlar tek haneli enflasyonla kısa sürece çözülebilir. Kamunun Haziran 2023'ten itibaren uygulamaya aldığı ve günümüzde yüzde 20'li rakamlara yaklaşan enflasyon bu nedenle büyük önem taşımaktadır. Fakat alt ve orta gelirli grupların günlük şekilde maruz kaldığı fiyat istikrarsızlığının yegâne çözümü yüzde 20'li enflasyon rakamı değil tek haneli enflasyondur. Öncelikle sorunların kaynağının ortadan kaldırılması ardından alt ve orta gelirli grupların lehine vergi düzenlemeleri gündeme alınmalı. Girişimcilik odaklı, özel sektörü destekleyici ve yeni teknolojik altyapıyı önceleyen politikalarla orta vadede mevcut şartlar kamu yönlendirmesiyle reforma tabii tutulmalı. Sonuç olarak Türkiye dahil olmak üzere tüm dünyada orta gelirli sınıfın yeniden tanımlanması gerekmektedir. Bu nedenle de salgının ortaya çıkardığı krizler henüz tam anlamıyla etkisini yitirmemişken, yeni çatışmaların geliştiği bir dönemde yaşanan kaosu en iyi şekilde değerlendirenler en önce reform merkezli dönüşümü sağlayacak olanlardır. Türkiye de kendi kronik sorunlarını çözmeli ve yapısal reformları merkeze alan bir zihniyetle çağın öncüsü olabilmeli.