Ortadoğu Bosnalaştırılmadan...

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu / Gaziantep Üniversitesi
14.08.2020

Aliya İzzetbegoviç'e göre Bosna Savaşı'nda Batı'nın konumu şöyledir: “Ben, Batı'nın müdahale etmediğini asla düşünmedim. Batı esasında –kendileri açısından- önemli müdahalelerde bulundu ve dünya bunu bilmek zorundadır. Batı, buraya geldi; bizim elimizi kolumuzu bağladı ve çekip gitti. Batı'nın müdahalesi askeri ambargo koymak oldu.”


Ortadoğu Bosnalaştırılmadan...

SSCB’nin dağılmasından sonra Yugoslavya’yı oluşturan Slovenya ve Hırvatistan, tek yanlı anayasal haklarını kullanarak Temmuz 1991 yılında federasyondan ayrıldığını ilan etmiştir. Bu süreci, Kasım 1991’de Makedonya, en son olarak da Mart 1992 yılında Bosna-Hersek’in bağımsızlık ilanı takip etmiştir.

Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık ilanına savaşla karşılık veren Sırbistan, Avrupa Birliği’nin ve özellikle Almanya’nın karşı koyması üzerine kısa sürede yenilmiştir. Bunun üzerine Sırbistan savaş gücünü, Bosna-Hersek’e çevirmiştir. Sırbistan, Bosna-Hersek nüfusunun üçte birini oluşturan Sırplarla birlikte, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın en büyük felaketinin, soykırımının, yaşanmasına sebep olmuştur. İki milyon insanın yerlerinden sürüldüğü etnik temizliğe, iki yüz bin kişinin öldürüldüğü soykırıma ve binlerce tarihi eserin yıkıldığı kültürel yıkıma uğrayan Bosna-Hersek’te; yaklaşık dört yıl süren bu faciaların ardından, Aralık 1995 yılında ABD’nin baskısıyla Dayton Barış Antlaşması imzalanmıştır.

İki iğrenç kavramla tanıştık

Roy Gutman’a göre, “İnsanlık, Bosna’da işlenen Sırp vahşeti ile iki iğrenç kavramla daha tanışma bahtsızlığına erişti. “Etnik temizlik” ve “Etnik tecavüz”… Yüz binlerce Bosnalı “etnik temizlik” uğruna katledildi ve yurtlarından çıkarıldı. On binlerce kadın, kız, hatta çocuk tecavüze uğradı. Boşnakların efsanevi lideri Alija İzzetbegoviç, bir mülakatta bu konuyu şöyle ifade etmiştir.

“Bosna-Hersek’in başına gelen şimdiye kadar başka toplumların başına gelmeyen belki de bin yılda sadece bir kere gelen, birçok şey geldi. Bu ülkede her şey altüst oldu, hatta öyle ki; bir taş bile yerinde kalmadı. Size ancak bir şey söyleyebilirim: Bosna artık önceki durumunda değildir ve eski haline de gelebileceğini zannetmiyorum. Şu ana kadar ölenlerin sayısını bilmiyoruz. Uzmanların tespitlerine göre; ikiyüzbin civarında Bosnalı şehit olmuş, 1 milyon 200 bin Bosnalı ise evlerinden barklarından sürülmüştür. İşte bunun adı etnik temizliktir. Fakat söyle bir açıklama olayı yumuşatır. Söz konusu olan klasik bir jenosittir (soykırım). Saraybosna’yı dolaşınız, göreceksiniz ki, milli kütüphane, yaklaşık 100 sene önce Avusturya tarafından inşa edilmişti. Fakat bugün bu kütüphane yanmış durumdadır. Hâlbuki burası askeri bir hedef değil sadece milli bir kütüphane idi. Bundan da anlaşılmaktadır ki; bunların yegâne gayesi bizim toplumumuzun tüm izlerini silmektir. Bunun dışında da bin 200 camimizi yıktılar.”

Dünya bilmek zorunda

İzzetbegoviç’e göre Batı’nın konumu ise şöyle oldu: “Ben, Batı’nın müdahale etmediğini asla düşünmedim. Batı esasında –kendileri açısından- önemli müdahalelerde bulundu ve dünya bunu bilmek zorundadır. Batı, buraya geldi; bizim elimizi kolumuzu bağladı ve çekip gitti. Batı’nın müdahalesi askeri ambargo koymak oldu.”

Bosna-Hersek Avrupa’nın kurbanı oldu. Yaklaşık dört yıl süren soykırım sırasında ilk birkaç önemli olayı haberler üzerinden hatırlayacak olursak:

1. 8 Ocak 1993’te Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Dr. Hakkı Turajlic BM korumasında Saraybosna havaalanından şehre getirilirken, Sırplar tarafından öldürüldü.

2. 29 Mayıs 1995’te, Sırplar Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı İrfan Libiyaliç ve Adalet Bakanı yardımcısını taşıyan helikopteri düşürülerek öldürdü.

3. 11 Temmuz 1995’te Hollandalı 400 BM askerinin mevzilerini, Sırplara terk etmesi sonucu “Güvenli Bölge” ilan edilen Srebrenica düştü ve sekiz bin Boşnak erkek öldürüldü.

4. 25 Temmuz 1995’te yine BM’nin güvenli bölgelerinden olan Jepa düştü ve binlerce kişi öldürüldü.

5. Burada çok insan öldürülüyor, lütfen yetişin! Müslümanlar yük vagonlarına tıka-basa doldurulmuşlar, dün gece 25 vagon dolusu kadın, yaşlı ve çocuk vardı. Korkunç bir manzaraydı. Hava deliklerinden sadece elleri görülüyordu. Yaklaşmamıza izin vermediler. (…) İnsanlık adına lütfen yetişin.

6. Çatışma yok… Müslümanlar topluca öldürülmüşler… (haberinin devamında) Bir tanesinin başı öne düşmüş sıkılmış yumruklarını, gözlerinin üstüne bastırmış, sanki ölümünün gelişini görmemek için yüzünü kapatmış. Bir başkası ellerini karşısındakilere yalvarırcasına yukarı kaldırmış. Ama nafile… Bu haberler savaşın sonuna kadar dört yıl boyunca artarak devam etti.

Dayton Barış Anlaşması

Bosna-Hersek’te savaşın başlamasından sonra, yaklaşık dört yıl sonra, Boşnak ordusunun iyice güçlendiği (200 bin kişi) ve kaybettiği yerleri geri almaya başladığı bir sırada Batı (ABD, AB ve Rusya) olaya tekrar müdahale etti. Ve Boşnakları durdurdu. Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısıyla, 1995 yılının sonbaharında Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman ve Bosna Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, 1 Kasım 1995’te ABD’nin Ohio eyaletinin Dayton kentindeki Wright-Patterson Hava Üssünde bir araya getirildi. Sonrasında Dayton Barış Anlaşması (DBA) ismini alan belge, 14 Aralık 1995’te Paris’te üç Balkan ülkesinin cumhurbaşkanı tarafından imzalandı.

Bosna-Hersek savaşı eşit olmayan şartlarda başlamış, sürmüş ve maalesef zalimin mükâfatlandırıldığı aynı şekilde de son bulmuştur. Bosna-Hersek’te yaklaşık dört yıl aralıksız devam eden bir soykırım yaşanmıştır. Bu soykırımı Sırplar, Batı’nın paramiliter gücü olarak yerine getirmişlerdir. Bosna-Hersek’in varlığının en az yarısı kaybedilmiştir. Amaç, ABD’nin Balkanlara yerleşmesi ve Balkanlarda Müslüman bir ülkenin varlığına son verilmesiydi. Nihayetinde ABD, önce Dayton Antlaşması ardından Kosova ile Balkanlara yerleşmiştir.

Dönüş hakkı meselesi

Bosna ekonomik olarak da Batı’nın vesayeti altına girmiştir. Örneğin, başta Bosnalı Müslümanlar olmak üzere, savaş mağduru olan mültecilerin pek çoğu Dayton Anlaşması`nda sözü edilen `dönüş hakkı` çerçevesinde terk ettikleri topraklarına geri dönememişlerdir. Ayrıca evlerine dönen mültecilere güvenli bir ortam sağlanamamakta, bunların mülkiyet ve eğitim hakları garanti altına alınamamaktadır. Öte yandan, hem Bosnalı Sırp hem de Sırbistan yönetimleri çok uzun bir zaman boyunca, Dayton Anlaşması yükümlülüklerine aykırı olarak, savaş suçlularını uluslararası mahkemeye teslim etmek yerine, bunları korumuş ve kollamışlardır.

Bu toprakları nasıl yönettiniz?

Richard Holbrooke, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Diyarbakırlı Hikmet Çetin’e dönerek ”siz bu kahrolası toprakları 500 yıl nasıl yönettiniz? ” sorusu olmuştur. Bunun formülünü, Holbrooke’e şöyle izah edebiliriz: Barış, Osmanlı’nın sevgi ve hoşgörüsündeydi. Bunun da temeli adalet odaklı olarak Dini, siyasi ve iktisadi özgürlüğe dayanmaktadır. Yani sizin sadece kağıda yazılan “adalet” te değil.

Tarih bugün tekrar ediyor ve Ortadoğu’nun kaderi başta Kürtler olmak üzere yeniden yazılıyor. Bu konuda tarih bize en büyük rehberdir. Kimse Ortadoğu’yu da Bosnalaştırmasın diye sorunlarımızı biz çözelim. Türk, Kürt, Arap ve Acem olarak… Hele Bağdat ve Basra’dan sonra Musul, Rakka ve Halep da yanıyorken…

Libya da aynı ateşe atılmadan uyanalım.

@Hseyhanlioglu