Ortadoğu gezisi güven kaybına kayıp ekledi

Faruk Önalan / Yazar
22.07.2022

Küresel ekonomik kriz, yüksek enflasyon, gıda sorunu ve Rusya-Ukrayna savaşı tüm dünya ülkeleri gibi ABD'yi de derinden etkiledi. Yaklaşan Kongre ara seçimlerinde Senato'da Cumhuriyetçilerin çoğunluğu elde etmesi riski oldukça yüksek. Bu da Biden'ın "topal ördek" durumuna düşmesine neden olacak. Ortadoğu gezisi, kamuoyu nezdindeki güven kaybını tersine çevirebilmek için yapılan hamlelerden biriydi.


Ortadoğu gezisi güven kaybına kayıp ekledi

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden aylardır konuşulan, İsrail, Filistin, Suudi Arabistan'ı kapsayan ve dört gün süren Orta Doğu turunu nihayet gerçekleştirdi. Ziyaretin alt yapısının hazırlanmasında Dışişleri Bakanı Antony Blinken liderliğindeki heyet, -çetin pazarlıklar gölgesinde- yoğun görüşmeler yaptı. Zaman zaman programda değişiklikler meydana gelse de ziyaretler planlanan takvim üzerine tamamlandı.

Topal ördek tehlikesi

Orta Doğu turu üç aşamalı olmasına rağmen Biden, Washington Post gazetesine "Suudi Arabistan'a neden gidiyorum" başlıklı makale ile asıl niyetini de açık etmiş oldu. "Rus saldırganlığına" karşı koymak ve Çin'i geride bırakmak için doğrudan ilişki kurulması gereken ülkelerden biri olarak Suudi Arabistan'ı işaret etti. Koronavirüs salgını sonrasında ortaya çıkan küresel ekonomik kriz, yüksek enflasyon, gıda sorunu yanında Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesi tüm dünya ülkeleri gibi ABD'yi de derinden etkiledi. Benzin ve gıda fiyatlarının sürekli artması ile son kırk yılın en yüksek enflasyon seviyesine ulaşıldı. Yaklaşan Kongre ara seçimlerinde Senato'da Cumhuriyetçilerin çoğunluğu elde etmesi riski oldukça yüksek. Bu da Biden'ın "topal ördek" (Lame Duck) durumuna düşmesine neden olacak. Orta Doğu gezisi, Amerikan kamuoyu nezdindeki güven kaybını (ekonomi, dış politika) tersine çevirmek için –mevcut şartlar altında zor olsa da- yapılan hamlelerden biri olarak okunabilir.

Enerji arz güvenliği

Enerji analistleri Ekim ayında yeni bir fiyat artışı dalgasına karşı uyarılarda bulunuyor. JPMorgan yaptırımlar karşısında Rusya'nın ham petrol akışını kesmesi durumunda petrol varil fiyatının üç katından fazla artabileceğini belirtiyor. Bu doğrultuda söz konusu ziyaretin birincil amacının "bölgeyi istikrara kavuşturmak ve bölgesel bağları sağlamlaştırmak" olduğu açıklansa da gündemin en önemli maddesi enerji arzı ve güvenliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Suudi petrolünün arzının artırılması talebine yönelik Veliaht Prens Muhammed Bin Selman herhangi bir taahhütte bulunmadı. Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Cidde zirvesinde petrol üretimi konusunun konuşulmadığını açıkladı. Prens Selman'ın daha önceki sözlerine paralel olarak Krallığın maksimum üretim kapasitesinin 13 milyon varil olduğunu belirtti. Suudi Arabistan Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr de ABD'ye ham petrol arzını artırmanın sorunu hafifletmeyeceğini vurguladı. Riyad yönetimi topu OPEC+ toplantılarına atarak, "Suudi Arabistan'ın pazarın taleplerini karşılamak için piyasa ihtiyaçlarını değerlendirmeye ve bu ihtiyaçlara göre kararlar almaya devam edeceği" yönünde açıklamalarda bulunuyor. Kısaca Biden bu konuda kesin sonuç alamadan Washington'a döndü. Söz konusu ziyaret gerçekleşmeden önce yoğun eleştiriler getiren Pekin yönetimi, herhangi bir anlaşmanın gerçekleşmemesinden dolayı oldukça memnundu. Ülkenin resmi haber ajansı dikkat çekici bir manşet attı: "Biden, ne İran'a karşı bölgesel bir askeri ittifak kurma hedefinde başarılı oldu ne de Suudi Arabistan'ı petrol üretimini artırmak için derhal harekete geçmeye ikna etti."

Şüphesiz zirvede konuşulan konulardan biri de Cemal Kaşıkçı cinayeti idi. Biden, Suudi gazeteci ve yazar Kaşıkçı'nın öldürülmesini "iğrenç bir suç" olarak nitelendirdi. Prens Selman da bu tabire katılmakla birlikte cinayetten kişisel olarak sorumlu olmadığını söyledi. "Bu tür olayların" ABD dahil her ülkede olabileceğini belirtip, Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesindeki işkenceleri ve insan hakları ihlallerini, 2021 yılında Afganistan'da bütün bir aileyi yok eden SİHA saldırısına (ABD 29 Ağustos 2021 tarihinde Kabil'de gerçekleştirdiği saldırıda yedisi çocuk olmak üzere 10 sivili katletmiş, CENTCOM daha sonra bu olayın bir "hata" olduğunu açıklamıştı) atıfta bulundu. Prens Selman bununla da yetinmedi ve şu sözleri sarf etti:

"Değerlerinizi başkalarına dayatmaya çalışmakla etkili sonuç alamazsınız aksine olumsuz bir tepki olarak bu size geri dönecektir. Değerlerinizi öne çıkarmanın doğru yolu, önce bu değerlere bağlı olduğunuzu dünyaya göstermektir." Başkan'ın düştüğü bu durum Amerikan kamuoyunda da tartışmalara neden oldu.

Biden'ın "Çin" vurgusuna rağmen Riyad, Pekin ile olan ilişkilerinin devam edeceğini yineledi. CNBC kanalına konuşan Suudi Bakan el-Cübeyr, hem Washington hem de Pekin ile ortaklıklarını güçlendirmeye devam edeceklerini, birini diğerinden ayrı görmediklerini açıkça beyan etti. Diğer Körfez ülkeleri de Pekin ile ilişkilerini daha ileri seviyeye taşıyorlar.

Zirvenin en önemli gündem maddelerinden biri de hiç şüphesiz İran'ın nükleer programı. Biden Başkanlık seçim kampanyasında yaptığı açıklamalarla İran ile müzakerelerin devam etmesi gerektiğini sık sık vurgulamıştı. Bugün de iradesi, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması yönünde. Ancak şu ana kadar Washington ile Tahran arasındaki görüş ayrılıkları büyük oranda devam ediyor. Sadece Cumhuriyetçiler değil Demokratlardan da karşı sesler yükseliyor. Kaldı ki Katar'ın başkenti Doha'da yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Seyahat öncesi Biden'ın İran'a karşı dengeleme stratejisi de pek işe yaramadı. Riyad yönetimi, Suudi Arabistan ile İran arasındaki görüşmelerin olumlu geçtiğini, ancak henüz bir sonuç ulaşılamadığını belirtip, normal ilişkilere ulaşabilmek için İran'a el uzattıklarını dile getirdi. Cidde zirvesinden bir gün önce de Tahran'a büyükelçi gönderme süreci içinde olduklarını açıklayan Abu Dabi yönetimi İran'a karşı bir 'eksenin' parçası olmayacaklarını da açıkça vurguladı.

Şartlar zorlayınca...

Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Başkan Biden, Amerika'nın Orta Doğu'yu asla terk etmeyeceğini açıkladı. Çünkü belirledikleri dış politika stratejisinde Çin, Rusya hatta İran'ın dolduracağı şekilde bölgede bir boşluk bırakmama amacı var. Fakat bunu ne oranda başaracağı büyük bir soru işareti. Obama döneminde Başkan yardımcısı iken ziyaret ettiği Orta Doğu ve Körfez ülkeleri bugün çok daha farklı bir şekilde karşımızda durmaktadır. Şartlar zorlayınca "muhatabım Kral Selman'dır" çizgisinden dahi geri adım atmak zorunda kaldı.

Filistin meselesinde 1967 sınırları çerçevesinde "iki devletli çözüm" görüşüne rağmen bu doğrultuda da bir adım atamadı. Beytullahim'de Mahmud Abbas ile üç saat süren bir görüşme gerçekleştirmesine rağmen, kayda değer bir sonuç çıkmadı. 200 milyon doları UNRWA'ya (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) olmak üzere 315 milyon dolar yardım taahhüdünde bulundu. Fakat Filistin Kurtuluş Örgütü'nün ABD terör örgütleri listesinden çıkarılmasına dair bir gelişme yine yaşanmadı. Oysa geçtiğimiz aylarda Kahane Chai (Kahanistler) örgütü, terör listesinden çıkarılmıştı. (Cani örgüt Kahanistlerin yaptığı bazı saldırılar; 1994 yılında sabah namazı vakti İbrahim Camii'nin basılması ve 29 Filistinlinin şehit edilmesi, 18 aylık Ali bebeğin, babası Saad ve annesi Riham'ın yakılarak katledilmesi, 16 yaşındaki Ebu Hudayr'ı benzin içirdikten sonra yakarak katledilmesi olayları.) Ziyaretten daha memnun ayrılan taraf ise Tel Aviv oldu. İsrail'in güvenliği ve askeri üstünlüğünün korunması konusunda "Kudüs Mutabakatı" imzalandı. Sadece bir konuda beklentileri boşa çıktı. Biden'dan Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkileri normalleştirmesi konusunda bir hamle bekliyorlardı ancak gerçekleşmedi. Gerçi Riyad yönetimi hava sahasını açarak Biden'ın Tel Aviv'den direkt Cidde'ye uçmasına imkan sağlamıştı. Bu durum da "normalleşme" yönünde önemli bir adım olarak kayıtlara geçti.

Sonuç olarak aylardır gündemi meşgul eden Orta Doğu turu ile ilgili Amerikan beklentileri karşılık bulmamış görünüyor. Petrol arzının artırılmasına yönelik herhangi bir anlaşma gerçekleştirilemeyince haftanın ilk gününde petrol fiyatları yaklaşık yüzde 3 artış ile 104 doları buldu. (24 Şubat'ta Ukrayna'nın işgali sonrası petrol fiyatları 7 Mart'ta 139 doları görerek tavan yapmış, sonrasında düşmeye başlamıştı.) Uygulanan yaptırımlar ve Ukrayna'ya verilen ağır silah desteğine rağmen beklenilen sonuçlar alınmış değil. Çin ve Rusya'nın bölgede etkisi artmaya devam ediyor. Biden'ın dönüşünden hemen sonra Tahran'da düzenlenen İran-Türkiye-Rusya zirvesi de ayrıca dikkat çekicidir.

Başkan Joe Biden, dört günün ardından hiçbir somut mutabakata varamadan Beyaz Saray'ın yolunu tuttu. Wall Street Journal (WSJ) Biden'ın Cidde'deki 24 saatini "utanç verici" olarak niteledi. Bazı isimler Orta Doğu turunu geleceğe yönelik olumlu bir adım olarak karşılasa da sonucu itibariyle oldukça başarısız bir ziyaret olarak kayıtlara geçti. Mevcut durum ve şartlar gösteriyor ki Kasım ayında gerçekleşecek olan seçimlerde –olağanüstü bir durum olmazsa- Demokratları ağır bir hezimet bekliyor. Başkan Biden'ın bahsettiği "boşluk" ise hızla dolmaya devam ediyor.

[email protected]