Ortadoğu'nun geleceği ve aşiretler

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
20.02.2022

Furkan Torlak'ın kitabında ulaştığı "Aşiretler, cari merkezi otoritelerin çoğundan daha derin bir hafızaya sahip, iktidar ve güç ilişkilerinin yönetiminde tecrübeli yapılar olarak varlıklarını gelecekte de sürdürecekler" sonucu Ortadoğu'daki tarihsel-siyasal bilinçdışının etkilerini araştırmak isteyenlere yeni kapılar açıyor.


Ortadoğu'nun geleceği ve aşiretler

Amerika Birleşik Devletleri'nin Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'ı 2003'teki işgali Ortadoğu'daki bütün kartların yeniden karılması anlamına geldiği gibi, bölgenin bütün sosyolojisini de alt üst eden gelişmelere yol açtı. Bölgedeki tüm etnik, mezhepsel ve ideolojik çekişmeleri yeniden formatlamayı gerektirecek bu işgal beraberinde de birçok yük getirdi hem işgalcilere hem de -elbette bu daha önemliydi- bölge sakinlerine.

ABD'nin Irak'a askeri müdahalesinin Ortadoğu'daki güç dengelerini ve ilişkilerini önemli ölçüde değiştirdiği, ulus altı (etnik ve mezhebi) toplumsal fay hatlarını harekete geçirdiği, sadece Irak'ın toplumsal ve siyasal hayatında değil, bölgedeki birçok ülkenin de toplumsal ve siyasal hayatında kalıcı birçok hasara sebebiyet verdiği söylenebilir. Sözümona Irak'a demokrasi getirme bahanesiyle düzenlenen askeri müdahale ile birlikte Irak'ta müdahale sonrası oluşan siyasal atmosferi ve gelişmeleri anlamak bakımından önem arz eden ve etnik yapılar içi ya da mezhepsel güç dengelerini ve dinamiklerini de belirleyecek ölçüde etkili sayabileceğimiz aşiret aidiyetleri ve yapıları gündeme gelmiş, "devletlerin geçici, aşiretlerin ise kalıcı" olduğu şeklinde ifade bulan siyasal söylemlere sık sık rastlanmıştır. Sadece Irak'ta değil, genel olarak hemen bütün Arap toplumlarında neredeyse "tarihsel-siyasal bilinçdışı"nın en etkin unsuru olan aşiret yapılarının yabancı bir gücün işgal girişimine direnişinde ya da işgalci güç lehine iktidar yapılarının teşekkülünde nasıl bir rol oynadığı sorusu da son derece anlamlı bulunabilir.

Asabiyet teorisi

Furkan Torlak, Ortadoğu'da Aşiret Siyaseti adını taşıyan çalışmasında İbn Haldun'un asabiyet teorisi referans alarak ABD müdahalesi sonrası Irak'ta aşiret yapılarının bu müdahaleden nasıl etkilendiğini, işgal otoritesinin aşiretlerle kurduğu ilişkileri, Irak'ta yeni bir ulus devlet inşa etmeye çalışan ve genelde ideolojik zeminlerde söylemlerini dile getiren siyasi partilerle gelenekten devraldıkları çıkarlarını kollayan aşiretlerin iş birlikleri, rekabet ve mücadelelerini araştırıyor. Torlak'ın temel varsayımı modern Irak devletinin kurulmasından önce etkili olan nesep dayanışması ve aşiret yapılarının bu devletin kurulması sonrasında da etkili olduğu, aynı şeyin Amerikan müdahalesi içinde söylenebileceği. Yani, şehirlerin çevresinde konumlanarak iktidarlarını sürdüren aşiret yapıları Amerikan müdahalesi öncesinde olduğu gibi sonrasında da -bazı inişli çıkışlı süreçler yaşansa da- bu rollerini sürdürmekte son derece başarılılar ve gelecekte de durumun böyle olmaması için herhangi bir sebep yok. Torlak'ın kendi doktora tezini baz alarak yaptığı çalışmada sadece literatür taraması ve çalışmasıyla yetinmediğini, eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'den, IKBY ve KDP lideri Mesut Barzani'ye, ABD işgaline karşı gelişen Sünni Arap direnişinin liderlerinden Şeyh Haris el Dari'den Şii Arap direnişinin önemli ayaklarından Seyyid Mukteda el Sadr'a kadar birçok önemli aktörle de yapılmış derinlemesine mülakatlardan derlediği bilgilerle Irak'ta etnik ve mezhepsel dinamiklerle karakterize olan siyasal sürecin İbn Halduncu asabiyet teorisi zemininde nasıl yorumlanabileceğine dair ufuk açıcı bir perspektif çıkarıyor.

Torlak'ın kitabında ulaştığı "Görünen o ki aşiretler, cari merkezi otoritelerin çoğundan daha derin bir hafızaya sahip, iktidar ve güç ilişkilerinin yönetiminde tecrübeli yapılar olarak varlıklarını gelecekte de sürdüreceklerdir" sonucu Ortadoğu'daki tarihsel-siyasal bilinçdışının etkilerini araştırmak isteyenlere yeni kapılar açıyor.

Ortadoğu'da Aşiret Siyaseti Furkan Torlak Kopernik, 2022

İnsanoğlu nelerden nasıl ve niçin utanır?

Modern felsefede öncülüğünü Edmund Husserl'in yaptığı fenomenolojik yaklaşımın dahilinde çalışarak çeşitli fenomenler, etik ve felsefi antropoloji alanlarında yaptığı analizlerle düşüncelerin duygusal temellerini açığa çıkartmaya çalışan Max Scheler utanç ve tevazu kavramlarını irdelediği eserinde bu kavramların taşıdığı işlevleri, şartlarını ve biçimlerini soruşturuyor. "İnsan ya bir Tanrı'ya sahiptir ya da bir puta" dediğini bildiğimiz Scheler'in modern felsefede yaşantılarımızın çeşitli veçheleri ve insanın kozmostaki yeri konularında ilgi çekici görüşler ileri sürdüğü bilinir. Ebru Arun'un Türkçe'ye çevirdiği kitabında hem edebiyatın hem de felsefenin ilgilendiği utanma duygusunun yerini açığa çıkartmaya uğraşan Scheler'in cinsel, bedensel utanmaların sebeplerini araştırmasında ayrıntılı bir biçimde ortaya koymaya çalıştığını söylemek mümkün. Utanç ve Tevazu Duyguları, Max Scheler, çev. Ebru Arun, Pinhan, 2021

Türkiye'nin duygusal ve siyasal rejimi

Yüzyıl önce yazılmış bir Türkiye seyahatnamesi Rus büyükelçi Mihail Frunze'nin kitabı. Türkiye'nin idari yapısını ve bürokrasisini ayrıntılarıyla etüt eden Frunze'nin kitabında Anadolu'nun ve Anadolu'da yaşayan halkın yüz yıl önceki durumunu bulmak mümkün. Frunze karşılaştığı kişilerden, köylülerden, resmî görevlilerden mükemmele yakın tahliller yaparak bunların arasında her türlü imkânsızlıklara rağmen kendisini iyi yetiştirmiş idealist insanların da var olduğunu gösteriyor. Frunze'nin ayrıca siyasi ortamdaki derin kırılmaları tespit edip tahlil ettiğini ve Türkiye'nin o zamandan beri süregelen siyasal ve duygusal rejiminin ana hatlarını özetliyor. Kitapta İlber Ortaylı'nın önsözü olduğunu da belirtelim.

Türkiye Anıları, Mihail Frunze, çev. Ahmet Ekeş, 2022

@uzakkoku