Özgürlüğün özündeki başkalığın aranışı

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
4.06.2016

Özgürlük deneyimini dünya üzerinde bir birlikte-yaratma süreci, siyasi eylem, bireysel yargı, kişisel ve kamusal tahayyül ve tefekkür alanlarında bir macera şeklinde ele alan Boym, özgürlüğün paradokslarını tartışma konusu ediniyor.


Özgürlüğün özündeki başkalığın aranışı

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı

Gündelik sohbetlerimizde, siyasi tartışmalarımızda, toplumsal hayatımızda, hemen her yapıp ettiğimizde sık sık kullandığımız bir kelime-kavram özgürlük. Özellikle Fransız Devrimi sonrası modern hayatın şekillenişinde kendisine sık sık atıf yapılan bu kelime-kavramın nasıl içeriklendirileceği, bireysel ve toplumsal eylemlerimizde bu içeriği nasıl yorumladığımız sorularını pek akla getirmesek de kendisinden yararlandığımızı düşündüğümüz bir imkan belki de.

Özgürlüğün bir fikir olarak ne olduğundan çok ne olabileceğine ilişkin bir kitap Svetlana Boym’un eseri. Özgürlük deneyimini dünya üzerinde bir birlikte-yaratma süreci, siyasi eylem, bireysel yargı, kişisel ve kamusal tahayyül ve tefekkür alanlarında bir macera şeklinde ele alan Boym, özgürlüğün paradokslarını tartışma konusu ediniyor.

Özgürlük tipolojileri ve tanımları üstünde durmaktansa doğrudan özgürlüğün mümkün alanına hitap eden, bu alanın sınırlarını sorgulayan siyaset felsefecileri, sanatçılar, muhalifler ve aşıklar arasındaki kültürlerarası diyalogu takip eden Boym, özgürlük deneyimine tarih boyunca ve farklı kültürlerde hep aynı değerin verilmediğini tespit ediyor. Elbette özgürlük sadece tartışmalı bir kavram olarak kalmaz, farklı bakış açıları arasında da genelde özgürlüğün neye benzediği konusunda da bir fikir ayrılığı hüküm sürer.

Özgürleşmeden farkı ne?

Aiskhylos, Euripides, Tocqueville, Dostoyevski, Berlin, Ahmatova, Kafka, Kierkegaard, Heidegger, Arendt, Hobbes gibi birçok yazar ve düşünürün özgürlük konusundaki fikir ve yaklaşımlarını kendine özgü bir bakış açısıyla irdeleyen Boym özgürlüğün kutsallıkla ilişkisinden, özgürlük ve özgürleşme arasındaki farka; totaliter rejimlerdeki baskı ve sansürden kötülüğün banalliğine, aşkta özgürlükten en katı hapis şartlarındaki bireysel muhakeme ve tahayyüle kadar birçok konuyu ele alıyor.

Boym’a göre özgürlükten bahsederken hep negativitenin diliyle konuşmalı, çünkü ona göre başka bir özgürlük arayışı hemen her zaman özgürlüğün özündeki başkalığın aranışıdır. Bu türlü bir özgürlüğün hikayesinin ise hemen her zaman bir huzursuzluk hikayesi olarak okunmaya müsaittir. Kamusal muhayyilede başka bir özgürlük arayışının kimileyin Donkişotvari ve tüketici göründüğünü kabul eden Boym’un arayışını değerli kılan husus ise bizzat bu arayışın kendisi.

[email protected]

Başka Bir Özgürlük Svetlana Boym çev. Cemal Yardımcı Metis, 2016

İletişimi teorize etmek

İletişim bilimleri alanına ilişkin fikirleri ele alan kurucu metinler 20. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenir. Toplumsal ilişkilerin “onarıcı” bir pratiği olarak öne sürülen iletişim olgusunun teoride bulduğu karşılık, içinde eylem olanaklarını ve kontrol amacını da barındıran insancıl, etkili ve ikna edici bir etkileşim süreci norm olarak görülür. Bu genel çerçeve, göstergebilimsel okulun iletişim pratiklerinin çıkışına kadar varlığını sürdürür. Göstergebilimsel iletişim kavramı, iletişimsel eylem ve metinlerin alımlanması sürecine ilişkindir daha çok. İletişim Bilimlerinin Unutulmuş Kökenleri derlemesi içinde yer alan metinler, iletişimi teorize eden uğraşın belli başlı fikri uğraklarını sunuyor.

İletişim Bilimlerinin Unutulmuş Kökeni,  Jacques Perriault, çev. Hüseyin Köse, Ayrıntı, 2016

Yeniçerilikten sonra Bektaşilik

Osmanlı’nın son devrinin önemli müelliflerinden biridir Sâdık Vicdânî. Sâdık Vicdânî’nin Hurufilik ve Bektaşilik adlı eserinin önemi, bir devrin bakış açısıyla Bektaşiliği değerlendirmiş olmasıdır. Bu eserle özellikle Yeniçerilik müessesinin kaldırıldığı tarihten itibaren başlayan tartışmaları yakından takip eden Sâdık Vicdânî, Bektaşiliği savunan ve eleştiren kitapları tetkik etmekle kalmamış, tanıdığı bildiği Bektaşi babaları ve şahit olduğu olaylar ile özellikle 19. asrın ikinci yarısı ile başlayıp Cumhuriyet’in kurulduğu yıllara kadar devam eden tartışmaları bizlere aktararak son dönem Bektaşiliğine ışık tutmuş, devri daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur.

Hurufilik ve Bektaşilik, Sâdık Vicdânî, ed. İsmail Güleç, İz, 2016)