Özgürsün ama suç işleyecek kadar değil

Şengül Karslı / Hukukçu
23.07.2022

Birkaç tuş ile toplumda korku, endişe ve panik yaratmaya yol açan, infial uyandıran, tahrik eden veya tahkir eden ve bunun sonucunda da ölüm/lere sebebiyet veren kişi sizce hangi suçu işlemiştir? Ya da bu kişi suçu kontrolsüz ve denetimsiz bir "özgürlük alanında" işlediği için masum sayılabilir mi?


Özgürsün ama suç işleyecek kadar değil

İletişim çeşitliliğinin ve bilgi teknolojilerinin gelişimiyle birlikte internet kullanımı günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası oldu. İletişim, araştırma, arkadaş edinme, politik söylem üretme ya da gündem oluşturma gibi davranış ve ihtiyaçlar artık dijital dünya üzerinden gideriliyor. 2022 Ocak verilerine göre, Türkiye'de internet kullanıcı sayısı 70 milyon olup nüfusun yüzde 82'si internet kullanmakta ve İnternette günlük ortalama 3 saati sosyal medyada olmak üzere 8 saat zaman geçirmektedir. İnternete erişenlerin ise yaklaşık yüzde 70'inin sosyal medya kullanmakta olduğu göz önüne alınırsa, bu rakamlarla sosyal medyayı en çok kullanan ülkelerin başında gelmekteyiz. Ancak ne yazık ki sosyal medya kullanım oranının artmasıyla doğru orantılı olarak doğru bilgiye ulaşmak da bir o kadar güç hale geldi ve sosyal medyada kötü amaçlı kullanım "dezenformasyon" kavramını yoğun biçimde gündemimize soktu. Sosyal medya siteleri, videolar, animasyonlar, oyunlar, sanal gerçeklik, veriler, E-ticaret siteleri, web siteleri ve mobil uygulamaları, arttırılmış gerçeklik, konum tabanlı hizmetler gibi yeni medya araçları, bir internet ağına bağlanabildiğiniz sürece, zaman ve mekân sınırlaması olmadan yaşamımızın tamamına nüfuz edip hayatımızı kolaylaştırmakta, yönlendirmekte ve dahi şekillendirmektedir. Öyle ki buralar yaş, cinsiyet, mekân, eğitim ya da ekonomik düzeyine bakılmaksızın herkesin dâhil olabildiği ve sosyalleştiği ortak bir mecraya dönüşmüştür.

Üç kişiden birinin reçetesi

2021 yılı itibariyle her üç bireyden en az biri sağlığı ile ilgili internete danışmakta ve bulduğu içerikteki tavsiyeleri uygulamaktadır. Bu veriler bile sadece sağlık gibi bir alanda içeriğin üretilmesi, yayılması ve denetlenmesinin ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu durum kontrolsüz, çarpıtılmış, belirsiz, hatta karanlık ilişkiler ağının hüküm sürdüğü sanal bir dünyanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Söz konusu dünya siber suçlardan dolandırıcılığa, teşhircilikten tacize, istismarcılıktan zorbalığa varana dek aklınıza gelebilecek çok sayıda tehlikeyle dolu bir mecra halini almıştır.

Herkesi adeta bir hortum gibi içine alan bu dünya artık sanal olmaktan çıkarak bizim gerçekliğimiz olmuş, mutluluğumuzu, üzüntümüzü, heyecanımızı, korkularımızı, öfkemizi ve dahi tüm duygu ve düşüncelerimizi yönetebilir hale gelmiş bulunmaktadır. Bu nedenle de "daha temiz ve güvenli bir dijital dünya inşaa edebiliriz"in ötesinde insanlık olarak artık bunu gerçekleştirmek zorundayız. Aksi halde birileri, bizim yerimize ve bizim için yeni bir "sanal" dünya oluşturmakta ve çok çeşitli uyaranlar aracılığıyla bu sanal dünya çok hızlı bir şekilde bizim gerçek dünyamıza dönüşmektedir.

Pek tabiidir ki sosyal medya, yoğun dezenformasyon ve algı yönetimi yapılmak sureti ile kitlelerin yanlış yönlendirilmesine müsait bir mecra olmasının yanı sıra, iyiye ve doğruya dair bilgilerin kitlelere yayıldığı ve toplumsal sorunlara çözümlerin üretildiği bir mecra olarak da kullanabilmesi mümkün olan bir alan...

Ancak sürecin ve sistemin bilgiye hızlı erişim, haberleşme, iletişim, bireysel paylaşım gibi avantajlarının yanında, oluşturduğu sosyal illüzyon, kutuplaşma, kötü içeriklere maruz bırakma ve değersizleştirme gibi olumsuzlukları üzerinde de durulmalıdır. Söz konusu teknoloji ve etkileşimden uzak kalınmayacağı aşikardır ancak kişisel, toplumsal ve dahi kurumsal kontrolün nasıl sağlanacağı sorunu çözülmelidir. Bu alanı gerçek dünyanın kurallarından ari, özgürlük alanı olarak kabul eder isek, hali hazırda yaşadığımız dezenformasyon, bireysel ve kitlesel imha pratiklerinin çok daha büyüklerine maruz kalmamız kaçınılmaz bir gerçeklik olacaktır. Hesap verebilir ve sorgulanabilir olmaktan kaçınma ve bundan vareste tutulma ön koşuluna bağlı kullanım imkanı vermesi ve dahi tek taraflı bir özgürlük beklentisi, bu alanı asıl tehlikeli hale getiren şeydir.

Milyarlarca sahte haber

2021 verilerine göre internet trafiğinin yüzde 64'ünü otomatik trafik oluşturmaktadır. Bunun yüzde 39'u kötü bot hesaplardan, yüzde 25'i ise iyi bot hesaplardan gelmektedir. Geriye kalan yüzde 36'sını insanların oluşturduğu görülmektedir. 2020 yılı itibariyle dünya genelinde 81 ülke internet ve sosyal medya araçları üzerinden bir manipülasyona maruz kalmıştır. Aynı yılın üçüncü çeyreğinde sadece Facebook üzerinden 1.8 milyar sahte haber paylaşılmıştır.

İnternet dünyasında üretilen zararlı içerikler, bu alanın sağladığı imkanların boyutuna göre geniş kitlelere ulaşabilmekte ve sonsuza dek kalabilmektedir. Sınırsız sayıda ve sürede paylaşılabilmekte, her paylaşım ve etkileşimde kurban saldırıyı tekrar yaşamakta, zararlı içerik daha fazla kişiyi zehirlemektedir. Etkisinin sürekliliğinin ve kalıcılığının artar hale geldiği göz önünde bulundurulduğunda, buna ilişkin yasal düzenleme yapılması gerekliliği tartışılmaz bir zorunluluktur. Tüm bunlar sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın ortak sorunudur. Tüm insanlık için söz konusu tehlikelere karşı ortak bir bilinç oluşturmanın yanı sıra öncü ülkelerin paralelinde ve güncelleyen bir bakış açısı ile düzenlemeler yapmak, kamusal, bireysel ve toplumsal koruma alanları oluşturmak gerekmektedir. Bu alanı, kontrolsüz bir güç olmaktan çıkarıp olası bir ihlal veya zarar halinde muhatabın bilinmesine imkan sağlanmalıdır.

Eşit özgürlük alanı

Kamunun; bireylerin beden ve ruh sağlığı ile sosyal, ekonomik ve kültürel varlığını koruma yükümlülüğüne uygun önlemleri alması, verilen zararın etkilerini zararın verilme hızına eşdeğer bir hızla ortadan kaldırabilmesi, içeriğin silinmesi veya erişim engeli konulabilmesi için gereken düzenlemelerin yapılması her iki tarafa da eşit özgürlük alanı sağlayacaktır.

Bir kişinin icrai veya ihmali bir davranışla yaşam hakkına son vermek, adam öldürme suçunu oluştururken; bir kalem darbesi ile veya birkaç tuş ile toplumda korku, endişe ve panik yaratmaya yol açan, infial uyandıran, tahrik eden veya tahkir eden ve bunun sonucunda da ölüm/lere sebebiyet veren kişi sizce hangi suçu işlemiştir? Ya da bu kişi suçu kontrolsüz ve denetimsiz bir "özgürlük alanında" işlediği için masum sayılabilir mi?

Sosyal medya, yaşamımıza getirdiği kolaylık ve faydalarının yanı sıra yalan bilginin ya da terör propagandasının birkaç dakika içinde milyonlarca insana ulaşmasına imkan ve ortam sağlayan bir mecra. Öyle ki, hızla yayılan bu iletişim faaliyetleri ve dezenformasyonlar toplumun geniş kitlelerini etkiliyor, baskı altına girmesini sebep oluyor. Hatta bazı kötü niyetli sosyal medya hesapları, adeta bir basın organı kılığına girerek paylaşımları ve yayınları ile toplumun tamamını veya bir kesimini provoke edebiliyor. Sosyal medya platformlarını elinde tutan hakim güç ve grupların ideolojilerine uygun lobi çalışmaları ile kullanıcılarını yönlendirdiği ve bu alanı uluslararası politik baskı aracı ve stratejik bir silaha dönüştürdüğünü görmekteyiz. Bu nedenle de bilerek ve isteyerek yanıltma amacı taşıyan kötü niyetli içerik ve paylaşımlarla "ama"sız ve fakatsız mücadele gerekmektedir. Aslında normal hayatta suç olan sosyal medyada da suçtur ; fakat kimliği belirsiz kullanıcı hesapları sebebiyle bu alanda etkin mücadele yapılamıyor. Dezenformasyon dediğimiz sahte gerçeklik, toplum üzerinde algı operasyonlarına ortam sağlıyor. Bu yönde başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bir çok ülkede dezenformasyonla mücadele anlamında yapılmış önemli yasal düzenlemeler mevcut. Türkiye'de de bu alanda ihtiyaç olan yasal mevzuatın, sosyal medyadaki dezenformasyonu engelleyecek, itibar suikastlerinin, nefret suçlarının ve tacizlerin önüne geçebilecek mahiyette olması gerekmektedir. Bu konuya dair Kanun teklifi TBMM Adalet komisyonunca kabul edildi. Bu düzenleme ile sosyal medya platformları üzerinden kişiliğe yönelik tehdit, nefret ve ayrımcılık söylemi veya hakaret etmek gibi suçların belirlenip ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Bazı ihlaller açısından içerik kaldırma bazıları için ise hapis cezası öngörülmektedir. Hazırlık aşamasında dünya örneklerinin incelendiği Kanun teklifinin özellikle Avrupa'daki dijital regülasyonlarla da uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Almanya'da kanunun aradığı "hukuka aykırı içerik" tespit edildiğinde içeriğin yayından kaldırılması için sosyal ağ işletmelerine 24 saat süre tanınmakta, aksi takdirde 50 milyon Euro'ya kadar para cezası kesilmekte, bununla birlikte 'uyar-kaldır' şikâyet sistemi uygulanarak dezenformasyon yapan kişiler bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaktadır.

Bangladeş ve Singapur'da da erişimi engelleme/içeriği kaldırma yönünde kararlar mevcut olup Rusya'da bir yalan haberi 24 saat içinde sitesinden kaldırmayan kuruluşlara 50 milyon rubleye kadar para cezasına hükmedilebilmektedir. 2018 seçimleri öncesinde İtalya'da yasal zemine kavuşturulan bir uygulama ile vatandaşların internette karşılaştıkları sahte haberleri iletebilecekleri ihbar hattı benzeri bir internet sitesi kuruldu. İncelemeye alınan ihbarlar ile gerçekten yasaları ihlal ederek yalan haberi yaydıkları tespit edilen hesapların sahipleri hakkında tutuklamaya varan müeyyideler halihazırda uygulanmaktadır. Mevcut dezenformasyon suçuna karşılık yasalarda öngörülen cezaların dışında ABD'nin Kaliforniya eyaletinde dezenformasyonu önlemek için medya okuryazarlığının artırılması çalışmaları da yapılmaktadır. Bütün bunların yanı sıra sosyal medya kullanıcıları olarak hepimizin suç unsuru olarak görülen dezenformasyona sebebiyet vermemek için sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmekte. Öncelikle kişiliğinin oluşum sürecinde çevrimiçi zorbalıktan akran zorbalığına ve her türlü istismara maruz kalan çocuklarımıza güvenli alan oluşturmak için medya okuryazarlığı bilgi ve bilincine ulaşmak, sonrasında kanun koyucu tarafından bu güvenli alanının ihlalinin önüne geçecek caydırıcı mahiyette düzenleme ve müeyyidelerin oluşturulması hepimiz için hayati önem taşımaktadır.

Kullanıcı farkındalığı şart

Devletlerarası yeni bir savaş yönteminin oyun sahası olarak görülen bu platformlarda, artık bir realite olan "kötü niyetlilere" alet olmamak ancak internet kullanıcılarının farkındalığı ile aşılabilir. Buna uluslararası örneklerinden yola çıkılarak hazırlanacak yasal düzenlemelerin de eşlik etmesi ile sosyal medyanın daha doğru kullanımına imkan sağlayacak bir ortamı tesis edebilir. Sosyal medya yasası "sansür" eleştirileri bombardımanında tartışılırken, konuya bir de bu perspektiften bakmanızı istedim. Sosyal medyanın duygularımızı ve hayatımızı yönetmesinin önüne geçmek, arttırılmış gerçeklik veya gerçek ötesi kurgulamalarla doğru bilgiye ulaşmanın gittikçe zorlaştığı sanal dünyanın kurallarını emin olmadığımız ellere teslim etmemek için, konuyu bir de bu açıdan değerlendirerek daha fazla geç olmadan sorumluları ve sorumlulukları belirleyelim. Daha temiz ve güvenli bir dijital dünya inşaa etmek ümidi ile...

@avsengulk