‘Paranın ne önemi var’ diyebilmek için!

Prof. Dr. EROL KATIRCIOĞLU - İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi / [email protected]
22.12.2012

Madem biz geleneksel yollarla, yani küreselleşme nedeniyle başta vergi politikalarıyla gelir dağılımını düzeltemiyoruz acaba farklı gelir düzeylerini eşitleyen yeni bir anlayış üretemez miyiz? Yani paranın hayatımızın önemli alanlarındaki işlevlerini eşitleyemez miyiz?


‘Paranın ne önemi var’ diyebilmek için!

Meclis’teki bütçe görüşmeleri vesilesiyle nasıl bir bütçemiz olacağı herkesi ilgilendiren bir konu oldu. Ama maalesef bu konudaki tartışmalar bilgilendirici olmaktan çok afaki. Nitekim bu yılki bütçe görüşmeleri, bütçeden başka her şeyin konuşulduğu görüşmeler niteliğindeydi. O nedenle de tam olarak bilmiyoruz gelecek yılın bütçesinin mesela ülkedeki gelir dağılımı üzerinde nasıl bir etki yapacağını. Doğrusu bu ülkede hükümetlerin temel amacı hep ekonominin “büyümesi” oldu. Ekonominin ne kadar büyüyeceği konusu tabii ki önemli ama o ekonominin büyümesiyle ortaya çıkan pastanın nasıl paylaşılacağı konusu da en azından onun kadar önemli. Daha doğrusu, bizim gibi geç sanayileşmiş ülkelerde işsizlik ve yoksulluk oldukça yaygın bir olgu olduğundan, gelir dağılımı meselesi de en az ekonominin büyümesi kadar önemli. Ama gel gör ki hiçbir hükümet şimdiye dek gelir dağılımını düzeltmek bakımından çok da hevesli görünmedi. Bu hükümetin ilk zamanlarında böyle bir çaba vardı ama şimdilerde sanki bu çaba da gevşedi gitti.

Finansal ağlarla örülü dünya

Küreselleşme ulus devlet ekonomilerini özellikle finansal ağlarla birbirlerine yapıştırdıkça, ulus devletlerin özellikle gelir dağılımını düzeltici politikalarına da ket vuruyor. Bilindiği gibi en etkili gelir dağılımı politikalarından biri “müterakki vergilerin” artırılmasıdır. Yani artan oranlı vergi salma, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma, aslında gelir dağılımının düzeltilmesinde kullanılan en bilinen ve etkili yöntemlerden biridir. Ama şimdi bu yöntem pek çalışmıyor. Küreselleşme koşullarında herhangi bir ulus devletin vergi oranlarını yükseltmesi halinde (özellikle sermaye üzerinden alınan), o ülkedeki sermaye sahiplerinin hemen bir başka ülkeye göç etmesi sıradan bir vak’a haline geldi. Bizde bile bazı sermaye kesimlerinin çevre ülkelerin vergi koşullarının görece daha avantajlı olması nedeniyle göç ediyor. Balkanlara, Orta Doğu’ya giden sermaye kesimlerinin varlığı bilinmekte. Geçenlere, adını hatırlayamadığım bir ülkede (muhtemelen Avrupa’nın sorunlu ülkelerinden biriydi) vergilerin artırılması nedeniyle benzer bir göç olayına dikkat çeken bir haberi okumuştum, buradaki görüşlerimi pekiştiren bir örnek olarak.

Aslında bu gelişmelerin geleneksel “sosyal demokrat” siyasetin gözden düşmesinin de asıl nedeni olduğu unutulmamalıdır. Hemen hemen bir ülkede sermaye ve işçi sınıfı arasında gelirin yeniden dağıtılmasıyla denge kurmak gibi bir amacı olan “sosyal demokrasi”, küreselleşmiş bir dünya ortamında bu amacı gerçekleştirebilecek araçlardan da yoksunlaştı.

Bizde sosyal demokrat olduğu iddiasında bulunan tek siyasi parti CHP. Ama bana kalırsa CHP’ye sosyal demokrat demek çok zor. Zor çünkü CHP’nin, sosyal demokrasinin geleneksel olarak söylediği ne ekonomide ve ne de diğer siyaset konularındaki görüşlere sahip midir belli değil. CHP’nin, hala ekonomide devletçiliği savunmanın, artan oranlı vergilerle gelir dağılımını düzeltmenin, özgürlükleri savunmadan solcu olmanın mümkün olmaktan çıktığı bir dünyada yaşadığımızı bile anladığından emin değilim. Ama her neyse konumuz bu değil.

Evet henüz herkes için sınırlar kalkmadı ama sermaye için sınırlar zaten silinmişti, küreselleşmeyle de iyicene kayboldu. Ama ne var ki 2008 krizinden sonra finans kesiminin zapt-ü rapt altına alınması gerektiği çok konuşuldu ama şimdiye dek bu konuda bir ilerleme de kaydedilemedi. O nedenle de hala sınırların herkes için kalktığını ve ulus devletin çöktüğünü söylemek zor. Öte yandan gelir dağılımının düzeltilmesi ihtiyacının azaldığını da...

Ben diyorum ki madem biz geleneksel yollarla, yani küreselleşme nedeniyle başta vergi politikalarıyla gelir dağılımını düzeltemiyoruz acaba bu durumda ülke içinde farklı gelir düzeylerini eşitleyen yeni bir anlayış üretemez miyiz? Yani gelir farklılıklarının, yani paranın hayatımızın önemli alanlarındaki işlevlerini eşitleyemez miyiz? Ve böylelikle de gelir durumları farklı insanların kullanmak durumunda oldukları hizmetleri kullanırlarken gelir farklılıklarının yansımayacağı bir biçimde bu hizmetleri sağlayamaz mıyız?

Bu durumun en uç örneklerinden biri, mesela belediye kütüphanesinden kitap ödünç alırken nasıl bu hizmeti alanın gelir düzeyinin bu hizmetin alımıyla bir ilgisi yoksa, tıpkı bunun gibi bazı kamu hizmet alanları yaratamaz mıyız? Böylelikle paranın geçmediği, ya da öneminin olmadığı kamu hizmet alanlarının artırılması aslında aynı zamanda gelir dağılımının düzeltilmesine katkıda bulunmaz mı?

Bütçemizden ne anlattık?

Gelir dağılımı önemli bir mesele. Önemi de insan olarak kendimizi geliştirmede temel bir unsur olmasından. Dünyanın en parlak fikirlerine sahip olabilirsiniz ama bu fikirlerinizi hayata geçirebilmeniz için gerekli gelire (kaynaklara) sahip değilseniz bu fikirlerinizin de bir kıymeti yoktur. İçinde yaşadığımız dünyada gelir dağılımının önemli olmasının temel nedeni de burada yatıyor. Nasıl bir yaşam standardında yaşayacağımız, bizim bu konuda ne istediğimiz kadar, bu isteklerimizi gerçekleştirebileceğimiz kaynaklara ne ölçüde sahip olduğumuza bağlı. Eşit olmayan kaynakların olduğu bir dünyada ise bu durum, insanlar arasında kimi zaman derin kimi zaman yumuşak farklılıklara neden oluyor. Kaynaklara kolay ulaşabilenler “başarılı”, ulaşamayanlar ise “başarısız” sayılıyor. Sonuçta böyle bir toplum kaçınılmaz olarak çatışmacı bir iklimin esiri oluyor. Bugün dünyanın bütün gelir dağılımı bozuk ülkelerine baktığımızda, oralarda kutuplaşmaların, kimlik sorunlarının ve sınıf gerginliklerinin olması da büyük ölçüde bundan.

Bütçenin konuşulduğu şu günlerde 2013 bütçesiyle gelir dağılımı arasında nasıl bir ilişki öngörülüyor doğrusu insan bilmek istiyor. Kim bilir belki bu yazı vesilesiyle bilen birileri bizi aydınlatır da nerede durduğumuzu daha iyi görebiliriz. Eğer varsa kırılganlıklarımızın düzeyini de...