Patili devrim ve Türk Solu

Prof. Dr. Bengül Güngörmez / Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
16.12.2022

Arkadaşlar durum(umuz) içler acısı. Hiçbir halk böyle bir solu hak etmez. Bizim soldan beklediğimiz hakiki bir toplumsal ve siyasal muhalefet. İktidarın gerçekten yapamadığı, yanlış yaptığı şeyleri söylemesi. İktidara alternatif yollar önermesi. Ancak sol eskiden beri taşıdığı ütopik yaklaşımını korumaktan öteye gidememiş.


Patili devrim ve Türk Solu

Günümüzde Türkiye'deki sol öylesine çaresiz durumda ki devrim işleri bile patili hayvanlara kalmış. Geçmişte, Batı toplumlarındaki sol çevrelerde, devrimci misyonu işçi sınıfından ümidini kesip aydınlara, öğrencilere, evsizlere, marjinal gruplara, zencilere, göçmenlere ya da feminist kadınlara yükleyen aydın takımını daha önce görmüştük de bu devrimci misyonu patili dostlarımıza yükleyeni hiç görmemiştik. Ara ara takip ettiğim Leman isimli karikatür dergisinin Kasım sayısının kapağı oldukça dikkatimi çekti. Dergi kapağına çizilen karikatürde, vahşet gördükleri barınaklarından fırlamış kediler ve köpekler kendilerini destekleyen insanlarla birlikte polislere saldırıyor, kapakta özellikle Mamak'taki barınağın özgürleştiği ve hayvan barınaklarından bir devrimin başladığı ifade ediliyor. Bu arada söz konusu karikatürde kedilerle köpekler de kardeş olmuş aynı dava için savaşıyorlar. Kediler, köpeklerin kendilerini parçaladıklarını unutmuşlar anlaşılan. Polisler de var güçleriyle ve ellerindeki coplarla bu saldırgan ama devrimci kedi köpek kalkışmasını durdurmaya çalışıyor. Yine flamalar, bayraklar, barikatlar, coplar, devrimci bir sahnenin gerektiği ne varsa karikatürde yer alıyor.

Durumumuz içler acısı

Arkadaşlar durum(umuz) içler acısı. Hiçbir halk böyle bir solu hak etmez. Bizim soldan beklediğimiz hakiki bir toplumsal ve siyasal muhalefet. İktidarın gerçekten yapamadığı, yanlış yaptığı şeyleri söylemesi. İktidara alternatif yollar önermesi. Ancak sol eskiden beri taşıdığı ütopik yaklaşımını korumaktan öteye gidememiş, sanki geçmişte yaşananlardan hiçbir ders almamış gibi görünüyor.

Kapakta yazdıkları bir ibare var ve bu ibare şöyle: "Ne kırlardan, ne şehirlerden". Bunu derken bugüne kadar bize ne köylüler ne de işçiler yüz vermedi bari kedi köpekten medet umalım demek istiyorlar. Kedi, köpekten devrim bekleyene de ne diyelim bilemedim. Yahu en azından oturun şu pörsümüş devrimcilik fikrinizi bir gözden geçirin. Madem sizin için teori değil, toplumsal praksis önemli, olan bitenden biraz olsun ders çıkarın. Siz yerinizde sayarken Batılı solcular çoktan başka aşamalara geçti.

Tipik bir Ortodoks solcu, sol entelektüel literatüre, sol praksise kolay kolay eleştirel yaklaşamaz. Çünkü Marksizm bir sistem olarak temel prensipleri konusunda eleştiri kabul etmeyen bir ideolojidir. Tarihin gidişatını neden alt yapı belirler de üst yapı belirlemez? diye sormak sisteminin temel prensiplerinden birisini sorgulamaktır. Bunu sorguladığınızda sistemi reddetmek zorunda kalırsınız. Mesela Marksizmin Doğu sorununa yaklaşımı, Doğulu toplumları tarih dışı görmesi belki de bu kedi köpekten çıkması ümit edilen patili devrim karikatüründen daha iyi anlatılamazdı. Zira bu anlayışa göre Doğulular teba oldukları için isyan edemezler.

Halk niye yüz vermiyor?

Ancak ele alınması gereken esas sorun şudur: Halk sola niçin bir türlü yüz vermemektedir? Bu sorunun cevabı için sol çevrelerde çokça bulunmuş ve bu çevrelerdeki gözlemlerini kağıda dökmüş Aytekin Yılmaz'ın yeni yayınladığı kitaba başvurabiliriz. Doğu'nun Talan ve İnkarı adlı kitabında, Yılmaz bize solun kadim bir sorununu, yani kendi toplumunu anlamaya çalışmama, tamamen Batı literatüründen hareketle kendi toplumunu yargılama ve mahkum etme alışkanlığını özenle masaya yatırıyor. (Yılmaz Aytekin, Doğu'nun Talan ve İnkarı, Vadi Yayınları, İstanbul, 2022) Kitabında Kemalist tekçi ve oto-oryantalist zihniyeti de eleştiren Yılmaz, toplumdaki ve siyasi düzlemdeki kollektivist yapıların bireyin kendisi olmaklığının, yani bireyin kendisini tanımasının önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu ifade ediyor. Türkiye'de devletin resmi ideolojisi Doğu – Batı karşılaşmasında nasıl Batıcıysa Türk solu da o kadar Avrupa merkezcidir. Ona göre, Türkiye'deki gelenekçi sol, Doğu'yu, yani kendisinin ait olduğu coğrafyayı pek değil, hiç tanımamaktadır. Hem sol örgütler hem de solun entelektüel çevresi bu konuda tıpkı mevcut resmi ideoloji gibi oto-oryantalisttirler. (a.g.e, s. 21)

Batılının bulduğu yol

Kitabında Doğu ve Batı kavramlarını incelikli bir tarzda değerlendiren Yılmaz, Türkiye'de sol düşüncenin kendisine dayandığı pek çok klişeye ve varsayıma da meydan okuyor. Doğu sorunu doğuluların kendilerinin bir sorunu değildi, Batılı emperyalist güçlerin bir sorunuydu. Ancak ilginç olan şudur ki Türkiye'deki sol entelijensiya, bu sorunun arkasındaki emperyalist maksatları görmezden gelerek kendi sorunu haline getirmiştir. Batı kendisine göre bir Doğu resmi çizmiştir. Kendisine olumlu özellikler yüklerken Doğu'ya olumsuz özellikler yüklemiştir. Aydınlarımız bu olumsuz özelliklerden hareketle kendi toplumlarına bakarlar ve halkı aşağılarlar. Bu anlamda bir self-oryantalizm bizi aydınımızın önemli bir özelliğidir.

Doğu'nun oryantalist talanı, Napolyon'un Mısır seferine kadar gitmektedir ve uzun bir tarihi vardır. Ne yazık ki bu kısa yazıda bu tarihe girmemiz mümkün değil. Ancak "oryantalizm", ilk olarak Edward Said'in gündeme getirdiği şekliyle, "Şark ile uğraşan toplu müessesedir; yani Şark hakkında hükümlerde bulunur. Şark hakkındaki kanaatleri onayından geçirir. Şarkı tasvir eder, tedris eder, iskan eder ve yönetir.", kısacası "Doğu'ya hakim olmak, onu yeniden kurmak ve onun amiri olmak için Batılının bulduğu yoldur."(Said Edward, Oryantalizm, Said'den aktaran Yılmaz, a. g.e, s.58)

Türkiye'de solun düşünme tarzı Marksizmin içinden gelen teorik bir kabule bağlıdır. Marx, Lois Bonaparte'ın 18 Brumaire adlı kitabında Doğulu toplumların kendilerini temsil edemediklerini, bu yüzden onların temsil edilmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Bu yüzden sol, halka güvenmez, onun siyasi tercihlerine saygı duymaz, neticede kendisi Batılı gözlüklerle halka ve Doğu'ya bakmaktadır. Kendisi aydın ve güdülmesi gereken bir halkın çobanıdır. Bazı solcular da bu halkta niye bilinç yok diye hayıflanıp durmaktadır. O halde neden bilinçlendirmiyoruz? Bununla birlikte Rusya'nın kesinlikle fetihçi bir ulus olduğunu düşünen Marx, Doğu sorunu bahsinde Rus yayılmacılığına karşı Osmanlı imparatorluğunu desteklemiştir. Yılmaz'ın da belirttiği üzere, Marx, Türk-Rus-Kırım Savaşı'nda Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa'nın yanında dönemin Osmanlı Devleti yanlısıdır. Ancak bizdeki solcu SSCB tecrübesi nedeniyle Marx'ın eğiliminin aksine Osmanlı düşmanı ve Rusya yanlısıdır (elbette Putin yanlısı değil, SSCB yanlısı).

Türkçeye de çevrilmiş olan Doğu Sorunu başlığı altında bir kitap yazan Marx bile Batı dışı toplumlar hakkında arada gerçekçi gözlemler yaparken, Türk solu ideolojik yaklaşımlarından bir türlü vazgeçemiyor. Kendi toplumunu olduğu gibi kabullenemiyor. Netice itibariyle Türkiye'de solun aydın kesimi patili bir devrim beklemekte haklı. Çünkü başka türlü bir devrimin olacağı mümkün gözükmüyor. Kendi halkına bu kadar yabancı bir gruba ve ideolojiye halk niçin destek versin? Kedi, köpeği temel alan bir muhalefet de ancak bu kadar olur. Gönül isterdi ki, Leman'ın kapağına bu ilginç karikatürü çizenler (bence solun sağdan daha fazla ve en başarılı olduğu alan sanat alanıdır, politika değil; bu başarının etkisini müzik, sinema, resim, heykel gibi diğer sanat alanlarında da görebiliriz), Türkiye'deki devrimci sola eleştirel bakabilsinler ve kediden köpekten devrim beklemek yerine en azından karikatür yoluyla hakiki bir eleştiri yapabilsinler. Ama görünen o ki bu türden eleştirel düşünme uzun bir süre mümkün olmayacak çünkü sistem içinde düşünenler, hiçbir zaman "gerçekten" düşünemezler.

[email protected]