PKK ile mücadelede kapsamlı angajman ve operasyonel özerklik

Necdet Özçelik/ Yazar
13.10.2023

Son harekâtın örgütün finans kaynakları ile sözde iç güvenlik unsurlarını da hedef alması bir ilk niteliği taşıyor. Bu kapsamda harekâtın örgütün hem askeri etkililiğini hem de kurgulanmış devlet pratiğini besleyen kaynakları doğrudan hedef aldığı görülmektedir.


PKK ile mücadelede kapsamlı angajman ve operasyonel özerklik

1 Ekim'de PKK terör örgütünce Ankara'da düzenlenen terör saldırısının ardından Güvenlik Kuvvetlerinin başlattığı harekât kapsamı, yöntemi ve hedefleri itibariyle oldukça ses getirdi. Operasyonel özerkliğin pekiştirildiği bu harekât Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte zorlayıcı ve önleyici etkiler üretebileceği stratejik özerklik için bir basamak olarak değerlendirilebilir. 1 Ekim'de başlatılan harekât hedeflerine ulaşmayı müteakip 9 Ekim tarihiyle tamamlandı. Bundan sonra pekiştirilmiş operasyonel özerkliğin sıklıkla tekrar edileceği bir meydan okuma sürecine girildiği söylenebilir.

Harekâtın kapsamı, hedefi ve icrası

Bilindiği gibi güvenlik kuvvetleri 1 Ekim'de Ankara'daki saldırının ardından PKK/PYD hedeflerine yönelik bir dizi operasyon başlattı. Birçok çevre tarafından bu operasyon etkisi ve kapsamı sınırlı ve tepkisel operasyon olarak nitelendirilirdi. Ancak, operasyonun bir operasyon olmadığı, daha geniş bir inisiyatif olduğu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamalarında net bir şekilde ortaya konulmuştur. Dışişleri Bakanı Fidan Ankara'daki saldırıyı gerçekleştiren iki teröristin Suriye'de eğitildiğini belirterek, Türk güvenlik kurumlarının bu terör saldırısına çok net bir şekilde yanıt vereceğini açıklamıştı. Bunun da ötesinde, Bakan Fidan Irak ve Suriye'de PKK/PYD'ye ait tüm altyapı ve üstyapı tesislerinin güvenlik güçleri, silahlı kuvvetler ve istihbarat unsurlarının meşru hedefi olduğunu açıklayarak harekâtın hedeflerini de işaret etmişti. Fidan aynı zamanda üçüncü şahısların PKK/PYD tesis ve mevzilerinden uzak durmaları çağrısında bulunarak terör örgütüne destek veren tüm aktörleri de uyarmıştı.

Hakan Fidan'ın bu açıklaması PKK/PYD'nin hayattakalabilirliği ve askeri etkinliğinin örgütün Irak ve Suriye'deki finansal kaynaklarını kullanmasına ve uluslararası aktörlerin bu örgüte sağladığı askeri desteğe bağlı olduğunu gösteriyor. Nitekim saldırının gerçekleştiği günden itibaren İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Müdürlüğü ve Türk Silahlı Kuvvetleri operasyonel tempoyu artırmış, PKK/PYD'ye karşı kapsamlı ve etkili bir şekilde artan bir tempoyla üç ayaklı senkronize bir harekât başlattı. Harekât yurtiçinde organize kolluk operasyonları, sınır ötesinde ise hassas SİHA angajmanları ve hava taarruzları çerçevesinde yürütüldü.

1 Ekim'de İçişleri Bakanlığı, Türkiye'de PKK'nın yeraltı ve yardımcı örgütü olduğundan şüphelenilen kişilere yönelik polis operasyonu başlattı ve yüzlerce PKK'lı yakalandı. Bu operasyonlar halen devam etmektedir. Aynı gün Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK'nın kuzey Irak'taki Kandil, Hakurk, Gara ve Zap bölgelerindeki stratejik saklanma alanları ve taktik mevzilerine yönelik bir hava operasyonu düzenledi. Bu arada İstihbarat Başkanlığı, Suriye'nin kuzeyindeki stratejik PKK/PYD hedeflerine yönelik cerrahi SİHA angajmanları düzenlemeye başladı ve bu angajmanlar 5 Ekim'e kadar aralıklarla devam etti. Harekâtın temposunun Ekim'de gözle görülür bir şekilde arttığı gözlendi. 5 Ekim'de İstihbarat Başkanlığı, Suriye'nin kuzey doğusunda Haseke kırsalında örgütün mali kaynak alanlarının (gaz ve petrol sahaları ile elektrik üretim tesisleri) yanı sıra askeri tesisler ile Tel Rıfat, Ayn el-Arab'daki komuta, kontrol ve muhabere merkezlerini hedef aldı.

5-6 Ekim tarihlerinde Türk Hava Kuvvetleri de Suriye'nin kuzeyindeki çatışma alanına dâhil oldu ve önceden tespit edilen hedeflere yönelik angajmanlarla operasyonun etki üretmesine katkı sağladı. PKK'nın işlettiği petrol ve gaz sahaları büyük oranda tahrip edildi. Çatışmalara Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye topraklarındaki sınır hattında bulunan Türk topçuları da katıldı. Hava Kuvvetlerinin 8 Ekim gecesi düzenlediği hava akınlarıyla örgütün Malikeye çevresindeki çok sayıda tesis imha edildi. Bunlar arasında en çok dikkat çeken hedef ise örgütün Asayiş olarak adlandırdığı sözde emniyet yapılanması oldu.

ABD Hava Kuvvetleri tarafından İstihbarat Başkanlığına bağlı bir ANKA-S düşürülerek harekât sabote edilmek istense de, yapılan bu girişim karşı etki üretti. Türk Hava Kuvvetlerinin harekata dâhil olması da bu olaydan sonra başladı ve Malikiye, Kahtaniye ve Tel Rıfat'taki hedefler Türk Hava Kuvvetleri tarafından defaten vuruldu. Hava kuvvetlerinin bu kadar yaygın bir şekilde Suriye Hava Sahasındaki varlığı en son 2019 yılında gerçekleştirilen Bahar Kalkanı Harekâtında görülmüştü. Olay Türkiye ile ABD arasında uluslararası bir krize dönüşmeden, zorlayıcı diplomatik girişimler sayesinde Türkiye'nin operasyonel özerkliği pekiştirmesi için bir fırsata da dönüşmüş oldu.

Operasyonel özerklik

Türkiye Haziran ayının ikinci haftasında da benzer bir kapsam, yöntem ve hedef çerçevesinde Suriye'de bir operasyon düzenlemişti. Seçimlerin ardından kurulan yeni kabinenin terör örgütleri ile sorun çıkaran bölgesel aktörlere karşı bir meydan okuma da olarak değerlendirilen o harekât esasen yeni bir yönteme dayalı operasyonel özerklik anlamı taşımaktaydı. Ekim ayının ilk haftasında düzenlenen harekâtta ise kapsam genişliği, kolektif yöntem ve hedef çeşitliği açısından operasyonel özerklik sınırları biraz daha genişletilmiş oldu.

1 Ekim'de başlatılan hava harekâtlarının ardışık bir şekilde hem Suriye'nin hem de Irak'ın kuzeyinde gerçekleştiriliyor olması harekât kapsamını net bir şekilde ortaya koydu. Harekâtın Suriye'nin kuzey doğusundaki Suriye-Irak sınır bölgeleri ile Irak'ın kuzeydoğusunda Irak-İran sınır bölgelerindeki belirlenmiş hedeflere yoğunlaşması terör örgütünün transnasyonel faaliyetlerine de dikkat çekici nitelikteydi. Öte yandan bu harekâtın yaygın bir şekilde terör örgütünün yurt içindeki şehir yapılanmalarına dönük kolluk faaliyetleri, sınır ötesinde istihbarat başkanlığı inisiyatifinde gerçekleştirilen geliştirici angajmanlar ve TSK unsurlarının hava ve topçu unsurlarının pekiştirici angajmanları arasındaki senkronize ve kolektif etki operasyonel özerkliğin sınırlarını zorlayan yöntemsel yenilik olarak göze çarpıyor. Operasyonel özerkliğin sınırlarını zorlayan temel faktör ise hedef çeşitliliği olarak göze çarpıyor. Şimdiye kadar terör örgütünün operasyonel ve lider kadroları çerçevesinde taktik ve operatif hedeflere düzenlenen angajmanlara ilave olarak son harekâtın örgütün finans kaynakları ile sözde iç güvenlik (asayiş) unsurlarını da hedef alması bir ilk niteliği taşıyor. Bu kapsamda harekâtın örgütün hem askeri etkililiğini hem de kurgulanmış devlet pratiğini besleyen kaynakları doğrudan hedef aldığı görülmektedir. Bu harekâtla operasyonel özerkliğin sınırlarının genişletildiği, bundan sonraki süreçte ise tekrarlanan patenlerle operasyonel özerkliğin jeopolitik etki üretecek stratejik özerkliğe tahvil edilmesinin hedeflendiği değerlendirilebilir.

Destek veren müttefikler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hafta başında düzenlenen kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamalarda harekatla ilgili ilgili şu ifadelere yer verdi: "Irak ve Suriye'nin kuzeyinde geçtiğimiz hafta yaptığımız son harekâtları da aynı hassasiyetle icra ettik. Sadece terör örgütü mensuplarını, teröristlerce kullanılan tesisleri, terörün gelir kaynak ve yeteneklerini hedef aldığımız operasyonumuzun ilk safhası başarıyla sonuçlandı. 1 Ekim'den bugüne Hava Kuvvetlerimizin harekâtları ve ateşle taarruz neticesinde teröristlere ait toplam 194 hedef imha edildi. Operasyonlarımız sonucunda 162 terörist etkisiz hale getirildi. Her operasyonumuzda olduğu gibi son harekâtta da en büyük sorunu DEAŞ bahanesiyle terör örgütüne destek veren müttefikimizle yaşadık. Bilindiği gibi yıllardır bölgedeki terör örgütleriyle yakın ilişki içinde olan diğer güçlere bir çağrı yapıyoruz. Bu ülkelerden yapacağımız harekâtlarda zarar görmemeleri için bölge askeri ve istihbari unsurlarını teröristlerden uzak tutmalarını istiyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaların da anlaşıldığı üzere düzenlenen bu harekat operasyonel özerklik alanının arzu edildiği şekilde genişletip pekiştirmiştir. Bundan sonraki süreçte Türkiye'nin bölgesel aktörlerle ilişkileri normalleştirmek, güçlendirmek ve terör örgütleriyle mücadelede konumunu güçlendirmek için stratejik özerklik angajmanların operasyonel etki ve zorlayıcı diplomasi ekseninde hayata geçirmeye çalışacağı beklenebilir. Bu harekatla pekiştirilen operasyonel özerklik pratiği önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye'nin ilgi ve etki alanlarındaki bölgesel ve küresel jeopolitik çevrelerde stratejik etki üretebilmesi için çok kritik öneme sahiptir. Türkiye'nin bölgesel çatışmalarda ortaya koyduğu arabulucu, dengeleyici ve müdahaleci rollerinin sentezini sağlayabilecek stratejik özerkliğe erişebilmek için operasyonel özerkliği bir sistem dâhilinde konjonktürel risk ve fırsat değerlendirilmeleri çerçevesinde pratik edeceği beklenebilir.

@necdet4059