PKK ile mücadelenin Irak boyutu

Dr. Necdet Özçelik/ Kapadokya Üniversitesi
26.04.2024

Irak'ın PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanında yer alıp almadığı dair işaretler şu şekilde izlenmelidir: (1) Bağdat'ın Türkiye'nin PKK ile yürüttüğü mücadeleye verdiği desteği sürdürme konusundaki istekliliği, (2) Kalkınma Yolu Projesi inşaat çalışmalarının başlaması, (3) Petrol ve su konusunda beklenen anlaşmaların mütekabiliyet pratiği.


PKK ile mücadelenin Irak boyutu

PKK terör örgütüyle mücadelenin jeopolitik boyutunda Irak Türkiye için her zaman için odak ülke oldu. Bunun nedeni PKK'nın, örgütün askeri kapasitesinin gelişiminde Irak'a yüklediği anlamda görülebilir. Zira PKK terör örgütü, ülkenin ulus-devlet ve egemenlik yapılarını bozan 1980-88 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı, 1991 Körfez Savaşı ve 2003'teki Irak işgalinden en çok fayda sağlayan devlet-dışı aktörler arasında görülmektedir. Örgüt Irak'ta önemli bir sosyolojiye sahip olmamasına rağmen sıralanan gelişmelerin gölgesi altında ülkedeki varlığını tahkim etmiş, Irak'ın kuzeyindeki önemli bir coğrafyayı insansızlaştırarak silahlı faaliyetlerinin merkezi haline getirmiş ardından da işgal ettiği bu bölgeleri "medya savunma alanları" olarak ifadelendirerek hakimiyet algısı inşa etmiştir. PKK terör örgütü bu bölgeleri Türkiye'ye düzenlediği sınır ötesi saldırıların eylem alanları olarak kullanılırken eğitim, lojistik ve uluslararası istihbarat, özel kuvvet ve diplomatik unsurlar ile karanlık ilişkiler kurduğu merkezler haline de getirmiştir. Hatta örgüt bu ilişkilerden aldığı güç ile 2005 yılında işgalcilerin hazırladığı sorunlu Irak anayasından istifade ederek örgütün Irak kanadı PÇDK'nın Irak seçimlerine girmesini sağlamıştır. DEAŞ'ın Irak'ta varoluşuyla birlikte bu örgütü dengeleyici bir devlet dışı aktör olmaya çalışan PKK, Irak'taki mevcut varlığını Suriye sınırındaki Sincar bölgesine, Talabani ailesinin siyasi partisi olan KYB'nin Suriye'deki PYD ile etkileşimi ile İran'ın Irak üzerindeki etki siyasetinden de istifade ederek Kerkük'e kadar genişletti. Öyle ki PKK sınıraşan bir terör örgütü olarak yalnızca Türkiye ve Irak arasında değil Irak-Suriye, Irak-İran arasında da bir geçişkenlik elde ederek bölgesel bir tehdit haline geldi.

Irak PKK'yı tehdit olarak görmüyordu

Irak devleti Saddam Hüseyin dönemi de dâhil olmak üzere hiçbir hükümet döneminde PKK'yı doğrudan bir tehdit olarak görmedi, örgüt ile mücadele kapsamında Türkiye ile işbirliğine sıcak bakmadı. Şüphesiz bunda Irak'ın dönem içinde değişiklik gösteren kırılgan, zayıf ve zaman zaman çökmüş devlet yapısı göz ardı edilemez. Türkiye'nin Irak'a bu kırılganlık, zayıflık ve çökmüşlüğün bir kader olmadığını anlatması çok uzun zaman aldı. Bozulan ilişkilerin onarılmasının adından Türkiye Irak ile PKK terör örgütünü ortak bir tehdit olduğunu tartışabileceği bir zemin elde etti. Bunda en önemli faktör 2017 yılında IKBY'nin bağımsızlık ilan etme girişimi oldu. IKBY'nin bağımsızlık girişimi Türkiye ve Irak tarafından ortak bir tehdit olarak algılanmış, Türkiye IKBY ile ilişkilerini Merkezi Irak hükümeti lehine revize ederken hem kötüleşen Türkiye-Irak ilişkilerini tersine döndürdü hem de 2019 yılından itibaren PKK'yı da ortak tehdit bağlamına sokmayı başardı.

Bu bağlamda geliştirilen ilişkiler terörle mücadele alanında kendisine özel bir yer buldu ve DEAŞ ile mücadeleyi de içine alacak şekilde 2019 yılında DEAŞ ve PKK faaliyetlerine ilişkin Türk-Irak istihbarat alışverişi, Türkiye-Irak ilişkilerini güçlendirdi. Her iki ülke, Musul'un Sincar bölgesindeki terör gruplarının ortadan kaldırılması için birlikte çalışmaya odaklandı. Bu iş birliği aynı zamanda Türkiye ve Irak'ın Kalkınma Yolu Projesi'ni geliştirmesine de öncülük etti.

Kalınma Yolu Projesi ve güvenlik perspektifi

Kalkınma Yolu Projesi'nin hem ekonomik hem de güvenlik boyutu olduğu açıkça görülebilir. Ekonomi açısından, Irak'ın Basra'daki Al Faw Büyük Limanı ile Türkiye'nin Silopi/Şırnak ilçesindeki Ovaköy arasında paralel bir kara ve demiryolu yolu inşası öngörülürken 1200 kilometrelik yolun terör örgütlerinin hâkimiyet alanları içinden geçiyor olması güvenlik boyutunu işaret etmektedir.

Kalkınma Yolu Projesi'nin, bölgenin jeopolitik görünümünü güvenlik açısından yeniden şekillendirmesi bekleniyor. Türkiye ve Irak'ın, bu projeyle IKBY bölgesini bypass ederek yeni bir bağımsızlık girişiminin önüne geçilmesi için etki üreteceği değerlendirilebilir. Kalkınma Yolu Projesi ile aynı zamanda Merkezi Irak hükümetinin ihtilaflı bölgelerdeki egemenliğinin yeniden inşası için bir rol oynayacağı da beklenebilir. Bununla birlikte PKK, PYD ve DEAŞ'ın varlığını ve faaliyetlerini sınırlayacağı değerlendirilen Kalkınma Yolu Projesi ile istikrara dayalı işbirliğini ön plana çıkartan zorunlu bir jeopolitik görünüm oluşturulduğu da söylenebilir. Yeni jeopolitikte devlet-dışı silahlı aktörlere yer olmadığı işaret edilirken IKYB gibi devlet-altı oluşuma da bu zoraki istikrar içinde yer almak dışında bir seçeneği olmadığı gösterilmektedir.

Türkiye'nin projenin hayata geçirilmesi için Irak'taki PKK varlığına karşı ortak adım atılmasını şarta bağladığı söylenilir. Bu kapsamda, Türk ve Irak hükümetlerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Irak kuzeyindeki harekât alanlarının genişletilmesi konusunda mutabakata vardığı anlaşılmaktadır. TSK'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ziyaretinden bir gün önce 21 Nisan'da, PKK'nın Zap ve Gara bölgelerindeki kontrol alanları istikametinde harekât alanlarının genişletilmesinin önünü açmak amacıyla Metina bölgesinde sınırlı bir hava ve kara harekâtı başlaması da bunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. TSK bu angajmanla ilk aşamada Zap bölgesinin batı aksındaki Metina bölgesindeki Şilaze ve Gulkan Köyleri çevresindeki kritik bölgeleri kontrolü altına alarak müteakip harekâtlar için muharebe sahasını tahkim etti.

Irak'ın PKK ile mücadeledeki rolü ne olabilir?

Türkiye'nin devam etmekte olan Pençe-Kilit harekât alanlarını genişleterek örgütü Irak kuzeyinde kendi sınırlarından uzak bölgelere kilitleyerek müteakibinde Hakurk bölgesine ve Gara bölgesine odaklanacağı değerlendirilebilir. Bundan sonra PKK ile mücadelesini yaygın istihbari-askeri-diplomatik angajman yöntemleriyle ile Irak içlerine ve Irak-İran ve Irak-Suriye sınır hattına taşıması beklenebilir. PKK ile mücadelede Merkezi Irak Hükümetinin aktif rolü de bu aşamada görülebilir. Şimdilik Irak Hükümeti PKK'yı yasaklı örgütler listesine alarak Irak'ın Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde maliyetsiz bir adım atmış oldu. Irak hükümet sözcüsün, Irak'taki PKK mensubu teröristlerin siyasi ve askeri faaliyette bulunmama koşuluyla siyasi mülteci olarak kabul edileceğini, bunların da Irak hükümeti, Birleşmiş Milletler ve uluslararası insani yardım kuruluşları tarafından denetleneceğini açıklaması, Irak hükümetinin bu mücadeledeki katkı sınırları ile maliyeti uluslararası diğer aktörlere paylaştırma niyetini işaret ediyor. PKK'nın Irak tarafından terör örgütü olarak tanınması, ancak örgütün Kalkınma Yolu Projesi gibi ekopolitik bir ortaklığı hedef almasıyla görülebilir. Bu kapsamda Türkiye'nin terörle mücadelesindeki jeopolitik ve ekopolitik durumları iç içe geçirerek yürütüyor olması, PKK ile mücadelede yalnızlaşmamasını sağlamaktadır.

Irak'ın PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanında yer alıp almadığı dair işaretler şu şekilde izlenmelidir: (1) Bağdat'ın Türkiye'nin PKK ile yürüttüğü mücadeleye verdiği desteği sürdürme konusundaki istekliliği, (2) Kalkınma Yolu Projesi inşaat çalışmalarının başlaması, (3) Petrol ve su konusunda beklenen anlaşmaların mütekabiliyet pratiği.

@necdet4059