Postmodern medya

Doç. Dr. Süleyman Doğan / Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
2.04.2022

Postmodern medya, farklı bir tür karışımı oluşturmak için diğer medyadan çeşitli 'enkazları' benimser, tamamen yeni bir metin oluşturmak için alternatifler sunar. Postmodern medya, genellikle doğayı ve gerçekliği kopyalayan geleneksel sanat fikirlerini reddeder ve buna meydan okuyarak yeni alternatifler sunar. Bu nedenle, tamamen yeni bir gerçeklik simülasyonu olarak tanımlanabilir.


Postmodern medya

Kimse kızmasın ama bu yazımda editörlüğünü yaptığım ve ilk bölümünü de kaleme aldığım Kitapyurdu Doğurdan Yayıncılık (KDY) tarafından neşredilen "Postmodern Medya" isimli kitabın etrafında bir yazı ile siz aziz okuyucuyu bilgilendirmeye çalışacağım. "Postmodern Medya" adlı eser, akademik olarak alanda yazılmış ilk ve tek kitap olma özelliği taşıyor. Postmodernizmin'in kelime kökenine bakıldığında basit tanımlamasıyla modernizm sonrası anlamına geliyor. Modernizm olgusu Avrupa'da 17. Yüzyılda pozitivizmle beraber akılcılığı ön plana alan bir kavramlar silsilesi olarak tarihsel süreçte kendinden sonraki süreçleri ve Batı dışı tüm toplumları etkisi altına alan bir kavramdır. Modernleşme ise Batı'nın pozitivizmle beraber öncelikle bilimsel alanda oluşturduğu kültün diğer toplumlarca iktibas yoluyla kendi içleminde uygulamaya çalışmalarıdır. Bu nedenle bilimsel alanda kullanılan kavramsal tanımlamada Türk Modernitesi/Modernizmi değil bir Türk Modernleşmesi söz konusudur.

Postmodernizm

Postmodern medya 19. yüzyılın sonlarında meydana gelen geleneksel modernizm hareketini reddeder; temel olarak insan hayatının ütopik ideal vizyonları tarafından yönlendirilir. Postmodern medya, farklı bir tür karışımı oluşturmak için diğer medyadan çeşitli 'enkazları' benimser, tamamen yeni bir metin oluşturmak için alternatifler sunar. Postmodern medya, genellikle doğayı ve gerçekliği kopyalayan geleneksel sanat fikirlerini reddeder ve buna meydan okuyarak yeni alternatifler sunar. Bu nedenle, tamamen yeni bir gerçeklik simülasyonu olarak tanımlanabilir. Postmodernizmin tam olarak ne olup olmadığını anlamak ve özellikle de sosyolojide yapmak istediği değişikliği görmek için genelde bilgi, özelde ise bilimsel bilgi anlayışından başlamak yerinde olacaktır. Postmodenistler, sosyal bilimlere yönelik, sosyolojik anlamda bir analizi, onları eleştiri konusu yapmanın bir aracına da dönüştürmüşlerdir. Postmodernizm düşüncesi, uzun bir süredir pek çok kültür eleştirmeni, sosyolog, edebiyat teorisyeni ve felsefecinin gündeminde birinci sırayı almakta ve tartışılmaktadır. Postmodernizm ve onun ekseninde yapılan tartışmaların beşerî ve sosyal bilimlere önemli katkılarda bulunabileceği bir gerçektir.

Modernizm

Postmodernizm, bir modernizm eleştirisi; hatta bütün modernizm eleştirileri için kullanılan ortak bir isimdir. Eleştirel bir yapıya sahip olmasının yanında postmodernizm, özellikle son elli yıldır sanatta, resimde, mimaride, felsefe ve sosyolojide meydana gelen değişimleri anlama çabasının bir sonucudur. Bugün, postmodern toplumun bunalım ve buhranlarını sosyal bilim mantığı olmaksızın teşhis ve tespit etmek güçtür. İnsanı bağlamlarından ayrı olarak anlamak mümkün olmadığı gibi toplumu, insanlar ve toplumlararası ilişkileri bağlamlarından ayrı olarak anlamak ve açıklamak da mümkün değildir. Sosyal bilimlerin bütünselliğini ve çatısı altında bilimlerin etkileşimini zorunlu kılan da bu gerçeklerdir.

2020-2021 akademik yılı güz döneminde, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencileri, "Postmodern Medya" isimli derste bu alanla ilgili nitelikli bir kitabın olmadığından şekva ettiklerini gördüm. Bendeniz de dersin hocası olarak dönem başlamadan önce yaptığım araştırmalarımda "Postmodern Medya" isminde bir kitabın olmadığını, öğrenciler için bir ihtiyaçtan dolayı böyle bir kitap ortaya çıktı.

Alanında ilklerden

Kitap on bölümden oluşmaktadır. Her bölümde postmodern medya ile ilgili bir konu bağımsız olarak ele alınmıştır. Makaleler akademik bir titizlikle hazırlanmıştır; kaynakça her bölümün sonunda yer almaktadır. Kitap projesi profesyonellik içinde amatör bir ruhla yazılmıştır. Ancak alanında yazılmış ilk denemelerden biri olduğu için elbette birtakım eksik ve kusurları olabilir. Bu makaleler bendenizin editörlüğünde kitaba dönüştürülmüş ve siz aziz okuyucuya sunulmuştur. Kitabın kapağı ise Sena Nur Doğan tarafından büyük bir özenle tasarlanmıştır. Kitabın başta akademik alan olmak üzere konuyla ilgilenen herkese katkı sağlamasını temenni ediyorum. Postmodern medya alanında kaleme alınan bu kitapla yükseköğretime faydalı olabilirsek kendimizi bahtiyar addedeceğiz. İlk olarak mimari akımlar içerisinde sanatsal bir kavram olarak gelişen, sonrasında Charles Jencks tarafından 1977 yılında lanse edilen postmodernizm kavramı ilk kez 1939 yılında iki farklı düşünür tarafından kullanılmıştır. Bunlardan birincisi postmodern kavramını, modern laikliğin başarısızlığını ortaya koyma ve dine geri dönüş anlamında kullanan Teolog Bernard Iddings Bell iken diğeri Bir Tarih Çalışması (1947) adlı eserinde modern dönemin 1875'den sonra sona erdiğini ve yeni bir tarih evresine girildiğini belirten ve bu döneme 'postmodern çağ' adını veren ünlü tarihçi Arnold J. Toynbee'dir.

Postmodernizm kavramının tüm yaşam biçimleri üzerindeki etkisi ise Jean François Lyotard'ın 1979 yılında felsefe alanında yazdığı "La Condition Postmodern" isimli eser ile ilk kez ciddi bir biçimde sorgulanır olmuştur. Sözcük anlamı "tam şimdiden sonra gelen" olan postmodernizm kavramı, modernizmin ve dolayısıyla modernizme yön veren tüm hareketlerin; Rönesans, Reform, Sanayi Devrimi ve en temelde Aydınlanmanın getirmiş olduğu rasyonel düşüncenin -ki bu düşünce postmodern anlayışa göre yalnızca Batı çıkışlı, totaliter, sezgiye yaratıcılığa, hayal gücüne uzak- radikal bir eleştirisi olarak görmek mümkündür. Bu bağlamda sosyo-kültürel ve siyasi alanda farklı bir bakış açısı sunan postmodernizmi, modernlikle bir hesaplaşma ve içinde modernizm karşıtlığını veya modernizm öncesini de barındırır. "Postmodernlik hakikat, akıl, kimlik ve nesnellikten, evrensel ilerleme ya da kurtuluş düşüncesinden, bilimsel açıklamanın meşruiyet kaynağı olan büyük anlatılardan ve temel gerçeklikten kuşku duyan bir düşünce tarzıdır". Modernizmden epistemolojik ve estetik bir kopuş olarak da tanımlanabilecek olan postmodernizm kavramı önüne almış olduğu post sözcüğünün taşıdığı "sonra, sonrası, ötesi" sayesinde modernizmin sonrası ya da modernizmin devamı olarak sanat, edebiyat, tiyatro, sinema, fotoğraf, felsefe, sosyoloji vb. ekseninde tartışılmakta, fakat yine de bu tartışmaların kavramı sabit bir tanım içerisine alamadıkları görülmektedir. Tartışmaların herhangi bir görüş birliğine sahip olmamasına karşın bu konu hakkında literatüre kazandırılan eserler dahi postmodernizm üzerine konuşmanın, yazmanın ne kadar güncel, popüler ve önemsenen bir olgu olduğunu göstermektedir. Postmodernizmin fikirsel altyapısında birçok düşünürün fikri bulunmaktadır. Bu düşünürler arasında 19. yüzyıl ve 20. yüzyılı fikirleri ile derinden etkileyen Nietzsche ve Heidegger isimleri sayılabilir. Günümüz postmodern düşünürleri arasında ise Baudrillard, Lyotard, Deleuze/Guattari, Roland Barthes, Henri Lefebvre ve Guy Debord (Kellner, 2001) yer alır.

Postmodernizmi tanımlayabilmenin en doğru koşullarından birisi modernizmle olan farklarını ortaya koyabilmekten geçmektedir. Bu bağlamda postmodernizm tanımını içeren maddeleri şu şekilde sıralayabiliriz; Modernizmde "akılcılık" insanlığı değişmez ve evrensel gerçeğe götürebilecek en belirgin özellikken, postmodernizm mutlak gerçeklik kavramını reddederek bunların yerine "gerçekliği kendi bütünlüğü ve özerkliği içinde anlamaya çalışan" bir anlayışı ortaya koyar. Toplumu, iyi ve kötü, doğru ve yanlış gibi ikiye bölen anlayışlara karşı çıkılarak bunların yerine çoklu yapılar getirilir. Postmodernizmde, "heterojenlik, çokseslilik, bölünmüşlük kadar bunların beraberinde getireceği yanlış anlamalar, yanlış çıkarsamalar, yanılgıları da olumlanmakta, hattâ meşruluk zemini olarak" görülmektedir. Modernizmin en belirgin özelliği büyük anlatılara olan güven iken postmodern toplumlarda büyük anlatıların yerini yoğun bir şüphecilik almıştır. Sanat ise modernizmde baş tacı edilirken, postmodernizmde gündelik yaşamın bir parçası haline getirilmiştir (Kuspit, 2006). Ulus devletlerin, milli birlik ve bütünlüğe dair yapılarının yerini yerel toplulukların kimlik politikaları, mikro-politikalar almıştır. Farklılık ve çeşitlilik yüceltilerek, kültürel ve kimliksel çoğulluğun birlikte olmalarına önem verilmiştir. Var olan farklılık kadar kendini ifade etme biçimi, kendini ifade etme biçimi kadar dil, var olan dil kadar haklılık ve meşruiyet biçimi bulunmaktadır. Bu bağlamda postmodern dönemde, modernizme özgü değerler alaşağı edilmiştir.

Tüketim ve sosyal medya

Postmodernizm, hakikatin artık tanrı düşüncesi çerçevesinde biçimlenmediğini ve gerçeğin farklı perspektiflerden oluşturulabileceğini benimser. Gerçekliğin sonsuz şekilde yorumlanması sonucunda, "Bilim ve teknolojinin sonuçları, hatta aydınlanma ve modernliğin temellerini oluşturan düşünce kategorileri dahi kurgusal, doğruluğu şüpheli bir boyuta indirgenmiştir". Postmodern söylemlerin en açık görüldüğü alanlardan biri de kimliksel alandır. Postmodern dönemde kimliğin bir bütünlüğe sahip olduğunu savunan modern argümanlar, yerini çoğul kimliklerin ağırlıkta olduğu merkezsiz ve parçalı kimliklere bırakmıştır. Özne parçalanmıştır ve tüm nesneler üzerinde egemenlik sağlayan öznenin yerini, tek isteği yalnızca bir kişilik olan postmodern birey almıştır.

Yıldız Teknik Üniversitesi lisans öğrencilerinden Ayşenur Kurtuluş, "Postmodern Medya" kitabımızı baştan sona okuyarak analiz ve bir değerlendirme yaptı: "Postmodern Medya" kitabı birçok farkındalığa ulaşmamda bana ışık oldu. Tüketim alışkanlıklarının sosyal medya ile yönetildiği bu dönemde 20 yaşında bir genç olmanın beni sorgulamaya ittiği her konuda çeşitli cevaplara ulaştığım bu kitap tepkili olduğum birçok konuya da parmak basıyor. İnsanların satın alma alışkanlıklarının kendilerini kıyaslama hissiyle alevlendirilmesi, insanların bir şeyler kaçırıyor gibi hissedip sadece toplum tarafından kabul edilmek, sevilmek için bir şeyler satın alması, belli bir algıya göre giyinmesi, konuşması veya belki de kontrol edemeyeceği fiziksel özelliklerini bile toplumun sosyal medyada kabul gören algıya uygun olmadığı için kendini kötü hissederek değiştirme yönelimi hakkında uzun saatler düşünmüşlüğüm varken bu kitapta tüm bu konulara değinilmesi çok ilgimi çekti.

Moda algısı

Postmodern Medya'nın modaya etkisini değerlendiren Ayşenur Kurtuluş, "Postmodern Medya'nın moda üzerine bir algı yaratıyor ve insanlar kendi beğendikleri değil, sosyal medyada sevilen ve kabul görmüş şeyleri alma eğiliminde oluyorlar. Aynı zamanda postmodern medya ile moda endütrisi oldukça "hızlı moda" başlığı altında toplanmış durumdadır. Hızlı moda çevre kirliliğine olumsuz anlamda büyük katkıda bulunurken, aynı zamanda Hindistan, Bangladeş gibi ülkelerde hızlı moda endüstrisi; düşük ücretlerle yaşam masraflarına yetmeyecek şekilde bir ücretle, insancıl olmayan şartlarda çalışmak anlamına geliyor. Postmodern medya insanları FOMO (Fear Of Missing Out) yani bir şeyleri kaçırmaktan korkma ruh haline sürüklüyor. Değerli olabilmek, var olabilmek için sanki sosyal medyada, televizyonda ve benzeri medya araçlarında varlıklarını sürdürmeleri, oralardaki akımları yakından takip etmeleri gerektiğini düşündürüyor. Ben bu kitabı okurken algıda seçicilik olsa gerek takip ettiğim bir Influencer'ın, "Eğer spor yaptığınızın fotoğrafını paylaşmıyorsanız gerçekten spor yapmış mısınızdır?" şeklinde bu sosyal medyada var olma, yaptığımız şeyleri kanıtlama isteğini eleştirmiş."

Ayşenur Kurtuluş, "Postmodern Medya" kitabı hakkında şu cümlelerle değerlendirmeyi tamamlıyor: "Hayattaki doyuma, sosyal medyada varolmak, başka insanların beğenileri ve yorumları ile değil kendi estetik algımıza uyan şeyleri yaparak, kendimiz olarak ulaşabiliriz. Kendi beğenilerimize dikkat etmeden yaşamak tahmin edilebileceği üzere bizi tatmin etmez o yüzden satın alma alışkanlıklarımızı, beden algımızı, edebiyatı, dini, sinemayı etkileyen postmodern dönem medyası bizim için kaçınılmaz bir etki de olsa hayatımızı onun etrafında döndürmek yerine bakabileceğimiz her açıdan bakarak bizlere faydalı açıyı yakaladığımızda ona tutunmalıyız." Alanında ilk ve tek kitap özelliği taşıyan Postmodern Medya kitabını okuyucularımın bilgisine ve ilgisine takdim ediyorum.

[email protected]