Psikolojik manipülasyon psikolojik sömürü

Aslan Değirmenci / UMED Başkanı
1.12.2018

“Darbe olursa tankın önüne ilk ben dikilirim” diyen Kılıçdaroğlu’nun uçaktan indiği anda aksi bir tutum içerisine girmesi sizi rahatsız etmiyor mu? Üzüldüğünüzü biliyoruz. Mahalle baskısından gerçeği söyleyememeniz de bizleri üzüyor.  Görünür-görünmez yöntemlerle baskı altına alınmanız, Kemalizm maskesiyle aldatılmanız canımızı sıkıyor.


Psikolojik manipülasyon psikolojik sömürü

“Sorgulanmamış bir hayat,
yaşanmaya değmez.” 

Sokrates

Dava, birlikte yaşamak, insanlığın kurtuluşuna birlikte hizmet etmek, haksızlıkları ortadan kaldırmak, iyinin, güzelin, doğrunun ve faydalı olanın hayata hâkim olmasını sağlamaktır. Dava, gerçeğe sahip çıkmak, yüzleşmek,  menfaat, yalan, şiddet, korku ve öfkeden arınmaktır. Öze dönüştür. Dava adamları, hata yapabilir. Aldanabilir. Ama aldatmaz. İhanet etmez. Sömürmez. Kişisel kazanç arayışıyla manipülasyon yapmaz, gerçekleri çarpıtıp kendi lehine çevirmez. Yalan söylemez. İnsanların kendi bilgilerini veya istemedikleri halde karşısındakini etkilemek için bilgileri değiştirerek, ekleyip çıkartarak, değiştirerek verilen mücadeleye dava denmez. Üstünü kapatmak, insanları psikolojik olarak etki altına alıp yönlendirmek, kişinin kendi düşüncelerinin önüne geçmesine neden olmak, toplumun moralini zayıflatmak, saygıyı yok etmek, hayatlarını zorlaştırmak ve güvensizliği artırmak dava değil, psikolojik vampirliktir. Gerçek ya da ulaşılamayan (platonik) hedeflere ulaşmak için her yolu meşru gören psikolojik sömürüdür. Bu insanlar yani dava adamı değil dava hokkabazları, sadece kusurları vurgularlar. İnsanların kafasını karıştırmak ve başkaları arasında tartışmalar ve yanlış anlamalar meydana getirmek için her yolu denerler. 

Sorgularlar, hesaba çekerler, kendilerini sorgulatmaz, eleştiriyi saldırı olarak algılarlar. Narsist olurlar. Entelektüel maskeleri vardır, aslında belirsizlerdir. Şantajı severler, montajdan geri durmazlar. İyi huylu kostümleri de vardır. Kostüm değiştiğinde duygusuzlukları ortaya çıkar. Suçlarlar, travmalarını üstlenmenize neden olurlar. Suçluyken, karşısındakini suçlu hissettirmeyi başaracak kadar psikolojik sömürüde ustadırlar. Hiçbir alet kullanmadan acı verecek kadar uzman, ayrımcı ve başkalarının fikirlerine önem vermez, kendi dünyasını dayatır. Başarısız olduklarında, yeni bir başlangıç yapmak onlara çok zor gelir, değişime direnirler; dönüşümden korkarlar, derin sularda yüzerler, statükolarını kaybetmemek için ilkesizliğe mahkum olurlar. 

Muhalefet gerçeği

İşte tüm bunları da dava ve siyaset olarak topluma sunarlar. Türkiye’deki muhalefet gerçeği bu. Ve bir seçim daha kapımızı çaldı. Muhalefet yine psikolojik manipülasyon ve psikolojik sömürü ile sandığı esir almaya çalışıyor. Manipülasyona ve sömürüye karşı koymanın yolları ise gayet açık: İradeye sahip çıkmak, hayır diyebilmek, kazanılan hakları korumak, mesafe koymak, beklentileri anlamak, “Ödün veren sadece ben miyim, yoksa bu karşılıklı mı?” sorusunu sorabilmek. Öncelikle de ana muhalefete oy verenlerin bu sorgulamayı yapması artık bir zorunluluk haline geldi. Detaylı sorular sorarak manipülatör siyasetçileri tanımak, karşınızdaki siyasi anlayışa bir ayna tutarak gerçekle yüzleşmek zorundasınız. Üzerinizdeki baskı ve kontrolü düşünmeden, avantajları ve dezavatajları gözden geçirmeden sandığa gitmemelisiniz.

Düşünsenize; 15 Temmuz gecesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun geldiği havalimanında on binler vardı. Onlarla bir olup tankların üzerine çıksaydı, onurlanmaz mıydınız? İstanbul’a indikten sonra, birkaç metredeki tanklar ayrılana kadar VIP’te beklemesi liderlik midir? Lider halkının önünde olmaz mı? Her türlü tehlikeyi göğüslemeden lider olunur mu? “Darbe olursa tankın önüne ilk ben dikilirim” diyen Kılıçdaroğlu’nun uçaktan indiği anda aksi bir tutum içerisine girmesi sizi rahatsız etmiyor mu? Üzüldüğünüzü biliyoruz. Mahalle baskısından gerçeği söyleyememeniz de bizleri üzüyor.  Görünür-görünmez yöntemlerle baskı altına alınmanız, Kemalizm maskesiyle aldatılmanız canımızı sıkıyor.  Peki Gezi olayları… Taksim Gezi Parkı’nda çevrecilik ve yeşil alan koruma görüntüsüyle başlayan daha sonra ise birçok yasadışı örgütün, marjinal grupların, provokatörlerin ve yağmacıların işin içine girmesiyle çatışma halini alan eylemleri unutmuş olamazsınız. CHP yerinde, tutarlı ve çözüme yönelik bir muhalefet yapsaydı olaylar o hale gelir miydi? Gezi olaylarını destekleyen ve giriştiği davranışlarla adeta körükleyen CHP aksi bir duruş sergileyemez miydi? Ülkeyi sağduyuya davet etmek, yatıştırıcı açıklamalarda bulunmak o kadar zor muydu?

Vesayet ile hesaplaşma

Düşünsenize; Kobani (Ayn el Arap) bahane edilerek nasıl kandırıldınız. Türkiye’nin toplumsal birlik ve beraberliğine yönelik son yılların en önemli provokatif olaylarından biri olan 6-7 Ekim olaylarında Selahattin Demirtaş’ın ortamı geren açıklamaları üzerine sokaklara indiniz, ya da sokağa inenlere karşı sessiz kaldınız. Sokakları yakıp yıktınız, ya da susarak şiddete ortak oldunuz. HDP, sokakları da harekete geçirerek çok sayıda insanın hayatını kaybettiği olayları başlatan ve provoke eden taraf olurken, seçmen kitlesi olarak sahneye konulan senaryoda bilerek ya da bilmeyerek figüran oldunuz. Fitili ateşlenen ihanet döngüsü bir anda Türkiye’nin farklı bölgelerine yayılırken üzülmemiş olamazsınız? Üzüldüyseniz neden sorgulamıyorsunuz? O dönem terör örgütlerinin Türkiye, Suriye ve Irak üçgeninde birbirilerinden güç devşirme merkezi haline gelme çabası ortadayken Demirtaş’a düşen görev, “Oyuna gelmeyin” açıklaması yapmak değil miydi? Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’yu normalleştirmek için başlattığı süreci zehirleyen anlayış HDP’yi esir alırken, sessiz kalmanız neden? Vesayet ile sandıkta hesaplaşma vakti gelmedi mi? Birlikteliğimize olan kinlerini farklı maskeler takarak yargılamalarına eleştiri getirmemek, belediye araçlarıyla çukur kazıp, pusu atmalarına göz yummak doğru mu? Demem şu ki; yeni bir okuma, sorgulama ve anlamlandırma dönemine girmeliyiz. Dayatılan yanlışlara, sahte cevaplara ve değerlere değil, hep birlikte gerçeğe odaklanmalıyız. Kendimiz olmak, farklı olmak, özgün olmak için, sahte ve platonik hedefleri yok sayıp; robot olarak değil, insan olarak ayakta durmalıyız. Vakit, dünyayı umut ve gülümsemeyle selamlama, yeni bir çağ açma vakti.  

@aslandegirmenci