Putin Rusya'sı yeni ‘Swing producer' mı?

Dr. Necmettin Acar/ Mardin Artuklu Üniversitesi
27.02.2022

Putin döneminde Rusya'nın dış politikasına yakından baktığımızda enerjiyi politik hedeflere ulaşmak için bir silah olarak kullanma eğiliminin oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Rusya'nın Avrupa'ya giden doğalgazı kesmesi Ukrayna'yı kontrol etmeye yönelik ilk girişimi olarak sayılabilir.


Putin Rusya'sı yeni ‘Swing producer' mı?

"Swing producer" yani küresel enerji piyasalarının denge sağlayıcısı sıfatı uzun yıllar Suudi Arabistan için kullanılmıştı. Çünkü Suudiler sahip oldukları eşsiz avantajlar sayesinde 1960'lı yıllardan günümüze kadar küresel petrol piyasaları üzerinde söz sahibi tek aktör olmayı başarmışlardı. Suudilerin günlük üretim miktarını gerektiğinde 3-4 milyon varile kadar düşürebilme ve kısa sürede 15 milyon varile kadar artırabilme kabiliyeti " Swing Producer" sıfatının en önemli gerekçesi olmuştur.

Ancak son dönemde küresel enerji piyasalarında yaşanan köklü değişimlerle birlikte Putin Rusya'sının "Swing Producer" sıfatını Suudilerin elinden aldığını söyleyebiliriz. Çünkü petrolün varil fiyatını tarihte ilk kez, 2020 yılı Nisan ayında, eksiye düşüren de bugün yüz doların üstüne çıkaran da Putin'in politikaları olmuştur. Dolayısıyla küresel enerji piyasalarının dengesi artık önemli ölçüde Rusya tarafından belirlenmektedir.

Enerji piyasalarında değişim

II. Dünya Savaşı sonrası süreçte petrol tüm endüstri için vazgeçilmez bir enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu tarihte büyüyen küresel ekonomiyi besleyecek bol ve ucuz petrol kaynağı arayışı gelişmiş endüstriler için önemli bir güvenlik sorunu olmuştu. 1945 yılında ABD Başkanı F.D. Rosvelt ile Suudi Arabistan Kıralı Abdülaziz bin Suud arasında Kızıldeniz'deki bir ABD zırhlısında imzalanan "güvenlik karşılığı petrol" anlaşmasıyla gelişmiş Batılı ekonomilerin enerji güvenliği sorunu önemli ölçüde çözülmüştür.

Çünkü Suudi Arabistan, sahip olduğu devasa petrol rezervleri, düşük nüfusu sebebiyle kısıtlı ihtiyaçları, petrolü çıkarma konusundaki maliyet avantajları ve Suudi petrolünün uluslararası piyasalara naklindeki kolaylıklar sebebiyle 1960'lı yıllardan 2000'li yılların başına kadar küresel enerji piyasalarının patronu olmayı sürdürmüşüdür. Bu süreçte ABD yönetimi Suudilerle geliştirildiği yakın işbirliği sebebiyle küresel petrol arzını ve dolayısıyla fiyatların seyrini kontrolü altında tutmayı başarmıştır.

Esasen petrol piyasasında sahip olduğu bu avantaj ABD'nin küresel hegemonyası için en önemli payandayı teşkil etmiştir. Bugün Rusya'nın enerji piyasalarının yönünü tayin etmede artan rolü ABD küresel hegemonyasına yönelik en büyük meydan okumadır. Putin Rusya'sı enerji silahını kullanmak suretiyle sadece ABD'nin küresel hegemonyasına meydan okumamış ABD iç siyasetinin de önemli bir belirleyeni olmuştur. Çünkü Donald Trump'ın 2020 yılındaki başkanlık seçimlerini kaybetmesiyle sert bir şekilde düşen petrol fiyatları sonrası ABD petrol şirketlerinin artan zararları arasındaki güçlü bağlantı herkesin malumudur.

1960'lı yıllardan itibaren başta Orta Doğu olmak üzere küresel ölçekte ortaya çıkan birtakım krizlerin yol açtığı sert dalgalanmalar ABD himayesindeki Suudilerin müdahaleleri ile gelişilmiş Batılı ekonomilere zararsız hale getirilmiştir. 1979 yılında İran'da İslam Devrimi gerçekleştiğinde petrol piyasalarında ortaya çıkan arz kıtlığı Suudilerin inisiyatif alması sayesinde fiyatlarda sert dalgalanmalar yaşanmadan atlatılmıştır. Benzer şekilde 1980-88 yılları arasında İran-Irak savaşında, 1990 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgalinde 2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgalinde ve 2010 sonrası İran'a uygulanan yaptırımlar ve Arap Baharı sürecinde ortaya çıkan arz kıtlığı Suudilerin devreye girmesiyle fiyatlarda sert dalgalanmalar yaşanmadan atlatılmıştır.

Ancak içinde bulunduğumuz dönemde küresel enerji piyasaları köklü bir dönüşüm geçirmekte. Öncelikle 2010 sonrası ABD'nin üretime başladığı kaya gazıyla birlikte ABD enerji üretiminde Suudileri de geçerek en büyük üretici konumuna yükselmiştir. İkinci olarak Rusya, 2000 sonrası dönemde enerji sektörüne yaptığı yatırımlar sayesinde enerji piyasalarının önemli bir aktörü olmayı başarmıştır. Üçüncü olarak kullanım alanları ve üretim miktarı hızla artan doğalgaz içinde bulunduğumuz dönemde petrolün yerini almasa bile tahtını sarsmayı başarmıştır. Son olarak uzun yıllar küresel enerji piyasalarını belirleyen ve Suudilerin liderlik ettiği bir örgüt olan OPEC, küresel enerji piyasalarında ortaya çıkan dönüşümlere ilaveten üyeleri arasında yoğunlaşan jeopolitik rekabet sebebiyle enerji piyasalarındaki nüfuzunu önemli ölçüde kaybetmiştir.

Doğalgaz etkisi

Rusya'nın 21 Şubat'ta başladığı Ukrayna'yı işgal operasyonu jeopolitik sonuçları kadar küresel enerji piyasaları açısından da önemli sonuçlar doğuracaktır. Operasyonun enerji jeopolitiği açsından ortaya çıkarabileceği sonuçları Rusya eski devlet Başkanı Medvedev'in "doğalgazın bin metreküpünün iki bin Euro olduğu günlere hoş geldiniz" şeklindeki magazinsel açıklamaları veciz bir şekilde ifade etmektedir.

Çünkü geçtiğimiz yıllarda 50 doların altına kadar düşen petrol fiyatlarının bugün 100 dolarların üzerine taşınması süreci Rusya'nın Ukrayna sınırlarına asker yığmaya başlamasıyla tetiklenmiştir. Artış sadece petrol fiyatları ile sınırlı kalmamış son bir yılda Avrupa dâhil tüm dünyada doğalgaz fiyatları birkaç kat artmıştır.

Putin Rusya'sını küresel enerji politikalarının en önemli aktörü yapan iki temel husus bulunmakta; Rusya'nın, küresel doğalgaz rezervinin dörtte birine karşılık gelen 50 trilyon metreküpü aşan doğalgaz rezervleriyle tek başına dünyanın en büyük doğalgaz rezervine sahip olması ve Avrupa'nın yüzde 40 oranında Rus doğalgazına bağımlı olması. Bu iki hususa ilaveten Rusya'nın, doğalgaz rezervleri bakımından dünyanın en zengin ikinci ve petrol rezervleri bakımından üçüncü ülkesi olan İran ile geliştirdiği yakın işbirliği, Suriye ve Libya gibi enerji jeopolitiğinde kritik ülkelerdeki askeri varlığı da Rusya'nın küresel enerji piyasalarındaki rolünü tahkim etmektedir.

Putin döneminde Rusya'nın dış politikasına yakından baktığımızda enerjiyi politik hedeflere ulaşmak için bir silah olarak kullanma eğiliminin oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. 2006 yılı kış aylarında Avrupa'ya giden doğalgaz hattını kapatmasıyla AB ülkeleri tarihlerinin en büyük enerji güvenliği sorununu yaşamışlardı. Rusya'nın Avrupa'ya giden doğalgazı kesmesi Ukrayna'yı kontrol etmeye yönelik ilk girişimi olarak sayılabilir.

Rusya son dönemde sadece enerji üretim ve pazarlamasını değil kritik enerji iletim hatları üzerinde kontrol kurmayı da önemli bir dış politika gündemi olarak kabul ediyor. 2008 yılındaki Gürcistan operasyonu ile Kafkasya ve Hazar bölgesi enerji iletim hatları, 2015 yılında Suriye'ye Rus askerlerini göndermek suretiyle Orta Doğu ve Doğu Akdeniz enerji iletim hatları ve son olarak Libya'daki askeri varlığı ile Güney Avrupa'daki kritik enerji iletim hatları üzerinde önemli ölçüde kontrol elde etmeyi başarmıştır.

Bugün Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik işgal girişimi Batı'da Rusya'ya yönelik yaptırım söyleminin artmasına neden oldu. Ancak yıllık tüketimleri 500 milyar metreküp olan ve bunun yüzde 40'ını Rusya'dan ithal etmek zorunda kalan bütün Avrupa ülkeleri de biliyorlar ki Rus doğalgazı olmadan Avrupa'nın ekonomisinin ayakta durması mümkün değildir. Rusya zaten son yıllarda bilinçli olarak tırmandırıldığı jeopolitik gerilimler sayesinde enerji fiyatlarını kat kat artırmak suretiyle bu süreçte çok önemli bir ekonomik kazanç elde etmişti.

Bütün bu ekonomik kazanca ilaveten enerji silahını kullanmak suretiyle Avrupa'yı Rusya karşısında bütüncül bir dış ve güvenlik politikası uygulamaktan da caydırmışa benziyor. Avrupa ülkeleri, Rusya karşısındaki pozisyonlarını sertleştirmeleri durumunda paraları olsa dahi enerji bulamayacaklarının bilincinde olarak hareket etmek zorundalar. Çünkü mevcut koşullarda Avrupa'nın kısa vadede Rus doğalgazına alternatif bulabilmesi mümkün değildir. Askeri endüstriyel kapasite ile desteklenmiş enerji politikaları Putin Rusya'sını küresel enerji piyasalarının yeni "Swing Producer"ü seviyesine yükseltmiştir.

[email protected]