Riskli bir fay hattı olarak Keşmir

Umut Berhan Şen / SASAM Uzmanı
3.12.2021

Çözülemediği gibi her geçen gün büyüyen Keşmir Krizi tüm Avrasya ve dolayısıyla dünya için oldukça riskli bir fay hattı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, 'Keşmir meselesinin BM Güvenlik Konseyi'nde tartışılması ve BM nezdinde çözülmesi gerektiği' şeklindeki açıklaması somut ve olumlu bir adım.


Riskli bir fay hattı olarak Keşmir

Tarihin normal zamanlarında düşünür ve stratejistler, ülkelerin ve toplumların kaderi üzerine veya gerçekleşmesi muhtemel krizler üzerine kafa yormak durumundadır. Ciddi bunalım anlarında ise, tüm senaryolar ve sorunlar teorik olduğu kadar pratik ve düşünürler için olduğu kadar toplumsal bir özne olan halklar için de olağanüstü bir önem kazanmaktadır. Böyle anlarda, krizi yaşayan halk kitlesi, bunalımın kendilerini köklerinden söktüğünü, yıktığını, yaraladığını görürler. İnsanların olağan yaşayış çizgisi bütünüyle altüst olur ve alıştıkları yerleşik düzen sona erer. Geniş kitleler yerlerinden, yurtlarından edilmiş şekilde suyun üstünde yüzen insan yığını haline gelirler. İşte bu durumun en somut örneği günümüzde Keşmir bölgesinde yaşanmakta ve Keşmir halkı bitmek bilmeyen bir sıkıntı ile mücadele etmektedir.

74 yıllık gerilim

Keşmir krizi, Hindistan ve Pakistan'ın 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını kazanmasından bu yana iki komşu ülke arasında büyük bir çatışma ve kriz nedeni. 74 yıldır bu gerilim sona ermedi. Aksine daha da şiddetlendi. Pakistan ve Hindistan orduları Keşmir bölgesi yüzünden bugüne kadar üç kez savaştı. Keşmir krizinin bir de demografik boyu bulunuyor. Hindistan'ın kontrolünde bulunan Keşmir eyaletinin 10 milyon, Pakistan'a ait olan Özgür Keşmir'in ise 3 milyon civarında nüfusu var. Keşmir'in demografik olarak toplam nüfusu dikkate alınırsa Müslüman kitlenin nüfusun yüzde 70'in oluşturduğu görülüyor. Yüzde 30'luk kısmı ise Hindular ve Budistler oluşturuyor.

Referandum talebi

Pakistan devleti uluslararası hukuka ve BM yönetmeliğine uygun olarak, BM kontrolünde bir referandum yapılmasını bu sayede Keşmir Bölgesi'nin nereye bağlanacağının kararının referandum sonucuna göre belirlenmesini istiyor. Pakistan'ın önerisi Keşmir krizinin çözümünde kuşkusuz hem insani olan hem de uluslararası hukuka uygun ilk akla gelen yöntem.

Uluslararası kamuoyu tam 74 yıldır bu krizin çözülmesini beklerken, Hindistan yönetiminin nüfusunun demografik ağırlığını Müslümanların oluşturduğu tek eyalet olan Keşmir'in 70 yıldır sahip olduğu özel statüyü kaldırmasın üzerinden iki yıl geçti. İki yıllık bu süreçte Keşmir'deki gerginlik azalmadı. Bilâkis ciddi anlamda artış gösterdi. Örneğin, Keşmir bölgesinde önemli bir kanaat önderi olan Seyyid Ali Geylani'nin vefatının ardından Hindistan hükümeti, bölgede olası şiddet olaylarını engellemek için güvenliği arttırdı.

Su yolları engelleniyor

Malum, Seyyid Ali Geylani Keşmir'in kaderinin referandumla belirlenmesi gerektiğini savunuyordu. Hindistan yönetimi ise, gerginliği ve çatışmayı sona erdirecek yaklaşımdan uzak olmasının yanında, uluslararası hukuka aykırı tutumuna ek olarak Pakistan'a akan su yollarını engelliyor. Hindistan Ulaşım ve Su Kaynakları Bakanlığı, Doğu nehirlerinden gelen suyun yönünü değiştiren müdahalelerde bulunuyor.

Hegemonya savaşı mı?

Keşmir Krizi her gün gerilimi artarak devam ediyor ve maalesef bir drama dönüşmüş durumda. Üzerinde yaşayan kadim yerleşik halkın trajedisi dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Ancak uluslararası kamuoyuna göre bu kriz Hindistan ve Pakistan'ın aralarındaki güç ve hegemonya savaşıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarında ve genel olarak dünya basınında, Keşmir halkı göz ardı edilmektedir. Halbuki Keşmir halkının bu kanlı satranç oyununda dikkate alınmaması gelecekte çok daha acı sonuçlar doğurabilir.

Yaşam hakkı hiçe sayılıyor

Dünya kamuoyunun artık şunu net biçimde görmesi lazım: Keşmir halkının yaşama hakkı, Hindistan yönetimi tarafından hiçe sayılmaktadır. Sürekli olarak yargısız infazlar ve hukuk dışı olarak yapılan gözaltılarda faili meçhul ölümler gerçekleşmektedir. Son iki yılda yüzden fazla Keşmirli genç bu şekilde hayatını kaybetmiştir. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların raporlarında belgelendiği üzere Keşmir'de muhtelif toplu mezarlar mevcuttur.

Hindistan yönetimi İsrail'in Filistin topraklarında uyguladığı "Yahudi yerleşimi" stratejisini Keşmir için uyguluyor. 2021 yılında devreye sokulan bu yeni stratejiye göre, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu bölgede demografik yapının değiştirilmesi hedefleniyor. Bu stratejinin mimarı olan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, önümüzdeki günlerde Keşmir'in Hindistan idaresindeki bölümünde, ikamet yasasında 1947'den sonra ilk kez değişikliğe giderek, Keşmir topraklarında oluşabilecek tüm toplumsal direnişi ve tüm itirazları sona erdirmeyi planlıyor.

Narendra Modi yönetimi son iki yıldır bugünlere hazırlık yapmış ve belirli bölgelerde hapishaneler inşa etmiştir. Hindistan hükümeti keyfi şekilde yaşları 15-30 arası değişen Keşmirli erkekleri bu hapishanelere atmaktadır. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, bu yıldırma ve baskı politikasıyla, Keşmir halkının göstereceği direniş ve tepkileri, güçsüz ve tesirsiz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca Modi yönetimi, Keşmir'e paramiliter birlikler göndererek, Keşmir halkını provoke etmeyi ve yapılan haklı eylemlere şiddet karıştırarak müdahaleyi meşrulaştırmayı planlamaktadır.

Keşmir Krizi konusunda Pakistan, Hindistan, Çin, ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) önemli birer aktör olsa da Keşmir sorunu sadece bu aktörlerle değil, Keşmir halkının kararıyla çözülebilecektir. Zira bölgenin ve bölge halkının geleceği, Keşmir'de yaşayan 22 milyon Keşmirlinin nasıl bir karar vereceğine bağlıdır. Keşmir halkının büyük çoğunluğunun Pakistan'a bağlanmayı arzu ettiği tüm dünya kamuoyunun malumudur.

Sıçrama ihtimali yüksek

Gelinen son süreçte Keşmir'de yaşananlar, BM başta olmak üzere uluslararası platformlarda ve politik arenada da daha sık konuşulmaya başlandı. Özellikle BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, 'Keşmir meselesinin BM Güvenlik Konseyinde tartışılması ve BM nezdinde çözülmesi gerektiği' şeklindeki açıklaması somut ve olumlu bir adım olmuştur. Ayrıca Türkiye olarak bizim dünya kamuoyu nezdinde bu konuyu daha fazla gündeme getirmemiz ve küresel bir kamu diplomasisi oluşturmamız somut ve olumlu sonuçlar doğuracaktır. Zira çözülemeyen, büyüyen ve tüm coğrafyaya sıçrayabilecek bir Keşmir Krizi tüm Avrasya ve dolayısıyla dünya için oldukça riskli bir fay hattıdır.

[email protected]