Rusya, BM yardımlarını veto ederse yeni göç dalgası kapıda

Ömer Özkızılcık / Dış Politika ve Güvenlik Uzmanı
14.05.2022

BM verilerine göre 2,4 milyon Suriyeli hayatlarını BM yardımları sayesinde idame ettirebiliyor. Rusya BM yardımlarını veto ederse Suriye'deki insani kriz daha da derinleşecektir. Açlık ile karşı karşıya kalacak bu büyük nüfus, göç etmek durumunda kalabilir.


Rusya, BM yardımlarını veto ederse yeni göç dalgası kapıda

Türkiye'de son dönemde Suriyeli sığınmacılar ve Türkiye'ye gerçekleşen yasadışı göç gündemin birinci maddesi haline gelmiş durumda. Farklı provokasyonların olduğu ve farklı ırkçılıkların yapıldığı bu dönemde, hem muhalefet hem de hükümet kanadı Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü için farklı modeller ortaya atmaktadır. Ancak, gerçekleşen tartışmaların çoğunluğu gerçeklikten kopuk, Suriye'deki gerçeklikten uzak ve Lübnan ile Ürdün'ün tecrübelerini yok sayan tartışmalardır. Afaki ve hayali tartışmalar yerine gerçekçi ve ayakları sağlam temele basan politikalar üzerinde durulmalıdır. Suriyeli sığınmacıların gönüllü olarak Suriye'ye dönmesi veya gönderilmesinin tartışıldığı bu konjonktürde, Suriye'de insani yardıma muhtaç ve tek geçim kaynağı BM yardımları olan 2,4 milyon insanın bu yardımlardan mahrum kalması tehlikesi Türkiye'de tartışılmıyor bile. Ukrayna'da ağzı yanan, ciddi zayiat veren ve ciddi ekonomik yaptırımlara maruz kalan Rusya'nın, intikam almak için Haziran ayında süresi dolacak olan BM yardımlarını veto edeceği öngörülüyor. BM'in aktardığına göre 2,4 milyon Suriyeli hayatlarını sadece bu BM yardımları sayesinde idame ettirebiliyor. Bu yardım olmadan açlık ile karşı karşıya kalma tehlikesi çok büyük. Bölgedeki insani kriz daha da fazla derinleşecektir. Açlık ile karşı karşıya kalacak olan 5 milyon nüfus içerisindeki 2,4 milyon kişinin Türkiye'ye göç etmesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Suriyeliler Suriye'ye geri dönsün derken, Türkiye sınırına yeni bir hareketlenme yaşanabilir.

Savaş bitmedi

Ortaya konulan Esed ile barışalım ve Suriyeli sığınmacılar geri dönsün önerisi iki ayrı devlet tarafından denenmiş ve başarısız olmuş bir fikirdir. Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Ancak dünyanın Türkiye'den ibaret olduğunu zanneden insanlara bunu anlatmak biraz zor oluyor. Suriye'nin batısında – yani Lübnan sınırına yakın bölgelerde – savaş bitti. Esed rejimi tam kontrolü 2018 yılında sağladı. 2019 yılında Lübnan Esed ile ilişkileri tamamen normalleştirdi ve BM'nin de içinde olduğu Suriyelilerin geri dönüşü için bir anlaşma yaptı. O günden bugüne kaç Suriyeli geri döndü? BM rakamlarına göre 36 bin 614 Suriyeli mülteci Suriye'ye geri döndü. İlk sene 22 bin 728 Suriyeli geri dönerken, Esed rejiminin geri dönen Suriyelileri sorguya çektiği, işkence ettiği, hapsettiği, mallarına el koyduğu ve yaşam hakkı tanımadığını görünce 2021 yılı ve 2022 yılının ilk iki ayında toplam 4 bin 535 Suriyeli geri döndü. Suriye'nin güneyinde ise savaş 2018'in sonlarına doğru bitti ve Esed rejimi bölgedeki hakimiyetini sağladı. Bunun üzerine Ürdün hükümeti Esed rejimi ile ilişkileri normalleştirdi ve bakanlar seviyesinde dahi doğrudan görüşmeleri başlattı. Lübnan'a benzer bir şekilde Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için anlaşma yaptı. 2019'dan günümüze kadar BM rakamlarına göre 39 bin 612 Suriyeli mülteci Suriye'ye döndü. Bunların 29 bin 409'u 2019 yılında döndü. Ancak ilk dönenlerin başlarına neler geldiği görülünce ondan sonraki yıllar geri dönüş oranları ciddi düşüş yaşadı.

Gel gelelim Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılara. Suriye'nin kuzeyinde savaş bitmedi. Hala Rusya düzenli olarak İdlib'i bombalıyor. YPG Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrol ettiği bölgelere saldırıyor, sivilleri füzeler ve bombalar ile hedef alıyor. Cephe hatlarında ise her gün Suriye Milli Ordusu ile rejim güçleri ve YPG'ye karşı çatışmalar yaşanıyor. Gün geçmiyor ki bir insan Suriye'nin kuzeyinde hayatını kaybetmemiş olsun. Ancak buna rağmen yine aynı BM rakamlarına göre 2019'dan günümüze kadar 76 bin 222 Suriyeli sığınmacı Suriye'ye döndü. Her ne kadar Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrol ettiği bölgeler Türkiye'nin de yardımları ile geri dönüş için nispeten daha cazipse de, bölgede çok ciddi bir nüfus kalabalığı var. Savaş öncesi 1,5 ile 2 milyon arasında bir nüfusun yaşadığı bölgede an itibariyle 5 milyon insan yaşıyor. Şimdi de Rusya'nın vetosu ile bunların 2,4 milyonu açlık ile karşı karşıya kalma tehlikesini yaşıyor. Rusya'nın Haziran ayında BM sınır ötesi yardımların uzatılmasını veto etmesi olasıdır.

Türkiye'de BM'nin sınır ötesi yardımları ve Rusya'nın süreçteki siyasi tutumu bilinmediği için önce bir arka planını ele alalım, daha sonra bu tehlike karşısında ne yapılabilir ve 2,4 milyon insan nasıl açlıktan korunabilir konusuna odaklanalım. Suriye'deki savaşın uzaması ve bölgedeki insani krizin büyümesi sonucunda, 2014 yılında BM'de bir karar alınmıştır. Bu karar gereğince, BM'de Suriye'yi temsil eden Esed rejimi haricinde Esed rejiminin kontrolünde olmayan bölgelere de doğrudan insani yardım yapılabilmesi kararlaştırılmıştır. Böylelikle, açlık ve kuşatmayı bir savaş aracı olarak kullanan rejim unsurlarının Suriyelileri açlık ile terbiye etmesinin kısmen önüne geçilmiştir. Ayrıca, Esed rejiminin insani yardımları engellemesi ve insani yardımların Suriyeli muhaliflerce kontrol edilen bölgelere ulaşmamasını sağlamasının da önüne geçilmiş oldu. Bu karar gereğince Ürdün'den bir, Irak'tan bir ve Türkiye'den iki sınır geçiş noktası üzerinden BM doğrudan Suriyelilere insani yardım ulaştırabilecek ve Esed rejimi bypass edilebilecekti. BM Güvenlik Konseyi'nden geçen bu karar her altı ay veya 12 ayda bir tekrar uzatılmıştır. Ancak Rusya 2019'dan sonra veto hakkını kullanarak sınır ötesi yardımları diplomatik ve siyasi bir araca çevirmeye başlamıştır. Milyonlarca insanın muhtaç olduğu bu insani yardımları tamamen kesmek ile tehdit eden Rusya karşılığında siyasi tavizler talep etmiştir. Rusya'nın argümanına göre bu bölgelere yapılan insani yardımlar Esed rejimi üzerinden yapılmalı. Böylelikle Esed rejimin meşruiyeti sağlanacak ve Suriye Geçici Hükümeti ile İdlib bölgesindeki 5 milyon insan kendi katillerine muhtaç bırakacaktı. Olası yeni bir rejim saldırısında insani yardımlar engellenebilecek ve Suriye'ye askeri bir çözümün zemini hazırlanacaktı. Türkiye'ye yönelik yaşanacak olan yeni göç dalgası da cabası.

Bu bağlamda ilk önce Ürdün, daha sonra Irak sınır kapısı insani yardımlara kapatılmıştır. İlerleyen süreçte Azez'e bakan Bab el-Selame sınır kapısı da insani yardımlara kapatılmıştır. Rusya adım adım veto hakkını kullanarak sınır kapılarını insani yardım programından çıkarmıştır. 2021 yılına giderken Bab el Selame sınır kapısı – Türkiye tarafından Öncüpınar – kapatılması ile Rusya Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerine olan insani yardımı kesmiştir. Böylelikle son açık kalan kapı Bab el Hava – Türkiye tarafından Cilvegözü – olmuştur.

Rusya'nın bu hamlesi ile Türkiye ile beraber çalışan Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrolündeki bölgelere insani yardımlar Suriye tarafından Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) tarafından kontrol edilen bir kapı üzerinden ulaşmaya başlamıştır. Hani o Rusya'nın İdlib'i vurmak için bahane olarak gösterdiği HTŞ var ya, Rusya Türkiye'nin müttefikini HTŞ'nin insafına bırakmıştır. Ne var ki, bu güne kadar HTŞ insani yardımları kesmemiş ve engellememiştir. Ancak Rusya'nın Bab el Hava'yı değil de, önce Bab el Selame kapısını programdan çıkarması manidardır.

En son Haziran 2021'e gelindiğinde Rusya sınır ötesi insani yardıma açık kalan son kapıyı kapatmayı planlamaktaydı. O dönemde yeni göreve gelmiş olan Biden yönetimi Rusya ile yaptığı uzun müzakereler sonucunda uzlaşı sağlandı ve BM yardımları bir sene daha uzatıldı. Uzatılırken ilk altı ay içerisinde BM bu sınır ötesi yardımın faydası ve gerekliliği hakkında bir rapor hazırlayacak ve bu raporun sonuçlarına göre ikinci altı ay için program devam edecekti. Nitekim raporun sonuçları çok bariz olduğundan ikinci altı ayda da insani yardımlar gerçekleşti. O dönem bu diplomatik müzakere tamamen ABD ve Rusya arasında olmuş ve Amerikan tarafı bu uzlaşıyı bir diplomatik kazanım ve Rusya'nın iyi niyet göstergesi olarak değerlendirmişti. Ancak Ukrayna savaşı ile Rusya ve ABD arasında gerilim ciddi olarak arttı. ABD'nin Rusya'ya karşı uyguladığı ambargolar ve Ukrayna'ya yaptığı destekler ile Rusya'nın Ukrayna'daki saldırıları ve işlediği suçlar iki taraf arasında Suriyeli sivillerin çıkarını koruyacak bir anlaşma zemininin oluşmasını engellemesi beklenmektedir. Haziran 2022'de son bulacak olan BM sınır ötesi insani yardımların Rusya vetosu sonucunda uzatılmaması Türkiye için ciddi sonuçlar yaratabilir. Yukarıda da ifade edildiği gibi BM'ye göre 2,4 milyon insan sadece bu yardımlar sayesinde hayatta kalıyor.

Veto engellenmeli

Türkiye açısından durum değerlendirildiğinde iki temel ihtiyaç hasıl olmaktadır. Birincisi, mümkün olduğu takdirde Rusya ile gerekli diplomatik girişimleri gerçekleştirip Rusya'nın veto hakkını kullanmasını engellemek. İkincisi ise Rusya'nın veto hakkını kullandığı takdirde 2,4 milyon insan için alternatif bir mekanizmanın kurulmasını sağlamaktır. Rusya ile olası diplomatik uzlaşı ile ilgili olarak Türk Dışişleri'nin başarılı diplomatları ve Suriye masası Rusya'yı ikna edebilecek gerekli diplomatik tecrübe ve kapasiteye sahipler, fakat Rusya nezdinde bu mesele Türkiye ile müzakere edilecek bir mesele değil. Rusya sınır ötesi insani yardımları konusunda sadece ABD'yi muhatap almaktadır. Ukrayna meselesinden ötürü de ABD'yi Suriye üzerinden cezalandırmak isteyecektir. Bu yüzden Türk hariciyesinin yapabileceği çok fazla bir şey yok. Türkiye'nin elinde Rusya'ya karşı şu anki konjonktürde kullanabileceği koz Astana süreci ve anayasa komitesi çalışmalarından çıkmak olabilir, fakat bu Türkiye'nin de zararına olacaktır. Ancak eğer Suriyeli sığınmacılar meselesi medyada ele alındığı kadar Türkiye için bu kadar hayati bir konuysa, Rusya bu yönde tehdit edilebilir ve olumsuz sonuçlanırsa Suriye üzerine Rusya ile devam eden diplomatik süreç askıya alınabilir.

Alternatif mekanizma

İkincisi ise daha olası ve daha gerçekçidir. Rusya'nın vetosu sonrasına şimdiden hazırlık yapıp alternatif bir mekanizma kurulabilir. BM'nin gerçekleştirdiği insani yardımların fonları AB ülkeleri, ABD ve Körfez ülkelerince sağlanmaktadır. Eğer Rusya son sınır kapısını da kapatırsa, o zaman bu ülkeler fonlarını geri çekebilir. Böylelikle Esed rejimi bölgesine giden insani yardımlar da kesilmiş olur. Buna müteakip, Türkiye donör ülkeler ile beraber BM'nin dışında bir mekanizma inşa edebilir. Bu mekanizma doğrultusunda fonlar Türk Kızılay'ına aktarılır ve Kızılay Suriye'ye gerekli yardımları gerçekleştirir. Koskoca BM'nin yürüttüğü faaliyet Türkiye'nin omuzlarına yüklenir. Bu Türkiye için ciddi bir zorluk oluşturacak olsa da, yeni bir göç dalgasının yaşanmasından evladır. Ayrıca bu fonlar sayesinde Türkiye kendisi insani yardımları kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda da nispeten yönlendirme imkanına erişir. Örneğin Bab el Hava sınır kapısı yerine Bab el Selame sınır kapısından yardımlar Suriye'ye girer. Ancak buradaki diğer bir tehlike de aslında Suriyelilere pek de gönüllü olarak yardım etmek istemeyen bazı devletlerin BM'nin devreden çıkmasını bahane ederek, Türkiye'ye güvenmediklerini öne sürerek fonlarını Türkiye'ye aktarmayı ret etmeleri olabilir. Bunu olabildiğince aza indirmek için veto günü gelmeden önce paydaşlarla gerekli öngörüşmeler yapılmalı ve mekanizmanın detayları üzerinden ön mutabakat oluşturulmalıdır. Kim bilir, belki Rusya alternatif bir mekanizmanın kurulacağını gördüğünde veto hakkını kullanmaktan vazgeçer ve insani yardımının BM bünyesinde ve kendi denetimi altında devam etmesini tercih de edebilir.

Her ne olursa olsun, Türkiye bu konuda acele etmeli ve işini şansa bırakmamalı. Aksi takdirde, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü konuşulduğu bu zamanda Türkiye sınırlarını zorlayan yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabiliriz.

@OmerOzkizilcik