Rusya'nın yeniden Afrika politikası kapsamında jeopolitik eksen değişimi

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan / Kırıkkale Üniversitesi
10.08.2023

Rus etkisi altındaki bir Afrika, Batı için enerji ve yeraltı kaynaklarının sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Yine Rusya bölgede kendini Wagner ile bir askeri güç olarak göstermektedir. Bu durum da Fransa'nın bölgede bulunması ve olası bir müdahale durumuyla birlikte düşünüldüğünde tedirgin edici görünmektedir.


Rusya'nın yeniden Afrika politikası kapsamında jeopolitik eksen değişimi

Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ile Rusya ve Batı'nın uluslararası arenada karşı karşıya geldiği bir döneme tanık olmaktayız. Bir anlamda Soğuk Savaş dönemini anımsatan bu süreçte Batı hızla Rusya'ya karşı yaptırımlar uygulamaya başlarken Ukrayna'ya da askeri destek sağlamıştır. Bu durum karşısında Rusya ise alternatif iş birliği ve ortaklıklar oluşturma politikasına yönelmiştir. Bu alternatif iş birliği alanlarından biri de Afrika Kıtası'dır. Elbette Afrika'nın da var olan bu savaştan uzak bir coğrafya olduğu söylenemez. Nitekim Rusya ve Afrika ilişkileri Soğuk Savaş dönemine dayanmaktadır. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte, Rusya Federasyonu'nun iç siyasi sorunlara yoğunlaştığı bir dönemde Rusya Federasyonu'nun Afrika bölgesi ile ilişkileri sınırlı kalmıştır. 2000 sonrası dönemde Vladimir Putin ile bölgesel ve küresel ilişkiler yeniden tesis edilmiş, bu dönemden itibaren Afrika'da bazı ülkelerin borçları belirli aralıklarla silinmiştir. Bölge ülkeleriyle ilişkilerin yakınlaştığı temel dönem, Rusya-Ukrayna Krizi'nden sonra 2014 yılında başlamıştır. Rusya, bu dönemde Batı'nın yaptırımlarına yanıt olarak Afrika ilişkilerine odaklanmıştır.

Yeni güç bloğu ideali

2019 yılı sonrasında ise Putin, Afrika'da yeni ortaklıklar ve iş birliği arayışı ile yeni bir güç bloğu inşa etmeyi hedeflemiştir. Sovyet dönemindeki ilişkileri göz önünde bulunduran Putin, bölgeyi yeniden vurgulayarak önemli bir stratejik adım atmıştır. Afrika ile olan ekonomik ilişkisinin emsallerine göre farklılık gösterdiği de dikkat çekmektedir. 2005-2015 döneminde, ticaret ve yatırım yüzde 185'lik bir büyüme yaşamıştır. 2022 yılında Rusya ve Afrika Kıtası arasındaki ticaret hacmi 18 Milyar Dolara ulaşmıştır. Önümüzdeki günlerde de bu ticari ilişkilerin artacağına dair işaretler mevcuttur. Geçtiğimiz günlerde Rus İmparatorluğu'nun başkenti St. Petersburg'da düzenlenen İkinci Rusya-Afrika Zirvesi'ndeki olumlu hava da bunu yansıtmaktadır. Elbette sadece ticari değil, siyasi ve askeri boyutları ile de zirve hayati önem taşımaktadır. Rusya ile Afrika arasında enerjiden savunmaya kadar birçok alanda iş birliği ve ticari ilişkilerin ön plana çıktığı bu zirvenin ana odağı, Rusya'nın 2014 yılından bu yana yürürlükte olan Batı yaptırımları karşısında gücünü artırmaya yönelik alternatif yönelimidir. Dolayısıyla Rusya, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye devam ederken, Ukrayna Savaşı ile bağlantılı olarak Batı'nın yaptırımlarına karşı da kendine bir alan açmaktadır.

Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bugün de Batılı ülkeler ve Rusya arasında eskisine benzer kutuplaşma her platformda kendini göstermektedir. Bunun en somut örneği, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov'un Batılı ülkeleri Afrikalı liderlerin Rusya-Afrika Zirvesi'ne katılmasını engelleme girişimleri nedeniyle eleştirmesidir. Zirveye 54 Afrika ülkesinden en az 45'inin resmi temsilcileri katıldı. Nitekim bu engellere rağmen Rusya'nın Afrika üzerindeki etkisi ve izlediği siyasi yaklaşım değişmedi. Hatta Afrika'da özellikle de Nijer'de yaşananlar bu durumun bir resmidir.

Borçlar siliniyor

Zirvede öne çıkan konuların başında Tahıl Koridoru Anlaşması gelmektedir. 17 Temmuz 2023'te süresi dolan anlaşma, Rusya tarafından henüz yenilenmedi. Rusya'nın bu anlaşmayı yenilememesinin temel nedeni, kendisine karşı devam eden yaptırımlar. Kremlin SWIFT uluslararası ödeme sistemine dahil olmayı ve tahılın sistemde adil bir şekilde dağıtılmasını önceliktedir. Bu anlamda Zirve'nin en önemli gündem maddelerinden biri bölgesel ve küresel olarak gıda güvenliğidir. Rusya'nın bazı Afrika ülkelerinin borçlarını silme ve bedava tahıl verme sözü dikkat çekicidir.

Afrika-Rus ilişkilerinde öne çıkan zirveye ek olarak, bölgedeki darbeler ve ayaklanmalar eş zamanlı olarak ele alınmalıdır. Rusya'nın Afrika ülkeleriyle Soğuk Savaş dönemine kadar uzanan derin bağlarının olması, ideolojik bağlamda da düşünüldüğünde çağdaş sömürgecilik karşıtı söylemler ile Soğuk Savaş döneminde Afrika ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerine verilen destek arasındaki paralellikler dikkat çekicidir. Bu tür söylemler göz ardı edilmemelidir. 26 Temmuz'da Nijer'deki askeri darbe sırasında Rus Bayrağı renklerini taşıyan insanların fotoğrafları, Rusya hakkındaki söylemler veya Burkina Faso Cumhurbaşkanı İbrahim Traoré'nin Rusya'dan ülkesine dönüşünün coşkuyla karşılanması bu olaylara sadece birkaç örnektir.

Peki, Rusya'nın Afrika ile ilişkilerini geliştirerek nasıl bir sonuç elde etmek istiyor? Öncelikle Rusya'nın Batı'nın ve özellikle NATO'nun güvenlik alanındaki kendini kuşatma politikası karşısında yeni ortaklıklar arayışında olduğunu söylemek mümkün. Bunlar bölgesel ve küresel ortaklık arayışlarına ve iş birliklerine dair artan söylemler ile kendini göstermektedir. Afrika bu açıdan özellikle Rusya'nın sınırlandırılmaya çalışıldığı enerji ve ham madde alanları düşünüldüğünde önemli bir jeopolitiktir. Yine, Rusya-Ukrayna çatışmasının Afrika'ya yansımaları hatırlanmalıdır.

Uranyum meselesi

Özellikle Batı ve Fransa'nın bölgedeki etkisi göz önüne alındığında, Rus etkisi altındaki bir Afrika, Batı için enerji ve yeraltı kaynaklarının sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Dünyanın yedinci büyük uranyum tedarikçisi olan Nijer'in uranyum satışlarını sınırlaması hayati önem taşıyor. Batı'nın enerji ve ham madde açısından yaşayacağı sorunlar uluslararası piyasada önemli etki yaratacaktır. Yine Rusya bölgede özellikle Wagner ile kendini göstermektedir. Elbette Rusya'nın konuya dair hukuki temellere dayanan bir açıklaması yok ama bölgedeki askeri varlığı dikkat çekiyor. Bu durum da Fransa'nın bölgede bulunması ve olası bir müdahale durumuyla birlikte düşünüldüğünde tedirgin edici görünüyor. Aynı durum ECOWAS'ın dahil olduğu bir süreç için de geçerli... Rusya'nın tarihsel ilişkileri ve komşuluk bağları olan Çin'in de bölgede iktisadi gücü düşünüldüğünde doğrudan karşı karşıya gelinecek bir yeni çatışma alanı olarak Afrika'nın, Batı ve Asya ülkeleri arasında jeopolitik bir denge yaratı alanı olarak kalıp kalmayacağı ilerleyen zamanda görülecektir.

[email protected]