Rutin, hayret ve kriz

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
3.07.2021

Faruk Karaarslan'a göre, gündelik hayatın ritmik yapısından kaynaklanan rutinler modern dünyada, çok özel bir beşerî haslet sayabileceğimiz hayretin aleyhine yerleşiklik kazanmıştır. Rutin ile hayretin gündelik hayatlarımızın sınırları içinde karşılaşan iki var oluş haline tekabül ettiğine dikkat çeken Kararaslan, bu karşılaşmanın gündelik hayatın doğası gereği bir krizle tezahür ettiğini vurguluyor.


Rutin, hayret ve kriz

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı

İlk kez 27 Aralık 2019'da Çin'in Wuhan şehrinde görülen Covid 19 salgını dolayısıyla aradan geçen iki yılda dünya çapında yaklaşık 10 milyonu aşkın insan vefat etti. Bu iki yıl boyunca sosyal medyadan televizyonlara siyasilerden sağlık çalışanlarına uzmanlardan sıradan insanlara kadar birçok kişiden sadır olan maske, sosyal mesafe, hijyen, karantina, kısıtlama, temas, vaka vb. kelimelerle dolu konuşmalara şahit olduk. Hakikaten dünyayı tepeden tırnağa etkileyen salgın gündelik hayatlarımızı da yeni alışkanlıklara mecbur kıldı.

Gündelik sosyal hayatın rutininin bozulduğu, farklı bir rutinin eskisinin yerini aldığı bu iki yıl boyunca salgınla baş etme çabaları gündemlerimizin en önemli maddesini teşkil etti.

Eğitimden turizme, sağlıktan dinî hayata, alışveriş alışkanlıklarından eğlence sektörüne kadar birbirinden epey farklı sayabileceğimiz sektörde gündelik hayatlarımızı etkileyen salgın bir yerde insanları "olağanüstü hal" şartlarına mahkum etti. (Tabii "olağanüstü hal" deyince Alman hukukçu ve siyaset felsefecisi Carl Schmitt'in ünlü 'egemen' tanımını da hatırlamak gerekiyor: Egemen, olağanüstü hale karar verendir.)

Olağan hal

Giriş yazısında salgın ile gündeme gelen krizin geçmişi ifşa ve geleceği ima kapasitesi aracılığıyla anlaşılmayı bekleyen bir sınır durum mu yoksa yeni fırsatlara eklemlenen bir inşa mı olduğunu soran Faruk Karaarslan ile Sedat Doğan'ın birlikte yayına hazırladıkları Rutin ve Hayret, pandemiyi bir imkân ve imtihan olarak tartışıyor. Mart 2020'den itibaren farklı periyodlarda gerçekleşen on beş oturumluk bir atölye çalışmasına dayalı olarak dokuz farklı yazarın makaleleriyle katkı sağladığı kitapta Celaleddin Çelik küreselleşmenin temel dinamikleri, neoliberal iktisadi düzen, ulus devlet düzeni, gündelik hayat rutinleri, beden siyaseti ve dini hayat alanında panaromik bir resim ortaya çıkararak bütün bu alanlarda salgın dolayısıyla oluşan kısıtlılık ve imkanlara işaret ediyor. Bu niteliğiyle makale kitaptaki diğer makalelerde ele alınan hususlara da genişçe bir bağlam kazandırıyor.

Kitabı yayına hazırlayanlardan biri olan Faruk Karaarslan ise makalesinde pandemiden kaynaklı kriz durumlarının anlaşılması ve aşılması konusunda toplumsal hafızanın ve mukabil literatürün nasıl değerlendirilebileceğini tartışıyor. Karaarslan'a göre, gündelik hayatın ritmik yapısından kaynaklanan rutinler modern dünyada, çok özel bir beşerî haslet sayabileceğimiz hayretin aleyhine yerleşiklik kazanmıştı. Rutin ile hayretin gündelik hayatlarımızın sınırları içinde karşılaşan iki var oluş haline tekabül ettiğine dikkat çeken Kararaslan, bu karşılaşmanın gündelik hayatın doğası gereği bir krizle tezahür ettiğini vurguluyor. Salgın aracılığıyla yaşanan krizin, hayret ile mücadelenin insanlık durumu ile mücadeleye dönüştüğünü ortaya çıkardığını düşünen Karaarslan, insanlık durumunu hatırlamayan teorik faaliyetlerin yüzeysel ve akademik klişelere tabi kalacağını da vurguluyor.

Kitabın son yazısı ise Mustafa Atilla Arıcıoğlu'na ait. Arıcıoğlu, pandemi üzerinden geliştirilen gelecek senaryolarını ironik bir dille ele alıyor. Krizin inşasıyla at başı giden "olağanüstü hal" söylemlerinin salgın öncesini handiyse "olağan hal" olarak ele alan söylemlere önemlice bir katkı verdiğini belirten Arıcıoğlu'nun şu cümlesi dercedilmeye değer: "...yaşanan insanlık için salgın, ekonomi için kriz, insan için kaygı olarak adlandırılsa da, anlam peşine düşmek insan için/içine ışık tutacaktır."

Rutin ve Hayret ed. Faruk Karaarslan Sedat Doğan DBY, 2021

Salgın döneminde dini hayatta yaşanan sıkıntılar

2019 Aralık'ından bu yana yaşanan salgın dolayısıyla olağanüstü bir hale bürünmüş gündelik hayatlarımızda öne çıkan kelime-kavramlardan biri sosyal mesafe. Salgının sadece gündelik davranış kalıplarımızı değil, aynı zamanda ibadet alışkanlıklarımızı ve düşünme yapılarımızı da bu zaman zarfında epey etkilediğini görüyoruz. Türkiye'de kısıtlamaların ilk kez uygulandığı, başta vakit namazları olmak üzere Cuma namazları, teravih namazları ve bayram namazını camilerde cemaatle kılmanın mümkün olmadığı dönemi ele alarak din ve toplum bağlamında camiler, din görevlileri, dini gruplar, yaşlılar gibi bazı konuları tartışan makalelerden oluşuyor editörlüğünü Hilmi Türkyılmaz'ın yaptığı kitap.

Sosyal Mesafe Döneminde Din, ed. H. Türkyılmaz, Çizgi Kitabevi, 2021

Osmanlı'da iktisadi hayat nasıl şekillendi?

Osmanlı devletiyle ilgili olarak siyasetten ekonomiye, toplumsal hayattan kültüre kadar pek çok alanda gerçekleştirilen birçok yeni ve zaman zaman ufuk açıcı sayabileceğimiz çalışmalar yayınlanıyor. Kronik Yayınları arasından çıkan "Osmanlı'da İktisadi Hayat ve Vakıflar" bu kitaplardan biri. Kitapta fesin fesin kullanımının tarihinden Rodosçuk'taki Müslüman ve gayrimüslimlerin mal varlıklarının mukayesesine, klasik dönem Konya ekonomisindeki iktisadî ve malî gelişmelerin Osmanlı ekonomisindeki yerinden kapitalist pazarlamanın bir aracı olarak ticaret kataloglarının Osmanlı toplumunun tüketim alışkanlıklarına etkisine kadar ilginç konular ilk dört makalede ele alınıyor.

Osmanlı'da İktisadi Hayat ve Vakıflar, ed. K. İlker Bulunur-Ö. Faruk Can, Kronik Yayınları, 2021

@uzakkoku