Sanal sömürgecilik ve Twitter’a müdahale

Taner Ayaz/Yazar
29.03.2014

Türkiye internetteki platformları ülke mevzuatına uygun bir şekilde hizmet vermeye icbar etmekle yetinmemeli, Rusya örneğindeki gibi yerli yazılım ile yerli arama motoru, e-mail sağlayıcı, sosyal medya platformu vb. ortamları geliştirmek gibi stratejik adımlar atmalıdır.


Sanal sömürgecilik ve Twitter’a müdahale

Başlıktaki ‘Sanal sömürgecilik’ kavramını Tahran Üniversitesi’nde İletişim Bilimleri Profesörü olan Saied Reza Ameli’den ödünç aldım. Prof. Ameli; (“A Critical Approachtothe United States’ Virtual Colonialism” adlı eserinde) günümüz dünyasının, sömürgeciliğin yeni bir biçimi olan sanal sömürgecilikle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor. Ameli’ye göre “Klasik sömürgecilik dünyanın fiziksel kaynaklarını, neo-sömürgecilik ise toplumların kültürlerini hedeflerken sanal sömürgecilik icatlar, fikirler, bilim ve normlarla birlikte insan yaşamının tüm yönlerini egemenlik altına almayı hedefliyor. Bu sömürgeleştirme, interaktif, kullanıcı odaklı, her yerde var olabilen, sürekli güncellenen, hem merkezi hem de insansızlaştırılmış programlar aracılığı ile yönetilen ve son dijital teknolojileri kullanan sanal emperyalistler vesilesiyle gerçekleşmektedir.”

Sanal emperyalizme yazının sonunda dönmek üzere önce ülkemizdeki güncel tartışmalar bağlamında internet regülasyonları ve bireysel özgürlükler konusuna değinmek istiyorum. Sosyal medya ve internet, Arap Baharı başta olmak üzere dünyada son yıllarda yaşanan pek çok toplumsal olayda oynadığı önemli rol sebebiyle ciddi tartışmalara konu oluyor... Geleneksel medyada yayınlanamayacak bazı dinleme kayıtlarının sosyal medya üzerinden tedavüle sokulması ve akabinde en popüler sosyal medya platformlarından biri olan Twitter’a erişimin engellenmesi ile sosyal medya konusu Türkiye’de de gündeminin ilk sırasına oturdu. “Yasak” ile temel insan haklarından olan ifade ve haberleşme hürriyetinin engellendiğini savunan kesimlere karşı hükümet, Twitter’ın -bazı ülkelerde yaptığının aksine- Türkiye’de mahkeme kararlarına uymamasını engellemeye gerekçe gösterdi.

Aslında internet ve özgürlük konularının Türkiye gündemine girmesi yeni değil. 2007-08 yıllarında Atatürk’e hakaret içeren videolar sebebiyle Youtube erişiminin engellenmesi ile başlayan internet ve özgürlük tartışmaları 2011 yılında 5651 sayılı kanun ile internet servis sağlayıcılara “zararlı içeriklere karşı” aile ve çocukları korumaya dönük filtreler uygulama zorunluluğu getirilmesi ile hararetlendi. İsteyen internet kullanıcılarının seçebileceği bu filtrelerin internetin sansürlenmesi anlamına geldiğini iddia eden gruplar Taksim’de “Sansürsüz İnternet” sloganı ile protesto gösteri yaparken bu gösterilerden en çok akılda kalan slogan ise “Pornoma Dokunma” olmuştu.

Sınırlamasız internet 

İnternetin, geleneksel medyaların tersine kitleleri iletişimin sadece alan (receiver) tarafı olmaktan çıkarıp, toplumun tüm bireylerine kendini ifade imkânı vererek “medya altyapısını” seçkin çevrelerin tekelinden çıkaran yönünün bireyin özgürleşmesine ve ifade/haberleşme hürriyetinin genişlemesine sağladığı devrimsel katkı yadsınamaz. Ancak bu esnek ve kolay erişilebilir iletişim platformundaki her türlü denetim ve düzenleme, temel insan hakları ve bireysel özgürlüklerin önündeki bir engel midir? Bireysel özgürlükler adına denetim ve düzenlemelerden vareste kılınan bir sanal dünyada “öteki bireylerin” haklarının ihlali nasıl engellenebilir? Bu ve benzeri soruları sormadan internetle ilgili her türlü yasal düzenlemeyi “sansür” olarak niteleyen ve sınırlamasız interneti ideal bir insanlık ülküsü gibi sunan yaklaşımların konuya kalıcı ve aklî çözümler getiremeyeceği kanaatindeyim.

Türkiye kişi haklarının internet vasıtası ile nasıl ihlal edilebileceğinin ilk örneklerini bazı sözlük platformları ile yaşadı... “Özgür bir iletişim ortamı” olan sözlüklerdeki takma isimli pek çok “sanal yazar” “gerçek kişiler” hakkında hiçbir özgürlük karinesi ile izah edilemeyecek düzeyde galiz ifadeler kullanabildiler. İnternetle ilgili hemen hiçbir yasal düzenlemenin olmadığı 2000’lerin başlarında kişilik hakları saldırıya uğrayan insanların böyle bir durumda yapabilecekleri çok fazla şey yoktu... Bazı mahkemelerin bu tarz sitelerle ilgili kararları genellikle “internete sansür uygulanıyor” itirazı ile karşılaşıyordu... O günlerden bu yana Türkiye yasal mevzuatının kişilik hakları ve mahremiyeti koruma noktasında geldiği noktanın değerlendirilmesini hukukçulara bırakırken internete getirilecek her türlü düzenlemenin “sansür” itirazı ile reddedilmesinin gerçekte bireyleri internet üzerinden uğrayabilecekleri zararlara karşı son derece savunmasız bıraktığını vurgulamakla yetinelim. Prensipte mutlak özgürlük ve sınırlamasızlık taleplerinin gerçekte bireyin temel haklarının ihlal edilmesi anlamına geldiği, internetin kısa tarihinde pek çok kez tecrübe edilmiştir.

İnternet teröstleri

Gelelim yazının başındaki sanal sömürü konusuna... İnternet ve özgürlükler konusunun diğer bir boyutu -ve ülkemizde en az değinileni- gelirleri pek çok ülkenin milli gelirinden fazla olan dev internet şirketleri karşısında bireysel özgürlük ve güvenliğin nasıl sağlanacağı konusudur. 

Bugün dünya arama motoru pazarının yüzde 90’ı tek bir şirket tarafından domine edilmektedir. Ücretsiz e-mail servisi pazarının neredeyse tamamı 3 şirket tarafından paylaşılıyorken mobil işletim sistemi pazarı ise büyük oranda iki şirket tarafından bölüşülmüş durumda... Sosyal medyada da durum çok farklı değil. Üstelik sosyal medyanın tamamına yakınını elinde tutan platformlar adı geçen diğer pazarları da elinde tutan firmalarca satın alınmış durumda... Velhasıl e-mail servisleri, arama motorları, mobil ve masa üstü işletim sistemleri, sosyal medya platformları, video ve resim paylaşım servisleri gibi aslında internette kullandığımız platformların tamamına yakını üç şirket tarafından sağlanmaktadır. Tamamı Amerikan menşeli olan bu şirketler çıkarıldığında geriye internet adına ne kalmaktadır? Bu şirketler arama motoru ve tarayıcı hareketlerimizi tutarak ilgi alanlarımızı ve tercihlerimizi, sosyal medya platformları vasıtasıyla ilişkide olduğumuz kişileri, mobil cihazlar ile görüştüğümüz kimseleri, gps özellikleri ile bulunduğumuz mekânları, dijital cüzdanlar ile finansal durumumuzu ve alış veriş tercihlerimizi kayıt altına alıyorlar... Okuduğumuz okullar, gezdiğimiz şehirler, telefon rehberlerimiz, sevdiğimiz filmler ve kitaplar vb. pek çok konu hakkında belki de kendimizin bile farkında olmadığı bilgileri paylaştığımız bu platformlar hepi topu 3-5 şirket tarafından kontrol ediliyor... Üstelik akıllı saat-gözlük-ayakkabı gibi ürünlerin sağlayacağı verilerden henüz bahsetmiyoruz bile... 

Pek çok insan bu şirketlerin kullanıcısı olurken onayladığı kullanım koşullarında ne yazdığının farkında değil. Bu koşulları tek taraflı olarak değiştirebilen firmalara karşı hemen hemen hiçbir savunmamız yok... Firmaların bu verileri söz konusu koşullara uygun kullanıp kullanmadığının denetimini yapabilecek bir mekanizma da yok... Örneğin sosyal medya şirketlerinin ellerindeki veriyi Amerikan istihbarat kuruluşları ile paylaşıp paylaşmadığı noktasında şirketin “resmi” açıklamalarına güvenmekten başka bir şansımız yok. Bir ülkedeki milyonlarca insana ait kişisel veri trafiğini elinde tutan ve analiz eden çevrelerin sahip olduğu stratejik gücü tahayyül edebiliyor musunuz? Pek çok devlet, vatandaşları hakkında bu firmaların sahip olduğu detayda bilgiye sahip değil...

Böyle bir manzara karşısında bir sosyal medya platformunun mahkeme kararlarına uyana kadar erişime kapatılmasını kişisel özgürlüklerin ihlali olarak okuyan çevreleri anlamak kolay değil... Başka bazı ülkelerde yaptığının aksine Türkiye’de kendisini mahkeme kararları ile bağlı görmeyen bir sosyal medya platformunun engellenmesi son derece doğaldır ve doğrudur... Hükümetlerin internetle ilgili yasal düzenlemeleri istismar ederek uygulamada kendi amaçları için araçsallaştırması tehlikesini göz ardı etmemekle birlikte, denetimsizliğin ve sanal sömürünün yukarıda sayılan tehlikelerine karşı tek çarenin hukuka uygun yasal düzenlemeler ve bunların adil olarak uygulanması olduğunun altı çizilmelidir. 

Türkiye internetteki platformları ülke mevzuatına uygun bir şekilde hizmet vermeye icbar etmekle yetinmemeli, Rusya (vk.com, yandex) örneğindeki gibi yerli yazılım (özellikle mobil işletim sistemleri) ile yerli arama motoru, e-mail sağlayıcı, sosyal medya platformu vb. ortamları geliştirmek gibi stratejik adımlar atmalıdır. 

[email protected]