Sanatçılara tepki YPG'ye destektir

Adnan Küçük / Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi
7.04.2018

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçılar ile birlikle Mehmetçiğe yaptığı moral ziyaretini “Rezillik” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu’nun, Afrin zaferine karşı koyduğu bu tavır ve YPG’ye olan desteği ilk değil. Üstelik CHP’li yöneticiler söylemleriyle sadece YPG/PYD/PKK’nın değil, FETÖ’nün de birçok kez arkasında durdu. Peki kullanılan bu dil, partiyi nereye taşıyor? CHP’li seçmen buna ne diyor?


Sanatçılara tepki YPG'ye destektir

Demokrasilerin varlığı ve geleceği iktidar partilerinden ziyade muhalefete bağlıdır. Türkiye’de yıllardır demokrasi pekiştirilmeye çalışılıyor. Geçmiş yıllarda çok sayıda gelgitler oldu. En kanlı askerî darbe teşebbüsü 15 Temmuz’da yaşandı. Bütün bunlara rağmen, maalesef Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP, geniş ve kapsayıcı halk tabanından beslenen fikrî, siyasî ve toplumsal taleplerle uyumlu mecraya bir türlü gelemedi. CHP’li yöneticiler, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasından sonraki süreçte, Türkiye’nin reel gerçeklerinden ve ihtiyaçlarından ziyade, Türkiye aleyhine geliştirilen ve Türkiye’nin mukadderatına kasteden bir kısmı yabancı menşeli projelerle uyumlu, bir kısmı da bilinçli olarak kendileri tarafından geliştirilen marazî söylemleri dillendirmekten kaçınmıyor. Bunun son örneğini geçtiğimiz hata içinde gördük. Cumhurbaşkanı’nın sanatçılar ile birlikle Mehmetçiğe yaptığı moral ziyaretini “Rezillik” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu’nun, Afrin zaferine karşı koyduğu bu tavır ve YPG’ye olan desteği ilk değil. Üstelik CHP’li yöneticiler söylemleriyle sadece YPG/PYD/PKK’nın değil, FETÖ’nün de birçok kez arkasında durdu.

Kontrollü darbe yalanı

CHP’yi, 15 Temmuz’dan kısa süre önce ve sonra dile getirdiği söylemleri birlikte değerlendirerek, arz ettiği kimliği ortaya koymak bakımından önemli:

l CHP, 15 Temmuz’dan çok kısa süre önce Yargıtay ve Danıştay’daki FETÖ’cü militan hâkim ve savcıların, sadece kürsüye gönderilmelerini ön-gören kanun hakkında daha Cumhurbaşkanına gönderilmeden AYM’ye iptal davası açtı; bu acelecilik çok manidardır. Hem FETÖ ile mücadele ettiğini söyleyeceksin, hem de bu kadar acele, ilgili kanun hakkında iptal davası açacaksın, bu iki sözün makul zeminde bağdaşırlığı bulunmamaktadır.

l FETÖ’cülerin en çok dillendirdikleri, “15 Temmuz’un kontrollü darbe olduğu” söylemi CHP’li yöneticiler tarafından da ısrarla dillendirildi. Burada CHP ile FETÖ terör örgütü arasında tam manasıyla ruh ikizi gibi bir bütünleşmişlik durumu söz konusudur.

l “Asıl darbenin, 15 Temmuz değil, FETÖ’cülerin devletin kılcal damarlarına kadar sirayet eden hain unsurlarının ayıklanarak tasfiye edilmesini amaçlayan 20 Temmuz’daki OHAL ilanı olduğu” yönündeki ısrarlı söylem... Fransa’da iki terör olayı üzerine bütün ülke genelinde yaklaşık bir buçuk yıl süreyle OHAL ilanına ses çıkarmayan CHP’ne göre, Fransa’daki terör eylemlerinin belki de bin katı daha dehşetli olan 15 Temmuz hadisesi üzerine OHAL ilan olunmamalı; yani CHP’li yöneticilere göre, Fetö’cüler oldukları yerde kalmaya devam etmeli idiler.

CHP’li seçmen ne diyor?

l CHP liderine göre “15 Temmuz sonrasında yaşanan mağduriyetlerin sayısı bir milyonu aşmıştır”. FETÖ’cü unsurlarla mücadele ortamında bazı mağduriyetler yaşanmıştır, bu milyonlar değil en fazla binlerle ifade edilebilecek bir rakamdır. Ama CHP lideri “mağduriyetlerin sayısı bir milyonu aşmıştır” sözü ile bütün FETÖ’cülerin mağdur olduğunu söylemiş oluyor. Mağdur demek, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yaşananlar bağlamında haksız cezaî, adlî takibata maruz kalmak, bu kapsamda, tutuklanmak, yakalanmak, mahkûm olmak, açığa alınmak, ihraç edilmek demektir. CHP liderine göre, bütün FETÖ’cüler, haksız muameleye maruz bırakılan mağdurlardır. Bütün bunları tamamlayan bir söz de, Kılıçdaroğlu’nun, 15 Temmuz’da hain FETÖ’cü kalkışmaya kaşı bütün dünyaya parmak ısırtacak şanlı direnişi ortaya koyarak demokratik Cumhuriyete sahip çıkan kahraman Türk Halkı için, “Sivillere de dokunulmazlık getirdiler. Devlet, gücünü sivillere, yani devlet dışı ‘militan’lara devrediyor” şeklindeki sözüdür. Kılıçdaroğlu, bu sözü ile demokrasi kahramanı Türk halkına, teröristler için de kullanılan militan kelimesini kullanmaktan çekinmiyor.

l CHP liderine göre “YPG, bir terör örgütü değildir; onlar kendi vatanlarının kurtarılması için mücadele eden meşru oluşumlardır”. CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, “Ne ben ne arkadaşlarım bu yapının terör örgütü olup olmadığına dair bir değerlendirme yapacak istihbarî bilgiye ve kurumsal yapıya sahip değiliz” diyerek YPG’nin bir terör örgütü olmadığını belirtmiştir. ABD İstihbarat örgütü FBI bile YPG’nin PKK ile bağlantılı olduğunu ilan ettiği, bütün dünya YPG-PKK bağlantısını bildiği halde, CHP’nin YPG hakkında “terör örgütü değildir” beyanı genel resmi net bir şekilde ortaya koyuyor. Ne zaman ki (12.02.2018 günü), A&G Araştırma Şirketi Genel Müdürü Adil Gür yapmış oldukları son kamuoyu araştırmasında “ankete katılanların yüzde 87.9’nun, ankete katılan CHP’li seçmelerin yüzde 81.5’inin PYD’nin PKK’nın uzantısı, aynı amacı güden bir örgüt olduğunu düşündüklerini” belirtti, hemen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, PYD’nin bir terör örgütü olduğunu ilan etti. Fakat çok geçmeden, CHP Kadın Kolları tarafından Ankara’da yapılan Kongrede, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Zeytin Dalı operasyonlarında öldürülen teröristler için “Çocuklarımız gerçek olmayan iddialarla bir bir şehit ediliyor” şeklinde açıklama yaptı. Çok geçmeden, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Selin Sayek Böke’nin biraz önceki görüşlerine aynen iştirak ettiğini belirtti. Burada, Kılıçdaroğlu’nun açıklaması, diğer sözlerin bütünlüğü içerisinde kaybolup gitmektedir.

l CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a göre, “ÖSO da dâhil olmak üzere Suriye’deki bütün muhaliflerin kaynağı El Kaide”dir. Dünyada hiçbir devletin dillendiremediği bu iddiayı CHP Genel Başkan Yardımcısı pervasızca dile getirmektedir. Belli ki, Türkiye’nin YPG’ye karşı yürüttüğü bu operasyondan en az PKK, YPG ve HDP kadar kendileri de ciddi manada rahatsızlar. Bunu açıkça dillendiremeseler de, bu söylemler kendilerini ele vermek için oldukça yeterlidir.

l Yakın geçmişte “Bugün Suriye’ye savaş açsak, banko Esad’ı tutarım”, “O ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ama benim yurdumun üstünde ebedi inlemesin artık…”, “Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’den tiksindiğim kadar” sözlerini sosyal medyada payla-şan ve ezanı, şehitliği ve İstiklal Marşı’nı aşağılayan Saliha Sera Kadıgil 36. Kongre’de Parti Meclisi üyeliğine seçildi. Benzer şekilde HDP’ye yönelik methiyeler dizerek, “CHP’yi BDP ile aynı yola girdi diye eleştiren gerzekler, yol doğru yol”, “Tekbir getirerek boğaz keserek mi demokrasi mücadelesi verilir. İnandığınız Allah’ınız sizin de belanızı versin” diyen Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı seçildi. 

Şimdi bu yedi söylem CHP’yi nereye yerleştiriyor? Bunu tahlil edelim.

Birincisi, CHP, Türkiye’de FETÖ’nün baş imamının liderliğini yaptığı bir parti gibi hareket ediyor. Yukarıdaki ilk dört söylemi ancak baş terörist Fetullah ve onun has avaneleri dillendirebilir. Türkiye’de CHP varken, FETÖ’cülerin ayrı bir parti kurmalarına lüzum yoktur. Her ne kadar, CHP’liler “Türkiye’de FETÖ’cülerle en amansızca mücadele eden biziz” deseler de, yukarıdaki söylemler, bunun aksini ortaya koyuyor. Bu söylemler sebebiyle, “CHP’nin FETÖ ile mücadele ettiği” yönündeki söz tamamen havada kalmakta, bu söylemler, bu partinin tam manasıyla FETÖ’cülerle birlikte hareket ettiklerinin en büyük delilini oluşturmaktadır.

Manevi değerlerle sorunlu

İkincisi, CHP, son üç söylemi ile iyice HDP’lileşmiş olmaktadır. Her ne kadar, kahraman Türk halkının en üst düzeyde verdiği destek sebebiyle, halkın hışmına uğramaktan korktukları için, Afrin operasyonunu dillerinin ucu ile desteklediklerini söyleseler de, son üç söylem bunların gerçek iradelerinin hiç de bu operasyonu desteklediklerini göstermemektedir. Bir yandan TSK’yle birlikte Afrin’de canhıraşane savaşan ÖSO’nu terörist ilan ederken, diğer taraftan da ABD tarafından hibe olarak verilen silahlarla askerlerimizi, sivillerimizi şehit eden, FBI’ın bile PKK ile ilişkili olduğunu ilan ettiği PYD için terör örgütüdür demekten kaçınan CHP, sadece HDP’lileşmiş olmamakta, bunun da ötesinde, “YPG terör örgütü değildir” diyerek bir nevi onu meşrulaştırmış olmaktadır. Burada, CHP, HDP için biçilen rolü, O’nunla birlikte üstlenerek, terörle bütünleşik sol-marjinal bir yapıya dönüşüyor.

Üçüncüsü, vatan, millet, hamiyet, din, şehitlik vb. değerleri hakaret ederek aşağılamak. Gerçi CHP, ilk kurulduğu günden beri, katı militan laik söylem ve politikaları ile bütünlük içerisinde toplumun ortak dinî ve manevi değerlerine yabancı idi; kültürel zeminde de olsa dinle, maneviyatla, dindarlarla ilişki kurmaz, bunlara saygı duymazdı. Ama sözünü ettiğim söylemleri ile toplumun ortak değerlerine yabancı kalmak, ilgi duymamak bir yana, açıkça dine, Allah’a inanmaya, ezana, şehitliğe, vatan ve millet kavramlarına tahammülleri olmadığını hakaretamiz sözlerle ilan eden isimler CHP yönetiminde yer alıyor.

Kendi tabanının önemli bir kesimini de rahatsız ettiğini düşündüğü bu söylemlerle, CHP, Türk Halkının kahir ekseriyetinin reddettiği, harici destekli en azılı iç düşman olduğuna inandıkları Fetö ve PKK/PYD terör örgütleri ile aynı safta yer almaktadır. Muhtemelen, CHP’nin bu tutumu, bu terör yapılanmalarının gerisinde yer alan harici güçler için bir bayram vesilesidir. Batı’daki sözüm ona demokrat, hukuk devleti, insan hakları söylemini dillerinden düşürmeyen ülkelerin PKK/YPG lehine takındıkları tutumlarla içeride HDP ile ruh ikizi görünümü sergileyen CHP’nin tutumu arasında fark yoktur. Yine, Fetö terör örgütü liderini ve hain elemanlarını Türkiye’ye iade etmeyen, hatta onları bütün çaba ve gayretleri ile korumaya çalışan başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerle CHP’nin tutumu da ayniyet arz etmektedir.

Bütün bunlara rağmen, CHP içerisindeki seçmenlerin hala CHP’nin arkasından gitmelerini anlayabilmek imkânsızdır. Öyle zannediyorum ki, CHP tabanının en azından önemli bir kısmı, baş terörist Fetullah ve diğer terör örgütleri tarafından hipnotize edilmiş gibi görünüyor. Artık vatansever, ülkesini ve milletini seven, bu terör örgütlerine şeytana karşı oldukları kadar karşı olduklarını söyleyen CHP tabanının, ya bu partiyi terk etmeleri, bu yolla ana muhalefet rolünü üstlenebilecek kapsayıcılıkta bir siyasî partiye dönüşmeleri ya da yönetimi ele geçirerek Türkiye’nin gerçek ihtiyacına cevap verebilen bir ana muhalefet kimliğine bürünmeleri gerekiyor. Ana muhalefet partisi konumunu, bu iki tür terör örgütü ile sarmaş dolaş hale getiren yöneticilerin başında bulunduğu bir partiye mahkûm etmek Türkiye için en büyük talihsizliktir. Türkiye’yi bu talihsizlikten kurtaracak olanlar da başkaları değil bizzat CHP tabanının kendisidir. CHP’nin, sağduyulu, vatanperver, FETÖ ve PKK/PYD karşıtı olan, Türkiye’nin kurtuluşunun bu yapıların tasfiyesi ile mümkün olduğuna gönülden inanan CHP’lilerin sahne almasına ihtiyacı var. Aksi halde, Türkiye, terör örgütleri ile sarmaş dolaş vaziyette olan bu lider kadrosunun başında bulunduğu CHP sebebiyle çok daha bedeller ödemeye mahkûm olacaktır. Türkiye’nin geleceği, demokrasisinin gelişmesi, kaynağını halkın sağduyusundan alan, yerli ve millî bir ana muhalefetin oluşmasına bağlıdır.

[email protected]