Savaş yılgınlığı itidal getirecek mi?

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi
26.11.2022

Hem enerji ve gıda cephesinde hem de genel olarak ekonomik ve askeri cephede yaşanan gelişmelerin, aktörleri belirgin bir "savaş yılgınlığına" ittiği görülmekte. Hem bu yılgınlık hem de aktörlerin politik hedeflerini kısmen de olsa gerçekleştirmiş olmaları kısa sürede barışçıl bir çözüme ulaşılamasa da çatışan tarafları daha itidalli hareket etmeye sevk etmektedir.


Savaş yılgınlığı itidal getirecek mi?

Dokuzuncu ayına giren Rusya-Ukrayna savaşında son dönemde, savaşın seyrini etkileyecek, önemli gelişmelere şahit olduk. Kasım ayı başlarından itibaren hem diplomatik arenada hem de çatışma bölgelerinde yaşanan önemli gelişmeler, çatışan tarafların savaşın seyrini etkileyecek yeni bir konumlanma içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.

Politik hedefler gerçekleşti mi?

Son yaşanan gelişmeler, 2000'li yılların başlarından itibaren başlayan Rusya-Batı geriliminin son ve en kanlı aşaması olan Ukrayna savaşında, her iki tarafın da politik hedeflerini kısmen gerçekleştirdiği bir aşamaya ulaştığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda hem enerji ve gıda cephesinde hem de genel olarak ekonomik ve askeri cephede yaşanan gelişmelerin aktörleri belirgin bir "savaş yılgınlığına" ittiği görülmekte. Hem bu yılgınlık hem de aktörlerin politik hedeflerini kısmen de olsa gerçekleştirmiş olmaları kısa sürede barışçıl bir çözüme ulaşılamasa da çatışan tarafları daha itidalli hareket etmeye sevk etmektedir.

Yeniden gözden geçirme süreci

Kasım ayı başlarından itibaren Rusya-Ukrayna savaşında çok önemli gelişmeler yaşandı. İlk olarak Rusya 29 Ekim'de İngiliz donanmasının desteğiyle Ukrayna ordusu tarafından Rusya'nın tahıl koridorunun güvenliğini sağlayan Karadeniz filosuna ait gemilere insansız hava araçlarıyla saldırılar gerçekleştirildiğini iddia etti ve tahıl koridoru anlaşmasını askıya aldı. Aradan geçen kısa süre sonra Türkiye'nin girişimleriyle Rusya yeniden anlaşmaya döndü. İkinci olarak Washington Post tarafından 6 Kasım'da "ABD Devlet Başkanı Joe Biden, Ukrayna lideri Zelenski'den Rusya ile görüşmelere hazır olduğunu bizzat açıklamasını istediği"ne yönelik bir haber yayınlandı. Üçüncü olarak geçtiğimiz günlerde Rus ve ABD istihbaratının en üst düzey isimlerinin Türkiye'de bir görüme gerçekleştirdiği basına yansıdı. Dördüncü olarak Hollanda'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımları önemli ölçüde kaldırdığı açıklandı. Beşinci olarak Rusya geçtiğimiz aylarda ilhak ettiği Ukrayna'nın Herson bölgesinden çekildi. Son olarak da Polonya'ya iki Rus füzesinin düştüğü iddiaları üzerine NATO nezdinde girişimler başlatıldı. Bütün bu yaşananlar birlikte ele alındığında tarafların gerilimin bu aşamasında pozisyonlarını yeniden gözden geçirdiğini söyleyebiliriz.

Kamuoyu ne diyor?

Meseleye Rusya cephesinden bakıldığında Rusya'nın bu çatışmanın uzamasından büyük zarar gördüğü açıktır. Soğuk Savaş döneminin süper gücü olan Rusya'nın, Ukrayna gibi geçmişte Sovyet "vassalı" olan nispeten zayıf bir aktör eliyle küçük düşürülmesi Rusya'da telafisi imkânsız bir hasara sebep oldu. Aynı zamanda Rus ordusunun cephede sergilediği zayıf performans Rus askeri/endüstriyel kapasitesine yönelik önemli soru işaretlerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu aşamada Rus kamuoyunda savaşın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin sorgulandığını ve Putin'e yönelik desteğin önemli ölçüde azaldığını söyleyebiliriz.

Askeri sahada bütün bu yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen Rusya'nın enerji ve gıda "silahını", savaşta rakiplerine diz çöktürmek için, başarılı bir biçimde kullandığını söyleyebiliriz. Son OPEC+ toplantısında alınan iki milyon varillik bir üretim kesintisi kararı ve geçtiğimiz günlerde yaşanan tahıl krizi, Rusya'nın hem küresel gıda hem de enerji güvenliğinin kilit aktörü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Çünkü bu süreçte ABD tarafının Körfez'deki müttefiklerine enerji arzını artırmaları yönünde uyguladığı baskı geri tepmiş ve OPEC+ toplantısında Rusya'yı memnun eden bir karar çıkmıştır. Benzer şekilde Rusya gerekçesiz bir biçimde tahıl koridorundan çekilebileceğini bir kez daha göstermek suretiyle küresel gıda güvenliğindeki kilit rolünü herkese hatırlatmış oldu.

Rusya-Batı gerilimi

Meseleye Batı cephesinden bakılacak olursa uzun yıllardır tırmanan Rusya-Batı geriliminde Batılı aktörler Ukrayna savaşı sebebiyle Rusya'yı küçük düşürmeyi başarmış oldular. Cepheden yansıyan görüntüler ve Rus tarafının verdiği ağır kayıplar Batı nezdinde önemli bir başarı olarak kaydedilebilir. Aynı zamanda son yıllarda miadının dolduğu iddialarına karşın NATO'nun Avrupa'nın güvenliğinde ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğu Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle yeniden anlaşılmış oldu. Hatta bu savaş ABD'nin NATO'yu yeniden canlandırma politikasına benzersiz bir katkı da yaptı. Bu süreçte hem İsveç ve Finlandiya gibi iki önemli ülke ittifaka katılmış oldu hem de NATO üyeleri arasındaki saflar daha da sıkılaştı.

Zafiyetler görünür oldu

Sayılan bütün bu başarılara rağmen Batı blokunun önemli zafiyetleri de bu süreçte daha görünür oldu. Özellikle gıda ve enerji güvenliği konusunda Rusya'ya şiddetli bir bağımlılık en önemli zafiyet unsuru olarak sayılabilir. Her ne kadar ABD kendi kaynakları ile Avrupa'nın enerji güvenliğini sağlamaya dönük bir politika takip etse de Avrupa'nın enerji alanında Rusya'ya olan bağımlılıktan kurtulması kısa vadede pek mümkün gözükmüyor. Enerji ve gıda güvenliğinde Batı blokunun sergilediği bu zafiyet Rusya karşısında kararlı adımların atılmasını ve caydırıcı yaptırımların uygulanmasını sınırlamakla kalmamakta Batı blokuna dâhil olan aktörler arasında derin çatlakların da oluşmasına yol açmaktadır.

Ukrayna savaşı sürecinde küresel ekonomi ve siyasette Rusya'nın izole edilmesine yönelik girişimler Batı dışı bir blokun konsolide olmasına da zemin hazırladı. Özellikle Rusya'nın enerji alanında küresel siyaset ve iktisadın ağırlık merkezi olan Asya-Pasifik bölgesine yönelmesi dikkate değer bir gelişme olmuştur.

Gelinen aşama itibariyle Rusya-Batı gerilimindeki tırmanışın zirveye yaklaştığını, bu aşamadan sonra taraflar arasında gerilimi daha da tırmandıracak girişimlerin yaşanmayacağını tahmin edebiliriz. Polonya'ya düşen füzeler konusunda ABD tarafının takındığı itidalli tutum gerilimi tırmandırmama konusundaki kararlılığı simgelemesi açısından oldukça önemlidir. Benzer şekilde Hollanda'nın Rusya'ya uygulanan yaptırımların bir kısmını kaldırma konusundaki tek taraflı tutumu Batı blokunun limitlerini göstermesi açısından önemlidir. Kara kışın bastırdığı ve enerji kıtlığının had safhaya ulaştığı bir aşamada Rusya karşısında tavizsiz tutumu sürdürmenin maliyeti oldukça ağır olacaktır ve her aktör bu maliyeti yüklenme konusunda aynı derecede yüksek motivasyona sahip değildir. Özellikle Avrupa kamuoyunda başta enerji ve gıda krizi kaynaklı olmak üzere artan şikâyetler Avrupalı aktörlerin Rusya karşısındaki katı tutumu korumasını zorlaştırmaktadır.

Tahıl koridoru anlaşmasına yeniden dönmesi ve Herson'dan çekilmesi de Rusya'nın diplomatik müzakerelere zemin açmak için belirli oranda taviz verebileceğini ifade etmektedir. ABD-Rus istihbarat yetkililerinin de aralarından bulunduğu üst düzey temasların artması ve ABD tarafının Zelenski'yi müzakere masasına doğru itmesi her iki tarafın da diplomatik müzakerelere yakın olduğunu gösteriyor.

Tahammül sınırı

Enerji ve gıda alanında yaşanan krizin az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerinde ortaya çıkardığı tahribat da Batı nezdinde önemli bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Rusya-Batı geriliminin daha da tırmanması ve enerji ve gıda krizlerinin derinleşmesi bu ülkelerdeki politik istikrarı ciddi anlamda tehdit edecektir. Özellikle geçtiğimiz günlere Mısır'da düzenlenen iklim zirvesinde Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin verdiği mesajlar, az gelişmiş ülkelerin de bu gerilimin artışına tahammüllerinin kalmadığını göstermekte.

Kasım ayı başlarından itibaren yaşanan gelişmeler iki gerçeği ortaya koyuyor. İlk olarak her iki tarafta da belirgin bir "savaş yılgınlığı" belirtisi görülmekte. İkinci olarak da bu savaşta her iki taraf da belirli oranda politik hedeflerini gerçekleştirmiş durumdalar. Dolayısıyla tarafların hem askeri hem de diplomatik cephede yeni bir konumlanmaya gittiğini söyleyebiliriz. Bu yeni durumda gerilimi tırmandıracak girişimler yerine itidalli bir tutum ve diplomatik müzakerelerin gelişeceğini öngörebiliriz. Her ne kadar taraflar savaş yılgınlığı yaşasalar ve belirli politik hedeflerini gerçekleştirmiş olsalar da kapsamlı bir barış anlaşmasının hala çok uzağındayız.

[email protected]