Savaşın sonu hâlâ uzak

Prof. Dr. Süleyman Doğan / Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi, Suat Gün / Gazeteci
28.01.2023

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş tüm hızıyla devam ederken bölgenin yeni sınırları çizilmeye gebe görünüyor.


Savaşın sonu hâlâ uzak

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali şiddetli çatışmalara sahne olurken, tüm dünyadan tepkiler yükseliyor. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada saldırıların ilk haftasında 1 milyon insanın Ukrayna'dan kaçtığı duyuruldu. Şimdi ise Ukrayna vatandaşlarının neredeyse dörtte biri yer değiştirdi. Avrupa ise Ukraynalılara maddi ve manevi desteğini sürdürüyor. Savaş başladığında tüm dünya Rus birliklerinin tanklarla Ukrayna'nın başkenti Kiev'e her an girebileceğini konuşuyordu. Aradan geçen neredeyse bir yılın ardından Rus birlikleri Kiev'e girmediği gibi büyük bir patinaj yaptı.

Tehlikeli bir süreç başlıyor

Rusya'nın saldırısı ve işgali, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bir Avrupa devletine yönelik gerçekleştirilen en büyük saldırı olarak nitelendiriliyor. Soğuk Savaş'ın sona ermesi ile ABD ve Rusya arasında başlayan görece barış dönemi son dönemde tehlikeli bir boyuta ulaştı. ABD ve NATO'nun Rusya'yı çevreleme politikası ve Rusya'nın buna karşı çıkması, Füze Savunma Sistemi çerçevesinde tehlikeli bir rekabete girişilmesi, her iki tarafın da INF Sözleşmesinden çekilmesi ve bu sözleşmenin yasakladığı silah sistemlerine yönelik çalışmaların artması hem saldırı hem de savunmaya yönelik silahlanma yarışı, bölgeyi tehlikeli bir sürece sürüklüyor.

Karadeniz bu tehlikeli yarışın en yoğun yaşandığı bölgelerden biri. Özellikle Ukrayna Krizi ve Kırım'ın ilhakından sonra her iki taraf da Karadeniz'deki gayretlerini artırmış durumda. Türkiye ise bu bölgede Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin Karadeniz'deki istikrarın temel taşlarından birisi olduğunun farkında.

NATO'nun bölgedeki varlığı

Rusya, Kırım'daki deniz üslerini modernize edip güçlendirirken, NATO Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere bölgedeki varlığını artırmaktadır. Ukrayna Krizi tehlikeli bir süreç başlatmıştır ve Karadeniz her geçen gün sıcak bir çatışma tehlikesine doğru ilerlemektedir. Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya ile artan bir şekilde siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştiren Türkiye bu tehlikeli rekabetin tam ortasında kalmıştır. Akdeniz ve Ege'ye göre nispeten sorunsuz olan Karadeniz'de herhangi bir krizin içine girmeden bölgenin istikrarı için mücadele eden Türkiye, bu tehlikeli durumun en az zararla geride kalması için büyük çaba sarf etmektedir.

Batı ve Rusya

Rusya, NATO'nun genişlemesini durdurmak, Batı Avrupa'da ABD hegemonyasını zayıflatmak, Avrupa ile ticaretini genişletmek, 1991'de SSCB'nin dağılmasından sonra meydana gelen sarsıntıyı (travma-üzüntü) hafifletmek için 2000'li yıllardan itibaren toparlanmaya ve dış politikada daha saldırgan (agresif) hareket etmeye başladı. Kırım'ın ilhakı, Gürcistan Savaşı, Ukrayna'da uzun zamandan beri devam eden Donetsk iç savaşında yer aldı, sıcak çatışmaya girmekten kaçınmadı. Rusların pervasız hareket etmesini temin eden-cesaret veren esas dürtü nükleer silahlara sahip olduğuna, gerekirse bunları kullanmaktan çekinmeyeceğine dair stratejik doktrin oldu. 2022 yılı Şubat ayında Putin bu savaşın kısa zamanda biteceğine, çatışmanın nükleer bir savaşa dönmesine müsaade edilmeyeceğine hükmetti ve şayet çatışma tırmanırsa nükleer silah kullanmaktan çekinmeyeceğini defalarca ifade etti. Fakat savaş beklenenden uzun sürdü. Putin, başlangıçta parlatıldı, cesaretlendirildi, Suriye'de şımartıldı sonrasında acaba tuzağa mı çekildi?

Yanlış hesap

Rus Genelkurmay Başkanlığı acaba yanlış bir hesap mı yaptı?

Bu hesap hatasında şüphesiz Kırım'ın ilhakına dünyanın zayıf mukavemet göstermesinin etkisi büyük. Keza Gürcistan Savaşı'nda Osetya ve Abhazya'yı kolayca işgal etti, karşı tarafın hava gücü ile birlikte hava savunma gücünün olmaması kolay zafer kazanmasına imkân verdi. Rusların özgüveninin artmasında Suriye iç savaşı da etkili oldu.

Bu savaş başladığında Ukrayna'nın elinde Rus silahları vardı, subayları Rus askeri doktrinine göre eğitilmişti, silahların taktik kullanımı Rus taktiğine göre idi. Bugüne kadar yapılan muharebelerde bu silah ve mühimmatlar tükenmeye ve Batı'nın gönderdiği silahlar kullanılmaya başladı. Böylece Ukrayna Ordusu yavaş yavaş NATO sistemine ve Batı'nın taktik ve askeri konseptinin kapsamına girdi. Bu Ukrayna'nın dolaylı yoldan NATO'ya girişidir. Batı, Rusya'nın Karadeniz'e çıkışını kapatmak Kafkasya ile bağlantısını kesmek suretiyle Ortadoğu'ya müdahalesini engellemeye çalışıyor. Çünkü Rusya; 1956, 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşlarında Arapları tutmuş, İsrail'in önünü kesmişti. Küreselciler bunun tekrar etmesini istemiyor. Bunun da en kolay yolu Rusya'yı Karadeniz'in kuzeyine hapsetmek.

Savaşın seyri

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş görünen o ki bundan sonraki süreçte uzayacaktır. Rusya için kolay zafer kazanmak mümkün olmayacaktır. Her iki tarafın da boş yere kan dökmesi, yakıp yıkmasının, kaynaklarını tüketmesinin bir manası yoktur. Dünya çevresel bir bütündür, bu olanlardan bütün insanlık zarar görmektedir. Her iki taraf için de şerefli bir barış mümkündür.

Türkiye'nin gücü

Uluslararası arenada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, diplomasinin üstünlüğünü defalarca ortaya koymuş bir politikacıdır. Tahıl koridorunun açılması, esir takası, tarafların yüz yüze getirilerek görüştürülmesi konusunda inisiyatif almış, Türk sulhseverliğini defalarca bütün dünyaya göstermiştir. Batılı ülkeler Türkiye'nin gücünden rahatsız olurken, diğer yandan Rusya'yı masaya oturtturacak yegâne ülkenin Türkiye olduğunun da farkındadırlar.