Seçimin kaderi eğitim vaatlerine mi bağlı?

Kamil Yeşil / Yazar
2.07.2022

Yıllar, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla geçtiği için bir türlü esasa gelinememekte, esas soruna, sorunun kaynağına inilememektedir. Tony Blair şöyle diyor: (Yıl 1997. Konu: Birleşik Krallık Seçimleri) “Bana hükümet için üç ana önceliğimi sorun, size söyleyeyim: Eğitim, eğitim, eğitim.” 2023 seçimleri ekonomik sıkıntılar, pahalılık, alım gücü, istihdam, üretim, geçim derdi, güvenlik merkezli söylemler ve tartışmalar üzerinden verilecek görünüyorsa da TED'in hazırladığı rapor bize eğitimin merkeze alınması gerektiğini söylüyor. Çünkü bu hususların hepsi eğitimle ilgili.


Seçimin kaderi eğitim vaatlerine mi bağlı?

Eğitim sorunlarının sebebi, olağanüstü zaman siyasetçilerinin eğitim sistemine müdahalesidir. Çünkü eğitim felsefesi en çok olağanüstü dönemlerde makas değiştirmiş ve bu değişiklik on yıllara, milyonlarca insanın geleceğine, dolayısıyla ülkenin ekonomisinden bilimine, kültüründen milli varlığına kadar hemen bütün alanlarda geri kalmasına, patinaja, gerilmesine sebep olmuştur. Eğitim felsefesi, eğitimden beklenen insan profili ( 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997) gibi askeri müdahale dönemlerinde basını, üniversiteyi, parlamentoyu (milleti) devre dışı bırakan, "Benim amcam keman çalar her hususta" anlayışı ile her şeyden anlayan (!) ideolojik anlayışa göre biçimlendirilmiştir. Sivillerin düzelttiği/düzeltmeye çalıştığı eğitim, her seferine apoletliler ve onlarla iş birliği yapan kifayetsiz muhterisler tarafından bozulmuştur. Eğitime ideolojik zihniyetle şekil verenlerin açtıkları yarayı kapatmak oldukça zaman almıştır. Günümüzde eğitimle ilgili birçok sorunun sorumlusu 12 Eylül rejimi, 28 Şubatçı askerî zihniyet, onlara payandalık eden YÖK, basın ve sivil yöneticilerdir. Çünkü birçok sorunun kaynağında 12 Eylül'ün Anayasa'ya, kanunlara koyduğu maddeler, o maddelere göre zihinleri yönlendirilen insanlar ve kurumlar vardır.

Eğitim, eğitim, eğitim

Ve üstelik yöneticiler bu sorunlarla uğraşmaya vakit bulamasınlar diye milletin önüne devasa ekonomik sorunlar ve terör çıkarılmıştır. Yıllar, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla geçtiği için bir türlü esasa gelinememekte, esas soruna, sorunun kaynağına inilememektedir. Tony Blair şöyle diyor: Yıl 1997. Konu: Birleşik Krallık Seçimleri. "Bana hükümet için üç ana önceliğimi sorun, size söyleyeyim: Eğitim, eğitim, eğitim."

Biz ne diyoruz? Bütün sorunların kaynağı eğitimdir. Bilmediğimiz bir şey değil şüphesiz. Birleşik Krallık'ta itiraf edilince belki daha iyi anlaşılır.

Sorunlar eğitimle ilgili olduğu için yine eğitimle aşılabilir. Ancak biz yıllardır eğitimin doğurduğu sorunları tartışıyoruz. Türkiye gündemini epeydir yüksek enflasyon, üretim-tüketim dengesi, maaşların yetersizliği, istihdam, kira artışları gibi günlük iktisadi konular meşgul ediyor. Terörle mücadele ve güvenlik konusu bile gündemi değiştiremiyor. Muhalefet, diğer bütün sorunları bir tarafa iterek bütün söylemini ekonomideki bu daralma üzerine kurmuş durumda. Anlaşılan o ki seçimlere kadar hep aynı söylemi seslendirecekler. Çünkü muhalefet, yumuşak karın olarak günlük geçimi kodlamış.

Gündeme yeni bir soru

TED, tam bu noktada gündeme başka bir soru atarak 'seçimin kaderi eğitim vaatlerine mi bağlı?' diye soruyor. Hemen belirtelim ki TED'in ortaya attığı bu soru 2023 Haziran'ında yapılacak seçimle doğrudan ilgili değil. Hazırlanan rapor eğitime Batı ölçekli olarak bakıyor ve merkezine ABD (2000-2020 Seçimleri), Birleşik Krallık (1997-2019 Seçimleri) ve Kanada 1993-2021 seçimlerini alıyor. Türkiye'nin eğitim alanındaki serencamı 1950'den günümüze bu rapora göre teşrih masasına yatırılıyor. Rapor, lafın hepsini söylemiyor görünüşe göre. Yani konu 2023 Haziran seçimleri ile doğrudan ilgili değil ! Halbuki başlık ve içerik tam da 2023 Haziran'ında yapılacak CB Hükûmet Sistemi seçimiyle ilgili.

Ezberlenmiş denklem

TED'in analiz raporu "Seçimin kaderi eğitim vaatlerine mi bağlı ?" dedikten sonra ikinci bir soru daha soruyor: "Eğitim siyasetin ezberlenmiş denklemlerini bozabilir."

Özel bir eğitim kurumunun hazırladığı bu analiz raporunu neden önemseyelim ve yukarıdaki anlamları yükleyelim? Çünkü TED Yönetim Kurulu Başkanı S. Selçuk Pehlivanoğlu, aynı zamanda 2018 yılından beri Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor. Dolayısıyla bu rapor ve analizi sadece ABD, Birleşik Krallık ve Kanada'ya özgü, oralardaki seçim atmosferi ve sonuçlarıyla sınırlı kabul edemeyiz. Bu rapor bize "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" diyor biraz. Açıkça söylenmese de raporun başlığından, içerik analizinden bizim anladığımız odur ki rapor bize 2023 Haziran seçimleri sadece ekonomi ve güvenlik üzerinden yürütülmemeli, seçimin sonucunu değiştirecek olan gençlere yönelik olarak eğitimle ilgili vaatler üzerinde durulmalı, diyor. (Bana göre 2023 Haziran seçimleri yeni Anayasa merkezli yürütülmelidir.)

Bu teklifi isabetli buluyoruz: Çünkü 18 yaşından gün almış bireylere seçme ve seçilme hakkı tanımışız. Yani, lise son sınıftaki öğrencinin oy kullandığını hatırlamalıyız.

Medeniyet iddiası

Rapordaki sorunlara bakarak, eğitim sadece Türkiye'nin sorunu değil, gelişmiş ülkelerin de en önemli sorunu, diyerek rahatlayabiliriz. Hayır, böyle bakarsak yanlış değerlendirmiş oluruz. Çünkü adı geçen ülkelerin eğitimden uzun vadede bekledikleri ile; bizim beklentimiz aynı değil. Bizim bir medeniyet iddiamız var; bunun için topraklarımız "vatan" olarak elimizde kalmalıdır. Biz Müslümanız ve gönül coğrafyasının yüklediği sorumluluklar bizi bekliyor. Durum böyle olunca Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesinin deruhte ettiği bir eğitim kurumu, seçime giderken "SEÇİMİN KADERİ EĞİTİM VAATLERİNE Mİ BAĞLI ?" diye soruyorsa; aslında cevabı içinde saklı bir soru soruyor demektir. Soruyu önemli kılan diğer bir tespiti yine Kurul'un Üyesi Prof. Dr. Ömer Özyılmaz söylüyor. Diyor ki; "Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ülkemiz eğitim sisteminde yeni bir aktördür." (İnternetten bulabilirsiniz.)

Analiz raporuna göre ABD, Birleşik Krallık ve Kanada'da yıllar içinde seçim bildirgelerinde ortaklaşa şu sorunlar tespit edilmiş:

Erken çocukluk eğitimi ve bakımı, Okullar ve öğrenciler arasındaki başarı farkı, Okul güvenliği, Matematik ve fen bilimleri eğitimi, Lise öğrencilerinin üniversiteye hazırlığı, Lise eğitiminin iyileştirilmesi, Mesleki eğitim ve sanayi iş birliği, Kolej/üniversite öğrenim ücretleri, Kolej/üniversite harç borçları ve vergi indirimi, Topluluk Kolejlerinin (Community College) teşvik edilmesi, Azınlıkları kapsayan okullar ve tarihi olarak siyasi olan kolej ve üniversiteler, Dezavantajlı bölgelerde öğretmen istihdamı ve teşvik amaçlı yerleşik öğretmenlik programları, Eğitim finansmanı, Eğitimde fırsat eşitliği, Erken çocukluk eğitimi, Öğretim programı ve merkezi sınavların kapsam ve işlevi vs.

Bu konularla ilgili vaatler başkanlık seçiminde neredeyse her başkanın bildirgesinde vurguladığı başlıca eğitim meseleleri olmuş. Acaba, bu sorunlar sadece bizim değil, bütün dünyanın sorunları deyip geçelim mi? Yoksa dünya sistemi; ekonomik, güvenlik, nüfus ve çevre sorunlarını yaygınlaştırdığı gibi eğitim sorunlarını da diğer ülkelere de yaymış durumda mı diyelim?

Araştırma raporu bu sorunların hangilerinin tamamen çözüme kavuştuğunu, hangilerinin kısmen çözüldüğünü gösterse de bu çözüm ve çözümsüzlüğün seçimlere nasıl yansıdığını söylemiyor. Bu hususu başka bir araştırmanın konusu çünkü. Ancak şu sonuç önemli: Eğitim ve siyaset ilişkisine göre incelenen ülkelerde öne çıkan genel eğilimler şöyle özetlenebilir:

Seçim bildirgelerinde ve kampanyalarında eğitim önemli bir yer tutuyor ve siyasi partilerin eğitim meselelerine yönelik seçim vaatleri belirleyici oluyor.

Eğitime yönelik oluşturulan seçim vaatleri genel olarak; sorun odaklı, ölçülebilir, sınırları belirlenmiş ve somut vaatlerden oluşuyor. Vaatlerin gerçekleştirilmesi için seçimden sonra somut adımlar atılıyor. Vaatlere hükümet programlarında yer veriliyor.

Rapor 1950'den sonra Türkiye'de seçimlere katılmış partilerin vaatlerini de listelemiş. Gerçekleşen ve kısmen gerçekleşen (aslında gerçekleşmeyen) vaatleri de veriyor: Eğitimde fırsat eşitliği ve sosyal adaletin sağlanması, Eğitime erişimin artırılması, Mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi, Öğretmen yetiştirilmesinde eksikliklerin giderilmesi, Öğretmen niteliğinin artırılması, Üniversitelerin özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulması, YÖK'ün kaldırılması/ işlevinin değiştirilmesi, Yurt ve burs imkânlarının artırılması, Halk eğitimi/yetişkin eğitimi/yaşam boyu eğitimin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi vs.

1950'den beri vaat eden, vaadini yerine getiren/getirmeyen partilerin seçimlerden nasıl bir sonuç aldıkları ile ilgili bir analizi yoksa da zihinlerimiz bu konuda canlılığını koruyor. Çünkü

Türkiye, neredeyse on yıl, bütün enerjisini İmam Hatiplerin üniversitelere girmesini önlemek için alınan "zorunlu eğitim", "kat sayı", "baş örtüsü ile derslere girilmemesi" gibi vesayetçi kafanın açtığı uygulamaları tartıştı. Seçimlerin kaderini de bu sorunları çözecek olan vaatler belirledi yakın zamana kadar.

2023 seçimleri ekonomik sıkıntılar, pahalılık, alım gücü, istihdam, üretim, geçim derdi ve güvenlik merkezli söylemler ve tartışmalar üzerinden verilecek görünüyorsa da bu rapor bize eğitimin merkeze alınması gerektiğini söylüyor. Çünkü bu hususların hepsi eğitimle ilgili.

Rapor ve analizler "Biz seçimlere daha bir sene varken söyledik, teşhisi, tedaviyi gösterdik" anlayışını zımnen barındırıyor. Acaba izlenecek politikaların buna göre belirlendiğini de ima ve ihsas ediyor olabilir mi?

Rapor bize "Toplumun %56'sı; gençlerin ise %67'si, eğitimi düzelteceğine inandığı siyasetçi için oyunu değiştirebilir." diyor.

Toplumun ve gençlerin en az %90'ının önemli/çok önemli bulduğu vaatler şöyle:

"Kaliteli eğitim herkes için parasız olacak. Kızların eğitime katılımını arttırmak için teşvikler gerçekleştirilecek. Anne babasının gelir ve mesleğinden bağımsız her çocuk nitelikli eğitim alacak. Mesleki eğitim güçlendirilecek. Öğrenciler iş dünyasına hazırlanacak şekilde yetiştirilecek. Eleştirel düşünme, sorgulama ve problem çözme becerilerine sahip gençler yetiştirilecek. Her öğrencinin teknoloji eğitimi alması sağlanacak."

Görüldüğü gibi gençler neye göre oy veriyor, sorusu önem kazanıyor. Lise son sınıfta okuyan ve üniversiteye hazırlanan öğrenci kitlesi bile tek başına 2023 seçimlerinin gidişatını değiştirebilir.

Dikkat ettiniz mi bilmem; talepler içinde manevi kalkınma, ahlak, dini eğitim, aile değerleri, medeniyetimizin geleceği gibi hususlar yok. İmam Hatiplerin çözülen kat sayı sorunu, baş örtüsü ile derslere girilebilmesi, Seçmeli Kur'an-ı Kerim, Seçmeli Siyer ve Osmanlı Türkçesi yeterli mi görüldü acaba?

Yerimiz olmadığı için bu raporu özet olarak bile anlatamadık. Artık onu yetkililere bırakıyoruz. Ancak seçmen gençler, sorunları çözecek merci olarak Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulunu değil; MEB'i görüyor. Hülasa, seçime giderken Ak Parti, seçmen (ve gençlerin) eğitimle ilgili beklentileri nelerdir, tek tek tespit etmeli ve oy tercihini değiştirebilecek vaatlerde bulunmalıdır.

[email protected]