Şeriat talebi ve anayasal demokrasi

Murat Güzel - Yazar
11.05.2013

İslam Devleti kitabının merkezi argümanlarından biri, şeriata talebin aslında anayasal demokrasi yoluyla hukukun üstünlüğünün sağlanmasına yönelik bir talep olduğudur.


Şeriat talebi ve anayasal demokrasi

Esquire dergisi tarafından 21. Yüzyılın en etkili 75 ismi, New York Magazine tarafından ise “fikri etkisi” en güçlü üç ismi arasında gösterilen Noah Feldman’ın İslam dünyasındaki anayasal değişim üzerine 10 yılı bulan pratik ve teorik tefekkürünün bir ürünü İslam Devleti isimli kitabı. 2003’te yazdığı After Jihad (Cihad’dan Sonra) başlıklı kitabında siyasal İslam’ın uzun vadede anayasal demokrasi içerisindeki karmaşık bir senteze evrileceği düşüncesini savunuyordu Feldman. İslam ve Devlet kitabı ise bu düşüncelerinin tarihsel planda sınamasına imkan veren bik nitelik ve kapsamda diyebiliriz. 

Arap Baharı adıyla bilinen ve Tunus’tan Mısır’a, Suriye’den Yemen’e Arap dünyasını bir baştan ötekine kasıp kavuran sıcak gelişmelerin öncesinde 2008’de yazılmış bir kitap olarak İslam Devleti’nin birçok öngörüsünün bu gelişmelerle kanıtlandığı da ileri sürülebilir. Feldman’ın kitabının merkezi argümanlarından ilkinin şeriata talebin aslında anayasal demokrasi yoluyla hukukun üstünlüğünün sağlanmasına yönelik bir talep olduğu söylenebilir.

İslam Devleti, Noah Feldman, Çev. İhsan Durdu, Ufuk, 2013

Erkler arası dengesizlik

İkinci argümanı ise erkler arasındaki dengesizliğin Arap diktatörlüklerinin temel karakteristiğini oluşturduğu şeklinde özetlenebilir. Kitabın üçüncü argümanı ise yeni İslam devleti kurma şansı elde eden İslamcı demokratları bekleyen kurumsal meydan okumalarla ilgili. Devrimi gerçekleştiren Tunus ve Mısır’daki İslamcıları bekleyen sorun, Feldman açısından, şeriatın hem demokratikleştirilmesi hem de anayasalaştırılması ile ilgili problemlerdir.

Şeriat ve demokrasi 

Kitabın en temel tarihi savını ise Feldman şöyle özetliyor: Birçok farklı biçimiyle birlikte klasik İslami anayasacılık, hukukun muhtevasını yorumlayıp şekillendiren ulema ile onu uygulayan ve siyasi otoriteyi oluşturan yönetici sınıf arasında bir güç dengesi tesis edebildiği ölçüde başarılı olmuş, bu denge kaybolunca da sistem yeni bir denge tesis edememiştir.

İslam dünyasındaki modernleşme tartışmalarına yönelik bu hukuki yorum hem şeriata ve onun Müslümanlar açısından taşıdığı öneme ilişkin alışılagelmiş basmakalıp düşünceleri sarsacak nitelikler taşıyor hem de ortaya çıktığı günden bu yana birçok farklı versiyonuyla birlikte süreklilik arz etmiş bir mefhumun, İslam Devleti’nin muhtemel geleceğini düşünmemize imkan tanıyor. 

Siyaset felsefesinin modern 

Thomas Hobbes’un yaşadığı dönemde Britanya’da iç savaş yaşanmakta, gelişmekte olan ticaret burjuvazisi parçalı iktidar yapısından rahatsız olmakta, pazarın bütünleştirilmesi yönünde talepler dile getirmekteydi. Feodal aristokrasinin dağıttığı ve yerelleştirdiği iktidarın tek elde toplanması bu dönemde gündeme gelmişti. Hobbes bu ihtiyacı De Cive (1647) ve Leviathan’da (1651) teorileştirirken, bugün modern devlet olarak tanımladığımız yapının temellerini atan yazarlardan biridir. Cihan Deniz Zarakolu, Hobbes’un, siyaset felsefesinin bu modern pirinin siyaset felsefesini analiz ediyor. 

Thomas Hobbes’un Siyaset Felsefesi, Cihan Deniz Zarakolu, Belge, 2013


Osmanlı’da fenni edebiyat

 


Seda Uyanık, Türkçe edebiyat literatüründe sıkça göz ardı edilmiş bir konuya, “Osmanlı bilim kurgusu”na odaklanıyor. 19. yüzyıl sonu ve erken 20. yüzyılda Osmanlı edebiyatında ortaya çıkan ve “fennî edebiyat” olarak bilinen türün izlerini sürüyor. Hasan Rûşenî Barkın, Refik Halid, Abdülhak Hâmid, Yahya Kemal, Behlül Dânâ, Ahmet Mithat, Molla Davudzade Mustafa Nâzım, Celal Nuri gibi isimlerin kaleme aldıkları metinler çerçevesinde, bir Osmanlı bilim kurgusunun mümkün olup olmadığı sorusunu irdeliyor. Osmanlı Bilim Kurgusu: Fennî Edebiyat, popüler kültürün gündelik hayatla ilişkisini başarıyla yansıtıyor. 

Osmanlı Bilim Kurgusu: Fennî Edebiyat, Seda Şimşek, İletişim, 2013

[email protected]