Shakespeare'in sihirli meyvesi

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü
13.05.2022

Çilek, küçük bir kalbi andırdığı için ortaçağ Avrupa'sında hem tutkunun hem de masumiyetin sembolü olarak görülmüş ve ünlü İngiliz edebiyatçı Shakespeare tarafından da ısırgan otunun altında herhangi bir zarar görmeden büyüyebildiği, ayrıca saflığı ve hoş kokuyu simgelediği için "sihirli meyve" olarak nitelendirilmişti.


Shakespeare'in sihirli meyvesi

18. yüzyılda Şili'de görev yapan Fransız bir asker, burada tanıştığı küçük ve kırmızı bir meyveyi çok sevmiş, meyveyi ülkesine dönerken yanında götürmüştü. Bu yüzyıldan itibaren hızlı bir biçimde Fransa'dan dünyaya yayılan söz konusu güzel ve lezzetli meyve, Roma mitolojisinde önemli bir yeri olan çilekti. Yakışıklı Adonis'in ölümüne çok üzülen Aşk Tanrıçası Venüs'ün sel olup toprağa karışan gözyaşlarından meydana gelen çilek, asırlarca Romalıların şölenlerinde sofraların en muteber konukları arasında yer almıştı. Küçük bir kalbi andırdığı için ortaçağ Avrupa'sında hem tutkunun hem de masumiyetin sembolü olarak görülmüş ve ünlü İngiliz edebiyatçı Shakespeare tarafından da ısırgan otunun altında herhangi bir zarar görmeden büyüyebildiği, ayrıca saflığı ve hoş kokuyu simgelediği için "sihirli meyve" olarak nitelendirilmişti.

20'den fazla türü var

Gülgiller (rosaceae) familyasının otsu bir üyesi ve ılıman iklim meyvesi olan çilek (fragaria), Kuzey Yarımküre ve Güney Amerika'dan Hawaii'ye dek uzanan geniş bir coğrafyada, farklı toprak ve iklim koşullarında (-10 derecelere kadar) yetiştirilebilen ve yirmiden fazla türü bulunan lezzetli bir meyvedir. Kültüre alınma sürecinin son birkaç yüzyılda gerçekleşmiş olması nedeniyle en geç ortaya çıkmış meyveler arasında değerlendirilmektedir. Tohumları meyvenin dış kısmında ve yüzeyinde bulunan az sayıdaki meyveler arasındadır. Kökleri toprağın en fazla 40 cm derinliğine kadar inebilmekte, toprağın üzerinde kalan yeşil yaprakları hoş bir görüntü sergilemektedir. Nitekim bu özelliği dolayısıyla korunaklı ortamlardaki saksılarda da yetiştirilebilmekte ve hem meyve verip hem de bir çeşit peyzaj unsuru olarak mekânları güzelleştirmektedir.

Elimizdeki verilerek bakılırsa çilek dünya genelinde yıllık yaklaşık 5 milyon ton civarında üretilmekte, meyvenin tadı yetiştiği bölgenin hava koşullarına bağlı olarak şekillenmektedir. Birçok meyvenin henüz pazar tezgâhlarına düşmediği erken vakitlerde olgunlaşan ve tüketiciye sunulan, ayrıca yapılan araştırmalara göre çocukların en çok sevdiği meyveler arasında bulunan çilek, taze meyve olarak oldukça yoğun bir talebin nesnesi olmasının yanında kurutularak da tüketilebilmekte, öte yandan dondurma, reçel, marmelat ve meyve suyu yapımında da kullanılmaktadır. Ayrıca kozmetik sanayiinde de önemli bir konuma sahiptir. Çeşitli jel ve kremlerin yapımında hammadde işlevi görmektedir.

İstatistiklere göre 2010'lu yılların ortalarından itibaren gerek çilek üretimi gerekse çilek ekilen alan genişliği bakımından sürekli bir gelişme kaydeden (2016'da 415 bin ton civarlarında olan ülkemizdeki çilek üretimi 2019'a gelindiğinde 490 bin bandına çok yaklaşmıştır) ve bu alanda dünyanın önde gelen tedarikçilerinden olan Türkiye'de Ege ve Akdeniz bölgelerinin bu anlamda önemli olduklarını belirtelim. Özellikle Akdeniz sahil şeridinin Türk çileğinin gelişim potansiyelinde önemli bir coğrafi hat olarak görülmektedir. Bununla birlikte Bursa, Aydın, Mersin ve Antalya'nın başı çektiği çilek üretimi açısından ülkemizin hemen her bölgesi önemlidir ve farklı ekolojik koşullara adapte olma yeteneği yüksek olduğu için toplamda altı tür çilek coğrafyamızın hemen her bölgesinde ve yaygın olarak yetiştirilmektedir. Bunlar sırasıyla Frenk Çileği, sera çileği, Arnavutköy Çileği, Bursa Çileği, Ereğli Osmanlı Çileği ve yabani çilektir. Çilek üretimine 1970'li yıllarda başlamış bir ülke için bu verilerin oldukça iyi bir seviyeyi yansıttığını söyleyelim.

Potasyum deposu

Elma, şeftali, üzüm, domates, portakal ve kivi gibi meyvelerden iki ila yedi kat arasında daha fazla kapasitesiyle eşsiz bir antioksidan kaynağı olup 2006 yılında The American Journal Of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir makaleye göre antioksidan seviyesi en yüksek 50 yiyecek arasında bulunan, ayrıca düşük kalorisi (100 gramda ortalama 32 kalori) ile dikkat çeken çileğin içeriğinde insan sağlığına yararlı birçok madde bulunmaktadır. Yüksek orandaki potasyumun yanı sıra kalsiyum, sodyum, manganez, magnezyum, demir, çinko, bakır, selenyum ve fosfor gibi çeşitli mineraller ile fenolik bileşiklere (başta kuersetin, kaempferol, siyanidin, ellajik asit, pelargonidin glikozitleri olmak üzere ortalama 40 civarındadır bunlar) ilave olarak karbonhidrat, şeker, protein ve A, B1, B2, B3, B5, B6, C, E ve K vitaminleri ihtiva eden meyvenin özellikle bazı çeşitlerindeki C vitamini miktarının turunçgillerden bile daha fazla olması ilgi çekicidir.

Kalp krizi riskini azaltıyor

Güçlü bir antioksidan kaynağı olup bağışıklık sistemini tahkim eden ve hastalıklara karşı vücut direncini arttıran, grip ya da nezle türü üst solunum yolu rahatsızlıkları ile mücadele eden ve yaşlanmaya bağlı çeşitli rahatsızlıkların önüne geçen çilek antiinflamatuar, antihiperlipidemik, antimutajen ve antikarsinojen olmasının yanında kan basıncını düşürücü etkisi ile de bilinmektedir. Henüz büsbütün bilimsel bir çerçeveye kavuşturulamamış olmakla birlikte kansere karşı koruyucu etkiye sahiptir. Alzheimer olasılığını düşürmektedir. Aynı şekilde kalp ve damar sağlığı açısından da oldukça yararlıdır. İnsan vücudundaki kanı temizlemekte, haftada en az üç gün tüketilmesi durumunda kalp krizi riskini azaltmaktadır. Bunlara ek olarak aşırı alkol tüketimi neticesinde yorulmuş olan karaciğerlerin dinlendirilmesine katkı sağlamaktadır. Romatoid artrit ve gut türü rahatsızlıklardan kaynaklanan yangılarla savaşmaktadır. Vücuttaki yaraların iyileşmesi, dokuların onarılması, eklem iltihaplarının iyileşmesi ve kemik sağlığının (diş taşlarını eritmekte, diş etlerine iyi gelmekte, ağız kokusunu önlemektedir) korunması noktasında dikkat çekici bir etkiye sahiptir. Düzenli çilek tüketmenin, özellikle meyveye kırmızı rengini veren antosiyanin pigmentinin etkisiyle kötü kolesterol seviyesini düşürdüğü bilimsel çalışmalar tarafından ortaya konulmuştur. Öte yandan glisemik endeksinin düşük olması dolayısıyla kan şekerini yükseltmediği için diyabet hastaları için de sağlıklı bir besin kaynağı olup kuşkusuz dikkatli bir şekilde tüketilmesinde sakınca yoktur.

Lifli yapısı nedeniyle uzun süreli tokluk hissi verdiği için gün içerisinde karbonhidrat tüketimini azaltan, bir başka ifadeyle diyet listelerine önemli bir besin olarak eklenebilecek olan çileğin bu niteliği dolayısıyla obezite ile mücadele önemli bir rol oynayabileceğini ve kilo verme noktasında faydalı olabileceğini not etmek gerekir. Aynı şekilde lifli yapısına bağlı olarak kabızlık sorununun giderilmesinde, metabolizmanın hızlandırılmasında, mide ve bağırsak tembelliğinin engellenmesinde, sindirim sisteminin düzenli bir biçimde işlemesinde ve bağırsak kurtlarının dökülmesinde de etkili olup hem ishali önleyici hem de idrar söktürücü özelliği vardır. Yine içeriğindeki yoğun C vitamininden kaynaklı olarak cilt sağlığına iyi geldiği, güneşten kaynaklanan olumsuz etkileri giderdiği, sivilce ve akne oluşumu ile gözaltı morluklarını engellediği, cilt kuruluğu ve vaktinden önce baş gösteren kırışıklıkları önlediği, ayrıca yüze maske olarak uygulandığında cildi güzelleştirdiği bilinmektedir. Ayrıca sakinleştirici ve stres gidericidir. Psikolojik gerilimlere iyi gelmekte, zihni dinlendirerek fiziksel olmayan yorgunluğu izale edebilmektedir.

Dikkatli tüketilmeli!

Son olarak belirtilmesi gereken bir husus daha vardır ki bu da çileğin zararlı olabilme durumudur. Kalsiyum türünden mineralleri bağlayan ve kristaller meydana getiren çok küçük moleküllere karşılık gelen oksalit maddesini içeren az sayıdaki meyve arasında bulunan çileğin, henüz tedavi süreçleri tamamlanmamış böbrek ve mesane rahatsızlıkları olan kimseler tarafından tüketilmesi tavsiye edilmemektedir. İyice yıkanmadığı takdirde böbreklerde kum oluşumuna sebebiyet verebileceği değerlendirilmektedir. Yine bu güzel meyvenin bazı kişilerde alerjiye neden olabileceğini, buna bağlı olarak da hem ağız içerisinde ve boğazda kaşıntı hissi hem de çeşitli deri döküntüleri meydana getirebileceğini, şişkinlik, ishal ya da kusma gibi sorunlara neden olabileceğini ya da göz sulanmasına ve burun akıntısına yol açabileceğini hatırlatalım.

[email protected]