Siber uzay ve siber güvenlik stratejileri

Umut Berhan Şen / SASAM Uzmanı
13.02.2021

Bugüne dek devletler için en temel güvenlik stratejisi kavramı olan jeopolitik kavramı tarihe karışmakta ve bunun yerine yeni bir kavram ortaya çıkmaktadır: Astropolitik.


Siber uzay ve siber güvenlik stratejileri

Sayın Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerde kamuoyuna deklare ettiği Milli Uzay Programı ve 2023'te Ay'a İniş hedefi ciddi bir heyecan yarattı. Ülkemiz adına umut ve moral verici bu açıklama aslında Türkiye'nin yeni küresel çağa uyum sağladığının da göstergesidir. Zira artık Uzay Çağı'na giren dünyamızda yeni bir milli strateji geliştirmek zorunludur. Zaten ABD'nin 2019 yılında Uzay Kuvvetleri Komutanlığını kurduğunu dünya kamuoyuna ilan etmesi, bir çağın bitip yeni bir çağın başladığının da açıkça deklarasyonu olmuştur. Bu durumun ilanı, ABD dışındaki tüm küresel ve bölgesel güçler için siber uzay ve siber güvenlik stratejilerinin kurulmasının zorunlu hale geldiğinin göstergesidir. Ancak öncelikle güvenlik olgusunu ve tehdit tanımlamasını yeniden tartışmamız gerekmektedir.

Tehdit algıları değişirken

Güvenlik olgusu, geçmişten günümüze kadar üzerinde sürekli tartışılan bir kavram olmuştur. Günümüzde, her alandaki değişimin olağanüstü bir süratle artması ve yirmi birinci yüzyılın temel gerçeği olan küreselleşme, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, uluslararası politika literatüründe yer alan diğer kavramlarda olduğu gibi, güvenlik kavramı tanımında da büyük ölçüde değişime neden olmaktadır. Bu değişimin en kilit unsuru ise siber güvenlik kavramıdır.

21. yüzyılın ikinci çeyreğine doğru, tehdit tanımlaması, düşman tanımlamasından çok daha önemli hale gelmiştir. Artık klasik düşman nitelendirmesi büyük oranda geçerliliğini yitirmiş, güvenliğe yönelik algılamalar ve politikalar açısından tehdit tanımı ve tehditler ile mücadele yaklaşımı ön plana çıkmıştır. Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak; terörizm, organize suç örgütleri, siber saldırılar, konvansiyonel ve kitle imha silahlarının yaygınlaşması, çevresel tehditler, kitlesel göç gibi tehditler; ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelmiş tehditler arasında gösterilmektedir. Dolayısıyla, siber uzay ve siber güvenlik sorunları, uluslararası ilişkiler disiplini ve güvenlik yaklaşımları çerçevesinde değerlendirilmeli ve multidisipliner bir bakış açısı ile ele alınmalıdır.

Uluslararası güvenlik disiplini

ABD Savunma Bakanlığı siber uzayı; "internet, telekomünikasyon ağları, bilgisayar sistemleri ve gömülü işlemci ve denetleyicileri de içeren, bilgi teknolojisi altyapılarının bağımsız ağlarından oluşan küresel etki alanı'' olarak tanımlamaktadır. ABD Kongre Araştırma Servisi Raporu'na göre ise siber uzay; "insanların, bilgisayarlar ve telekomünikasyon aracılığıyla fiziksel coğrafya dikkate alınmadan tümden birbirine bağlı olması'' anlamına gelmektedir. İki tanımlamanın da doğru yanları olmakla birlikte, siber uzayın insan eliyle yapılan bir alan olduğunu özellikle işaret etmeleri nedeniyle "internet temelli teknolojiler yoluyla birbirleriyle bağlantılı olan ve insan eliyle yapılmış djital bir alan'' şeklinde tanımlanması daha doğru olur kanısındayız. Ayrıca bu etkileyici kavramın anımı ne olursa olsun, günümüzde günlük hayattan askeri ve ekonomik konulara kadar ciddi ve oldukça derin anlamlara sahip bir biçimde karşımıza çıkmaktadır.

Siber uzay, hem bilgisayar teknolojileri için kavramsal bir çerçeve, hem bütün ekonomik sistemin büyüyüp geliştiği bilgiye dayalı bir alt katman hem de dünya politik arenasında süratle önem kazanan yeni bir içerik anlamını taşıyabilmektedir. Siber uzayı uluslararası güvenlik disiplini açısından yeni ve hayati bir çalışma haline getiren olgu, çalışmaya konu olan devletlerin ve uluslararası örgütlerin siber uzayı askeri kapasitelerini ve gizli servislerini geliştirmek adına yeni bir fırsat alanı olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır.

Silahlanma yarışı

Büyük güçlerin siber uzay ve siber güvenlik stratejileri 21. yüzyılın başlarında somut olarak şekillenmeye başlamıştır. Ancak bu stratejilerin temeli ABD ve SSCB'nin Soğuk Savaş dönemi boyunca tecrübe ettikleri uzay ve silahlanma yarışının bir sonucu olarak atılmıştır.

Askeri olarak günümüze dek süregelen bu stratejik rekabet, 2019 yılında ABD'nin Uzay Kuvvetleri Komutanlığı'nın kuruluşunu dünya kamuoyuna deklare etmesiyle artık küresel hegemonya savaşının pik noktası haline gelmiştir. Tarih boyunca askeri strateji olarak kara, deniz ve hava hakimiyet teorileri geliştirilmiştir. Ancak bu hakimiyet teorilerinin yerini artık 'Siber Uzay Hakimiyet Teorisi' almak üzeredir. Bu durum aynı zamanda bir uzay diplomasisinin doğuşuna da zemin hazırlamaktadır. Ayrıca an itibariyle, uzay ile ilgili konularda temel bir anlayış değişikliği yaşanmaktadır. Geçmişte teknoloji yarışının ve karşıt siyasi sistemler arasındaki rekabetin bir sembolü olan uzay çalışmaları, artık günlük yaşantımızın bir parçası olmuş ve ekonomik, bilimsel, politik ve sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesi için vazgeçilemez bir araç konumuna gelmiştir. Zira uzay, ARGE, eğitim ve inovasyon, ekonomik büyüme, yüksek nitelikli istihdam yaratma, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, doğanın korunması, afet yönetimi gibi konulara da ciddi katkılar sunmaktadır. Günümüzde uzayın sivil amaçlarla kullanılması konusundaki çalışmalar, BM Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanılması Komitesi (UBAKK), bu Komiteye bağlı Hukuk, Bilim ve Teknik Alt Komiteleri ile UBAKK kapsamında kurulan çalışma grupları tarafından yürütülmektedir. 2008 yılından beri AB'nin öncülüğünde "Dış Uzay Faaliyetlerine İlişkin Uluslararası Davranış İlkeleri" (International Code of Conduct for Outer Space Activities) konusunda da müzakereler sürdürülmektedir.

Türkiye Uzay Ajansı

2018 yılında kurulan Türkiye Uzay Ajansı henüz yeni ve genç bir kurumdur. Türkiye Uzay Ajansı, Milli Uzay Programı'nın sorumluluğunu ve koordinasyonunu yürütme göreviyle karşı karşıyadır. Bununla bereber Türkiye, kendi uydularını üretecek bilimsel ve teknik altyapıya, insan gücüne erişme doğrultusunda önemli gelişmeler sağlamıştır. Türkiye'ye ait yer gözlem ve telekomünikasyon uyduları yörüngeye konuşlandırılmaktadır. Ancak acil olarak yeni siber uzay ve siber strateji çalışmaları yürütecek yeni kurumların kurulması da elzem hale gelmiştir. Bu bağlamda, Milli Savunma Bakanlığımıza bağlı Siber Savunma ve Uzay Kuvvetleri Komutanlıkları ile Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Siber Güvenlik Teşkilatının kurulması gerekmektedir.

Yeni yapılanmalar

Büyük güçlerin Soğuk Savaş sonrası dönemde, hem silahlı kuvvetlerini ve istihbarat servislerini hem de kurumsal yapılarını siber uzayın sağladığı yeni imkanlar doğrultusunda etkili bir siber saldırı, siber savunma ve siber espiyonaj kapasitesine sahip olmak amacıyla yeniden konfigüre ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla, yine büyük güçlerin siber saldırı, siber savunma ve siber espiyonaj kapasitesinin ulaştığı boyut dikkate alındığında, küresel düzeyde önemli ve etkili bir siber uzay gücü konumuna ulaşmaya yönelik çabalarının ve bu güçlerini dış politikada bir tehdit unsuru olarak kullanmaya yönelik planlamalarının artarak devam edeceğini net olarak görüyoruz. An itibariyle siber uzay devletlerin güvenlikleri açısından her geçen gün daha büyük bir risk haline gelmektedir. Bu risk asimetrik nitelikte ve çok boyutludur. Dolayısıyla sınırları belli olan ve uluslararası hukuk normları tarafından büyük ölçüde kontrol altına alınmış sistemde konvansiyonel güvenlik anlayışının yerini sınırları belirsiz bir alanın hakim olduğu, saldırmanın savunmaktan çok daha kolay ve maliyetinin düşük olduğu yeni bir güvenlik alanı oluşmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yeni dönemin bir zorunluluğu olarak, oluşan yeni güvenlik alanında caydırıcı, güçlü ve etkili olabilmek için gerekli yapısal ve kurumsal düzenlemeleri hayata geçirmek durumundadır. Zira yaşananlar göstermektedir ki, bugüne dek devletler için en temel güvenlik stratejisi kavramı olan jeopolitik kavramı tarihe karışmakta ve bunun yerine yeni bir kavram ortaya çıkmaktadır: Astropolitik. Dolayısyla Türkiye, yukarıdaki satırlarda ifade ettiğimiz tespit ve önerileri süratle konfigüre edip, yürürlülüğe sokmak durumundadır.

[email protected]