Sicilya'nın Müslüman fatihleri

Prof. Dr. Haşim Şahin / Sakarya Üniversitesi
30.07.2021

Sicilya Valisi Konstantin Souda, Euphemios'u Ifrikiye sahillerini yağmalaması için göndermiş, ancak o kiliseden bir rahibeyi kaçırınca ortalık bir anda karışmıştı. Hayatını tehlikede gören Euphemios çareyi Ağlebi hükümdarı I. Ziyadetullah'a sığınmakta bulmuştu. Yeni efendisine adanın durumu ve savunma zaafları hakkında bilgi veren Euphemios, sultanı Sicilya'ya saldırması konusunda teşvik etmişti.


Sicilya'nın Müslüman fatihleri

Adını Abbasi halifesi Mansur devrinde Ifrikiyye'ye giden Ağleb'den alan Ağlebiler, 800 yılında Abbasilerin meşhur halifesi Harun er-Reşid'in Kuzey Afrika'ya vali olarak gönderdiği İbrahim b. Ağleb tarafından kurulmuş, yaklaşık yüz yıl hüküm sürdükten sonra 909 senesinde yıkılmışlardı. Ağlebiler'in en büyük özelliği Doğu Roma İmparatorluğu'na karşı gazâ fikrinin bölgedeki en güçlü temsilcileri olmalarıydı. Bu devlet aynı zamanda Sicilya Adası'nı ve İtalya'nın güney kesimlerini fethederek Müslüman toprağı haline getirmişti.

Devletin kurucusu İbrahim b. Ağleb aslen Berberi asıllı olup Beni Temim Kabilesi'ne mensuptu. Çocukluk yıllarından beri iyi bir eğitim görmüş, âlim, şair ve edip kimliğiyle ön plana çıkmıştı. Dini ilimler konusunda hayli ileri seviyede bilgiye sahip olup, iyi bir fakih ve hafızdı. İlk siyasi tecrübesini Halife Harun Reşid devrinde Zap valiliği ile kazanan İbrahim b. Ağleb, elde ettiği başarılar üzerine Kayrevan'ın idaresine tayin edilmiş, idarecilik yaptığı dönemde imar ve iskâna da büyük önem vermiş, Kayrevan şehri yakınlarında Abbasiye adıyla anılan bir de şehir kurmuştu. O, pek çok idari ve askeri reform yapmış, bilhassa Horasan askerleri ile otorite sorunu yaşadığı için Osmanlı Devleti'ndeki devşirme sistemine benzer bir sistemle asker temini yoluna gitmişti. Afrika coğrafyasında sıklıkla görülen kabile isyanları İbrahim b. Ağleb'in de karşılaştığı en büyük sorundu. Bu nedenle iktidarının büyük kısmı iç isyanlarla uğraşmakla geçti. Bu arada bir deniz gücü oluşturmaya karar vererek Suse ve Tunus'ta tersaneler kurdu. Onun iktidarı devrinde devlet hayli güçlenmiş, o dönemde Avrupa'nın en büyük kralı olan Şarlman, Abbasiye şehrine elçiler göndererek Ağlebiler ile diplomatik ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştı.

İbrahim b. Ağleb'in 812 yılında ölümü üzerine onun yönettiği bölgelerin idaresi oğlu Ebu'l-Abbas Abdullah'ın eline geçti. Abdullah, ülkesini hayli zengin hale getirdi. Eski Kartaca şehrinin üzerine kurulan Kayrevan şehrini emirliğin başkenti yaptı. Kayrevan ve Süse şehirlerini surlarla çevirdi. Ebu'l-Abbas koyduğu ağır vergiler dolayısıyla halkın tepkisini çekmiş, ülkede iç karışıklıklar meydana gelmişti. Beş yıl iktidarda kalan Ebu'l-Abbas Abdullah, yüzyıllar sonra Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in de ölümüne neden olana benzer bir çıban yüzünden vefatı üzerine Ağlebiler Devleti'ne en parlak devrini yaşatacak olan kardeşi I. Ziyadetullah başa geçti.

Bugünkü Tunus ve çevresine Ağlebîler devrinde imar reformu yapılmıştı.

En büyük sorun iç isyanlar

Sert ve acımasız karakteri, zevk ve sefaya düşkünlüğü nedeniyle eleştirilen I. Ziyadetullah, iyi bir şair ve aynı zamanda başarılı bir devlet adamıydı. Devletin başına geçtikten sonra uzunca bir süre iç isyanlarla uğraşmak zorunda kaldı. Öyle ki bu isyanlar neredeyse devleti yıkılacak duruma getirmişti. Nihayet 826 senesinde isyanları tamamen bastırıp kontrolü eline alan I. Ziyadetullah büyük bir donanma kurarak Bizans hakimiyeti altındaki Sicilya'nın fethine girişti.

Sicilya Emeviler zamanında Müslümanların saldırısına uğrasa da asıl fetih I. Ziyadetullah zamanında gerçekleşti. Ağlebîler daha önceki yıllarda Sicilyalı idarecilerle 805 ve 813 yıllarında iki defa barış antlaşması imzalamışlardı. Ancak, 826'da İmparator II. Mihail tarafından Sicilya valisi tayin edilen Patrik Konstantin Souda ile adanın deniz kuvvetlerinden sorumlu komutanı Euphemios arasında meydana gelen bir anlaşmazlık Ağlebîler için bulunmaz bir fırsat oldu. Konstantin Souda, Euphemios'un Ifrikiye sahillerini yağmalaması için göndermiş, ancak adı geçen komutanın kiliseden bir rahibeyi kaçırması ortalığı bir anda karıştırmıştı. Olayı öğrenen II. Mihail, derhal Euphemios'un yakalanıp cezalandırılmasını istemiş, hayatını tehlikede gören donanma komutanı ise çareyi Ağlebi hükümdarı I. Ziyadetullah'a sığınmakta bulmuştu. Yeni efendisine adanın durumu ve savunma zaafları hakkında bilgi veren Euphemios, sultanı Sicilya'ya saldırması konusunda teşvik etmişti.

Roma topraklarında meydana gelen karışıklıktan faydalanmak isteyen I. Ziyadetullah, Kayrevan kadısı Esed b. Furat'a derhal bir ordu hazırlayıp Sicilya'ya saldırması emrini verdi. Böylece, ilk defa Emevî halifesi Muaviye devrinde gerçekleştirilen Sicilya akınları yeniden başlamıştı. 827 yılında başlayan ve 902 yılına kadar devam edecek olan Ağlebî akınları Bizans'ın Akdeniz ve Adriyatik'teki nüfuzuna ağır bir darbe vurdu.

Sultan I. Ziyadetullah'ın emriyle, emrindeki 70 gemiden müteşekkil donanma ile Suse Limanı'ndan denize açılan Kadı Esed b. Furat, Palermo yakınlarında karşılaştığı, kendisinden sayıca çok üstün Bizans ordusunu mağlup ettikten sonra, ilerleyişini sürdürerek Sirakusa'yı kuşattı. Oldukça çetin geçen kuşatma sırasında, Esed b. Furat'ın vebaya yakalanıp ölmesi Müslümanların moralini bozsa da, yeni komutan Muhammed b. Ebu'l-Cevârî, kendisine yardıma gelen Endülüslü Asban b. Vekil el-Hevvânî'nin desteğiyle Miteneo ve Girgent başta olmak üzere bazı kaleleri ele geçirmeyi başardı. Ancak yeni bir veba salgını yüzünden Asban da ölünce sefer sona erdirildi. Bu olumsuz gelişmelere rağmen mücadeleyi bırakmayan Ağlebî donanması 831 yılında Palermo'yu ele geçirdi. Bu tarihten sonra Palermo Ağlebilerin Sicilya Adası'ndaki başkenti oldu. Yeni hedef, Kasriyana/Castrogiovanni, Taormina ve Etna Yanardağı'nın civarındaki diğer şehirlerdi. Bu olayların olduğu sırada Castrogiovanni şehrini ele geçirip kontrolü eline alan, ancak ittifakı bozup Müslümanlar aleyhine hareket etmeye başlayan Euphemios, kendisine karşı ayaklanan Müslüman ahali tarafından öldürüldü.

Fetihler hızlanıyor

Sicilya bölgesine yapılan başarılı Müslüman akınlarında en büyük paya sahip olan Sultan I. Ziyadetullah 838 yılında 51 yaşında olduğu halde öldü. Onun vefatının ardından başa geçen kardeşi Ebu İkal el-Ağleb döneminde de fetih hareketleri devam ettirildi. Onun haleflerinden I. Muhammed devrinde Messina ele geçirildi. Şehri ele geçiren Ağlebî ordusu İmparatoriçe Theodora'nın gönderdiği Bizans ordusunu mağlup etti. Bu galibiyet bölgedeki fetihleri daha da hızlandırmıştı. Sırasıyla Leontini, Raguza ve Kuzey Afrika'daki en önemli Bizans şehirlerinden birisi olan Kasriyane ele geçirildi. Yapılan bu fetihler sayesinde çok sayıda ganimet ve gelir elde edilmiş, İslâm hakimiyeti bölgede büyük bir ilerleme göstermişti.

Bu şekilde Sicilya'daki hakimiyetlerini sağlamlaştıran Ağlebîler, Palermo'nun fethinden sonra büyük bir donanma kurdular. Yeni hedefleri İtalya'nın güneyinde hüküm süren Lombardlardı. Lombardların iç karışıklık içerisinde olması Ağlebiler için iyi bir fırsat oldu. 837'de Lombardlara yardım amacıyla harekete geçen Müslüman donanması ani bir hücumla Adriyatik kıyısındaki Bari'yi ele geçirdi. Ağlebilerin İtalya'daki önlenemez ilerleyişleri devam ediyordu. İslâm orduları 846'da Ostia önlerindeydi. Sicilya fatihlerinin yeni hedefi, Hıristiyan dünyasının en önemli ve kutsal şehirlerinin başında gelen Roma idi. Roma'nın düşmesi Müslümanların Hıristiyanlar karşısında alabilecekleri en büyük zaferlerden birisi olacaktı. Ancak mermer şehir Roma'nın güçlü surları bu hedefi hayal olmaktan öteye geçirmedi. Ağlebiler, sırları aşamayacaklarını anlayınca Saint Peter ve Saint Paul katedrallerini yağmalamakla yetindiler.

Önlenemez ilerleyiş

İslâm ordusunun bu önlenemez ilerleyişi karşısında gerek Bizanslılar gerekse bölgedeki diğer devletler büyük bir endişeye kapılmışlardı. Bu ilerleyişi durdurmak amacıyla İmparator III. Mihail bazı tedbirler almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Yine İmparator I. Basileus ile Alman Kralı I. Ludwig'in ittifakından da bir sonuç elde edilemedi. Fetihlerini sürdüren Ağlebîler 869'da Malta'yı; 878'de nihai olarak Sirakusa'yı, 902'de de Taormina, Rametta ve Elyac'ı ele geçirdiler. Ağlebî donanması artık Fransa, Sardunya ve Korsika sahillerini açıktan tehdit eder hale gelmişti. Böylece yaklaşık yetmiş beş yıl süren mücadele sonunda Ağlebiler Sicilya Adası'nın tamamını ve Güney İtalya'yı ele geçirmişlerdi. Fakat bu parlak dönem II. İbrahim'in ölümüyle sona erdi. Ağlebiler kuruluşlarından beri sürekli iç isyanlarla boğuşmak zorunda kalmışlardı. Sicilya ve İtalya'daki fetihler dışta ciddi bir başarıyı beraberinde getirse de içte durum pek iç açıcı değildi. Ağlebilerin son hükümdarı III. Ziyadetullah devrinde bölgede yeni bir siyasi güç baş göstermişti: Fatımiler. III. Ziyadetullah, bölgede Fâtımî Devleti kurmak amacıyla faaliyetlere girişen Ebu Abdullah eş-Şii karşısında pek fazla varlık gösteremedi. Yapılan savaşı kaybeden III. Ziyadetullah Mısır'a kaçınca herhangi bir direnişle karşılaşmaksızın Kayrevan'a giren Ebu Abdullah Ağlebîler'in siyasi varlığına son verdi.

Hepsi alim, hepsi şair

Ağlebi hükümdarlarının hepsi âlim ve şair kişilikleriyle tanınmışlar, ilim ve irfana büyük önem vermişlerdi. Bu ilginin kökeninde Harun Reşid devrinden itibaren Abbasiler devleti bünyesinde meydana gelen kültürel iklimin, aynı zamanda Endülüs Emevileri gibi ilim ve düşünce hayatında öne çıkmış bir yapının tam ortasında bulunmaları etkili olmuş gibi görünmektedir. Ağlebi hükümdarları bilgi ve irfanı İslam düşüncesinin başlıca yayılma fikri olan gaza fikri ile mezcetmiş bu sayede İslam fetihlerinin Afrika'daki en güçlü temsilcisi olmuşlardı. Bilhassa I. Ziyadetullah devrinde devlet hem siyasi hem de kültürel bakımdan zirveye ulaşmış, pek çok yeni şehir ele geçirilmişti. O ayrıca ülkesinin imarı açısından oldukça önemli sayılabilecek bazı reformlar yapmış, cami, köprü, sur, ribat ve su sarnıçları inşa ettirmişti.

Başkentleri Kayrevan'ı önemli bir kültür merkezi haline getiren Ağlebîler devrinde Hanefi ve bilhassa Malikî mezhebleri Ifrikiyye bölgesinde yayılmış, çok sayıda bilim adamı önemli eserler vermişlerdi. Meselâ, Malikî fıkhının önemli kaynaklarından olan Müdevvenetü'l-Kübra'nın yazarı Sahnun (ö. 854) bunlardan birisiydi. Yine bu dönemde başta Kayrevan Ulu Camii olmak üzere çok sayıda cami ve yolcuların konaklaması için ribatlar inşa edilmişti. Ağlebi hükümdarları aynı zamanda hayırseverlikleriyle de tanımışlardı. Mesela, I. Muhammed, dindarlığı, cömertliği ve yardımseverliği ile tanınmıştı. Kaynaklarda, onun Şaban ve Ramazan aylarında kandil ile sokakları dolaştığı, yoldan geçerken hayvanlara yüklediği paraları yoksullara ve fakirlere dağıttığı, halkın yollara dökülüp onun için dua ettikleri anlatılır.

[email protected]