Sihirli 100

Ufuk Batum/ Yönetim Danışmanı ve Girişim Mentoru
20.06.2023

İçinde olduğumuz geniş coğrafyaya baktığımızda diyebiliriz ki böylesine girift ve türevli dönemler hakikaten 100 yılda bir geliyor… Bazen insan içinde yaşadığı dönemi yakalayamaz. Paradigmalar öyle hızlı kırılır, değişim o kadar hızlanır, zaman ve mekan daralması o kadar yoğunlaşır ki adeta zaman bükülür ama tüm bunları ancak 20-30 yıl sonra araştırmacıların ve uzmanların yazdıklarından okuyabilirsin.


Sihirli 100

Uluslararası ilişkiler, tarih, siyaset bilimi, iktisat, üretim, kamu yönetimi, savunma, iletişim, sosyoloji, coğrafya ve istihbarat gibi alanların birbirine bu kadar çok dokunduğu, birbirinin içine geçtiği başka bir dönem olmuş mudur? Bilmesi zor tabii ama haydi diyelim ki nadir de olsa olmuştur... Ama içinde olduğumuz geniş coğrafyaya baktığımızda diyebiliriz ki böylesine girift ve türevli dönemler hakikaten 100 yılda bir geliyor... Bizi bu kadar derinden etkileyen son dönem 1908-1923 diyebiliriz... Savaşlar, yıkımlar, kayıplar, işgal, kurtuluş ve yeni bir cumhuriyetin doğuşu...

Türk 100 Yılı

Bazen insan içinde yaşadığı dönemi yakalayamaz. Paradigmalar öyle hızlı kırılır, değişim o kadar hızlanır, zaman ve mekan daralması o kadar yoğunlaşır ki adeta zaman bükülür ama tüm bunları ancak 20-30 yıl sonra araştırmacıların ve uzmanların yazdıklarından okuyabilirsin. O da öğrenmek, araştırmak, anlamak isteyen biriysen.

Kendinize kızmayın sakın çünkü çoğumuz bu yoğun trafik akışı içerisinde yolumuzu kaybediyor, yanlış yerlere bakıyor, bize sunulan garnitür ve dolgu malzemesi ile ilgileniyoruz. Ana akım belirleyici oluyor. Düşünsenize cumhuriyetin 100. yılında Karadeniz gazı akmış, hanelerin faturasını ödemiş, Gabar'da günlük 100 bin varillik üretim heyecanı başlamış, terör temizlendikçe Şırnak, Cudi ve Kato gibi yeni petrol sahalarından iyi haberler gelmiş ama biz yine "TOGG'lar İtalya'dan geliyor" diye ortalığı karıştırmaya, hatta karartmaya çalışıyoruz. Bu bir saplantı, kötülükten beslenme hali, bulaşıcı bir durum.

Bir düşünelim; "Türkiye'de demokrasi yok, sandıklar çalınacak, çok büyük kaos çıkacak!" kakofonisi ve kuşatması altında Türkiye yine çok düzgün bir seçimi geride bırakmayı başardı. En iyi hazırlanan, somut, iddialı, umutlu ve yapılabilir paketler açıklayan, söylediğinin arkasında duran, sağa sola savrulmayan, örgüt kültürünü işleten ve yöneten Adam yine seçimleri kazanmayı başardı. Hemen yeminini etti, törenini yaptı, 100'ü aşkın yabancı devlet başkanını ve temsilciyi ağırladı, bakanlar kurulunu açıkladı, görev ve sorumlulukları dağıttı, hepsinin sunumlarını dinledi, sistemi çalıştırdı, ilk ziyaretini Kıbrıs'a, ikincisini ise Azerbaycan'a yaptı. Dünya bu tıkır tıkır işleyişi, yeni dışişleri bakanını ve MİT müsteşarını konuşurken Adam Kıbrıs'tan Azerbaycan'a doğrudan uçarak yine uluslararası topluma golünü attı.

Demokrasilerde muhalefetin önemi

Türkiye'de muhalefet yok değil. 100'den fazla siyasi parti kendi çapında faaliyet gösteriyor. Basının içerisinde de çokça muhalif kesim var, olsun da zaten. En fazla okunan gazete de, en fazla izlenen televizyon kanalı da muhalif. Hele sosyal medya; çok ağırlıklı olarak muhalif kesimlerin etkisi altında. Aslında biraz da Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Çankaya, Karşıyaka gibi kentli, eğitimli ve beyaz yakalı merkezlerin daha muhalif olduğu düşünülürse, muhalefetin bu segmenti ve sahip olunan network'ü çarpan etkiyle kullanma imkanı söz konusu. Ama bazı karar vericiler, kanaat önderleri, yöneticiler başlarını öylesine kuma gömmüş ki; Einstein'a teslim oluyor, takılıyorlar sıklıkla.

Ben Einstein'ı hem şanslı hem de PR'ı güçlü bulurum. (Adeta Bismarck gibi.) Bilim dünyasına yönelik 100 birimlik ünün yarısını kendisinde toplamayı başarmıştır. Şüphesiz ki önemli bir fizikçidir ancak o kadar ünlenmiştir ki çoğumuza adeta diğer bilim insanlarını hatırlama ve anma imkanı tanımaz. Bohr, Piccard, Planck, Guye, Lorentz, Curie, Kramers, Schrödinger, Dirac, Langmuir gibi birçok çağdaşı vardır aslında, değil mi? Ama Pareto kuralı evrenseldir; 100'de 20'lik kesim, çoğunlukla 100'de 80'i veya daha fazlasını alır. Tarih böyle yazılır.

Albert Einstein ne demişti CHP için? "Aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir!" Şaka bir yana, Einstein bu sözü her ne kadar Ecevit'ten bu yana sandıktan güçlü çıkamayan ve kayda değer bir düzeyde iktidar yüzü göremeyen CHP için söylemediyse de, CHP'nin endemik eksiklikleri ve hatalarına işaret etmesi açısından isabetli sayılmaz mı? Son 100 yılın ikinci yarısında hemen her seçimde benzer hatalar, iletişim kazaları, stratejik kayboluş sonucunda sandıktan çıkamayan ana muhalefetin önce seçmenine ve sonra topluma karşı hiç mi sorumluluğu yok.

Kopyalardan medet ummak

Seçimleri kaybetmiş bir CHP'de değişimin kolay kolay gerçekleşemeyeceği anlaşılıyor. Çünkü tablo "sen bırak, ben başa geçeyim" düzeyinde bir yönetici değişikliği gibi duruyor. Bunu zaman gösterecek diye beklerken Abdüllatif Şener'in en hafifinden tutarsız, samimiyetsiz, çıkarcı ve hıyanet görünümlü çıkışını nereye oturtacağız? Bu CHP'de yaşanan başkalaşımın ilk vakası değil. Daha önce defalarca sözüm ona mütedeyyin oylara açılmak istendiğinden transferler olmuştu. Örneğin Bekaroğlu bir başka vakaydı CHP'de.

"Ekmek için Ekmeleddin" sanıyorum Türk siyasi tarihinin en kötü sloganıydı, Ekmeleddin İhsanoğlu da en kötü adaylarından. Doğal olarak çok başarısız bir sonuç alınmıştı. Evet siyasi partiler kanunumuz Lider Sultası'na yüzde 100 yetki veriyor ama belki de CHP'deki kadar tek adamlık kimsede yok. İşte o tek adamlık 2018'de az daha bir başka kopya olan Abdullah Gül'ü aday yapıyordu. Çok şükür parti içi dinamikler biraz direnebildi, Merak Akşener aday oldu da oyun tutmadı ama bu kez de "Gel buraya Muharrem!" krizi yaşandı. Belki de seçilebilecek ve partinin tabanından gelen gerçek bir CHP'linin ismi cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanırken bilinçli bir şekilde tüketiliyordu.

2023 seçimleri de bu açıdan bence kaygı vericiydi. Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti gibi her 100 kişiden toplamda bir kişinin oyunu alamayan dört tabela partisi 40'a yakın milletvekilliği kazandı. Bu nasıl bir denklem? Bir koy, 40 al! Çoğu mütedeyyin ve Ak Parti kökenli bu oluşumlar, isimler belki de CHP'ye faydadan ziyade zarar getirdi. Milletvekili sayısını da geçtim, gerçek erozyon güven ve itibarda. Gönül veren, gayret gösteren, emek koyan on binlerce partili ve umut besleyen milyonlarca vatandaş için gerçekten üzücü bir tablo. Emeği yok saymak, paraşütle inenlere bol kepçe dağıtmak sürdürülebilir mi?

Türkiye'de sol sağ, sağ da soldur

CHP her ne kadar küçük adımlarla durumsal ve taktiksel davransa da ve uyguladığı taktikler çoğu zaman başarısız sonuçlar doğursa da gerçek problemi bu değil. Yani doğru taktikler uygulasa da sanıyorum sorun değişmeyecek çünkü problem daha yapısal, dolayısıyla daha derin ve stratejik boyutta. Bu kendi seçmenine "tıpış tıpış oy vermeye gideceksiniz" dayatmasında da fazlaca hissediliyor. Kendi konfor alanından çıkmadan, sahaya inmeden, koşup terlemeden, dertlenmeden ve sosyolojiyi anlamaya çalışmadan siyaset yapma isteği 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan ikiz deprem felaketini takiben de yaşanmadı mı?

İlk turda kaybetmenin suçlusu depremzede, ikinci turda da sadece TRT izleyen ve ayda 500 TL ile geçinebilen Türk köylüsü ise bilmek lazım ki tarih sizi affetmeyecek ve kesinlikle altın harflerle yazmayacaktır. Mesele sadece Kılıçdaroğlu-İmamoğlu meselesi değil. 100. yılını kutlamaya hazırlanan CHP'nin hiçbir zaman siyasi yelpazenin solunda bulunmadığını, eskide kalmış bir devletçilik çizgisinden bugün bile halen beslenmeyi umut ettiğini, çağın dinamiklerini yakalayamadığını, değişimci bir kültüre sahip olmadığını, temel olarak bürokrat ve eğitimli kentli bir azınlığın oyuna sıkıştığını, Atatürk'ün kurucu felsefesinden çok uzaklaştığını artık kabul etmeliyiz.

Rahmetli İdris Küçükömer bunu 1960 yıllarının sonunda yazmış ve dile getirmişti: "Türkiye'de sol sağ, sağ da soldur!" Sosyal destekler ve yardımlar, aile ve kadının desteklenmesi, kırsalın ve kentlerimizin dar gelirli kesimlerinin ihyası, yeşil alanlar ve parklar, okullaşmanın ve üniversiteye erişimin tabana yayılması, sağlık alanındaki gelişmeler, kentsel dönüşüm, konut ve otomobil edinebilmede dönem dönem sağlanan kolaylıklar Erdoğan'ı daha solcu bir lider konumuna getirmiyor mu? CHP bu kez pek de aceleye getirmeden çok stratejik bir arayışa girmeli ve bu yanlış konumlanmadan çıkmanın yolunu bulmalıdır.

Önümüzdeki 100 yıl

Sorunlarımız var ama ben oldukça umutluyum... Sorunlarımızın çoğu çözülebilecek türden... Düşünsenize örneğin bir şirketimizin bir kalemde kazandığı ihale tutarı 367 milyon dolar... Evet Kuveyt'ten SİHA siparişi geldi... Kıbrıs'ın tanınması için uğraşıyoruz... Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bitirirsek biz bitiririz... Afrika'dan sıradışı işbirliği teklifleri alıyoruz... Kurlar tahmin edildiği kadar hızlı bir şekilde coşmadı... İç ve dış piyasalar genel çerçevede seçim sonuçlarına olumlu tepki verdi... Türkiye; siyasetçisi, akıl işçileri, KOBİ'leri, çevik şirketleri ve ihracatçıları, gençleri ve girişimcileriyle, cefakar köylü ve çiftçisiyle ikinci 100 yıla girmeye hazırlanıyor... Çabayla, heyecanla, umutla...

[email protected]