PKK'nın silah bırakması, sadece bir örgütün sustuğu değil, bir milletin yeniden nefes aldığı andır. Bu sessizlik sadece sessizlik değildir. Bu, tarlada ekinlerin filizlenmesidir. Fabrikalarda makinelerin çalışması, gençlerin üniversiteye, kadınların iş gücüne katılmasıdır. Evet, Türkiye artık yeni bir sayfa açıyor. Bu sayfa ekonomik kalkınmanın, adaletli büyümenin, toplumsal barışın sayfasıdır.
Doç. Dr. Hasan Bardakçı/ Harran Üniversitesi
Sadece silahların değil, korkuların, önyargıların ve zincire vurulmuş kalkınma hayallerinin de sustuğu bir dönemin eşiğindeyiz. Türkiye'de yıllarca süren çatışmalar, sadece insan canını değil, hayalleri, yatırımları, üretimi ve umudu da kurban aldı. Bugün ise, tarihin bize nadiren sunduğu o kıymetli fırsatlardan birinin tam ortasındayız: PKK silah bıraktı. Bu gelişme sadece güvenlik açısından değil, Türkiye'nin ekonomik geleceği açısından da devrimsel bir eşiği temsil ediyor. Çünkü terörün sona erdiği topraklar sadece sessizleşmez, aynı zamanda dirilir. Üretim başlar, istihdam doğar, sermaye dolaşmaya, akıl üretmeye başlar. Ve en önemlisi: insanlar artık geçmişin değil, geleceğin hayalini kurar. Bugün, barışın ekonomisini, silahların sustuğu coğrafyalarda yaşanan kalkınma tecrübelerini ve Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda başlaması gereken büyük ekonomik dirilişi anlatmak istiyorum. İster devlet olun, ister girişimci ya da çiftçi... Güvensizlik ortamında yatırım yapmazsınız. Çünkü sermaye huzuru, yatırımcı istikrarı, üretici ise emeğinin karşılığını garanti altında görmek ister. Oysa terör, bu üç temel unsuru da hedef alır. Tarlayı mayınla, yolu bombayla, aklı korkuyla esir alır. PKK'nın silah bırakması, sadece kurşunların değil, ekonomik kelepçelerin de çözülmesidir. Bu nedenle barış, yalnızca insani değil, ekonomik bir devrimdir. Ve Türkiye bu devrimi geç de olsa yapma şansını yeniden yakalamıştır.
Dünya ne yaşadıysa, biz de yaşayabiliriz
Dünya tarihine baktığımızda, silahların sustuğu her coğrafyada barışın ekonomiyi nasıl canlandırdığına dair güçlü örnekler görüyoruz. İzin verin birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum. Kuzey İrlanda, IRA'nın silah bırakması sonrası yatırımın, turizmin ve kültürel kalkınmanın parlayan yıldızlarından biri oldu. Kolombiya, FARC sonrası barış süreciyle kırsal kalkınmada dev adımlar attı. Ruanda, soykırım sonrası barışı inşa ederek Afrika'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline geldi. Mozambik, Nepal, Sri Lanka... Her biri gösteriyor ki, bir coğrafyada kan durduğunda, toprak değil ekonomi filiz verir. Şimdi sıra bizde. Artık tarih kitaplarında başkalarının değil, kendi kalkınma mucizemizi yazma vaktidir.
Türkiye'nin uyandırılmamış güzelliği
Bu topraklar kadimdir. Bu topraklar yalnızca terörle anılmayı değil, bilgelikle, üretkenlikle, barışla anılmayı hak ediyor. PKK'nın silah bırakmasıyla birlikte, Türkiye'nin doğusu ve güneydoğusu için yıllardır hayal ettiğimiz projeler nihayet gerçeklik kazanabilir. Şırnak, Hakkâri, Van, Bitlis, Ağrı, Siirt... Bu şehirler artık sadece güvenlik güçlerinin nöbet tuttuğu yerler değil, yatırımcıların yeni sanayi tesisleri kurduğu, tur operatörlerinin otobüs durdurduğu, gençlerin teknokentlerde kod yazdığı yerler olabilir. Bu şehirlerde yeni organize sanayi bölgeleri kurabiliriz. Tarıma dayalı sanayi, tekstil üsleri, sınır ticaret merkezleri ile bölgeyi üretimin ve ihracatın parlayan yıldızına dönüştürebiliriz. GAP projesinin potansiyeli nihayet gerçeğe dönüşebilir. Barış ortamı sağlandığında, yalnızca ekonomi değil; eğitim, kültür ve sosyal yaşam da yeniden doğar. Gençler dağa çıkmak yerine üniversitelere gider, bölgedeki okullar yetenekli öğretmenlerle dolup taşar, yerel kültürler yeniden değer kazanır. Dengbejlerin sesi, erbane tınıları, yerel motifler artık acıların değil umudun parçası olur. Silahların sustuğu her gün, bir çocuğun hayali, bir annenin duası, bir babanın emeği karşılık bulur. Barış, yalnızca tankların çekilmesi değil; hayatın yeniden, dolu dolu, umutla akmasıdır. Yatırımcıların önünü kesen en büyük engel güvensizliktir. Terör sona erdiğinde, bölge artık yalnızca kamu yatırımlarına değil, özel sektörün de öncülüğünde büyük dönüşümlere sahne olabilir. Lojistik üsler, sınır ötesi e-ticaret merkezleri, yenilenebilir enerji projeleri, üniversite-teknopark iş birlikleri... Bunlar artık romantik hayaller değil, barışla birlikte adım adım gerçekleşebilecek gerçeklerdir. Türkiye'nin doğusu, batının endüstriyel atılımlarına kardeşlik eli uzatabilir; Trakya'dan Diyarbakır'a uzanan dev bir üretim kuşağı inşa edilebilir.
Unutmamamız gereken bir gerçek var: Bölge insanı barışı bizden çok daha önce arzu etti. Acıyı en çok onlar yaşadı, yoksunluğu en çok onlar hissetti, umudu en çok onlar yeşertti. Şimdi onlara sadece huzuru değil, hakettikleri refahı da sunma zamanı. Kalkınmanın en anlamlısı, barışın eşlik ettiği kalkınmadır. Ve bu topraklarda bu fırsat ilk defa bu kadar yakınımızda. Tarihin bu kıymetli eşiğinde, ya umudu büyüteceğiz ya da geçmişin karanlığına bir kez daha teslim olacağız. Barış, yalnızca bir politik karar değildir. Barış, bir gelecek tasavvurudur. Hakkâri'de bir lise öğrencisinin kodladığı mobil uygulama, Şırnak'ta kurulan bir tekstil atölyesi, Van Gölü çevresine açılan bir ekoturizm rotası bize barışın ne demek olduğunu çok daha iyi anlatabilir. Ekonomik kalkınma, sosyal uyumla; sosyal uyum, güvenlikle; güvenlik de kalıcı barışla sağlanır. Bu zincirin en güçlü halkasını hep birlikte örmeliyiz. Silahların gömüldüğü her gün, geleceğimizin bir tuğlası daha yerine konmuş olur.
Güvenliğin susturduğu yerlerde ekonomi konuşur
Terör yıllarca bu toprakları sessizliğe mahkûm etti. Ne turist geldi, ne yatırımcı. Oysa bu coğrafya, Mezopotamya'nın bağrında yatan, tarihi, kültürü, doğası ve insanıyla Avrupa'daki birçok ülkeden daha fazla zenginliğe sahip. Bugün barış ortamının kalıcı hale gelmesi durumunda, bölgedeki turizm sektörü yeniden doğacaktır. Mardin'in Midyatı'nı, Diyarbakırın Erganisi'ni, Van'ın Başkalesi'ni, Adıyaman'ın Nemrudu'nu, Tunceli'nin Munzuru'nu ve Batman'ın Hasankeyfi'ni... Bu şehirlerin her biri, doğu Anadolu'yu adeta "yeni Kapadokya" haline getirebilir. Yeter ki huzur kalıcı hale gelsin, yeter ki güvenlik değil, güzellik konuşulsun. PKK'nın silah bırakması, yalnızca şehirleri değil, kırsalı da ayağa kaldıracaktır. Terör nedeniyle boşaltılmış köyler, yıllardır ekilemeyen tarlalar, artık yeniden hayat bulabilir. Buğday, pamuk, mercimek, fıstık, zeytin... GAP havzası Türkiye'nin en büyük tarım potansiyeline sahip bölgelerindendir. Terörün sona ermesiyle birlikte bu bölgedeki tarım yeniden canlanırsa, Türkiye gıda ihracatında çok daha rekabetçi bir ülkeye dönüşebilir. Aynı zamanda hayvancılık, doğu bölgelerimizde yeniden canlanabilir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan on binlerce aile köylerine döner, üretime başlar, tüketici fiyatları dengelenir, kırsalda kalkınma başlar.
Kalkınma için büyük fırsat
Terör, bir kuşağı yuttu. Gençleri ya göç ettirdi ya da umutsuzluğa sürükledi. Ama şimdi yepyeni bir kuşak var ve bu kuşak artık silah değil, yazılım öğrenmek istiyor. Kod yazmak, girişim yapmak, üretmek, başarmak istiyor. Doğuda kurulacak teknokentler, inovasyon merkezleri, mesleki eğitim kampüsleriyle bu genç nüfus Türkiye'nin üretim gücüne dönüşebilir. Artık çocukların eline kitap verip dağa değil, laboratuvara, fabrikaya, kütüphaneye yönlendirebiliriz. Ancak bir uyarı yapmalıyım. Barışın getirdiği ekonomik pastadan sadece büyük sermaye değil, bölge halkı da pay almalıdır. Aksi takdirde kalkınma değil, yeni bir adaletsizlik doğar. Bu nedenle yerel kalkınma ajanslarının, kadın girişimcilerin, kooperatiflerin, mikro işletmelerin desteklenmesi şarttır. Ekonomik dönüşüm, topyekûn bir halk hareketine dönüşmelidir. Yerel halk sürece sadece izleyici değil, doğrudan aktör olarak katılmalıdır.
Devlet ne yapmalı?
Devlet, bu süreci salt "güvenlik başarısı" olarak değil, "kalkınma seferberliği" olarak değerlendirmelidir. Bu nedenle; Bölgeye özel vergi indirimleri uygulanmalı,Yatırım teşvikleri, bürokratik işlemleri sıfıra indirecek şekilde sadeleştirilmeli, KOBİ'ler ve kadın girişimciler özel desteklerle teşvik edilmeli, İhracat koridorları ve lojistik üsler kurulmalı,Gençler için istihdam garantili eğitim programları başlatılmalıdır. Devletin kararlı, planlı, adil ve kapsayıcı bir kalkınma stratejisiyle hareket etmesi, barışın kalıcı ve ekonomik dönüşümün sürdürülebilir olması açısından elzemdir. Türkiye bugün çok önemli bir eşiği geçmiştir. PKK'nın silah bırakması, sadece bir örgütün sustuğu değil, bir milletin yeniden nefes aldığı andır. Bu sessizlik sadece sessizlik değildir. Bu, tarlada ekinlerin filizlenmesidir. Fabrikalarda makinelerin çalışması, gençlerin üniversiteye, kadınların iş gücüne katılmasıdır. Evet, Türkiye artık yeni bir sayfa açıyor. Bu sayfa ekonomik kalkınmanın, adaletli büyümenin, toplumsal barışın sayfasıdır. Hep birlikte bu sayfayı yazabiliriz. Silahların sustuğu yerde ekonomi konuşur. Ve bence şimdi, tam da bunun sırası.