Sıralama oyunu ve ödülün asimetrik dağılımı

Mahmut Özer/TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı
15.08.2023

Toplumlar giderek artan bir şekilde başarı odaklı toplumlara dönüştürülmektedir. Benzer şekilde bireyler de başarılarını artırmak için sürekli motive edilmektedir. Bireyler, kurumlar, ülkeler kendi başarılarını artırmak için normal şartlarda sadece performanslarına odaklanırken artık kendi çabalarının ötesinde oyun alanının kurallarına göre çoğu zaman deformasyon ve sapmaları da beraberinde getiren ilave çabalara girmektedir.


Sıralama oyunu ve ödülün asimetrik dağılımı

İnsanın aşkın değerlerle bağı kopartılıp bu değerlerden kaynaklanan sorumluluklarından kurtarılınca insana dair her şey modern zamanların dayattığı değerlere göre şekillenmektedir. Bu bağlamda rekabet de insanın yüceliğine dayalı olarak bu dünyayı güzelleştirme sorumluluğu çerçevesinde iyilikte yarışma yerine bu dünyanın ele geçirilmesindeki sınır tanımaz bir rekabete dönüştürülmüştür. Bu bağlamda artık ekonomi, bilim, sanat, eğitim, itibar, şöhret, seçimler ve oy verme, tüketim alışkanlıkları vs. tüm yaşam alanlarında bu rekabette nerede bulunduğumuzu veya nasıl tavır almamızı bize bildiren metrik'ler oluşturulmaya başlanmıştır.

Her şey ölçmenin kapsamına sokulmaya çalışılmakta ve böylece sayısallaştırılmaya mahkûm edilmiştir. Bir başka deyişle, herhangi bir alandaki niteliksel olan her şey artık bir şekilde ölçülmekte ve sonrasında sıralanmaktadır. Meşhur varsayım olarak ölçülemeyen şeyin iyileştirilemeyeceği ifade edilse de aslında her ölçme girişimi, ölçülen alanı ele geçirmeye ve nihayetinde kontrol etmeye yöneliktir. Ölçülemeyen veya sayısallaştırılmayanlar ise değerini yitirmekte ve önemsizleştirilmektedir.

Nitelikle ilgili olanın ölçülebilmesi için doğal olarak varsayımlar yapılmakta, ölçümde etkili olabilecek faktörler ve ağırlıkları belirlenmekte ve oluşturulan algoritmalarla niteliğe sayısal bir değer atfedilmektedir. Peter Erdi (2020) bir alanda karşılaştırmaya imkân verecek metriklerin oluşturulmasında varsayımlar yapılması ve faktörlerin belirlenmesi ve ağırlıkların oluşturulmasının en temel süreçler olduğu için her sıralamaya temkinli yaklaşmamız gerektiğine işaret etmektedir.

Sosyal süreçler ve ölçüm

Diğer taraftan niteliğin ölçmeye tabi tutulması, ölçülen alanda sapmaları da beraberinde getirmektedir. Bu sapmalara işaret eden Erdi'nin (2020) de ifade ettiği gibi iki meşhur yasa bulunmaktadır: Campbell Yasası ve Goodhart Yasası. Campbell yasası, 'Sosyal karar verme mekanizmalarında kullanılan sosyal göstergeler ne kadar nicel olursa, bu göstergeler o derece baskı altında kalacak ve denetlemeleri gereken süreçleri de o derece bozacaktır" şeklinde ifade edilirken Goodhart Yasası, "Sosyal veya ekonomik bir gösterge veya başka bir ölçüt, sosyal veya ekonomik politikalar oluşturma amacıyla hedef haline dönüştürülürse, oynaması gereken roldeki bilgi içeriğini kaybedecektir/ölçme özelliğini yitirecektir" şeklinde ifade edilmektedir (Sh.111). Dolayısıyla, nicel olmayan sosyal bir alanda yapılan metrikleştirme çabası, sadece ortaya koyduğu sonuç açısından tartışmalı değil, ayrıca o alanda yol açacağı sapmalar ve deformasyonlar açısından da sorunludur.

Sosyal süreçlerin ölçülmeye çalışma çabalarının ağırlıklı olarak 19.yy'ın ikinci yarısından itibaren yoğunlaştığı görülmektedir. Her alanda ilk ölçme çalışmaları denenirken aynı zamanda ölçüm yapan teşebbüslerin de kurumsallaşmaya başladıkları, ölçme şirket ve ajanslarının kurulduğu ve giderek kendi alanlarını da yönlendirmeye başladıkları görülmektedir. Artık yatırımlar bu şirketlerin 'tarafsız' raporlarına göre yapılmakta, ülkeler farklı kategorilerde sıralanmakta ve bu kategorilerdeki yerine göre uluslararası yatırımları çekmekte, gidilecek eğitim kurumları ortaya konan sıralamalara göre belirlenmekte, neyin tüketileceği tavsiye listeleriyle belirlenmektedir. Söz konusu yüzyıl, küresel medeniyet dönüşüm sürecinin en hızlı yaşandığı ve kurumlarının çoğunu oluşturduğu bir döneme karşılık gelmektedir. Bu dönemde özellikle kurumların şeffaflığı, hesap verebilirliği ve karşılaştırılabilirliği tartışmaları ölçme girişimleri ile eşzamanlı yürütülmüştür (Sh.212).

Her alanda sayısallaştırma girişimleri mikro düzeyde o alandaki her bir bileşenin verimliliğini artırmaya matuf bir girişim olarak değerlendirilirken makro düzeyde de alandaki tüm bileşenlerin karşılaştırılmasına yönelik yapılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu süreç artık bileşenlerin kaçınamayacağı bir istikamete sürüklenmektedir. Örneğin, üniversite sıralamaları ile ilgili yayımlanan listelere çoğu ülkeden ve akademi dünyasından itirazlar yükselmesine ve sıralamanın yol açtığı deformasyonlara rağmen ülkeler dünya sıralamalarına kendi üniversitelerini sokmak için çabalamaya devam etmektedir. Anlamı belirleyen artık sıralamalardır. Dolayısıyla, yükseköğretim piyasasında diğerlerinin size bir önem atfetmesi için sıralamalarda tırmanmaya çalışmak durumundasınız. Bu nedenle Peter Erdi (2020), kitabında tüm alanlarda yaygın bir şekilde yapılan listeleme, ranking ve rating çalışmalarının her alanı oyun kuramı'nın (game theory) yürürlükte olduğu alanlara dönüştürdüğünü ısrarla ifade etmektedir. Bunu yaparken zımnen de kaçışı olmayan oyunda var olabileceksek, altında yatan ancak bilmediğimiz kurallardan bizleri haberdar etmeye çalışmaktadır.

Başarı oyununun kuralları

Alanlardaki rekabet ise sanıldığı gibi eşit şartlarda gerçekleşmemektedir. Erdi (2020) de bu durumu açıklamak için ağ/network yapılarının anlaşılmasına çok önemli katkılar yapan meşhur bilim insanı Albert-Laszlo Barabasi'ye başvurmakta ve onun meşhur sözüne atıfta bulunmaktadır: "Başarı sizinle ilgili değildir. Bizimle ilgilidir" (Sh.178). Dolayısıyla başarı oyununun kuralı, kişisel çabanın ötesinde tanımlanan başarı göstergelerinin dağılımında yatmaktadır. Başarıyı getiren sadece bireyin çabası değildir, toplumdaki çok farklı kurumların ve ağ yapılarının etkileşimleri ile ortaya çıkan bir değer verme/anlamlandırma sürecinin sonucudur. Dolayısıyla toplum bu ödülü başarı için çabalayan az sayıda bireye verirken çoğuna vermemektedir. Ki çoğu zaman her oyun alanındaki aktörler, bu sürecin altında yatan kurallardan dahi habersizdir. Haberdar olanlar avantajlı bir şekilde süreci sürdürmektedir.

Barabasi'nin ağ yapılarının anlaşılmasına yaptığı en büyük katkı 'tercihli bağlanma/prefential attachment' mekanizmasıdır (Barabasi ve Albert, 1999). Bu mekanizmaya göre bir alandaki ağ yapısına yeni giren bir düğüm (bir bilim insanı, sanatçı, iş adamı, şirket vs) ağ ile bağlantı kurarken rastgele (random) bir bağlantı oluşturmamakta, tam tersine en fazla bağlantıya sahip olan düğüme bağlanmayı tercih etmektedir. Süreç oyunun bu gizli kuralına göre işlerken bir ağ yapısında bağlantı sayısı bir şekilde önceden fazla olan düğüm noktaları, bağlantı sayılarını/görünürlüklerini/avantajlarını sürekli artırmaktadır. Avantaj avantajı sürekli artırırken avantajlı başlayanlar oyun alanını domine etmektedirler. Bu kurallara göre, yeninin başarı şansı bağımsızlıktan değil tam tersine bağlı olduğu alanı domine edenlerin avantajlarını sürekli koruyacak ve artıracak şekilde davranmasına bağımlı kılınmaktadır.

Oyun bu kurallarla oynanmaya devam ettiği için, her alanda eşitsizliklerin artması ve derinleşmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Zaten göstergeler de buna işaret etmektedir. Her hangi bir oyun alanındaki verilerin dağılımları artık normal dağılım (bell curve) göstermemekte, güç yasasına göre dağılmaktadır. Bilimsel yayınlara yapılan atıf dağılımları, sanatçıların ürünlerinin fiyat dağılımları, gelir dağılımı vs güç yasasına göre dağılmakta ve çarpıklık (skewness) göstermektedir (Erdi, 2020). Bir başka deyişle dağılımlar asimetriktir. Barabasi'nin ifade ettiği gibi 'performans sınırlı olmasına rağmen başarı sınırsızdır' (Aktaran Erdi, 2020, Sh.183). Dolayısıyla başarı ödülü (şirket karları, bilimsel yayınlara yapıla atıflar, bir sanatçının tablosunun değeri vs) sınırsızdır. Herhangi bir oyun ağında bağlantılar 'tercihli bağlantı'ya göre kurulduğu için sonucun bu şekilde gerçekleşmesi de kaçınılmazdır.

Avantaj avantajı artırır

Aslında normal dağılımdan sapmayı ünlü sosyolog Robert Merton (1968) Matta İncilindeki bir ayetten yola çıkarak geliştirdiği ve Matta etkisi olarak isimlendirdiği mekanizma ile çok önceden tanımlamıştır. Bu mekanizmaya göre tüm alanlarda küçük farklar zamanla kuvvetlenmekte ve avantaj avantajı sürekli artırmaktadır. Böylece avantaj birikmektedir. Erdi (2020)'nin de ifade ettiği gibi önceden iyi olanların gelecekte de iyi olma olasılıkları artmaktadır (sh.177). O zaman geçmişte iyi olanların, bu iyiliklerini nereden tevarüs ettiklerine de bakmak gerekmektedir.

Eğitimde, bilimde, sanatta, ekonomi dünyasında velhâsıl her yerde oyun bu kurala göre işlemektedir. Örneğin, bir akademisyen olarak kendi alanınızda yayın yaparken yayınlarınıza yapılan atıfları dikkate aldığınızda ve bunu bir başarı göstergesi olarak değerlendirdiğinizde, artık oyun kuramının kurallarının geçerli olduğu bir alana geçmişsiniz demektir. Bu durumda da etki faktörü yüksek dergilerde ve yayınlarına en fazla atıf alan bilim insanları ile ortak yayınlar yapabilmenin yollarını aramanız gerekmektedir. Çünkü atıf dağılımı güç yasasına göre işlemektedir. Daha önce atıf almada başarı yakalayanlar bu başarılarını artırmaya devam etmekte, bu kurala göre başarılı olan bilim insanları ile ortak yayın yaptığınızda sadece o ortak yayınlar değil, sizin diğer yayınlarınızın da atıfları artmaktadır (Li vd, 2019).

Kısacası toplumlar giderek artan bir şekilde başarı odaklı toplumlara dönüştürülmektedir. Benzer şekilde bireyler de başarılarını artırmak için sürekli motive edilmektedir. Başarı bize ait olmaktan çıktığına göre, bireyler, kurumlar, ülkeler kendi başarılarını artırmak için normal şartlarda sadece performanslarına odaklanırken artık kendi çabalarının ötesinde oyun alanının kurallarına göre çoğu zaman deformasyon ve sapmaları da beraberinde getiren ilave çabalara girmektedir. Başarıyı etkileyen kendi dışlarındaki gruplarla etkileşimlerini ve çok bağlantılı (dolayısıyla çok güçlü) birimlerle bağlantılarını artırmak ve daha fazla görünür olmak için çabalamak zorunda kalmaktadırlar. Başarının ödülü normal dağılmadığı ve avantajlıda biriktiği için bu paydan daha fazla pay almak için her alanda benzer oyunlar oynanmaktadır. Bu çabalar oyun alanındaki başarı dağılımını çok daha asimetrik yapmakta ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Yasalar da bu dağılımı destekleyecek şekilde düzenleniyorsa ne yapılabilecektir? Oyunun kurallarını eşitsizlikleri azaltacak şekilde değiştirmek mümkün müdür? Bu meydan okuyucu soruların cevapları henüz net değildir.

Kaynaklar:

Barabasi, AL; Albert, R (1999). Emergence of scaling in random networks. Science, 286:509-512

Erdi, P (2020). Ranking: The Unwritten Rules of the Social Game We All Play. Oxford University Press.

Li, W; Aste, T; Caccioli, F; Livan, G (2019). Early coauthorship with top scientists predicts success in academic careers. Nature Communications, 10:5170.

Merton, RK (1968). The Matthew effect in science. Science, 159:56-63.