Siyasal iletişimin er meydanı: Miting alanları

Burak Örkün / Siyasal İletişim Uzmanı
5.05.2023

İzmir'de çoksesliliğin CHP seçmeni üzerinde bilhassa Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan'ın uzun konuşmalarıyla yarattığı rahatsızlık günden güne büyürken Erdoğan tek başına alanları doldurmaya devam ediyor.


Siyasal iletişimin er meydanı: Miting alanları

Türkiye, 1987'de siyasi tarihinde üçüncü kez tecrübe edeceği yeni bir referanduma yelken açmıştı. Özetle; 1980 darbesinin bir müeyyidesi olarak haklarında siyasi yasak bulunan Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan meydanlara inecekti. Özal ise siyasi yasaklı liderlerin politik kelepçelerini daha da sıkılaştırmak için evet oyu isteyen bu isimlerin karşısında kitlelere hayır propagandasını başlatmıştı. Demokrasinin hayati bir sınav verdiği mücadele alanı ise siyasetin er meydanı olarak tescillenen miting meydanlarıydı.

İlk defa askeri bir darbenin meşruiyet arayışının dışında, seçimin vesayet gölgesinden uzak ve görece hür yapılacağı belirleyici bir referandum Türkiye'nin önünde duruyordu. Bu açıdan liderlerin performansı, miting alanlarında verilen mesajlar, kitlelerle kurulan pozitif ilişki bu denli önem kazanmıştı.

Mitinglerde agresif bir dil kullanan, kurmaylarından birine cesur bir stratejiyle İngilizce "No" yazılı t-shirt giydirerek meydan meydan gezen iktidar partisi lideri ve Başbakan Turgut Özal referandumun kaybedeni olacaktı.

Anadolu şivesi, coşkulu konuşmaları, Özal'ı eşit koşullarda rekabete davet eden cesur ve özgüvenli açıklamalarıyla Demirel, referandum sürecinde yıldızlaşarak diğer yasaklı liderlerin oy blokları ve politik gücüyle de demokrasimize derin bir nefes aldırdı.

Meydanda kaybeden sandıkta kazanamaz

Türkiye sosyolojisinin politik duruşu kimliğini oluşturmuş, kodlarını açığa vurmuştu. Seçimlere katılım yüksekti. Miting alanlarını hınca hınç dolduran yüz binler siyaseti seviyor, dikkat kesiliyor ve karar verici pozisyonunda olmayı tercih ediyordu.

Bu sosyolojiyi, politik eğilimleri iyi okuyan Recep Tayyip Erdoğan, 2001 yılı boyunca 1987'de şahit olunduğu üzere Demirel'in kitleler üzerindeki etkisini yukarı taşıyacak bir performans gösterdi ve yeni bir cazibe merkezi oluşturdu.

Erdoğan'ın etkili hitabeti, ilkesel duruşuyla ilintili tavizsiz söylemleri öte yandan toplumsal kutuplaşmalar hususundaki uzlaşı arayan tavrı, miting meydanlarını her geçen gün daha kalabalık hale getiriyordu. Miting meydanlarında özel ekiplerce hazırlanmış, konuşma yapılacak bölgenin siyasal, kültürel ve hatta etnik dokusuna uygun konuşma metinleri, özgün seçim müzikleri, lider ve kadro harmanının yapıldığı mesajlar içeren siyasal iletişim içerikleri 2002 yılında Erdoğan'a iktidarı getirdi.

Miting meydanlarını sadece siyasal panayır yeri olarak gören, alanlarda siyasal mesaj vermek yerine rakiplerine nazire yapan, kitlelerle ortak bir dil inşa edip gelecek vizyonunu anlatmak yerine hesaplaşma güden liderler siyasetten emekli oldu.

Reel politik, televizyon ekranlarından daha etkili yeni bir siyaset sahasını işaret ediyordu: "miting meydanları." Meydanları ikna edemeyen sandıktan umduğunu bulamayacaktı.

Mitinglerde Erdoğan, ufukta zafer

Bu politik realizasyonu seçim stratejisinin merkezine alan Recep Tayyip Erdoğan, her seçime ciddi ve titiz çalışmalarla hazırlandı.

Daha önce hiçbir liderde şahit olmadığımız üzere bazen günde üç şehirde mitingler düzenleyerek Türkiye'yi arşınladı.

Diyarbakır'da kardeşlik için Kürt vatandaşlarının beklediği demokratik açılımı dillendiriyor, Trabzon'da kardeşlikle harmanladığı yeni bir politik söylemle üniter yapıya vurgu yapıyordu.

Adana'da Karacaoğlan'dan dörtlükler okuyor, Kırşehir'de insanların gönül teline Neşet Ertaş'ın türküleriyle dokunuyordu.

Siyasal iletişim stratejisinin merkezine doğrudan temas, yerinde ikna ve bölgesel çağrışımları koyuyordu.

Zamanla miting alanlarında kullandığı prompter cihazıyla hitaplarını destekliyor, kimi vakit dev ekranlardan izlettiği videolarla iletişim dozunu yükselterek etki alanını genişletiyordu.

Meydanlar Türkiye'nin alışık olmadığı kalabalıklarla dolup taşıyor, haliyle bu enerji sandıklara her seferinde yeni seçim zaferleri olarak yansıyordu.

Erdoğan'ın basit gibi görünse de uygulaması zahmetli, yetenek ve tecrübe isteyen bir formülü vardı: "Meydana çık, kendini anlat, ikna et ve zafer kazan."

Her seçimde bunu yaptı.

Hiçbir seçimi kaybetmedi!

Miting meydanından ince bir seçim hüsranına

Türkiye sıcak bir seçim atmosferinin içinde yine ve yeni bir seçime gidiyor.

Önceki seçimlerde sosyal medyada mecralarında söylem ve etki üstünlüğüyle ipi göğüsleyeceğini zanneden ama her seferinde hayal kırıklığıyla netice alan muhalefet dersini almış ve iyi çalışmış görünüyor.

HDP'nin de artık ayan beyan içinde bulunduğu, doğrudan açıklamalarla Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğini ifade ettiği şu süreçte; ekranlar, sosyal medya ve meydanlarda Millet İttifakı'nın büyük bir gayretini görüyoruz.

Zira sosyal medyadan zafer ilan edilmeyeceğini idrak eden muhalefet bloğunun önünde yeni bir hayal kırıklığı ihtiva edecek bir seçim sonucu ihtimali var.

2018 yılında hem İzmir hem İstanbul'da Muharrem İnce Cumhurbaşkanı Adayı mitingleri düzenlemiş ve bugüne kadar muhalif seçmen bloğunun oluşturduğu en kalabalık mitingleri yapmıştı.

Buradan devşirdiği özgüvenle Muharrem İnce kitlesine "bu iş tamam" mesajı vermiş, seçimden bir gün evvel muhalif sanatçılar, ünlü sosyal medya fenomenleri seçimin ertesi gününde planlanan büyük kutlamalarına dair detayları paylaşmaya başlamışlardı.

Hesaba katmadıkları birkaç kritik nokta ve siyasette rehavetin doğuracağı o kaçınılmaz hatalar silsilesiyle büyük bir seçim hezimeti yaşadılar.

Öylesine büyük bir hezimetti ki bu, destekledikleri Muharrem İnce'nin kaçırıldığı dezenformasyonunu yaymakla yetinmeyip ona inandılar.

Ta ki İnce'nin siyasi tarihimize geçecek o ünlü veciz sözüne kadar: "Adam kazandı!"

Tedbiri elden bırakmış, kazanacak olmanın mutlakıyetine olan kesin inançlarıyla milliyetçi-muhafazakâr seçmeni rahatsız edici açıklamalarda bulunmuş, anti-demokratik uygulamalarla iktidara yakın politik kamptan rövanş alacaklarını hissettirmişlerdi.

Yeni bir toplumsal kamplaşmayı, demokratik kazanımları kaybetmeyi, öteki olmayı istemeyen seçmenle birlikte, kararsızlar ve küskün AK Partililer harekete geçti.

Muharrem İnce, CHP ve muhalefet bloğunun şahin kitlesi farkında olmadan AK Parti'yi iktidara taşıyan sessiz çoğunluğu mobilize etmişti.

Erdoğan'la yıllara dayanan güçlü bir ilişki tesis eden, belki bu seçimde başka adayı denemeyi ya da sandığa gitmemeyi hesap eden herkes seçim günü sessiz sedasız sandığa giderek Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı olarak Beştepe'ye uğurladı.

Yalnızca sosyal medyadan ve televizyon ekranlarından seçimi kazanamayacağını anlayan CHP ve muhalefet bloğu yeni bir ders almıştı: "Meydanda kazandığını seçime kadar koruyamayanlar sandıkta kaybeder."

İzmir ve Ankara mitingleri açısından 2023 seçimleri

Cumhur ve Millet İttifakı'nın miting meydanlarındaki rekabetinin son kalesi İzmir'di.

Türkiye pür dikkat İzmir'e dikkat kesildi.

Zira CHP'nin elbette her zaman olduğu gibi büyük bir gövde gösterisi beklenen bir durumdu.

Peki ya AK Parti?

Neredeyse tüm sol cephenin, AK Parti'nin eski aktörlerinden oluşan sağ ve Saadet'in son soluklarıyla İslamcı bir nefes vermeye çalıştığı büyük bir bloğun karşısında AK Parti ne yapacaktı?

Erdoğan bir kez daha sessiz çoğunluğun sesi olduğunu, milletle arasında kurduğu iletişim frekansının geçici bir başarı olmadığını kanıtladı.

CHP'nin, tüm Erdoğan muhalefetini yanına alarak oluşturduğu Millet İttifakı bileşenleriyle günler öncesinden başlattığı propagandaya rağmen İzmir'de Erdoğan'ın topladığı kalabalığı önleyemedi.

Erdoğan İzmir'de adeta gövde gösterisi yaparak "en güçlü siyasal aktör" olarak ben buradayım mesajı verdi.

Millet İttifak'ı siyasal iletişimde bir kez daha büyük bir hata yaparak güçlü oldukları İzmir'de kendi yaptıkları miting üzerinden politik üstünlük kurmaya çalıştı.

Oysa gerçek ayan beyan ortadaydı.

Güçlü olduğu yerde herkes güçlüdür.

Oysa Erdoğan güçsüz olduğu düşünülen yerde asla geri adım atmayarak kalabalıkları arkasına alıp muhalefet bloğunun çabalarını boşa çıkardı.

Erdoğan'ın İzmir akabinde Ankara'da topladığı muazzam kalabalık ise tartışmalara son noktayı koydu.

İzmir'de çoksesliliğin CHP seçmeni üzerinde bilhassa Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan'ın uzun konuşmalarıyla yarattığı rahatsızlık günden güne büyürken Erdoğan tek başına alanları doldurmaya devam ediyor.

Şimdi önümüzde İstanbul'da yapılacak 6 Mayıs Millet İttifakı ve 7 Mayıs Cumhur İttifakı Büyük İstanbul mitingleri var.

İzmir'de ters köşeye yatan Millet İttifakı'nın İstanbul'da saha ve psikolojik üstünlüğü ele geçirip geçirmeyeceğine anbean tanık olacağız.

İzmir ve Ankara mitinglerinden sonra, özellikle bir buçuk ayda millete verdiği müjdelerin; Karadeniz Doğalgazı, Milli Muharip Uçak KAAN, Akkuyu Nükleer Santrali, İMECE uydusu gibi büyük başarıların motivasyonuyla oluşan pozitif atmosferle Erdoğan ve Cumhur İttifakı bir adım önde diyebiliriz.

AK Parti'nin İstanbul'a verdiği özel önem, "Yüz Yüze 100 Gün ve Birlik, İrade, Zafer" programlarıyla diri tuttuğu motivasyon, siyasal mobilizasyon ve etki gücüyle bugüne getirmeyi başardığı tecrübeli teşkilatları en büyük avantaj.

6 ve 7 Mayıs'ta toplanan kalabalıklar epeyce tartışılacak.

Benim mitingim daha kalabalıktı polemikleri elbette her yönüyle sürecek.

Elbette toplanan kalabalıklar önemli ama o kitleye verilecek mesajlar, samimi bir iletişim dili ve liderlerin yüksek özgüveni son düzlükte sandık için kesin bir mesajı bizlere vermiş olacak.

Meydanda kazandığını son güne kadar koruyup 14 Mayıs'a taşıyan Cumhurbaşkanı Adayı ve ittifak sandıktan zaferle ayrılacak.

[email protected]