Siyasete müdahalenin yeni yöntemi: Hibrit savaş

Prof. Dr. Hamit Emrah Beriş / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
10.12.2021

15 Temmuz dâhil olmak üzere Türkiye'de yapılan darbelerde başka devletlerin önemli bir rolünün olduğu bilinir. Günümüzde aynı darbeci mantığın farklı kanalları kullanarak amacına ulaşmaya çalıştığı söylenebilir. Özellikle İnternet teknolojisiyle birlikte haber üretme ve yayma süreçlerinin nispeten kolaylaşması pek çok devletin dünyanın farklı yerlerine yönelik arayışlar içine girmesini beraberinde getirdi.


Siyasete müdahalenin yeni yöntemi: Hibrit savaş

Son dönemde güvenlik alanında en fazla kullanılan kavramlardan biri "hibrit savaş". Kavram, devletler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan ve genellikle çatışmaya dönüşmeyen silahsız bir mücadeleyi anlatıyor. Konvansiyonel savaş yöntemleri devletlerin amaçlarına ulaşmak için başka bir devletle doğrudan çatışmasını içeriyordu. Ancak bu tür bir savaşın tüm taraflar için yıkıcı etkilere neden olduğu açıktır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nda harabe haline gelen kentler, çöken ekonomiler ve yitirilen insanlar devletleri aktif silahlı mücadele dışında yöntemler aramaya yöneltti.

Terör ve vekalet

Soğuk Savaş döneminde ortaya çıkan vekâlet savaşları olgusunun bu noktada devreye girdiğini görmek gerekir. Vekâlet savaşları kavramı aracılığıyla bir devletin çatışmayı kendi topraklarından uzakta ve doğrudan kendisine bağlı olmayan unsurlarla yapması anlatılıyordu. 11 Eylül sonrası Bush Doktrini aracılığıyla ABD'nin güvenliğe bakışını değiştirmesi vekalet savaşları kavramının da yeni bir boyut kazanmasını beraberinde getirdi.

Savaş enstrümanları çeşitlendi

Hem başarısız devletler hem de terör örgütleri bu yeni yaklaşım doğrultusunda "vekil" olarak silahlı mücadelelere giriştiler. Ancak bu durumun da devletler için büyük maliyetlere neden olduğu görüldü. Dolayısıyla diğer devletlere yönelik müdahalelerde yeni, daha düşük maliyetli ve kısa sürede etkileri alınabilecek bir yaklaşım benimsendi: Hibrit savaş. Bu yöntemle, savaşın enstrümanları çeşitlendi, sınırlarıysa ortadan kalktı. Devletler, fırsat buldukları her zaman ve kullanabildikleri tüm araçlarla diğerlerine müdahalede bulunmaya başladılar. Bu süreçte, kullandıkları en önemli araç ise teknoloji oldu. Daha açık bir ifadeyle, teknolojinin gelişmesi, başka ülkelerle açık olmayan çatışma süreçlerine devamlı yenilerini ekledi. Bir bakıma, Endüstri 4.0 denilen yeni sanayi devrimi kendi savaşma tekniklerini de üretti.

Hibrit Savaş kavramının çok boyutu ve yöntemi var. Örneğin ülkelerin kritik altyapıları olarak nitelenen enerji tesislerine veya finansal kurumlarına yapılan siber saldırılar, ekonomiye yönelik örtülü müdahaleler ve terör örgütlerine verilen destekler hibrit savaşta kullanılan belli başlı yöntemler olarak görülebilir. Örneğin enerji ya da bankacılık sektörüne yapılacak bir siber saldırının ülkeye verdiği zarar konvansiyonel bir savaşın ekonomik maliyetini kolayca bulabilir. Bundan dolayı ülkelerin özellikle siber güvenlik kapasitelerini geliştirmeleri gerekiyor. Teknik kapasitenin artmasıyla siber alanda etkili mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi mümkün. Nitekim Türkiye de dâhil olmak üzere dünyanın pek çok yerinde Silahlı Kuvvetlere bağlı siber ordular kuruldu veya kuruluyor. Bunun yanında güvenlik birimlerinin de siber suçlarla mücadele kapasiteleri giderek artıyor. Ancak sorunun, teknik yönünün yanı sıra önemli bir toplumsal boyutu da bulunuyor. Zira hibrit savaşın taraflarının kullandığı en az bunlar kadar önem taşıyan bir diğer yöntem, halkın demokratik düzene ve siyaset kurumuna güvenini yok etmek için yapılan dezenformasyonlar ve manipülasyonlar. Başka bir ifadeyle, geçmişten itibaren kullanılan casusluk yöntemlerinin hem türleri hem de çeşitleri giderek artıyor.

Dezenformasyonu kısaca belirli bir toplumu yanlış ve yanıltıcı şekilde bilgilendirme; manipülasyonu ise insanları söz konusu yanlış bilgiler doğrultusunda etkileme ve yönlendirme şeklinde tanımlayabiliriz. Her iki yöntemin de amaçladığı, toplumun belli bir hedef doğrultusunda yönlendirilmesi. Üstelik İnternet teknolojisinin gelişmesiyle birlikte bu yöntemleri kullanmak hem oldukça kolay hem de geleneksel çatışma araçlarına göre oldukça ucuz. Hatta doğru yöntemler izlendiği takdirde dezenformatif ve manipülatif bilgi üreten yapının haberi servis ettikten sonra ayrı bir çaba harcamasına bile gerek kalmayabiliyor. Hedef kitle, kendi siyasi görüşü ve çıkarları doğrultusundaki bir haberi gerçekliğini sorgulamaya hiç ihtiyaç duymadan diğer kullanıcılarla paylaşıyor. Böylece yanlış veya yanıltıcı bir bilgi giderek daha fazla insana ulaşıyor.

Terör destekçileri

Türkiye, uzunca süredir eşzamanlı olarak çok sayıda terör örgütüyle mücadele ediyor. Bu örgütlerin başka devletlerden destek almadıklarını düşünmek büyük ölçüde hayalcilik olacaktır. Zira terör örgütlerinin eylem yapabilmeleri için planlamadan örgütlenmeye, finansmandan lojistiğe pek çok alanda ciddi bir kapasiteye sahip olmaları gerekiyor. Arkasında devlet desteği olmadan bir terör örgütünün sırf kendi çabasıyla bu süreci aşması mümkün değil. Terör örgütlerinin geçmişten beri bazı devletler tarafından Türkiye'ye yönelik vekâlet savaşlarında vekil olarak kullanıldıkları bilinen bir durum. Ancak son dönemde terörle mücadele alanında kazandığı başarının söz konusu ülkeleri yeni arayışlara ittiği görülüyor. Bu amaçla etki ajanlarının da kullanılması dâhil olmak üzere farklı yöntemler deneniyor.

Söz konusu çabaların son dönemdeki en belirgin örneklerinden biri, Türkçe yayın yapan yabancı bir medya kuruluşu tarafından servis edilen Çerkezlerin asimilasyona uğradıkları yönündeki haber dosyası. Türkiye'de Çerkezlerin çok büyük çoğunluğunun hiç de böyle bir gündemi olmamasına rağmen servis edilen bu haber devletin sistematik bir şekilde asimilasyon politikası uyguladığını anlatıyordu. Gerçi Çerkez dilinin konuşulması ya da kültürünün korunması açısından görüşülen kişilerin ifade ettiği bir baskı yoktu; ama soykırımın mimarı bir ülkenin haber kanalı bunun böyle olduğunu savunuyordu. Aynı sitede "siyasal İslam nedeniyle ateist olan gençler", "ülkeyi terk eden doktorlar", "Türkiye'de Süryanilerin karşılaştığı olumsuzluklar", "Türk siha'larının neden olduğu çevre sorunları" başta olmak üzere çok sayıda başka özel haber ve dosya da yapıldı.

Diğer haberlere de göz atıldığında mevzu Türkiye olduğunda sürekli bardağın boş tarafını gören bir anlayışla karşı karşıya olunduğu anlaşılıyor. Elbette basının ülke sorunlarına yönelik eleştirel bir tutum alması doğaldır, hatta sağlıklı bir demokratik bir toplum yapısı için zorunludur da. Ancak aynı sitenin Avrupa'da yükselen ırkçılık, Müslümanlar başta olmak üzere yabancılara karşı düşmanlık, Türkiye'de terörün boyutları gibi konulara fazlaca ilgi duymaması asıl amacın haberciliğin ötesinde bir şey olduğunu düşündürüyor. Ancak söz konusu haber portalının alanında tek olmadığı açık. İnternet teknolojisiyle birlikte haber üretme ve yayma süreçlerinin nispeten kolaylaşması pek çok devletin dünyanın farklı yerlerine yönelik olarak benzeri arayışlar içine girmesini beraberinde getirdi. Türkiye geçmişte olduğu gibi bu süreçten en fazla etkilenen ülkelerden biri şeklinde görülebilir.

Elbette bu sorun yalnızca belirli kuruluşların bazı spesifik faaliyetlerine özgü değil. Anonim içerik üretilebilen ve bilginin doğruluğunun sınanmasının zor olduğu sosyal medya aynı amaçla kullanılan en önemli kanallardan biri. Sosyal medyada ortaya atılan dezenformatif ve manipülatif bir haberin yanlış olduğu daha sonradan ortaya çıksa bile ilk baştaki yıkıcı etkisiyle mücadele etmek oldukça zor. Karşı taraf da bu durumun farkında olduğu için gerçekliğinden bağımsız şekilde çarpıcı bir mesajla insanların dikkatini çekmeyi amaçlıyor. Bu tür bir bilgi dolaşıma girdikten sonra insanların belirli bir şekilde manipüle edilmesi oldukça kolay oluyor.

Propaganda aracı

Sosyal medyanın propaganda açısından da oldukça elverişli olduğu açık. Her şeyden önce bu mecrada çeşitli algoritmalar aracılığıyla hedef kitleye ulaşmak oldukça kolay. Kendine özgü bir dili ve üslubu olan sosyal medyada doğru mesajlar üretildiği takdirde bir terör örgütünün propagandasını yapmak veya bir devletin hegemonyasına hizmet etmek mümkün. Bu bakımdan, hibrit savaş modellerinde psikolojik etmenlerin öne çıktığı görülüyor. Ayrıca çok sayıda kaynaktan alternatif bilgilerin sağlanması, başka devletlerle yapılan örtülü savaşta ne tür stratejiler kullanılacağının belirlenmesi açısından oldukça önemli. Geçtiğimiz günlerde bir partinin üst düzey yöneticiliğini de yapan emekli bir askerin yabancı bir devlet görevlisine bilgi sağlarken yakalanması olayına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Yine yabancı fonlardan destek alan bazı gazeteciler ve basın kuruluşlarının durumu da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Buradan da anlaşıldığı gibi hibrit savaşlarda belirli bir ülke üzerinde etki sağlamak amacıyla çok sayıda farklı yöntem uygulanıyor. Üstelik toplumu etkilemeyi ve yönlendirmeyi amaçlayan bu yöntemlere her gün yenileri ekleniyor. Bu girişimlerin tümü demokratik sistemin ve kamu düzeninin bozulmasını, ülke siyasetinin dışarıdan müdahalelere açık hâle gelmesini amaçlıyor. 15 Temmuz dâhil olmak üzere Türkiye'de yapılan darbelerde başka devletlerin önemli bir rolünün olduğu bilinir. Günümüzde aynı darbeci mantığın farklı kanalları kullanarak amacına ulaşmaya çalıştığı söylenebilir.

Önümüzdeki süreç önemli

Önümüzdeki dönemde özellikle Türkiye'de algıların çatışmacı bir zemine yönlendirilmesi ve kutuplaşma sürecinin beslenmesi yönünde başka girişimlere de hazırlıklı olmak gerekiyor. Geleneksel savaş yöntemlerinin maliyeti azalıp etkisi azaldıkça pek çok devletin hibrit savaşı daha fazla kullanacakları tahmin edilebilir. Kuşkusuz konunun kamu düzeni ve güvenliğiyle ilgili bir boyutu var ve bu da esasen hukukun işi. Ancak burada söz konusu mecraları yasaklamanın etkili ve gerçekçi bir çözüm olmadığı özellikle belirtilmelidir. Sosyal medya ve benzeri mecralar artık toplumsal hayatın bir gerçeği. Bunun için engelleme veya yasaklama yerine toplumu doğru, objektif ve hızlı şekilde bilgilendirecek mekanizmaların sayısının artırılması önem taşıyor.

@heberis