Siyaseti gençleştirmeli!

Prof. Dr. EROL GÖKA /Necmettin Erbakan Ünv. Öğretim Üyesi
27.10.2012

Parlamentomuzdan başlayarak yönetim kademelerimizin birçok mevkisini başarılı gençlerimize severek bıraktığımız gün, gençlerin içtenlikle bayram kutlayabilecekleri gündür.


Siyaseti gençleştirmeli!

Gençlerdeki tecrübesizlikten kaynaklanan bilgi eksikliği açıktır ama yine de “gençler tecrübesiz yetişkinlerdir” sözü doğru değildir, zira çok istemelerine rağmen “yetişkinler tecrübeli gençler” olmazlar. Gençler, tecrübe dışındaki hemen tüm alanlarda yetişkinlerden daha iyi işlev gösterirler. Gençlerin tecrübe dışındaki her alanda üstün oldukları açıkça bilinip görülmesine rağmen modern zamanlarda işlerden, özellikle iktidardan uzak tutulmaya çalışılmalarının nedenleri üzerine çok kafa yormak gerekir ama pek kimse bu zahmetli konuya el atmaz.

“Gençler bilebilse yaşlılar yapabilse” türünden atasözlerini kendilerine siper yaparak, gençlerdeki tecrübe eksikliğini iyice abartmaya, gençlere karşı tavırlarını meşrulaştırmaya çalışır modern yetişkinler. Sağcımız da solcumuz da böyle yaparız, bir yolunu bulup gençlere güvensizliğimizi temellendirmeye çalışırız. Gençlik zamanlarımıza tekrar dönebilmek için ne kadar çok şeyimizi feda etmek istediğimizi söyler dururuz kuytularda köşelerde. Bu ikircimli halimiz bizi gerçeklere karşı körleştirir. Atasözündeki “genç”in kadim zamanların başta yöneticilik olmak üzere hemen her işini güvenle üstlenen yetişkini olduğunu ve geleneksel toplumlarda “gençlik dönemi” diye bir gelişim evresi bulunmadığını görmezden geliriz.

İnsanın bir gelişim evresi olarak çocukluk ve yetişkinlik arasındaki gençlik döneminin ortaya çıkışı modern zamanlarla birliktedir. Geleneksel dünyada biyolojik olarak neslin yeniden üretimini başaracak kadar olgunlaşanlar hemen hemen aynı günlerde “akıl baliğ” olarak değerlendirilir, çocukluktan çıkmış kabul edilirlerdi. Akıl baliğ olur olmaz da başta dini olmak üzere hukuki, toplumsal, ekonomik tüm alanlarda diğer yetişkinlerle aynı hak ve sorumluluklara sahip olurdunuz. Henüz akıl baliğ olanlar dahil olmak üzere toplumun tüm üyeleri, yaşlıların bilgisine ve bilgeliğine başvurarak hayatlarını sürdürürlerdi.

Modern bir kategori olarak ‘gençlik’

Modernlikle birlikte ortalama yaşam ve meslek edinmek için gerekli eğitim süresi uzamaya başladı. Toplumsal işbölümünün gerektirdiği koşullar nedeniyle biyolojik ve zihinsel bakımdan akıl baliğ olmalarına rağmen gençler çalışma hayatına katılamadılar; taşı sıksalar suyunu çıkarabilecekleri halde ekonomik olarak ebeveynine bağımlı kaldılar. Evlilik ve toplumsal sorumluluk alma yaşı da giderek uzadı, gençlik bir ara toplumsal kategori haline geldi. Ne çocuk ne yetişkin olan bu insanlar, bambaşka davranış özellikleri göstermeye başladılar, kendilerine göre alt-kültürler geliştirdiler. Gençler, davranış ve alt-kültür olarak çocuklardan ve yetişkinlerden ayrıldıkça beşeri bilimlerde ve tıpta gençlik dönemi (adolesans) apayrı bir insanlık evresi olarak ele alındı. Gençlerin nasıl insanlar oldukları hakkında ebeveynin, eğiticilerin ve yetişkinlerin onları anlayabilmesi için rehber kitaplar yazıldı. 

Bugün modern anlayışımıza göre gençlik döneminin en önemli özelliği, sonucunda yetişkin beden yapısının ve cinsel olgunluğun ortaya çıktığı hızlı bir değişim ve büyümedir. Gençlere has diye sunulan birçok sorunun kökeninde de bu hızlı değişim sürecinde ortaya çıkan dürtülerde, ilgi ve heveste, enerjide artış bulunur. Genç insanları herkes bir yere raptetmek ister ama onlar eşyanın tabiatı icabı kaplarına sığmazlar. Henüz dürtü ve duygularını denetim altına almakta pek ustalaşmış olmadıklarından özellikle kendilerine karşı despotça davranıldığında durumlarda kolayca eyleme dönük hale gelebilirler. Gençlik dönemindeki değişikliklerin sonucunda genç insan, ebeveyninden ayrışmaya, dünyayla bir insan teki olarak yüzleşmeye başlar, kendine ait bir hayat felsefesi, dost çevresi geliştirerek ve yaşamına yön veren değerlere, ilgilere, hobilere ve bir kimliğe sahip bir yetişkin olur.

Gençler biyolojik bakımdan yetişkin bedenine sahip olurken beyin gelişimi ve düşünme biçimi de ona göre gelişir. Genç insan kendisine sunulan çok çeşitli değerlerden kimilerini alır, benimserken kimilerini reddeder; ne kadar sağlıklı değerler içselleştirebilirse kimlik duygusu da o kadar sağlam yerleşir.   İnsanın ahlaki ve felsefi konular üzerinde bu kadar çok yoğunlaştığı, dünyanın ve ülkenin idaresiyle gerçekten bu kadar çok ilgilendiği bir dönem daha yoktur. 

Geleceğin teminatı iseler...

Gençlik dönemi, sanmak istediğimiz gibi, insanın en hoş, en boş vermiş, başında esen kavak yellerinin altında gününü gün ettiği zamanlar, en hercai devresi değildir. Böyle görenler, gençliği de gençleri de hiç ama hiç anlamamıştır. Tamam, insanın en güçlü, en enerjik, yeteneğinin şahikaya ulaştığı bir devresidir gençlik ama tecrübesizliğin, ne yapacağını bilememenin, çok zor görev yükünün altında boş yere akar gider o güç ve enerji... Bir meslek mi edinecek, duygusal hayatını mı yoluna koyacak, kendisine bir dünya görüşü, hayat bakışı mı oluşturacak, kimlerle nasıl bir sosyal çevre teşkil edecek?... Tüm bu sorulara cevap vermek zorundadır genç insan ama bunlar öyle çoktan seçmeli sınavlar gibi bir saatte biten cinsten değildir; cevaplar bazen zaman alabilir.  Velhasıl zordur gençlik, o yüzden şair, “Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim/ gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın” der.

İnsanlığın, toplumun geleceğini teşkil eden gençlerle ilgili olarak yetişkinler her zaman kaygılanmışlardır. Bu kaygılarının temeli diye gençlerde görülen kafa karışıklığı ve duygusal karmaşa yaşantıları gösterilir.

Ancak araştırmalar gençlik dönemindeki hızlı fiziksel ve psikolojik değişikliklere karşın pek çok gencin bu dönemdeki sorunlarla başarıyla baş edebildiklerini ortaya koymaktadır. Gençlik döneminde psikolojileri ciddi bir sarsıntı geçiren grup, sadece küçük bir azınlıktır; yetişkinlerin en az dörtte birinin psikolojilerinin sorunlu olduğunu düşündüğümüzde sağlıksız gençleri göstererek tüm gençleri töhmet altında bırakmanın önüne geçebiliriz. Gençlik döneminde görülen sorunları abartmamamız, geleceğimizin teminatı olan bu insanlara güvenmemiz gerekir ve onlar bunu ziyadesiyle hak ederler ama biz yetişkinler yine de öyle yapmayız. Nasıl kendi tatmin bulmamış istek ve ideallerimizi onlar üzerinden temine yelteniyorsak aynı şekilde hayatla, kendi hayatlarımızla, ailemizle hatta kendimizle ilgili kaygılarımızı genç insanların üzerine boca ederiz. Zira dünyadaki tüm kötülüklerin kaynağını sanki gençlermiş gibi göstererek sorumluluklarımızın bizi ezen vebalinden kurtulmak çok kolaydır.

Onları dünyadaki kötülüklerin rezervuarı yapabilmek için gençleri kötüleyen bir dil geliştirmeyi de elden bırakmayız. “Bizim zamanımızda gençler ne kadar edepli, ahlaklıydı, çalışkan ve kadirşinastı oysa şimdikiler...” diye başlayan sözleri yetişkinlerin birbirlerinden habersizce sürekli olarak tekrar etmeleri bu yüzdendir. Büyüklerimiz biz gençken tüm suçları, belaları bizim getirdiğimizi, yoldan çıktığımızı söylüyorlardı. Biz de büyüyünce aynı şeyi gençlerimize yapıyoruz. Neymiş efendim, gençler öz-benliğimize ihanet içindelermiş, uyuşturucu batağına düşmüşler, artık bizi biz yapan değerlere önem vermiyorlarmış, Batı kültürüne boyun eğmişler... Gençleri, ahlaksızlıkla, saldırganlıkla, uyuşturucuyla, suçla, tembellikle, psikolojik dengesizlikle birlikte anan bir alışkanlığımız var maalesef. Oysa gerçekler bu sözleri pek doğrulamıyor. Gençler, hiçbir suçta ve toplumsal sorumsuzlukta isteseler de yetişkinlerin önüne geçemezler, daha doğrusu onlar değer sistemlerini yetişkinlerden gördüklerini göre oluştururlar. Siz gençlere iyi örnekler sunun ve pırıl pırıl bir dünya miras bırakın, onlar sırf genç oldukları için tam tersi yönde hareket etsinler, bundan daha büyük yalan olamaz. Bu dünyadaki adaletsizliklerin sorumlusu gençler olmadığı gibi uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere insanlık düşmanı büyük suçları işleyenler de onlar değildir. Başarısız ve sağlıksız olanın gençlerimiz değil, biz yetişkinlerin gençlerimize hak ettikleri imkanları sunamamamız olduğunu bir türlü kabul edemeyiz. Yine araştırmalar göstermektedir ki, gençlerde suça ve şiddete eğilimin en iyi öngörücüsü anne-babalarıyla olan ilişkinin şeklidir. Çocuklukta ihmal edilen, ilgisiz bırakılan, yoksulluğun pençesine düşmüş, sağlıklı bir değerler sisteminin içinde yetişmemiş gençler, beklendiği gibi suça ve şiddete daha meyyal olmaktadırlar. Alt-gelir gruplarında yer alan gençlerin suça eğilimlerinde psikolojik sorunlardan çok toplumsal ve kültürel etkenlerin daha fazla rol oynadığı görülmektedir.

Gençler günah keçisi!

Gençler, kimlik gelişiminde ideal olana duydukları ihtiyaç nedeniyle çoğu kez yüksek bir adalet duygusuna sahiptirler ve yaşları ilerledikçe kafalarındaki ideal dünya ile gerçek dünya arasındaki farkları gördükçe hayal kırıklıkları yaşayabilirler. Onları sıkıntıya sokan gençliklerinden ziyade dünyanın acımasızlıklarıdır. Genç insanın siyasi fikriyatında bireycilikten daha ziyade toplumun ve insanlığın çıkarları daha büyük bir yer tutar. Gençlik döneminde insanın hem yüksek adalet duygusu hem de kendisini zedelenemez ve ölümsüz görmesi yüzünden, yaşadığı toplumu savunmak adına kahramanca davranışlar çok sık görülür. Onların bizim sunacağımız imkanlara olduğu kadar bizim de onların tertemiz ideallerine, kahraman ruh hallerine ihtiyacımız var. Gençlik dönemi üzerine düşünen ve gençleri yakından tanımaya başlayan toplumlar, gençleri “günah keçisi” gibi gören eski tavırlarından vazgeçmeye, onlara yardımcı olma, destek sağlama, onların sorumluluk duygularını en iyi biçimde değerlendirme yoluna gitmeye, siyasal sistemlerinde onlara da yer açmaya başladılar. Bizim de artık bu yola girmemiz, gençlerimize eşit yurttaşlar olarak muamele etmemiz, güvenle sorumluluk vermemiz, onlara enerjilerini verimli ve yapıcı alanlara aktarılabilme konusunda rehberlik etmemiz gerekir.

Bitirirken söylemeliyiz: Bayramların kutlanma biçimi değişebilir; ülkemizin, insanımızın yararına yeni biçimlerde karar kılınabilir ama gençleri için bayram ihdas etmiş bir ülkenin bilinciyle davranmamız şarttır. Gençleri için bayram ihdas etmiş olan bir ülkede, gençlerin birçok günlerini bayram havasında geçirmeleri beklenir. Parlamentomuzdan başlayarak yönetim kademelerimizin birçok mevkisini başarılı gençlerimize severek bıraktığımız gün, gençlerin içtenlikle bayram kutlayabilecekleri gündür.

[email protected]