Siyonizm ve antisemitizm üzerine...

Dr. Ufuk Ulutaş / SETA Araştırmacı
9.03.2013

Antisiyonizm ile antisemitizm arasında oldukça belirgin bir çizgi olmasına rağmen, İsrail yanlısı çevrelerde antisemitizmin tanımını antisiyonizmi de içine alacak şekilde tahrif etme eğilimi vardır. Bazı antisiyonistlerin aynı zamanda antisemitik olması bu gerçeği değiştirmez. Zira Evanjelistler gibi antisemitik Siyonistler olduğu gibi, Satmar ve Neturei Karta gibi antisiyonist Yahudiler de vardır.


Siyonizm ve  antisemitizm üzerine...

1873 yılında Wilhelm Marr tarafından ‘Der Sieg des Judenthums über das Germanenthum’ isimli risalesinde ilk olarak kullanıldığında Antisemitizm, Yahudilere karşı ırkçılık temelli politika ve tutumları nitelendiriyordu. Antisemitizmin kökenindeki ırkçı ideoloji, insanların ayırt edilebilir ırklara mensup olduğunu ve bu ırkların entelektüel, ahlaki ve toplumsal özelliklerinin ve potansiyellerinin biyolojik olarak belirlendiğini iddia etmekteydi.

Antisemitizm, özellikle Hitler ve Holokost sebebiyle Yahudi olmayanların gözünde de aşağılık bir kavram hüviyetine girdi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde özellikle İsrail Devleti’nin kurulmasıyla birlikte kavrama felsefi kökeni ile birlikte siyasi anlamlar yükleme çabası, Antisemitizm’in tanımının ucunu açık bıraktı. Bu durum Antisemitizm kavramını bir siyasi yaftalama mekanizmasına dönüştürürken, bir Yahudi’nin maruz kalabileceği farklı düşmanlık veya eleştiri türlerini ayırt edebilmeyi de zorlaştırdı. Antisemitizm’in bu tarz “kontrolsüz ve ezbere kullanımı” en başta kavramın kınanmayı hakeden felsefi kökenlerine bir ihaneti teşkil etti.

Neye karşı düşmanlık?

Dünya’da bir veya birden çok Yahudi’nin maruz kaldığı düşmanlık ve eleştiri kategorilerinin hepsi Antisemitizm ile açıklanamaz. Zihni arkaplanı ve doğası itibariyle farklı düşmanlık ve eleştiri türleri vardır. Birinci kategoride Yahudi, öteki olarak algılanan diğer guruplar gibi zenofobik bir düşmanlığa maruz kalır. Düşmanlığı besleyenler için düşmanın Yahudi veya örneğin Japon olması değil; öteki olması yeterlidir. Bu tür düşmanlığı Antisemitizm ile değil etnik milliyetçilik veya zenofobi kavramları bağlamında değerlendirmek daha doğru olur.
İkinci tür düşmanlıkta insanlar, kafalarında dini, sosyal, ekonomik veya siyasi sebeplerle irrasyonel bir Yahudi imajı oluşturur ve bu imaj sebebiyle Yahudilere karşı husumet besler, bazen de bu husumeti fiiliyata döker. Bu tür düşmanlık, Antisemitizm’in sözlük anlamıdır, veya olmalıdır. Temelde Hristiyan teolojisinden kaynaklanan bu tür düşmanlığı taşıyanlar, Hz. İsa’nın ölümünden sorumlu tuttukları Yahudiler için zihinlerinde şeytani bir imaj oluşturmuş ve bu imaj değişik şekillerde ve kısmen diğer din ve inançlara da yayılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Mesela, Yahudilerin Hristiyan çocukların kanıyla dini ritüel yaptıkları iddiaları yüzyıllarca Hristiyan toplumlarda yer edinmiş ve bu iddialar yüzlerce Yahudi’nin canına malolmuştur. Avrupa’da çoğu meslekten menedilmelerinin veya gettolarda yaşamak zorunda bırakılmalarının kökeninde de bu teolojik altyapı vardır.
Üçüncü düşmanlık ise Yahudi olmayanlar için 19. Yüzyılın ikinci yarısında siyasi Siyonizm’in doğuşuyla birlikte gelişmiştir. Bu tarihten önce Yahudilerin “Kutsal Topraklar”da devlet kurmasına dini sebeplerden dolayı karşı çıkan Yahudiler’e mahsus bir anlayış olarak gelişen Antisiyonizm, Filistin’de bir Yahudi devleti kurarak kendi kendini özgürleştirmeyi amaç edinen siyasi Siyonizm ile birlikte Yahudi olmayanlar arasında da taraftar bulmaya başlamıştır. Antisiyonizm ile Antisemitizm arasında oldukça belirgin bir çizgi olmasına rağmen, İsrail yanlısı çevrelerde Antisemitizm’in tanımını Antisiyonizm’i de içine alacak şekilde tahrif etme eğilimi vardır. Bazı Antisiyonistler’in aynı zamanda Antisemitik olması bu gerçeği değiştirmez. Zira Evanjelistler gibi Antisemitik Siyonistler olduğu gibi, Satmar ve Neturei Karta gibi Antisiyonist Yahudiler de vardır.

Siyonizm nedir?

Siyonizm özetle “İsrail topraklarında” bir Yahudi milli devleti kurmayı amaçlayan bir ideolojidir. Bu haliyle nostaljik bir şekilde “gelecek sene Kudüs’te” şarkıları söyleten bir ideolojiyken, siyasi Siyonizm ile birlikte bir eylem planı hayata geçirilmiştir. Kültürel/dini rkçı ve ayrımcı içeriğe sahip, yayılımcı politikaları sebebiyle birçok katliama imza atmış, milyonlarca insanı yurdundan etmiş ve 1948’den beri sürdürdüğü işgal ile yerli halkı türlü fiziki ve zihinsel işkencelere tabi tutan bu eylem planı, siyasi Siyonizm’i kınanması gereken sapkın bir ideolojiye çevirmiştir. 1975 yılında BM Genel Kurulu’nda Türkiye’in de EVET oyu kullandığı tasarıyla Siyonizm bir ırkçılık formu olarak kabul edilmiş, 1991 yılında İsrail’in Madrid Konferansı’na katılmak için önşart olarak koşmasıyla birlikte karar iptal edilmiştir. Yine de Türkiye’nin kullandığı EVET oyu baki kalmış, bu arada siyasi Siyonizm’i bir ırkçılık formu ve insanlığa karşı suç unsuru yapan uygulamalar devam etmiştir.

Antisiyonizm teoride yayılmacı, siyasi Siyonist Yahudilerle diğerleri arasında bir ayrım yapmakta ve Filistinlilerin yaşadığı topraklar üzerindeki Yahudi yayılmacılığına karşı çıkmaktadır. Antisiyonistler’den bazıları Yahudilerin özellikle 1. Dünya Savaşı sonrasında moda olan self-determinasyon hakkını kabul etmekle birlikte vatan olarak seçilecek toprak konusunda çekincelere sahiptirler. Bahsedilen bu kesim, Yahudilerin Filistin’de toprak kurmalarına siyasi veya dini sebeplerden değil, kolayca tahmin edilebileceği gibi Filistin topraklarında yaşayan başka insanlar (Filistinli Araplar) olduğu için karşı çıkmaktadırlar. Bir diğer ifadeyle dini veya ideolojik bir toprak talebine seküler ve humanist bir tavırla karşı çıkmaktadırlar.

Tarihi geçmişi ve imparatorluk deneyiminden ötürü Türkiye’de Antisiyonizm’in gelişimi birçok ülkeden farklı olmuştur. Osmanlıyı ve ardından Türkiye’yi özellikle Siyonizm konusunda farklı kılan husus, siyasi Siyonizm’in talep ettiği toprakların zamanında Osmanlı’ya ait olmasıdır. İkinci Abdulhamid’in Siyonist harekete karşı tavrı kendisini Yahudi olmayan ilk Antisiyonistler’den birisi konumuna sokmuştur. Nihayetinde Siyonizm, Osmanlı için bölücü ve yabancı bir hareketi temsil etmekteydi. Avrupalı Yahudiler’in, Osmanlı’ya ait Filistin’de bir devlet kurma çabasıydı. Bu sebepten Osmanlı, Siyonist aktiviteleri kısıtlamış, Filistin’e yapılan Siyonist göçlere engel olmaya çalışmış; fakat yasadışı yollardan Filistin’e Yahudi göçü devam etmiştir.

Türkiye’de antisiyonizm

Birinci Dünya Savaşı Osmanlı-Siyonizm ilişkisini yeni bir boyuta soktu. Osmanlı’dan umduğunu bulamayan siyasi Siyonistler bu savaştan istifade edebileceklerini düşünüp İtilaf devletlerini desteklediler. Filistin cephesinde Yahudi Lejyonu’yla Osmanlı’ya karşı savaştılar, yine aynı cephede İtilaf devletlerine kurdukları Nili isimli örgütle istihbarat taşıdılar ve Ze’ev Jabotinsky gibi Siyonist liderler dünya çapında Osmanlı karşıtı propaganda çalışmalarına giriştiler. İstanbul ve Anadolu Yahudileri’nin önemli bir kısmı ise Hahambaşılık, Alliance Israélite Universelle okulları ve yerel seküler entelektüeller liderliğinde siyasi Siyonizm’e karşı çıkıp tebası oldukları Osmanlı Devleti’ni hem basın yoluyla hem de savaşarak desteklediler. Osmanlı’ya en tepeden gelen bu destek sebebiyle siyasi Siyonizm, bu dönemlerde İstanbul ve Anadolu Yahudileri arasında pek rağbet görmemiş ve bu durum bazen siyasi Siyonistlerle Hahambaşılık ve Alliance Israélite Universelle okullarını karşı karşıya getirmiştir. Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanır imzalanmaz siyasi Siyonistler, self-determinasyon hakkı tanıyan Wilson Prensipleri’ne dayanarak Milli Yahudi Komitesini kurmuş ve bu komite, aynı amaca hizmet eden diğer organizasyonlarla birleşip 1919’da La Fédération sioniste d’Orient ismini almıştır.

İkinci Abdulhamid döneminden itibaren etkisini koruyan Antisiyonizm, siyasi Siyonistlerin Birinci Dünya Savaşı’ndaki tutumları ve hareketleri neticesinde alevlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ne de sirayet etmiştir. Cumhuriyet döneminde yasaklanan siyasi Siyonizm, devlet otoritelerinden ve halktan tepki çekmeye devam etmiştir. İkinci Abdulhamid’in siyasi Siyonistler’e karşı tutumu, siyasi Siyonistlerin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Osmanlı karşıtı aktiviteleri, Türkiye Yahudilerini ifsad etme çabaları ve Filistin’de yaşanan olaylar, Türk insanının kahir ekseriyetini Antisiyonist yapmış ve İsrail Devleti’nin kurulması ve akabinde yaşanan savaşlar ve işgal bu duruma tuz biber ekmiştir. Kısacası Türkiye insanının Osmanlı geçmişinden dolayı Filistin topraklarına karşı hissettiği yakınlık Antisiyonizm’i Türkiye’de canlı tutmuştur.

Siyasi Siyonizm salt bir milliyetçi ideoloji değil, aynı zamanda hayata geçirilmiş bir eylem planıdır. Bu eylem planı, yukarıda anlatıldığı manada Siyonizm’i- Antisemitizm gibi- kınanması gereken bir kavrama dönüştürmüştür. Tarihi arka plan da hesaba katıldığında Türkiye’nin bu kanlı eylem planını kınaması, Antisemitizm’i kınaması kadar doğaldır.

[email protected]