Sol ideolojinin PKK romantizmi

Mazhar Bağlı / Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü
20.05.2017

Unutulmasın ki hem CHP hem de HDP için ulus devlet ve ulusalcılık ortak bir değerdir. Ulusçuluğu kutsamalarının nedeni de ait oldukları ulusa olan bağlılık ve hayranlıkları değil, ulusçuluğun geleneksel aidiyet ve dini değerleri kaldıracağı inancıdır.


Sol ideolojinin PKK romantizmi

CHP İstanbul Milletvekili, dinde reformcu ve yenilikçi düşünceye ihtiyaç olduğunu iddia eden şu meşhur CHP’li ilahiyatçılardan Turan Dursun, Bahriye Üçok ve Yaşar Nuri Öztürk’ün Persçi-İrancı-Alevici versiyonu, ve dahi ses getiren Kuran ve Akıl adlı kitabının yazarı Eren Erdem geçenlerde, 6-7 Eylül kıyım olaylarının zanlısı ve baş aktörü olan HDP eş genel başkanını tutuklu bulunduğu cezaevinde ziyaret etti. Hani müzakere masasını devirmek için kanlı terör örgütünün Gülen Casus Çetesi ile organize bir şekilde Şanlıurfa Ceylanpınar’da evlerinde uyurken hunharca iki polisi katletmesi olayına, “Saray çetesinin cinayetleri” diyen şeref yoksunu var ya işte onu ziyaret etti.

Esasında Eren Erdem, pek çok değerli zevatla, dikkate değer “akademik ve bilimsel” çalışmaları olan son derece “aydın” bir kişiliktir. İslam dinini, “ekonomi politik yöntem” ile “tefsir” edip halkı aydınlatan ve bu acar arkadaşımız ülkemizin güzide aktivistlerindendir de. Keza kendisi aynı zamanda bir ömür boyu çalışıp kazandığının tamamını yeri gediğinde gözünü kırpmadan fisebilillah, Allah rızası için harcayabilen Müslüman insanlara “kapitalizmi” anlatmak için de “kitaplar” yazmış birisidir.

İhsan Eliaçık, Hakkı Yılmaz ve Yılmaz Yunak gibi diğer büyük “aydınlanmacı” ve kıymetli şahsiyetlerle pek çok çalışmaya imza atmış olmasına rağmen ne var ki “kadir kıymet bilmeyen Türkiye kamuoyunda” sadece bir cümle ile, “İran ile Türkiye savaşırlarsa tabii ki ben İran’ın yanında yer alırım” ile hatırlanır. Yine hatırlanacaktır partisi de bu beyanatı, bilinçsiz bir dil sürçmesi olarak değerlendirmişti. Oysa kendisi söylediğinin gereğini yaptı ve İran’ın koçbaşı olan PKK ile işbirliğine çağrıda bulundu. Hatta terörü meşrulaştırdı dersek yanlış olamaz. Kişisel web sayfasında şahsi “tevazuundan” bahsederken kendisini nasıl “yüceltmek” istediğine şahit olur, “Aşırı tevazu kibirden kaynaklanır” sözüne, Anadolu irfanına hayran kalırsınız.

Her neyse bu yazının esas konusu, Erdem ile Demirtaş değildir. Daha doğrusu bunlara cevap vermek ya da bunları analiz etmek için “kaleme” ve “yazıya” haksızlık etmemek gerektiğine inanıyorum. Hatta sırf ülke sosyolojisine yönelik bir tahribata işaret etme zorunluluğundan dolayı bahsi geçenleri yazıya konu ettiğim için de son derece rahatsızım.

İdeolojik akrabalık

Benim bugün bahse konu etmek istediğim şey, mezkur şahısların temsil ettikleri düşünceler ve bu düşüncelerin yapılandırdığı siyasi hareketlerdir. Erdem’in Demirtaş’ı ziyaret etmesini motive eden ideolojik akrabalığın nasıl bir sosyoloji ve siyaset öngördüğüne bakmak istiyorum. Öncelikle şu gerçeği vurgulayalım, her ne kadar isminde Kürt ifadesi varsa da ve aynı zamanda elemanlarının ve elebaşlarının çok önemli bir kısmı da etnik olarak Kürtlerden oluşuyorsa da PKK, özde sol bir örgüttür. Hatta Türkiye’deki sol eğilimli terör yapılanmalarının da çatı örgütüdür. Beslendiği ideoloji bakımından da zaten bu konu tartışmasız bir açıklıktadır.

Örgütün işleyişi, hiyerarşisi, yapılanması ve yaydığı fikirlerin ortak kesişme noktası solculuktur, Kürtler değildir. Muhafazakar bir Kürt, örgütün has dairesinde yer almaz ama solcu ve hatta ulusalcı bir başkası örgütün en önemli aktörü olabilir, olmuştur da. Kürt etnisitesi örgütün mitolojik ve hamasi boyutunu diri tutmanın temel harcı olarak kullanılmaktadır.

İster liberal sol olsun ister radikal sol, hepsi PKK’ya karşı bir hayranlık içindedir. Solcuların PKK ilgisi salt ortak ideolojik payda değildir. Örgütün sol dışında kalan yapılara, sosyolojiye ve değerlere verdiği zarar da onları PKK etrafında toplamaktadır. PKK, muhafazakar, geleneksel değerlere verdiği zarar oranında soldan takdir gördüğünün farkındadır. Bundan dolayı da örgütün bölgede dini ve geleneksel değerler üzerinde oluşturduğu tahribat son derece pervasız ve yıkıcı olmuştur. Kürtlerin güzünün içine baka baka onların kutsalına küfredebilen başka bir yapı olmadı bugüne kadar.

Neler konuşuldu?

Solun kendisi için “düşman” olarak belirlediği yapılara ve aktörlere özel bir kindarlık sahibi olduğu ve bunlarla mücadele etme konusunda son derece vahşi olduğu konusunu ayrıca detaylandırmaya gerek yok. Stalin, Pol Pott ve Kim Jong Un’u hatırlatmak yeterli olacaktır.

İşte Eren Erdem’in PKK’ya (ve doğal olarak da İran’a) özel bir ilgi duymasının nedeni, ortak ideolojik payda olmanın ötesinde PKK’nın bu coğrafyadaki geleneksel yapıya verdiği zarardan duyulan memnuniyettir. Kendilerinin dine veremedikleri zararı bu örgütün vermiş olmasının sevinci ile “kan” kardeşi olmuşlardır. Son üç seçimdir CHP ile HDP’yi bir araya getiren asıl motivasyonun da bu olduğunu düşünüyorum. Doğrusu son zamanlardaki olaylardan hareketle “gayede birlik” motivasyonunun ortak ideolojik birliktelikten çok daha etkili olduğu görülmektedir. Zira Demirtaş’ı ziyaret ettikten sonra adeta PKK adına açıklama yapma cesaretini ona veren de budur.

Tabii daha sonra da Demirtaş’ın bu açıklamaları yalanlaması söz konusu fikirlerin doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili değildir. PKK, son zamanlarda devlet karşısında kaybettiği gücünün azalmasından doğacak olan boşluğu birilerinin dolduracağı endişesi ile bu açıklamayı yaptığı halde karşı çıkmıştır. Muhtemelen Demirtaş ile Erdem özerkliği de, bölünmeyi de terörün arttırılmasını da konuştular ama inisiyatifin elden çıkmaması adına örgüt, Erdem’in açıklamasını avukat aracılığıyla yalanlama gereği duydu.

Belki de en çok konuşlan konu özerkliktir. Çünkü bunun ortak ideolojik bir alt yapısı da var. Aynı zamanda ülke sosyolojisini ortak hedef doğrultusunda değiştirmenin yolu da her iki aktör için özerkliktir. Bu konu, aynı zamanda PKK’nın en önemli ideolojik referanslarından biridir. Konuşulduğu halde birbirlerini yalanlamaları da son zamanlardaki akıl babaları olan Acem oyunlarının kurnazlığından kaynaklanıyor.

İster özerklik-bölünme-ayrılma konuşulsun ister konuşulmasın şurası açıktır ki pek çok CHP’li gibi Eren Erdem de PKK’nın kanlı bir terör örgütü olduğu gerçeğinin manipüle edilmesine çok heveslidir. Düşünün, bu açıklama ile esasında Eren Erdem bizi, 40 yıla yakın mücadele ettiğimiz ve her gün onlarcasının gayelerini açık bir şekilde kanlı eylemlerle duyurduğu bir yapıyı sanki tanımaya davet ediyor.

Biz bu çeteyi tanıyoruz

Hadi diyelim ki biz PKK’nın ideolojisini çözemedik, örgütü bilemedik ve tanıyamadık. HDP, yüzüne taktığı barış ve demokrasi maskesi ile bizi, Eren Erdem’in büyük katkıları ile de kandırabildi. Peki 6-7 Ekim kıyım olaylarına ne diyeceğiz? İntihar saldırıları ile yüreğimize düşen kor ateşin alevini ne yapacağız? İç infazla katledilen 20 bin gencin acısını nasıl unutacağız? Toprağa düşen fidanların annelerinin dağlanmış yüreklerini kim soğutacak? Bölgedeki fakir fukaranın çoluk çocuğunun geleceğini çukurlarda katledenleri nasıl affedeceğiz? Bunca zamandır ülkemizin üzerine bir kabus gibi çöken bu eli kanlı çetenin bunca yaptıkları için filmi geriye sarabilir miyiz? Biz bu çeteyi çok iyi tanıyor ve biliyoruz. Son 10 yılda yaşadıklarımız için söze hacet yok.

Eren Erdem, yapılan görüşmede Selahattin Demirtaş’ın, mevcut anayasadaki ilk dört maddeye karşı olmadığını söyleyip konuyu “ulusalcılık” ortak paydasında buluşturmaya çok istekli olduğunu da söylemişti. Erdem, Demirtaş ile biz “Ulusalcılık kardeşiyiz” demeye getirdi. Her ikisinin de etnik ulusalcı bir sol ideoloji sahibi olduğu açıktır. Zaten bugün yaşadığımız sorunların da asıl kaynağı bu dayatılmış olan “ulusolculuk” değil midir? Unutulmasın ki hem CHP hem de HDP için ulus devlet ve ulusalcılık ortak bir değerdir. Ulusçuluğu kutsamalarının nedeni de ait oldukları ulusa olan bağlılık ve hayranlıkları değil, var olan geleneksel aidiyetleri ve dini değerleri kaldıracağı inancıdır. PKK, Kürt kültürü için değil, Kürtlerin geleneksel yapısını yok etmek için Kürt milliyetçiliği yapmaktadır. CHP de öyledir. Türk kültürünü yaşatmak için değil, onu tahrip etmek için Türk ulusçuluğunu egemen kılmak istemektedir. Her ikisi de din, tarih ve kültür kardeşliğinin yerine “ideolojik-ulusalcılık kardeşliği” tesis etmek istiyor.

[email protected]