‘Sonrasında hakikat intikamını alacaktır’

Murat Güzel
23.04.2016

Yukarıdaki kült cümleyle sona eren eserinde Carl Schmitt, kanunu kendi tarihsel hareketi içinde anlamlandırmaya gayret eder. Parlamenter yasama devletini yargı devleti ile hükümet ve idare devletleri karşısındaki konumlarına göre irdeler.


‘Sonrasında hakikat intikamını alacaktır’

20.yüzyılın en önemli siyaset ve hukuk filozofları arasında ilk sırada yer alır Carl Schmitt. Özellikle 1930’larda Almanya’da iktidara gelen NSDAP’a, yani Nazilerin partisine bağlanımı, verdiği hukuki-siyasi destekle II. Büyük Savaş sonrası oluşan yeni atmosferde en çok tartışılan filozoflar arasında yer alır.

1933’te Weimar Cumhuriyeti’nin fiilen sona ermesine kadar Prusya bürokrasisinin bir mensubu ve temsilcisi olarak kalan Schmitt’in 1932 Temmuz’unda tamamladığı Kanunilik ve Meşruiyet adlı çalışması 20 Temmuz’da gerçekleşen Prusya darbesinin hukuki-siyasi teorisini çizer.

Bununla birlikte eserinde Schmitt, parlamenter yasama devletinin ve onun kanunilik sisteminin yaşadığı tarihsel deformasyonu da sergiler. “Parlamenter basit ya da nitelikli çoğunlukların” iktidarları ve bunların anayasal düzen bakımından merkeziliğinin niteliği sorunu kitapta II. Büyük Savaş sonrasında da etkisini sürdürecek bir şekilde düzenlenmiştir. Savaş sonrasında baskın çıkan “hukuk>kanun” denklemi gerek kanuniliğin gerekse meşruiyetin Savaş öncesi taşıdığı içerikleri değiştirmiştir.

Anlık iradeler

“Sonrasında hakikat intikamını alacaktır” şeklinde kült bir cümleyle sona eren eserinde Schmitt, kanunu kendi tarihsel hareketi içinde anlamlandırmaya gayret eder; parlamenter yasama devletini yargı devleti ile hükümet ve idare devletleri karşısındaki konumlarına göre irdeler. Anlık parlamento çoğunluklarının anlık iradeleri ile şekillenmiş uzlaşılara dayalı sürdürülen çoğulculuğun, parlamenter yasama devletinin kanuniliğinden daha farklı bir meşruiyet talep ettiğinin altını çizer. Gerek kanunilik ve onu üreten temel yasama kaynaklarının, gerekse meşruiyet kavramının tarihsel-siyasal süreç içinde tartışıldığı Schmitt’in eseri Türkiye’de sürdürülen güncel tartışmalara da ışık tutabilecek nitelikler taşıyor.

Kanunilik ve Meşruiyet Carl Schmitt / çev. Mehmet  Cemil Ozansü İthaki, 2016

Aydınlanmanın filozofu

Aydınlanma dönemi filozofları arasında d’Alembert, en çok dönemin medarı iftiharı Ansiklopedi ya da Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar Açıklamalı Sözlüğü’nün kotarılmasında Diderot ile birlikte başı çekmesiyle anılır. Bu yapıtın başına yazdığı meşhur “Açılış Söylevi”yle de felsefe tarihindeki yerini sağlama alır d’Alembert. Felsefenin Öğeleri ya da İnsan Bilgilerinin İlkeleri Üstüne Deneme adlı kitabındaysa bilimlerin sanatlardan ayrı düşmeyeceği bir felsefe çatısı kurmaya soyunuyor. Bu kitabında d’Alembert, her türlü dogmatizmden sakınarak, insan aklını ve deneyimini öne çıkarıyor, düşüncesini “felsefenin öğeleri”ne yoğunlaştırıp değme bir “felsefe bölümlemesi” inşası için çaba harcıyor.

Felsefenin Ögeleri, d’Alembert, / çev. Hüseyin Köse, Pharmakon, 2016

Sartre cevaplıyor

Jean-Paul Sartre, düşünceleriyle eylemleri arasındaki tutarlılık açısından muhtemelen 20. yüzyılın en önde gelen düşünürüdür. Onun biyografisi ve eserleri hem 20 yüzyıl deneyimlerinin tutanağı gibidir hem de başkaları üzerinde derin etkileri olmuş etik bir öneridir. Sartre ile Sartre Hakkında’da 60’ların ikinci yarısıyla, 70’lerin ilk yarısında yapılmış üç söyleşi yer alıyor. New Left Review dergisi editörleriyle ve Simone de Beauvoir ile yapılmış ve çalışmalarındaki temel kaygıları, kadın mücadelesine ve dünya düzenindeki hiyerarşiye bakışını konu alan bu söyleşiler aradan geçen uzun zamana rağmen bugün hâlâ son derece güncel.

Sartre ile Sartre Hakkında,  / çev. Yücel Göktürk, Metis, 2016

[email protected]