Sonucu belli ama dikkat!

Adil Gür / A&G Araştırma Genel Müdürü
5.05.2018

Tüm siyasi partilerin Cumhurbaşkanı adayları belli. Milletvekili aday listeleri de 21 Mayıs’ta kamuoyuna açıklanacak. Araştırma sonuçlarını dikkate alarak fotoğrafa bugünden baktığımızda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turda tamamlanacağını, Erdoğan’ın kazanacağını tahmin etmek zor değil. Ama bu demek değildir ki açık ara rahat bir seçim geçecek. Aksine, kıyasıya bir yarış olacak.


Sonucu belli ama dikkat!

Seçim takvimi hızla işliyor, Türkiye koşar adım seçimlere doğru gidiyor. Herkesin kafasında aynı soru. Cumhurbaşkanlığı seçimleri birinci turda biter mi? Parlamentoda nasıl bir yapı ortaya çıkar? Her ne kadar Türkiye’de, siyasette 24 saat bile uzun bir süre denilse de biz bugünden 24 Haziran akşamına kadar ortaya çıkacak resmi yorumlamaya çalışalım.

“Seçmen kanaatleri nasıl oluşur?” “Siyasi partiler arası geçişkenlik ve oy kaymaları ne kadardır?” önce bunu yorumlayalım; Bir seçmenin herhangi bir partiye oy verme kararı uzun bir süreçten sonra oluşur. Yani seçmen üç günde beş günde radikal bir şekilde bir yerden bir yere savrulmaz. Akşam aynaya bakarken filanca futbol takımını tutuyorum diyen bir taraftar, sabah kalktığında takımımı değiştirdim artık o takımı değil filanca takımı tutuyorum diyemeyeceği gibi bir siyasi partiye oy veren seçmenler de sabah kalktığında ben artık o partiden vazgeçtim, bundan sonra filanca partiye oy vereceğim demez. Elbette ki oy değişimleri sınırlı da olsa oluşabilir ama bu değişim oy verilebilir partiler arasında olur.

Seçmendeki dalgalanma

Şöyle bir hafıza mı yokladığımda,  seçim takvimi sürecinde  seçmen davranışının  sonuçları etkileyecek boyutta  olduğu  iki seçim hatırlıyorum. Birincisi; 1999  Genel Seçimleri, diğeri ise 2009 Yerel Seçimleri. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi kısa sürede seçmen davranışında dalgalanmalar yarattı ve DSP’yi birinci parti yaptı. Yine 2009 yerel seçimlerinde dünyayı kasıp kavuran küresel kriz ülkemizi de etkiledi, seçmen davranışında değişimlere, oy kaymalarına neden oldu. Bu iki seçime de baktığımızda, aslında hareketlerin bloklar içinde olduğunu görüyoruz yani seçmenler ikinci tercihlerine oy verdiler. Hiç hoşlanmadıkları, aidiyet hissetmedikleri başka bir partiye oy vermediler. Daha açık ifadeyle; 1999 seçimlerinde ANAP ve DOĞRU YOL’dan DSP’ye, 2014’te ise AK Parti’den MHP’ye oy kaymaları oldu.

Türkiye 2007 Anayasa değişikliği ve sonrasında 16 Nisan 2017’de yapılan Hükümet Sistemi değişikliği ile birlikte iki bloklu bir siyasete doğru sürüklendi. “İki partili” demiyorum “iki bloklu” diyorum. Çünkü Türkiye etnik, mezhepsel ve ideolojik farklılıkları olan, çok farklı renkleri bir arada tutan bir ülke. Bu nedenle ülkemizde sadece iki partili bir siyaseti düşünmek mümkün değildir. İki partili değil ama iki bloklu bir siyaseti, yaptığımız anayasa değişiklikleri zorunlu kıldı. Çünkü kazanmak için 50+1’i almak gerekiyor. 50+1’i almak için, doğal olarak siyasi partiler bir araya gelip uzlaşarak bu blokları oluşturmak zorunda kalıyor. İşte 24 Haziran’a giderken yaşadığımız tam da bu. Siyasi partiler 24 Haziran’da, gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminde gerekse parlamentoda kazanabilmek için bloklar oluşturuyor. Bir tarafta AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, diğer tarafta HDP dışarıda bırakılarak oluşturulmaya çalışılan bir başka blok. 24 Haziran sürecinde siyasi partilerin değil bu blokların mücadelesine şahit olacağız.

Açıklanan Cumhurbaşkanı adayları ve 21 Mayıs akşamı YSK’ya verilecek Milletvekili aday listeleri işte tam bu noktada, blokların içinde yer alan siyasi partilerin ve adayların oy oranlarını belirlemeye yarayacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk blokta sorun yok çünkü bu bloğun Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek bir adayı var o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Diğer blokta yer alacak siyasi partilerin ise her birinin ayrı ayrı Cumhurbaşkanı adayı var ve bu Cumhurbaşkanı adayları o blok içerisinde yer alan siyasi partilerin muhtemel milletvekili genel seçiminde alacakları oy oranlarını etkileyecek. Ne anlatmak istiyorum; Muharrem İnce CHP’nin, Meral Akşener İYİ Parti’nin, Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi’nin milletvekili genel seçiminde alacakları oy oranına etki edecek.

İkinci tercihler

Yapılan tüm kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki; AK Partililerin ikinci tercihi MHP, MHP’lilerin ikinci tercihi AK Parti. CHP’lilerin ikinci tercihi İYİ Parti, İYİ Partililerin ikinci tercihi CHP. Tüm kamuoyu araştırması sonuçlarına baktığımızda bloklar içinde yer alan siyasi partilerin seçmenlerinin ikinci tercihi yine blok içinde yer alan başka bir parti. İlk blokta sorun yok dedik çünkü bu blok içinde yer alan partiler 1991 seçimlerinde ittifak yaptı ve oldukça başarılı oldular. 2010 referandumunda MHP ‘Hayır’ kampanyası yürütmüş ancak MHP seçmenlerinin önemli bir bölümü AK Parti ile birlikte hareket ederek ‘Evet’ oyu vermişti. İşte bu nedenle referandumda yüzde 58 oranında ‘Evet’ çıkmıştı. Yine 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermiş ancak MHP seçmenlerinin bir bölümü AK Parti tabanıyla birlikte hareket edip AK Parti adayı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermişti. Bu sonuçlardan çıkardığımız; AK Parti ve MHP tabanlarının ideolojik ve Sosyo- ekonomik profil olarak birbirine benzediğidir. Ağırlıklı olarak milliyetçi ve muhafazakâr tabana sahip AK Parti ve MHP seçmeninin, Türkiye’nin gündemindeki pek çok konuyla ilgili benzer düşündükleri çoğu kamuoyu araştırmasında da görülmektedir. 15 Temmuz süreci ve sonrasında yaşananlar, 16 Nisan Referandumu, Zeytin Dalı harekâtı hakkındaki kanaatlerde hep bu benzerlikler görülmektedir.

Siyaset sadece matematik hesabı üzerinden yapılmıyor kimya da bilmek gerekiyor. 2 x 2; bazen 4 ediyor, bazen 6’ya yükseliyor bazen ise 3’te kalıyor. İşte bu siyasetin, kimya hesabı ile ilgili bir durum. Bundan dolayıdır ki 24 Haziran seçimleri üzerinde yorum yaparken sadece matematik hesapları değil, siyasi partiler arasındaki kimya uyumunu da dikkate almak doğru ve akıllıca olacaktır.

Kıyasıya bir yarış

Tüm siyasi partilerin Cumhurbaşkanı adayları belli. Milletvekili aday listeleri de 21 Mayıs’ta kamuoyuna açıklanacak. Araştırma sonuçlarını dikkate alarak fotoğrafa bugünden baktığımızda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turda tamamlanacağını, Erdoğan’ın kazanacağını tahmin etmek zor değil. Bu demek değildir ki açık ara rahat bir seçim olacak. Aksine, kıyasıya bir yarış olacağı aşikar…

Seçim takvimi işlediği günden bu yana seçim sonuçlarını hangi seçmen kitlesinin belirleyeceği konuşulup duruyor. “Kürt kökenli seçmenler”, “Gençler”, “Kadınlar”, “Yurt dışında yaşayanlar” adına ne derseniz deyin her biri seçim sonucunu etkileyebilecek büyüklükte. Ama şunu unutmayalım; hiçbir seçimde seçmen kitleleri blok halinde hareket etmez, yani her siyasi partiye oy çıkabilir. Durum böyle olunca kıyasıya yarışların olduğu seçimlerde seçim sonucunu etkileyecek en önemli etkenin ‘katılım’ olduğunu unutmayalım. Katılım az olursa şu kazanır, katılım çok olursa bu kazanır demek de doğru değildir. Burada önemli olan oranından daha çok, sandığa kimin gittiğidir. Yani tabanını motive eden, sandığa yüksek oranda gitmesini sağlayanlar daha başarılı olurlar.

Değişim isteyenlerin sandığa her zaman daha fazla rağbet ettiği, mutlaka gidip oyunu kullanmak istediği siyaset bilimcileri tarafından bilinmektedir. Toparlamak gerekirse; Cumhur İttifakı 24 Haziran’da seçimin mutlak favorisi görünse de bir sürprizle karşılaşmamak için seçmen tabanını iyi motive etmeli ve mutlaka sandığa gidip oy kullanmalarını teşvik etmelidir. Seçimin mutlak favorisi görmek bazen faydadan daha çok zarar vermektedir. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraflı tarafsız tüm kamuoyu araştırmaları AK Parti adayı Erdoğan’ı seçimin mutlak favorisi olarak gösterdi. Tüm kamuoyu araştırmaları yüzde 53 ile yüzde 60 arasında bir oy oranı öngörüyordu ancak seçim yüzde 52 ile tamamlandı. Bunun nedeni “Nasıl olsa adayım kazanıyor sandığa gitmeme gerek yok, benim oyuma ihtiyaç yok” diyen seçmenlerin rehaveti idi. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarına il il, ilçe ilçe baktığımızda AK Parti’ye oy veren seçmenlerin yaşadığı yerlerde katılımın daha düşük olduğunu gördük. Merak edenler büyük şehirlerde ilçelere göre katılım oranlarına, Ege, Akdeniz, Trakya’daki katılım ile İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki katılım oranlarına bakabilir.

Ekonomi ile ilgili algılar

Seçimler yaklaşırken özellikle para piyasalarında bir takım oyunlar oynandığı, kredi derecelendirme kuruluşları aracılığıyla Türkiye’nin ekonomik bir müdahale ile karşı karşıya olduğu net bir şekilde görülüyor. Her ne kadar vatandaşın direkt işi olmasa da, dolar kurunun ekonomi ile ilgili algılarda çok etkili olduğunu biliyoruz. İstihdam oranları, büyüme rakamları, ihracat rakamları gibi verilerin vatandaşın ekonomi algısında etkisinin döviz kuru kadar olmadığı aşikar. Bu nedenle 24 Haziran’a giderken döviz kurlarına kayıtsız kalınmamalıdır.

Bir diğer önemli konu da “Milletvekili aday listeleri”. Bu listeler oluşturulurken, halkta karşılığı olan, seçmenin benimsediği adaylar tercih edilmelidir.

Bugüne kadar yaptığımız araştırmalar ışığında, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda tamamlanacağını düşünüyorum. Milletvekili genel seçimlerinde ise bloklar içi hareketler olabilir. AK Parti’nin oyları düşerse MHP’nin, CHP’nin oyları düşerse, İYİ Parti’nin oylarının yükseleceği veya tersi bir durum olabileceği kanısındayım. Seçim takvimi sürecinde ülkedeki konjonktürel gelişmeler ve aday listeleri, milletvekili genel seçimlerinde bloklar içi oy kaymalarını belirleyecektir.

Türkiye gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Bir taraftan silahlı terör örgütleriyle, bir taraftan paralı terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. İnanıyorum ki, bu büyük millet ve devlet bu ve benzeri sorunların üstesinden her zaman olduğu gibi yine başarıyla gelecektir.

[email protected]