Sosyoloji yapma biçimleri

Murat Güzel
18.06.2023

"Sosyoloji Ne İşe Yarar?" isimli kitap sosyoloji yapma biçimlerindeki ön varsayımları ve sosyolojinin hedefleyebileceği yararlılığın ya da yararsızlığın türünü açıklamaya çalışan yazarların makalelerinden oluşuyor.


Sosyoloji yapma biçimleri

En zor sorulardan biridir belki uğraştığınız alanın ne işe yaradığını başkalarına açıklamak zorunda olmak ya da böyle bir zorunlulukla karşı karşıya kalmak. Yaramanın kendisinde çıkarcı bir taraf, bir yanlılık ya da kısıtlayıcılık olduğunu düşündüğünüzde meşgalenizi meşrulaştırmakta zorlanmanız işten bile değildir. Birbirinden farklı ve çeşitli meslek gruplarının aynı şekilde meşrulaştırılmadığı da iyi bilinir. Sözgelimi doktorların, çöpçülerin ya da çiftçilerin yaptıkları işin toplumsal işlevlerini açıklama noktasında herhangi bir zorlanmaya maruz kalmadıklarına şahit oluruz; ancak okulda gördüğümüz matematiğin, fiziğin ya da başka bir bilimsel disiplinin toplumsal bir varlık oluşumuza etkileri konusunda çeşitli ve birbirine zıt bakış açıları ile karşılaşmamız kolaydır. Kimi -özellikle matematikte zorlananlar- okuldaki matematikçinin fonksiyonlar teorisi anlatımında içerilen çeşitli hususların gerçek hayatta kullanılıp kullanılmayacağını merak eder, kimi de geçmiş toplumlardaki siyasi, sosyal, kültürel değişimlerle sıkı fıkı tarihin (bunların da tarih dersini pek sevmeyen öğrenciler olması muhtemeldir) günümüzde nasıl işlevli kılınacağını

"Sosyoloji Ne İşe Yarar?" sorusunun da matematik, tarih vb. derslerin anlatımlarındaki hususların gerçek hayatlarını sürdürmede onlara nasıl yardımcı olacağını merak eden öğrenciler gibi akademide sosyoloji eğitimi almak zorunda kalmış öğrencilerin ağzından sık sık çıktığını duyarız. Mezuniyeti sonrası iş alanlarının var olup olmamasından tutun da sağlayacağı toplumsal statünün derecesine kadar birçok alanı hesaba katmalısınızdır bu soruyu cevaplarken.

"Ne işe yarar?" sorusuna fizikte sosyolojiden daha az rastlanmasının sebebi elbette hem fiziğin sosyolojiye nazaran daha yüksek bir akademik meşruluğa sahip olması hem de toplumsal bakımdan daha prestijli, daha fazla, daha kolay erişilebilir iş alanlarına geçit vermesinden kaynaklandığını düşünen Bernard Lahire, edisyonunu yaptığı Sosyoloji Ne İşe Yarar adlı kitaba yazdığı giriş yazısında "Bir bilginin işe yarar ya da yaramaz olduğuna ilişkin duygu genellikle o bilginin doğasından ziyade akademik ve akademi-dışı değerinden (öğrenimin prestij seviyesi, erişim sağladığı mesleki iş alanlarının çeşitliliği, icra edilen işlerin şöhret derecesi) kaynaklanır" şeklinde düşüncelerini anlatıyor. Sosyolojinin içinde bulunduğu toplumsal, akademik ve bilişsel durumun son derece rahatsızlık verici olduğunu, çünkü sosyologların sürekli karşılaşatıkları "ne işe yarıyor" sorusunu soran zihinlerde bu sorunun cevabının ("hiçbir işe yaramıyor") zaten hazır olduğunu belirtiyor: "Bilimsel bir çalışma yürüttüğünü ve bu yüzden, zihinsel bağımsızlığını mesleğinin mantığının dışından gelen her türlü dayatmaya karşı koruduğunu iddia eden her sosyolog, bu nedenle eninde sonunda her türlü (siyasi, dinî, ekonomik, bürokratik)... toplumsal talep karşısında özgürlüğünü, sessizce ya da kuvvetli bir öfkeyle savunmak zorunda kalır."

Bilimsel angajmanlar

Sosyoloji yapma biçimlerindeki ön varsayımları ve sosyolojinin hedefleyebileceği yararlılığın ya da yararsızlığın türünü açıklamaya çalışan yazarların makalelerinden oluşuyor kitap. Kitapta sosyologların kamusal tartışmalar ve toplumsal mücadeleler kapsamındaki siyasal ya da bilimsel angajmanlarının şartlarının oluşturduğu meseleler, sosyolojik çalışmaların eleştirel işlevi, sosyolojinin bir meslek olarak profesyonelleşme tarzı vb. konuları ele alan makaleler elbette sosyolojik çalışmaların toplumsal kullanımı etrafında yapılacak bir sosyolojiyi de hatırlatıyor bize. Sosyolojik üretim ile sosyolojik tüketim arasındaki bağı çözümlemenin bir biçimi olacaktır bu elbette.

Sosyoloji Ne İşe Yarar, Dir. ve düz. Bernard Lahire, Çev. Zehra Karagöz, Pinhan, 2023

Ahlakı dinden ayırma çabalarının eleştirisi

Modernlikle birlikte ahlakı dinden dini ahlaktan ayırt etmeye yönelik seküler bir çabanın yaygınlaştığını biliyoruz ve bu ayrıştırmanın olumsuz etkilerini hepimiz yaşıyoruz. Eleştirel-entelektüel tasavvurunun merkezine ilahi emanet paradigmasını yerleştiren Faslı düşünür Taha Abdurrahman, kitabında din ve ahlakın birbirinden ayrılması üzerinde durarak Tanrı'nın yerine vicdan, akıl, toplum ve sevgiyi yerleştiren seküler ahlak paradigmalarına karşı fizik ve metafizik bütünlük esasına dayanan ilahi emanet paradigmasını öne çıkarıyor. Modern ahlak tasavvurlarının Tanrı kaynaklı bütün değerleri "tırnak içine almasına" itiraz eden Taha Abdurrahman, çağdaş ahlak tartışmaları için çok değerli argümantasyonlar geliştiriyor.

Seküler Ahlakın Sefaleti, Taha Abdurrahman, Çev. Soner Gündüzöz, Pınar, 2023

Dışişleri Bakanlığı'ndan gensoruyla düşürüldü

Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk çok partili demokrasi deneyimini temsil eden ve 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti ile başlatılan dönemin en ilginç simalarından biri de elbette DP hükümetinin Çalışma Bakanı Hayrettin Erkmen'dir. Bu bakanlıktan 27 Mayıs darbesi sonrası Yassıada'daki mahkûmiyetine, yıllar sonra DP'nin devamı olarak kurulmuş Adalet Partisi'nde dışişleri bakanlığını yapan Erkmen Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na girmesi içinde epey mücadele etmiştir. 1980 yılında ise "milli menfaatlere aykırı ve İsrail'le gizli görüşmeler yaptığı" gerekçesiyle MSP'nin verdiği gensoruyla bakanlıktan düşürüldü. Erkmen'in anıları, yakın dönem siyasi tarihimizin, arka planı çok iyi bilinmeyen çeyrek yüzyıllık bir dönemine ışık tutuyor.

İki Dem Bir Demokrat, Haz. H. KardaşüE. G. Naskali- O. S. Başar, YKY, 2023