Soykırım iftirası ve Rusya'nın Ermeni kumpası

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu / Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi
1.05.2020

İstanbul iki yıl işgal altındaydı. Eğer bizler Ermenilere soykırım yapmış olsa idik, bunun belgeleri İngilizlerce çok rahatlıkla bulunabilirdi. Ve bu belgelerden Anadolu'nun her vilayetinde de bulunabilirdi. Ancak ne İngilizler ne de Fransızlar bulabilmişlerdi.


Soykırım iftirası ve Rusya'nın Ermeni kumpası

Uluslararası hukuka göre, soykırım, “ırk katliamı” anlamına gelen genocide (jenosid) kavramının Türkçe karşılığıdır. Bir kavram olarak ilk defa Raphaël Lemkin tarafından, Nazilerin İkinci Dünya Savaşı’nda uyguladıkları politikaları tanımlamak için kullanılmış ve Birleşmiş Milletler, 1948 yılında “Soykırım Suçunu Önleme ve Cezalandırma Anlaşmasında” soykırımı resmen uluslararası bir insanlık suçu olarak tanımıştır. Bu anlaşma ile aşağıdaki beş kategoriye giren “millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubu kısmen veya tamamen imha maksadıyla” işlenen eylemler, soykırım unsuru sayılmıştır.

1. Gruba mensup olanların öldürülmesi,

2. Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi,

3. Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek,

4. Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak,

5. Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.

I. Petro’nun vasiyeti

Bu kavramlar çerçevesinde, Kafkaslarda 1821 ile 1922 yılları arasında beş milyondan fazla Müslüman ülkesinden atılmış, beş buçuk milyondan fazla Müslüman ise en hafif tanımıyla soykırıma uğramıştır. Bunun başlıca sebebi ise Rusya’nın Osmanlı’yı parçalama stratejisidir. Bu strateji “Deli Petro” lakaplı Rus Çar’ı I. Petro tarafından kendi eliyle yazdığı vasiyetnamesinde kendisinden sonra gelenlerin, başlatmış olduğu politikaları devam ettirmelerini istemiştir. I. Petro’nun İstanbul, Boğazlar, Kafkaslar ve Ermenilerle ilgili vasiyetinden bazı bölümler ise şöyledir:

‘Türklere biz savaş açtık’

1. Rusya sınırları Avrupa’da Kuzey Baltık denizinin kuzeyine kadar, güneyde ise Karadeniz’e kadar genişlemelidir. Bunların içerisine Ermenilerden meskûn araziler de dâhil edilmelidir.

2. Rusya Devleti, Avrupa ve Asya hazinelerinin anahtarı olan İstanbul’u başkent olarak elde ederse o zaman asıl devlet unvanına kavuşmuş olacaktır. Günümüzde bile İstanbul’un cevahir atına sahip olabiliriz. Elbette ki, İstanbul’a sahip olan padişah, âlemde padişahlar padişahı olacaktır.

3. İran Devleti’nin inkişafı her zaman engellensin. O zaman Rusya devleti İran’ı kolay elde edebilir. Ama bunun için ilk önce Osmanlı devletini mahvetmek gerekir. Öte yandan Gürcistan Kafkaslarda İran’ın şah damarı pozisyonundadır. Bunun için Gürcistan’dan önce Ermenistan ve Azerbaycan’ı zapt edip, İran’ın dâhili dehalarını kendinize hademe yapmanız gerekir. Böylece Avrupa’nın zenginliği ayağınıza gelecektir.

Bunun sonucu olarak, Ruslar daha 1768 yılında Osmanlılara karşı harekete geçerek, Rusların korumasında bir Ermeni Ararat Krallığı’nın kurulması için Ermenileri teşvik etmiş, Doğu Anadolu ve Balkanlarda ise milyonlarca Müslüman öldürülmüş kalanları da Anadolu’ya sürülmüştür. Balkan Tarihi Profesörü Justin McCarthy’e göre “19. ve 20. yüzyılda milyonlarca Müslüman, yurtlarından sürüldü ve kalanları da kılıçtan geçirildi. Çoğunluğu Kürt olmak üzere, Doğu Anadolu’nun sadece üç ilinde 1914 ve 1916 yıllarında, Ermeniler tarafından 342 bin Müslüman öldürülmüştür.”

En az 200 bin silahlı Ermeni’nin, 1880’li yıllardan başlayarak 1917 yılındaki Bolşevik İhtilali’ne kadar Rusya tarafında iki amaçla görev yaptığı görülmektedir. Birincisi cephe gerisinde ayaklanmalar çıkararak bölgedeki Müslüman halkı korkutmak ve göç etmelerini sağlamak. İkincisi ise Rusya tarafından oluşturulan ve desteklenen Ermeni milis kuvvetleri aracılığıyla Türk ordusunun savunma hattını kırmak ve böylece Rus işgalini kolaylaştırmaktı.

İddiaların kaynağı

Gerek ABD ve gerekse Doğu Anadolu’da bulunan İngiliz, Fransız konsolosluk ve Rus ordusunun raporlarından ve talimatlarından görülüyor ki, Ermeni gönüllü birlikleri, en geniş ölçüde, Osmanlı yanlısı Ermeni ve Müslüman halkın ortadan kaldırılmasıyla uğraştılar. Gönüllü birlikler, Müslüman nüfusu sistematik olarak imha ederek Taşnaksutyun Partisi’nin Ermeni bölgesinin Müslüman öğelerden temizlenmesini ve sınırların çevrilmesini öngören planını yerine getirdiler. Öyl eki Ermenistan Başbakanı Ohannes Kaçaznuni, 1923 Taşnak Kongresinde bu durumu itiraf eder: “Türklere biz savaş açtık. Denizden denize Ermenistan hayali için ayaklandık, olayların sebebi biziz, (Ruslar tarafından) aldatıldık. Türklerin uyguladıkları tehcir amaca uygundu. Kendi dışımızda suçlu aramayalım. Yüzlerce yıl birlikte yaşadık. Şimdi Türklere bakacak yüzümüz kalmamıştır”.

Ermeni Soykırımı iddialarının kaynağı nedir? Kısaca belirtecek olursak, özellikle ABD’deki diaspora Ermenileri 1960’lı yılların başından itibaren, 1915 olaylarının “soykırım” olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaya başlamış ve bunun temel dayanakları olarak da, I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Propaganda Bakanlığı tarafından yayımlanan “Mavi Kitap” ve Talat Paşa’ya atfedilen sahteliği ispatlanmış sadece “bir tek” telgraf metnidir.

Van neden iki kez kuruldu?

Eğer bizler Ermenilere soykırım yapmış olsa idik, İstanbul iki yıl işgal altındaydı. Bunun belgeleri İngilizlerce çok rahatlıkla bulunabilirdi. Ve bu belgelerden Anadolu’nun her vilayetinde de bulunabilirdi. Ancak ne İngilizler ne de Fransızlar bulabilmişlerdi. Çünkü böyle bir planlı soykırım çabası yoktur. Anadolu’da açılan toplu mezarlar ise Ermenilerin değil Müslümanların toplu mezarıdır. Olan şey şudur: Fatih’in Batı Hıristiyanların soykırımından kurtardığı millet-i sadıkamız olan insanlar Osmanlı Devleti ve Müslüman halka karşı kışkırtılmıştır. Devlet de kendi güvenliğini sağlamak için onları iç bölgelere tahliye etmiştir. Bu sırada ise başta aşiretler olmak üzere, Ermenilere karşı, intikam ve para için saldırılarda bulunmuşlardır. Bu da elbette bir Müslüman’ın ve insanın asla tasvip edeceği bir durum değildir. Ancak o savaş şartlarında bir milyon insanı tahliye etseniz hatta “pikniğe bile götürseniz” yüz bini yolda ölürdü. Çünkü açlık, hastalık ve kış kıyamet vardı. Ama asla Ermenilere karşı halk ve devlet bazında sistematik ve kurumsal, soykırım şartlarına uygun bir saldırı söz konusu olmamıştır.

Doğudaki birçok şehir gibi, Van şehri neden ikinci kez kuruldu? Urfa’daki Ermeniler neden ve ne zaman Musul’a sürüldü? Bunların cevabı verilmeden kimse bizden hesap sorma hakkına sahip değildir. Burada Abdülhamid’in bedduası (https://www.youtube.com/watch?v=JagrHulzG4g) ve merhum Hrant Dink’in “Su çatlağını buldu”, (https://www.youtube.com/watch?v=gIpuvw3I56A&t=114s) videolarını izlemenizi rica ederim.

[email protected]