Soyut aklın sınırları

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
12.11.2022

Soyut aklın özlerden bir öz değil, fiillerden bir fiil olup kimisi özel, kimisi genel birtakım sınırları bulunduğu ilkelerine dayanan Taha Abdurrahman, soyut aklın özel sınırlarını İslami düşünce sistemindeki teori geleneğine yoğunlaşarak izah ediyor. Derece derece aklın olduğunu söyleyen yazar en olgun akılcılığın ise canlı iman tecrübesini esas aldığını savlıyor.


Soyut aklın sınırları

İslam dünyasının önde gelen düşünürleri arasında sayılan Faslı dil, mantık ve Ahlak filozofu Taha Abdurrahman, çağdaş Arap entelektüellerin İslam düşünce geleneğiyle ilişki kurma noktasında yaşadıkları başarısızlıkların ve İslam dünyasındaki fikri ve yapısal sorunların temelinde modernliğe yönelik taklitçi tutumun yattığına dikkat çeker. Batı düşüncesini taklit etmenin bedeli Müslümanlar için ağırdır; çünkü onlar bu yolla hem geleneklerine yabancılaşırlar hem de çarpık bir Müslüman benlik tasavvuru üretirler. Dahası Taha Abdurrahman'a göre günümüzde Müslümanların karşılaştığı sorunların tamamı İslam'dan değil dış güçler ve etkenlerden kaynaklanmaktadır; özellikle bu sorunların ortaya çıkışında Müslümanların Batı'nın baskın bilgi biçimlerine bağımlılığı inkâr edilemez.

Taha Abdurrahman Türkçeye Dini Amel ve Aklın Yenilenmesi ismiyle çevrilen kitabında dini akıl ve amelin nasıl yenileneceğine ilişkin düşüncelerinin felsefi ve metodolojik ilkelerini ortaya koyarken amaçladığının da son 50 yıldır yaşanan İslami uyanışa fikri bir dayanak sağlamak olduğunu kaydediyor. Dini uyanışın teyakkuza geçirilebilmesi için gereken bütünlük ve yenilenme şartlarının ortaya çıkarılmasına katkı sağlamayı amaçlayan Taha Abdurrahman'a göre İslami uyanışta bütünlüğü temin etmenin yolu iman tecrübesinin derinlerine dalarak son noktaya gidebilmekten geçiyor. Bu yolculuktan nasiplenen kişinin ahlaki yüceliklerle donanacağına ya da dürüstlüğe gönül vereceğine kani Abdurrahman. İslami uyanışın yenilenmesinin ise derin iman tecrübesinin en yetkin akli yöntemler kullanılarak çerçevelenmesini, düzenlenmesini ve kurulmasını elverişli duruma getirmekten geçtiğini belirten Taha Abdurrahman, İslami uyanışa muhalefet edenlerin karşılarında yetkin ve kendileriyle yüzleşebilen kişiler bulamadıkları için bu uyanışa musallat olduklarını düşünüyor.

Yeni akıl kavramı

Manevi tecrübenin akli bilgiyle asla çelişmediğini, aksine bu bilgiyi zenginleştirdiğini ve derinleştirdiğini ifade eden bakış açısıyla Taha Abdurrahman, İslam dünyasındaki çarpık akıl anlayışlarını eleştiriyor. İslam düşünce geleneğinden yararlanarak yeni bir akıl teklifinde bulunan Abdurrahman, bu yeni akıl kavramıyla hem İslam geleneğindeki çeşitli eksikleri gideren hem de modern akılcılık anlayışlarını ve bilhassa araçsal aklı aşan farklı bir öznellik geliştiriyor. Her biri üç ayrı bölüm içeren üç kısımdan oluşan kitabında soyut akıl, rehberlik edilmiş akıl ve desteklenmiş akıl kavramları ile modernliği ve modernliğin ruhunu tartışacak kapsamlı bir ahlaki-akli eylem teorisi geliştiren Abdurrahman'ın kendi projesini üzerine bina ettiği vukufların sadece günümüz Müslümanlarının durumlarının eleştirisiyle ilgilenmediğini, aynı zamanda onun eleştirilerinin kapsamına bilhassa Batılı-modern fikri geleneklerin de girdiğini görmek gerekiyor. Bilgi ile eylemi, ilim ile ameli iç içe geçiren bir epistemoloji çerçevesinde kelam, fıkıh, felsefe, mantık ve tasavvufun da aralarında olduğu pek çok disiplinin söz dağarından yararlanan Abdurrahman kitabının birinci kısmında soyut aklı ve onun sınırlarını tartışıyor. Soyut aklın özlerden bir öz değil, fiillerden bir fiil olup kimisi özel kimisi genel birtakım sınırları bulunduğu ilkelerine dayanan Abdurrahman, soyut aklın özel sınırlarını İslami düşünce sistemindeki teori geleneğine yoğunlaşarak izah ederken soyut aklın mantıki, olgusal ve felsefi anlamdaki genel sınırlarını da bilimsel pratiğe temas ederek açıklıyor. Kitabının ikinci kısmında rehberlik edilmiş aklı ve sorunlarını, üçüncü kısımda ise desteklenmiş aklı ve yetkinliklerini ele alan Taha Abdurrahman böylelikle derece derece aklın olduğunu ve en olgun akılcılığın ise canlı iman tecrübesini esas aldığını savlıyor.

Dinî Amel ve Aklın Yenilenmesi Taha Abdurrahman çev. Mehmet Emin Güleçyüz Pınar, 2021

Pozitivizmin din felsefesine bakışı

Fransız filozof Henri Bergson'dan yaptığı tercümelerle Türkiye'de Bergsonizm akımının oluşumuna katkı sağlamış Mustafa Şekip Tunç'un Darülfünun İlahiyat Fakültesi'nde verdiği din felsefesi dersinin notlarından oluşan kitapta, Tunç, din fenomenini ve mistisizm dediği olguyu sosyolojik, psikolojik, epistemolojik ve ahlaki açılardan ele alarak tartışıyor. Tartışmasında sık sık Durkheim, Mauss, Blondel, Hartmann vb. isimlere başvuran Tunç'un klasik din felsefesinin konularına bilhassa uzak durduğu söylenebilir. Bunda elbette Tunç'un dinin bilimle herhangi bir işinin olmadığını varsayan bakış açısının etkisi büyük. Tunç derslerinde dönemin Fransız düşüncesinin temel problematiklerine ve pozitivist diyebileceğimiz bir bakışa bağlı kalıyor.

Felsefe-i Din, Mustafa Şekip Tunç, yay. haz. Fatih Taştan, Çizgi Kitabevi, 2022

Nietzsche'nin İncil'i nasıl buyurmuştu?

Modern felsefe üzerinde Nietzsche'nin büyük bir etkisinin olduğu söylenebilir. Kimileri Nietzsche'yle birlikte akademik felsefe tarihinin sona erdiğini ve düşünmenin sanat tarihinin başladığını öne sürmekten hoşlanıyor kimileri de hiçbir yazarın seçkinciliği Nietzsche kadar vurgulamadığını ve bayağılığı onun kadar üzerine çekmediğini ileri sürüyor. Çağdaş Alman filozof Peter Sloterdijk, filozofun 100. ölüm yıldönümünde yazdığı kitapta onun hakkında "Bu bir 'edebi eser' ya da beşinci bir 'İncil' ya da henüz bir adı bulunmayan bir şey: Uzun süredir verdiğim ürünlerin en ciddisi hem de en neşelisi, ve herkese hitap ediyor" dediği Zerdüşt Böyle Buyurdu kitabını irdeliyor. Bu irdelemenin anlama-yorumlama ve eleştiri boyutları içerdiğini de vurgulamak gerekiyor.

Nietzsche'nin Beşinci "İncil"i, Peter Sloterdijk, çev. Mustafa Tüzel, Ayrıntı, 2022

@uzakkoku