Sözde demokrasi savunucularının kahramanı Navalniy kimdi?

Mehmet Yahya Çiçekli/ Yazar
18.03.2024

Panslavizmi çağrıştıran Rus birliği görüşlerinin yanında aslında Aleksey A. Navalniy sözde demokrasi savunucuları tarafından üzerinde pek durulmayan karanlık yönlere de sahipti. Rusya'nın Rus olmayan toplumlarla ilişkilerine çekinceler koyan, örgütlü suçlarla ilgili olarak Müslüman azınlıkları ve göçmenleri suçlayan, “Müslüman göçmen” karşıtı, ırkçı, Putin'in Çeçenistan'da ve başka yerlerdeki siyasetini yumuşak/tavizkar bulan, Rus toplumunun daha milliyetçi olması gerektiğini düşünen bir figürdü.


Sözde demokrasi savunucularının kahramanı Navalniy kimdi?

Rusya'nın en bilinen muhalif lideri Aleksey A. Navalniy Rusya'nın kuzeyinde mahkûm olduğu cezaevinde 16 Şubat 2024 tarihinde hayatını kaybetmişti. O günden beri geçen yaklaşık bir aylık süre bu olayı haberleştiren "Batılı" kaynaklar için adeta bir samimiyet testi oldu. Navalniy'in ölümü geleneksel basın organlarında ve daha yoğun olarak Putin karşıtı sosyal medya ortamlarında kayda değer yankı uyandırdı. Navalniy'e gösterilen ilgi farklı kaynaklara sahip; her geçen yıl daha fazla insan Rusya içinde ve dışında ona ilgi göstermeye başlıyordu. 2022 yılında başlayan İkinci Ukrayna Savaşı ile V. Putin'in dünyanın büyük ölçüde nefretini kazanması da Navalniy'in Avrupa ve ABD'de daha fazla ilgili çekmesine neden olmuştu. Putin'in alternatifi sayılabilecek en güçlü figür olduğundan Rusya içinde ve dışında büyük bir ilgi ve sempati cezbetmişi.

Çoğu insan Navalniy'i yalnızca Putin karşıtlığı üzerinden tanıyor ve tanımlıyor. Bu durum Navalniy'in gerçek kimliğini ve savunduğu ilkeleri arka plana itiyor hatta görünmez kılıyor. Avrupalı büyük basın kuruluşlarının haberlerinde ondan "milliyetçi muhalif" olarak bahsediliyor. Bu ifade onun dünya görüşü için oldukça hafif kalmanın yanında, "aktivist" "eleştirmen" "yolsuzluk karşıtı" gibi başka sıfatların arasında kaybolup gidiyor.

TEK DEVLET ÇATISINDA BİRLEŞME FİKRİ

Rusya'nın dış siyasetinde ve dünya ile ilişkilerinde en önemli iki konu olan Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın işgali gibi iki temel meselede Navalniy'in muhalif kimliğini pekiştirdiğini söylemek güç. Putin'in işgal kararlarına dair Navalniy'in bazı eleştirel değerlendirmeleri bulunabilirse de örneğin Ukrayna meselesinde, 2014'teki savaş henüz başlamadan önce, (eski yıllarda) slavların ve bilhassa Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya'nın tek devlet çatısı altında birleşmesi gerektiğini ve bunun gerçekleşeceğini söylüyordu.

Panslavizmi çağrıştıran Rus birliği görüşlerinin yanında aslında Navalniy sözde demokrasi savunucuları tarafından üzerinde pek durulmayan karanlık yönlere de sahip. Rusya'nın Rus olmayan toplumlarla ilişkilerine çekinceler koyan, örgütlü suçlarla ilgili olarak Müslüman azınlıkları ve göçmenleri suçlayan, "Müslüman göçmen" karşıtı, ırkçı, Putin'in Çeçenistan'da ve başka yerlerdeki siyasetini yumuşak/tavizkar bulan, Rus toplumunun daha milliyetçi olması gerektiğini düşünen bir figürdü. Rusya'nın Müslüman azınlıkları ve göçmenleri denildiğinde yoğun olarak ve başta Türk halkları geldiğinden aslında Navalniy'in bir Türk karşıtı olduğunu da söylemek mümkün.

DEMOKRATİK DEĞERLER, İDEOLOJİK SİLAHLAR

Navalniy'in dünya görüşünün hoşgörü ile şekillenmediği açık. Dünya'ya meydan okuyan ve komşu ülkelere savaş açmaktan kaçınmayan Putin'i "yumuşak" bulan ırkçı Navalniy eğer Rusya'nın başına geçseydi Rusya uluslararası sistemin daha uyumlu bir üyesi mi olacaktı? Elbette Navalniy'i kahramanlaştıran sözde demokrasi savunucuları aslında onun kim olduğunu ve ne istediğini bilebilecek durumda, asıl mesele bunu umursamamaları. Zira "demokratik değerler" uluslararası ilişkilerde menfaate göre keyfe keder yorumlanabilecek ideolojik silahlar haline gelebiliyor. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" anlayışı ile daha radikal, öngörülemez, saldırgan ve antidemokratik figürler makbul sayılıp teveccüh görüyor veya parlatılabiliyor.

TERÖR ÖRGÜTLERİ MÜTTEFİK OLDU

Mevcut tabloda, dünyayı daha büyük krizlere sürükleyebilecek aktörlerin yükselişinde tam aksi yönde tavır sergilemesi beklenebilecek tarafların bu radikal aktörleri desteklemesi hali tezahür ediyor. Hatta emsal genişletilirse Suriye'nin kuzeyinde kendinden olmayanı yaşatmayan ve etnik temizlik yapan YPG de DEAŞ karşısında benzer bir yükseliş ile kimi büyük devletler için makbul bir müttefik olarak kabul gördü.

"Düşmanımın düşmanı dostumdur" düşüncesi pragmatik olsa da demokrasinin yılmaz savunucuymuş gibi ahkam kesen devletler için iki yüzlülük anlamına geliyor. Navalniy'in gördüğü teveccüh de pragmatik olmakla birlikte uzun vadede rasyonel değil ve görünüşe göre iki yüzlü bir tavır. Belki de bu tavır iki yüzlülük değil, belki de bu devletlerin önceliği hiçbir zaman demokratik değerlerin savunulması olmadı. Kıblesi, sanılanın aksine yüksek değerler değil, kendi menfaatleri olan bu devletler aslında tarih sahnesinde belki de daha büyük bir vebal altına giriyor. Zira destekledikleri radikal figürlerin yükselişi dünyayı kana bulayabilecek bir sürece dönüşebilir. Tarih, böylece yükselen liderlerin elinden çıkan kanlı devirlere yabancı değil.