Sporda şiddetin nedenleri ve çözüm önerileri

Av. Hüseyin Alpay Köse - Spor Hukuku Enstitüsü Bşk. Yrd.
11.04.2015

Sporda şiddet, önlemlere rağmen, önüne geçilmekte hayli zorlandığımız bir sorun. Bu konuda hukuk tarihimizde iki ayrı kanun çıkarılmış olmasına rağmen özellikle büyük umutlarla çıkarılan 6222 sayılı yasanın uygulanmasında yaşanan problemler neticesinde hukuken pek de fazla yol alınamamış durumunda. Belirli başlıklarla sorunun nedenlerine bakalım


Sporda şiddetin nedenleri ve çözüm önerileri
Geçen hafta sonu Türk spor tarihi açısından sonuçlarını halen hissettiğimiz önemli bir olay meydana geldi. Fenerbahçe kulübü oyuncularına yönelik olarak gerçekleştirilen saldırı sonucu aslında aralarında ciddi gerginlikler olan kulüpler bir araya gelerek doğru bir tavırla liglerin bir hafta ertelenmesini sağladılar. Gündemin yoğun olduğu ülkemizde bu konu da unutulmaya doğru ilerlemekte aslında. Oysa, 4 Nisan günü, Türk sporunun en önemli sorunlarından biri olan şiddetin en üst noktaya çıktığı an yaşandı denebilir. Zira ilk defa bir sporcu gurubuna direkt öldürme kastı ile bir saldırı gerçekleştirildi.
 
Sporda şiddet, önlemlere rağmen, önüne geçilmekte ciddi sorun yaşanan bir konu. Bu konuda hukuk tarihimizde iki ayrı kanun çıkarılmış olmasına rağmen özellikle büyük umutlarla çıkarılan 6222 sayılı yasanın uygulanmasında yaşanan sorunlar neticesinde hukuken pek de fazla yol alınamamış durumunda. Belirli başlıklarla sorunun nedenlerine bakacak olursak;
 
Yönetici sorunu
 
Türk sporunun sübjektif açıdan bakıldığında tek bir sorunu bulunmaktadır: Yönetici sorunu. Diğer bütün sorunlar, balığın baştan kokması misali, bu sorunun türevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Şunu hemen belirtmek gerekiyor: Kamuoyuna deklare edilenin aksine, özellikle futbol kulüplerinde başkan veya yönetici olmak fedakârlık gerektiren bir iş olmaktan çok, bu kişilere sağladığı önemli faydalar nedeni ile bir cazibe noktası durumunda. Normal bir iş adamı pozisyonunda olan kişiler kulüp yöneticisi olduklarında bir anda medyada boy göstermeye, ilgi odağı olmaya ve haliyle de avantajlar sağlamaya başlamakta.
 
Tanınır olma isteği yöneticileri çoğu zaman “ilgi çekici”  açıklamalar yapmaya itmekte ve tabii bu açıklamalar da şiddete neden olabilecek çağrışımlar barındırabilmektedir. Bu sebeple ki bazı karşılaşmalar sonuç olarak aslında taraflar açısından çok önemli olmasa da bir anda ölüm kalım maçına dönebilmektedir. Medyanın da sağladığı megafon etkisi ile yöneticilerin kışkırtıcı eylemleri taraftarlar üzerinde büyük etkiye yol açmakta, bunun sonucu meydana gelen olaylarda yine yöneticiler şiddete karışan kişilere çoğu zaman sahip çıkmaktadır. Ayrıca: Kulüp yöneticilerinin hemen hepsi iş adamı olmasına rağmen kulüplere para yardımında bulunmadıkları, bulundukları takdirde de borç olarak verip bunu yeni yönetime gelmek isteyen kişilere karşı bir koz olarak kullandıkları görülmektedir. İş bu ve benzeri nedenlerden yöneticilerin kulüpler için gereklilik mi yoksa zarar verici bir özne mi olduğu kesinlikle tartışmalı. 
 
Her ne kadar kulüp yöneticisi olmak için kriterler getirilmesi pek mümkün değilse de, yöneticilerin yaptıkları kışkırtıcı açıklamalar ile ön plana çıkma hevesleri kesinlikle engellenmelidir. Spor Yargısı noktasında bunun yolu ise; belli süre cezalar alan yöneticilerin unvanlarının kalıcı olarak ellerinden alınması olmalıdır. Yani verilen hak mahrumiyeti cezaları caydırıcı konuma getirilmelidir. 
 
Holiganizm sorunu
 
Çoğu zaman şiddetin nedeni değil sonucu konumunda olan ve en çok zararı gören, aynı zamanda spora harcama da yapan kitle durumunda olan taraftar kesimi, şiddet sorununun en büyük konusunu teşkil etmektedir. Burada bir parantez: Konumuzu her ne kadar sporda şiddet teşkil ediyor olsa da bunun futbolda şiddet olarak tanımlanması yanlış olmayacaktır. Zira yapılan incelemelere göre sporda şiddetin %95’i futbol alanında yaşanmaktadır.
 
Taraftarlar konusunda en büyük problemi, şiddete başvuran kişilerin futbol alanlarını hukukun dışında görme eğilimi oluşturmaktadır. Normal hayatta asla yapmayacakları eylem ve davranışları futbol alanları içerisinde rahatlıkla gerçekleştirebilmekte ve bunun sonucunda hukuki yaptırımlara konu edilmeyi asla kabul etmemektedirler. Bu kitlenin %60’ından fazlasının en az lise mezunu olduğu düşünüldüğünde de asıl sorunun eğitim değil bilinç olduğu açıkça görülmektedir. Bu açıdan doğru bir yaklaşımla 14 Nisan 2011 tarihinde çıkarılan 6222 sayılı yasa bu eylemlere engel olma amacı ile çıkarıldı ise de, şu an şiddeti önlemeden çok bizzat şiddete sebep olma konumuna gelmiş bulunmaktadır. 
 
Spor kulüplerini yeniden yapılandıracak ve şiddet karşı önlemler içerecek toptan bir spor yasasının yapılması bu konuda gerekli en önemli eylem olacaktır. 
 
Finansal denetimsizlik
 
Türk sporunun objektif açıdan en büyük sorunu ise; özellikle futbol alanında ciddi miktarlarda paranın sistem içerisinde yer alması, ancak bu paranın dolaşımında neredeyse hiç bir denetimin olmamasıdır. Kulüplerin çok ciddi anlamda gelir elde eden kurumlar haline gelmiş olmalarına karşın, paranın denetimi noktasında gerçekte hiç bir mekanizma işlememektedir. Özellikle yapılan transfer harcamalarının hiç bir kriteri olmadığı gibi bu meblağların ne şekilde harcandığı hiç bir kurum tarafından bilinmemektedir. Menajer olarak adlandırılan komisyoncular aracılığı ile çok yüksek meblağlar ödenmekte ancak bu paranın akıbeti kimse tarafından sorgulanmamaktadır.  Bunun dışında kulüpler düzgün bir mali sisteme sahip olmadıklarından denetim yapılmak istendiğinde bile sağlıklı hiç bir veriye ulaşılamamakta, bunun ise yaptırımı olmamaktadır. 
 
Bu serbesti hali, iki şeye, 1)kifayetsiz kişilerin kulüp yönetimlerine talip olmasına 2)Bu kişilerin etrafında kümelenen çıkar amaçlı gurupların da şiddeti ortaya çıkarmasına neden olmaktadır. Kişilerden menfaat elde eden gruplar, daha sonra, kendilerine karşı olan yeni yönetimler çıkması halinde çok ciddi problemlere yol açmaktadır. Her ne kadar TFF ve UEFA tarafından lisans denetimleri gerçekleştirilse de özellikle Avrupa kupalarına gitme durumu olmayan kulüpler açısından bu durum çoğu zaman bir caydırıcılık içermemektedir. TFF tarafından yapılan incelemelerde ise kulüplerin TFF üzerindeki etkileri nedeni ile cezalar etkin olarak kullanılmamaktadır. 
 
Yapılacak bir yasa ile TFF’nin hem sorumluluk altına sokulması hem de elinin güçlendirilmesi büyük öneme sahiptir. Ayrıca sportif organizasyon yöneticileri dernek yapısı ve hukuku dışında yaptıkları özellikle mali işlemlerden dolayı belli sınırlar içerisinde sorumlu duruma getirilmelidir. 
 
Spor yargılaması ihtiyaca cevap vermenin uzağında kalmakta ve bu nedenle de spora yön verme misyonunu yerine getirememektedir. Her ne kadar futbol yargı sistemi gerek mevzuat gerekse işleyiş açısından daha iyi bir konumda bulunuyor ise de, diğer spor dalları açısından bu durum epey kötü bir durumdadır. Özellikle ilk derece yargılama yapan kurullar objektiflikten çok uzak olup, açıkçası, federasyon yönetimlerinin isteğini yerine getiren kurumlar durumunda bulunmaktadırlar. Bunun dışında mevzuat yetersiz ve çok karışık olduğundan bir ilerleme sağlanması da mümkün olmamaktadır. Adalet duygusunun sağlanması sporda şiddetin önlenmesi açısından büyük önem arz ederken; işler bir yargı sisteminin olmaması bu durumu negatif yönde etkilemektedir. 
 
Kulüplerin hukuki yapısı
 
Spor kulüplerinin özellikle dernek yapısı içerisinde olması başlı başına bazı olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Özellikle de denetim konusunda büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu açıdan futbol başta olmak üzere çok büyük maddi yapıları olan kulüplerin dernekler kanunu çerçevesinde yönetilmesi doğru değildir. Ancak bu durumda dernek yapısının toptan reddedilmesi de doğru bir çözüm olarak görülmemelidir. 
 
İngiltere’de olduğu gibi bütün kulüplerin şirket olma zorunluluğu düşünülebilir ise de bunun ülkemiz için uygun olmadığı düşüncesindeyim. Nitekim şirket olan bazı kulüplerde sorunların giderilmesi yerine daha büyük çöküşlerin olduğu görülmektedir. Bunun yerine dernek ve şirket arası yeni bir yapı gündeme gelmelidir. Bu anlamda Almanya örneğinin çok daha uygun olacağı kanaatindeyim. Özellikle geçmişi yüz yılları bulan kulüplerimizin dernek yapılarını temel esaslarla korumakla birlikte şeffaflık, denetim ve yönetim gibi açılardan şirketler hukukundan faydalanılması çok daha yararlı sonuçlara yol açacaktır.