Sur’a üfleyen kıyametini hazırlar!

M. Mücahit Küçükyılmaz
5.03.2016

Dişlerini çatlatma pahasına sabrını bilemeye devam eden ülke insanının, halk irfanında demlendirdiği yakıcı bir soru var: Meclisteki teröristler durdukça, dağdaki ve ovadakilerle savaşmak nereye kadar?


Sur’a üfleyen kıyametini hazırlar!

PKK siyasetinin proje çocuğu, Beyaz Türklerden metropol destekli, eski tüfek solcuların gecikmiş devrim fasaryasıyla umut bağladığı, bağlamacı yine konuştu. Konuştu ne kelime, yine ölüme çağırdı! Savaşın adını barış, ölümün adını hayat koyan PKK terör geleneği, aslında bizi hiç de ilgilendirmeyen kendi savaşını yürüttüğü Kobani adına, Türkiye’yi de Kobani’ye çevirmek için onu kullanmıştı. Bağlama sesiyle estetize ettiği ‘ölüme davet’i 50 cana mâl olurken, görevinden başka hiçbir şeyi umursamaz bir fedainin pişkinliğiyle ekrana çıkmaya, yüzümüze bakmaya, hatta “saray gladyosu”, “diktatörün oyunu” gibi Fuat Avni ağızları ve paralel malzeme tedarikleriyle güya siyaset yapmaya devam etti.

Büyü bozuldu

En son Sur’u harabeye çeviren terörist çete artıklarından kalan üç beşini kurtarmak için son bir hamle yaptı ve herkesi Sur’a yürüyüşe çağırdı. Ancak bağlamanın büyüsü bozulduktan sonra gelen bu bilmem kaçıncı ölüm daveti, ne Nişantaşı’nda ne de Diyarbakır’da yankı buldu; kesif bir ölüm kokusu taşıyan havada asılı kaldı. Bir de soru var şimdi havada asılı kalan... Dişlerini çatlatma pahasına sabrını bilemeye devam eden ülke insanının, halk irfanında demlendirdiği yakıcı bir soru: Meclisteki teröristler durdukça, dağdaki ve ovadakilerle savaşmak nereye kadar?

PKK’nın kanlı döngüsü

Parti kapatmanın tarihe karışması için mücadele eden bir iktidarın varlığını terör siyasetine kılıf yapmaya çalışan PKK uzantıları, meclis çatısı altında koskoca bir ülkenin hafızası ve aklıyla alay etmeyi sürdürüyor. Özünde bu, demokrasinin istismarından başka bir şey değil! “Ben yürürüm, provokasyon çıkarsa devlet önlesin” aymazlığı, hele ki provokatörün kendisinden kaynaklanıyorsa, devlet sana ne yapsın? Ne yapsa yeridir! Tıpkı kendisi saldırırken coşkulu devrim türküleri yakan, canı yandığında ise “T.C. iç savaş çıkarıyor” diyen iki yüzlü, sinik, MLKP’li eş başkan tavrı gibi... Tıpkı, MİT tırlarını durdurup görevlileri darp ettikten sonra “Madem devlet sırrıydı, devlet tırına sahip çıksın!” diyen pişkin paralel gibi... Hırsız evin içindeyse, en sağlam kilit bile anlamsızlaşır, öyle değil mi? Bugüne kadar hiç şaşmayan PKK’nın kanlı kısır döngüsü şöyle işliyor: Savaş çıkar, mağlup ol, barışsevere dönüş, eylemsizlik ilan et, devlet çekilsin, bomba patlat, mazlum ol, oylar gelsin, savaş çıkar... Tam da bu yüzden, hiçbir güzel kelime barış kadar değersizleşmedi ve hiçbir zıt kavram barış ile savaş kadar iç içe geçmedi bu coğrafyada.

Şimdilerde Gezi rüyaları gören, bahar kalkışmasına bel bağlayan içi dışına çıkmış mihraklar, en büyük cesareti meclisteki tahrik odaklarından alıyor. Mesela ajanslara düşen bir haber:

“İstanbul-Bayrampaşa’daki Çevik Kuvvet binasına terör saldırısında bulunan Çiğdem Yakşı ile Berna Yılmaz, kaçtıkları binada kıstırıldı. Teslim ol çağrılarına silahla karşılık veren iki kadın terörist, Özel Harekât’ın operasyonuyla etkisiz hale getirildi. DHKP-C’li iki teröristten biri olan Berna Yılmaz’ın, daha önce gözaltına alındığı ancak CHP’li vekillerin desteği ile serbest kaldığı ortaya çıktı.”

Polise silahlı ve bombalı saldırı düzenleyen Berna Yılmaz kim mi? Hani “Parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açarken dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın üniversite harçlarını kaldırıvermesiyle ellerinde kalan pankartları ne yapacağını bilemeyenlerden biri! Nitekim onları bırakıp kalaşnikof ve el bombası almışlar ellerine... Sonra da “Başbakan terörist olma yolunda” diye medyaya demeç veren bu bayan, kendisi terörist olma yoluna girmiş ve su testisi su yolunda kırılmış. Ama testiyi kırılma yoluna sevk eden eller hâlâ klavye çatırdatmaya, tweet atmaya devam ediyor. Bunlardan biri CHP Genel Başkanı, o vakitler şöyle yazmış: “Parasız egitim için pankart açan ogrencilere 8,5 yıl ceza verildi buna demokrasi denir mı? 600’den fazla ogrenci cezaevinde.” (İmla yanlışları Kılıçdaroğlu’nun boynuna)

Propaganda jargonları

Genel başkanları öyle der de CHP’li vekiller durur mu? Basına el koyma heveslisi Gürsel Tekin ve kadrolu müzmin gösteri(ş)ci Mahmut Tanal, Berna Yılmaz için başlatılan destek kampanyasına katılır ve tahmin edileceği üzere Tayyip Erdoğan’a hakaretler yağdırır.

Sonra T24’ü, Radikal’i, Onedio’su, Birgün’ü konuştururlar terörist olma/ölme yolunda Berna’yı... “Bedel ödedik, yine öderiz” diye coştururlar ve bu legal görünümlü Türkiye düşmanı koalisyonun parasız eğitim isteyen öğrencisi bir gün polise el bombası atarken can verir! Ne diyelim, başınız sağ olsun! Ama dertleri, başlarının sağ olması değil, özellikle belaya girmesidir ki, “Çevik Kuvvet’e saldırının ardından polisin düzenlediği saldırıda iki kadın yaşamını yitirdi” diye habercilik yaparlar. Buna göre, Çevik Kuvvet’e kimin saldırdığı belli değildir; ama daha sonra Çevik Kuvvet birilerine saldırmıştır ve lalettayin iki kadın yaşamını yitirmiştir! “Masum kadınlara saldıran silahlı güvenlik güçleri” Türkiye’deki sol terör medyasının en sevdiği propaganda jargonlarından biridir. Fakat öte yandan bir PKK/PYD’li kadın eline silah alınca, özgürlük savaşçısı, amazon kadını olarak kutsanır ve dünya medyasına satılır.

Canlı bomba taziyesine...

Sözün özü, HDP ve CHP terör örgütleri (PKK, DHKPC, MLKP) ile ilişkili siyasal uzantı görünümünden kurtulmadıkları müddetçe, Türkiye coğrafyasında toplumsal karşılığı olan sahici siyasal hareketler haline gelemeyecektir. Deniz Baykal’ın “CHP HDP’leşiyor” çıkışı ve partisi için çırpınışı bu bakımdan anlamlı ama ümitsiz bir çaba... Zira partisi, HDP ile PKK-DHKPC sol terör ortak paydasında birleşmeye doğru bilinçli adımlarla ilerliyor. Bu işin sonu CHP için teröriste ağıt yakmaya, canlı bomba taziyesine kadar gider, bizden söylemesi...

İşte böyle bir ortamda konuştu bağlamacı... Bir yandan bağlamayı bırakıp ağlamaya başlamışken, diğer yandan gençlerin kulağına ölüm üfleyerek doymak bilmez bir kan iştahıyla canlı bombalar imal etmeyi ihmal etmedi!

Yürüyebilseydin eğer, o yürüyüşte de yüzünde gizleyemediğin bir keyifle içten pazarlıklı sırıtışlar belirecek miydi? Ve sura ölümü üflerken, kendi kıyametine de hazır mısın?

[email protected]