Suriye denkleminde kritik nokta: El-Bab

Oytun Orhan / ORSAM Araştırmacısı
19.11.2016

ABD’de Başkanlık seçimini Trump’ın kazanması Suriye’de etkilerini şimdiden göstermeye başladı. Rusya ve Suriye ordusunun son hafta içinde Halep’te muhaliflere yönelik yoğun hava saldırılarına girişmesini diğer birçok nedenin yanı sıra ABD’de Başkanlık seçimi sonuçlarından bağımsız düşünmek mümkün değil. Zira genel beklenti Trump’ın iktidara gelmesi ile beraber ABD’nin Suriye politikasında Rusya lehine değişimler yaşanacağı ve bu ülke ile Suriye’de daha fazla işbirliği imkanı doğacağı şeklinde.


Suriye denkleminde kritik nokta: El-Bab
Trump’ın Suriye konusundaki söyleminde en önemli unsur Suriye iç savaşında kimin iyi kimin kötü olduğuna ilişkin tanımlama. Zira bu değerlendirme önümüzdeki dönemde ABD’nin Suriye’deki tercihlerini ve önceliklerini öngörebilmek açısından kritik önemde. Trump’ın Suriye’ye ilişkin sözleri Rusya ve hatta Esad rejiminin savunduklarından çok da farklı değil. Trump,  Esad’ın çok da iyi biri olmadığını kabul ettiğini ancak alternatifinin daha kötü olduğunu söyleyerek Suriye’de ılımlı muhalefet gerçeğini göz ardı edeceğinin işaretini veriyor. Trump “İki kişi kavga ederken siz de her ikisi ile birden kavga edemezsiniz” diyerek DEAŞ’a karşı savaşta Esad rejimi ve Rusya’yı doğal müttefik olarak gördüğünü belirtiyor. Bu söylem Rusya ve Esad rejiminin iç savaşın başından bu yana dünyayı getirmek istediği noktaya işaret ediyor. Rusya ve Esad rejiminin askeri operasyonları üzerinden bir analiz yapıldığında radikal gruplardan ziyade ılımlı muhalefetin zayıflatılmaya çalışıldığı görülecektir. Rus hava operasyonlarının büyük kısmı DEAŞ ya da Nusra gibi radikal örgütlerden ziyade Özgür Suriye Ordusu’na yönelik oldu. Bu yaklaşımın temel amacı ılımlı muhalefeti ortadan kaldırarak dünyayı “radikaller ya da Esad rejimi” arasında tercihe zorlamak. Trump’ın söylemi ABD’nin bu çizgiye geleceğinin işareti olabilir ve bu durum önümüzdeki dönemde Esad’ın pozisyonunun güçlenmesine yol açabilir.
ABD Obama döneminde Suriyeli muhaliflere yardım konusunda her zaman tedbirli davrandı. ABD Suriye muhalefetini kesin yenilgiye uğramayacağı ancak rejimi devirecek kapasiteye ulaşamayacağı bir dengede tutmaya çalıştı. Trump döneminde bunun muhalifler açısından daha olumsuz bir yöne evrileceği anlaşılıyor. Trump “kim olduklarını bilmediğini” söylediği muhaliflere yardımı kesebilir. Tam da bu nedenlerle Trump’ın seçimi kazanması Rusya ve Suriye rejimi kanadında memnuniyetle karşılandı. Suriye lideri Esad Portekiz basınına verdiği röportajda Trump’ın seçilmesine ilişkin olarak “yeni ABD Başkanı’nın kampanya döneminde söylediklerini hayata geçirebilmesi durumunda ABD’nin doğal müttefik haline gelebileceğini” söyledi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov da “Donald Trump’ın ekibine girebilecek kişilerle Suriye konusunu görüşmek üzere temas kurduklarını” açıkladı. Tam da böyle bir dönemde Rusya uçak gemisi Amiral Kuznetsov üzerinden kalkan uçaklar ve yollanan füzeler ile Halep ve İdlib’i bombalamaya başladı. Rusya’nın hedefi Halep’i alarak Suriye ılımlı muhalefetini motivasyon ve askeri strateji açıdan ağır bir kayba uğratmak ve Suriye muhalefetini İdlib ile sınırlandırmak. 
 
Rusya Halep’i ele geçirirse silahlı muhalif unsurlar ve sivil halk İdlib’e geçmek durumunda kalacaktır. Suriye muhalefetinin İdlib’e sıkışması Rusya ve rejime daha fazla askeri ve söylem üstünlüğü verecektir. Zira İdlib’i çok sayıda muhalif grup bir arada kontrol ediyor ancak bunlar arasında daha önce El Kaide’nin kolu olarak faaliyet gösteren Şam’ın Fethi Cephesi (eski adıyla Nusra Cephesi) en güçlü konumda yer alan örgüt. Şam’ın Fethi Cephesi üstünlüğünde bir bölgeye sıkışmış Suriye muhalefeti Rusya ve rejimin “Suriye’de teröristlerle savaşıyoruz” söylemine uygun zemin yaratarak ABD’yi daha fazla kendi pozisyonuna çekme imkanı sağlayacaktır.
 
ABD’nin Suriye politikasında yaşanması muhtemel değişim Türkiye açısından hem risk hem de fırsatlar barındırıyor. ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda yakınlaşması Türkiye’nin uzun yıllardır Suriye muhalefetine destek veren yaklaşımı için kötü haber. Ilımlı Suriyeli muhalefeti ve Özgür Suriye Ordusu iç savaşın zaten en zayıf halkası konumunda ve daha da zayıflama eğilimi göstermeleri yüksek ihtimal. Bu durum siyasi çözüm masasında Suriye rejiminin elini güçlendirecek bir faktör olacaktır. 
 
YPG krizi aşılabilir mi?
 
Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye’deki önceliklerinin değiştiğini ve Rusya ile yakınlaşma süreci içine girildiği düşünüldüğünde Trump’ın bazı yaklaşımları Türkiye açısından fırsat olarak görülebilir. Trump açısından Suriye’de tek önemsenen konu DEAŞ ile mücadele. Obama döneminde ABD’nin DEAŞ ile mücadelede yerel ortağı Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG’ydi. Obama yönetiminin izlediği strateji bir taraftan DEAŞ’ı zayıflatırken diğer taraftan sahada yeni gerçekler yaratıyor. DEAŞ ile mücadelede desteklenen PYD/YPG Suriye’de federalizm istediğini açıkça ilan ediyor ve ABD’nin bu örgüte destek vermesinin nasıl siyasal sonuçlar ve fiili durumlar doğuracağını analiz etmemesi mümkün değil. Ancak bu örgüt ile ittifakta ısrar ABD’nin Obama döneminde DEAŞ ile mücadele kadar bunun siyasal ve askeri sonuçlarının ne olacağı ile daha yakından ilgilendiği düşüncesini güçlendiriyor. Sonucun YPG/PKK kontrolünde devletimsi bir yapı olacağı ortadadır. Bu da Türkiye ile ABD arasında son dönemde yaşanan krizin en temel nedeni oldu. Trump’ın Suriye’de DEAŞ ile mücadeleyi öncelemesinin YPG ile daha fazla angajman anlamına geleceği düşünülebilir. Ancak ABD’de karar alıcı çevreler arasında DEAŞ ile mücadelede YPG ile ittifak konusunda “takıntılı” olan bazı kesimler hariç “hangi ortak ile daha fazla başarılı olabilirsek onunla ittifak yapmalıyız” görüşü ağır basıyor. Trump ile beraber ABD’nin ortaya çıkacak siyasal sonuçlardan ziyade mutlak anlamda hangi aktörlerle işbirliği yaparak DEAŞ’ı bertaraf edeceğine odaklanacağı izlenimi hakim. Ayrıca Trump bölgede devlet dışı aktörlerden ziyade geleneksel müttefikleri ve devletlerle çalışmaya yakın gözüküyor. Türkiye, YPG ile çalışma konusunda ısrarcı olmayacak ve DEAŞ ile mücadelede nasıl daha fazla mesafe kat ederim düşüncesine odaklanan yeni ABD yönetimi açısından güçlü bir ortağa dönüşebilir. Zira Türkiye Fırat Kalkanı operasyonu ile DEAŞ ile mücadelede başarısını ortaya koydu ve DEAŞ tehdidini bertaraf etmek için sahada sorumluluk almaya hazır olduğunu gösterdi. Rakka’ya operasyon söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye “gelin birlikte yapalım ve bu örgütü bitirelim” teklifi de bu çerçevede ele alınabilir. 
 
İran’ın dengelenmesi
 
Türkiye açısından ikinci fırsat alanı Trump’ın İran ile ilişkilere bakışı. Obama yönetimi döneminde İran’ın DEAŞ ile mücadele üzerinden etkinlik sahasını genişlettiğine ve ABD’nin buna yol verdiğine şahit olundu. İran’ın Irak’ta ve Suriye’de artan nüfuzu bazen ABD’nin onayı bazen de çekingen politikalarının sonucu olarak gerçekleşti. İran’ın yayılması bölgenin diğer önde gelen aktörleri arasında kaygıya neden olarak güvenlik ikilemi yarattı. Bu da Ortadoğu’da istikrarsızlığı artırıcı bir rol oynadı. Trump ile beraber ABD’nin İran konusunda daha temkinli davranacağına ilişkin işaretler var. “İran ile imzalanan nükleer barış anlaşmasını çöpe atacağını” söylemesi buna işaret olarak kabul edilebilir. Bunun yanı sıra İran’ın bölgede bu denli güçlenmesinden Obama ve Clinton’u sorumlu gördüğünü açıkça söylemesi de önemli. İran’ın dengelenmesi yönünde olası bir politika değişikliğinin Suriye’ye yansıması da Türkiye lehine olacaktır. 
 
Türkiye’nin Suriye’de değişen güç dengelerine uygun bir şekilde politikasını revize etmesi gerekebilir. Fırat Kalkanı Hareketı ile zaten DEAŞ ile mücadelede ne kadar etkili bir aktör olduğunu gösterdi. Bu operasyonun askeri başarısının El-Bab ile devam etmesi Türkiye’yi daha fazla öne çıkarmak için kritik önemde. Askeri başarı kadar önemli olan ise DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerde iyi bir sınav verilmesi. Türkiye ve muhalifler bu bölgelerde sivil idare ve temel hizmetlerin sunumu konusunda başarılı bir model ortaya koyabilirse Türkiye daha fazla öne çıkacaktır. Bu da kuzey Suriye’de etkisinin Fırat’ın batısından doğusuna uzanması anlamına gelebilir.