Suriye'de ayrışan Rus-İran ortaklığı

Necdet Özçelik / Yazar
27.11.2021

Suriye'deki çatışma çevresinin neredeyse tamamında görülen İran'ın düzensiz savaş pratikleri, devlet-dışı aktörler, bölgesel ve küresel güçlerce istikrarsızlık kaynağı ve tehdit unsuru olarak görülmektedir. Öyle ki, Suriye'deki İran-Rusya ortaklığı da bu süreçten etkilenmiş ve zımmen bitmiş izlenimi vermektedir.


Suriye'de ayrışan Rus-İran ortaklığı

Suriye'de devam eden savaşın çatışma dinamiklerine bakıldığında hiyerarşik anlamda aşağıdan yukarıya üç temel çatışma kuşağı göze çarpmaktadır; (i) devlet-dışı aktörlerin birbiriyle savaştığı alt çatışma kuşağı, (ii) bölgesel güçlerin birbiriyle mücadele ettiği orta çatışma kuşağı, (iii) küresel güçlerin jeopolitik nüfuz paylaştığı üst çatışma kuşağı. İfade edilen çatışma hiyerarşisi Suriye'deki savaşı yapısal olarak anlamlandırsa da çatışma kuşakları arasında süregelen düzensiz savaş pratiği savaşı karmaşıklaştırmaktadır. Bu bakımdan, İran'ın Suriye'deki çatışma rolü oldukça dikkat çekicidir. Zira, bölgesel güç mücadelesi çerçevesinde orta çatışma kuşağında olması beklenen İran'ın Suriye'deki askeri faaliyetleri çatışma kuşaklarının tamamını etkilemektedir. Suriye'deki çatışma çevresinin neredeyse tamamında görülen İran'ın düzensiz savaş pratikleri devlet-dışı aktörler, bölgesel ve küresel güçlerce istikrarsızlık kaynağı ve tehdit unsuru olarak görülmektedir. Öyle ki, Suriye'deki İran-Rusya ortaklığı da bu süreçten etkilenmiş ve zımmen bitmiş görünmektedir.

Bilindiği gibi İran'ın Suriye'deki askeri varlığı jeopolitik ve ideolojik motivasyonlara dayanmaktadır. İran, jeopolitik bakımından Irak-Suriye-Lübnan hattındaki varlığıyla hem Basra Körfezi ile Doğu Akdeniz havzalarındaki enerji tahakkümü kurmayı amaçlamakta hem de İran'ın güvenliğini sınır ötesinde önlemeye çalışmaktadır. İdeolojik bakımdan ise, Suriye'nin yönetiminde mezhebi tahakkümü devam ettirmek için Esed Rejiminin hayatta kalmasını sağlamaya çalışmaktadır. İran, Suriye'de jeopolitik ve ideolojik hedeflerine ulaşabilmek için klasik askeri paradigması olan Şii milis mobilizasyonuna bu ülkede de yaygın bir şekilde başvurmaktadır. İran ile Rusya arasındaki temel uyuşmazlık gerekçesi de bundan kaynaklamaktadır. Zira, Rusya Suriye'deki stratejik konumu ile Orta Doğu ve Doğu Akdeniz üzerindeki etkinliğinin İran'ın Suriye yönetimi ve ordusu içindeki etkisiyle zayıflamasını istememektedir.

İran'ın etkinlik kaybı

İran'ın Suriye'deki etkisinin azalmaya başladığı miladı 2016 yılı olarak işaret etmek pek de yanıltıcı olmaz. İran'ın etkisinin zayıflaması üç nedenle ifade edilebilir. Bunlardan birincisi, muhaliflerin elindeki Halep'in 2016 yılında Rejim kontrolüne geçmesiyle birlikte İran ile Rusya arasındaki işbirliğinin giderek zayıflamasıdır. Rusya, İran ve Rejim için stratejik hedef olan Halep'in muhaliflerden alınmasını müteakip 2017 başlayan Astana Süreci ve devamındaki 2018'deki başlayan Soçi Mutabakatı sürecine Rejimi temsilen Rusya, Muhalifleri temsilen Türkiye etkisi görülür. Hatta 2018'deki Soçi Mutabakatında İran yer dahi almaz. İkinci neden ise, ABD başkanı Trump'ın 2016'da seçilmesinin ardından İran'ı çevreleme politikasıdır. Bu süreçle birlikte İsrail Hava Kuvvetlerinin Suriye'deki İran destekli Şii milislere yönelik hava saldırılarında gözle görülen bir artış meydana gelmiş, Rusya'dan İsrail hava saldırılarına yönelik önemli bir tepkisi olmamıştır. Hatta, İsrail işgal altında tuttuğu Golan Tepelerine dönük Hizbullah milislerinin saldırılarına karşılık 2018'de yoğunlaştırdığı hava angajmanlarıyla Suriye İç Savaşında yeni bir safha açtığını ifade etmiş, çok sayıda Hizbullah militanı ve İran Kudüs Kuvvetleri mensubunun öldürülmesiyle birlikte bu safhanın kapandığını ifade etmişti. Hatırlanacağı gibi İsrail'in Suriye'deki İran hedeflerine dönük düzenlediği hava saldırıları sırasında Eylül 2018'de Doğu Akdeniz üzerinde Suriye Hava Savunma Sistemi tarafından yanlışlıkla Rus Hava Kuvvetlerine ait bir IL-20 tipi keşif uçağını düşürmüş, Rusya dolaylı da olsa uçağın düşürülmesine İsrail'in neden olduğunu yüksek tondan ifade edememişti. ABD'nin 2020'de yürürlüğe geçirdiği Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımlardan da etkilenmemek için Rusya'nın ABD-İran eksenindeki gelişmelere duyarsız kaldığı böylelikle İran'ın Suriye'de daha da zayıflamasını beklediği değerlendirilebilir.

Türkiye etkisi

İran'ın Suriye'deki etkisinin azalmasının üçüncü önemli nedeni ise Türkiye'nin Suriye'de 2016 yılında başlatıp devam ettirdiği sınır ötesi askeri harekatlardır. Türkiye'nin Fırat'ın batısında Rusya ile muhatap olması İran'ın etkinliğini zayıflatmaktadır. Özellikle, 2018'de başlayan Zeytin Dalı Harekatındaki Rusya ile Türkiye arasındaki koordinasyon İran'ı rahatsız etmiştir. İran destekli Fatimiyyun ve Zeynebüyyün Tugayları ile Hizbullah unsurlarının Afrin güneyinde PKK/PYD teröristlerle birlikte TSK unsurlarını durdurmak için büyük bir gayret sarf ettiği bilinmektedir. Zeytin Dalı Harekatının hedeflerine ulaşmasıyla birlikte İran destekli Şii milislerin Zahra-Nubl hattına ile Minak-Şeyh İssa ekseni üzerinden PKK/PYD'li unsurlarla birlikte Afrin, Azaz, Mare ve al-Bab'taki TSK ve SMO unsurlarına saldırılar düzenlediklerinin bunun da Rusya ve Türkiye arasında yerel krizlere neden olduğu bilinmektedir.

2019 yılından başlamak üzere Esed Rejiminin güvenlik mimarisinde İran'a yakın bir kısım bürokratın görevden alınarak yerine Rusya ile yakın ilişkisi olan isimlerin atandığı da bilinmektedir. Rusya'nın kendisiyle Halep, Humus, Tartus, Deirzur, Haseke ve Süweyda'da yakından çalıştığı general istihbarat müdürlerinin terfi ettirttiği böylelikle çatışma sahalarında da İran ve Hizbullah etkisinin kırmaya çalıştığı haberleri alınmaktadır. Bununla beraber, İran destekli unsurlar ile Rusya destekli gruplar arasında karşılıklı olduğu bilinen ancak faili meçhul veya terör saldırısı olarak kayda geçen suikastlardan bahsedilmektedir.

Çatışma kuşakları

İran'ın Suriye'deki Şii mobilizasyonun kaynağını (i) Lübnan Hizbullahı, (ii) Iraklı Şii Milisler ve (iii) Afgan ve Pakistanlı Şii milisler meydana getirmektedir. Kendi çatışma çevrelerinde özerk askeri uygulamaları geliştiren bu grupların İran'a biadı Rusya'nın Suriye'deki güvenlik sektrönü yeniden yapılandırabilmesinin önündeki en büyük engeldir. Lübnan Hizbullah'ı Şam-Humus-İdlib Doğusu-Halep hattında, Afgan-Pakistanlı Şii milisler Halep çevresinde, Iraklı Şii milisler ise Suriye-Irak sınırındaki Deirzur ve Abu Kamal hattında varlıklarını sürdürmektedir. Giriş bölümünde ifade edilen çatışma kuşakları hiyerarşisine göre İran destekli Lübnan Hizbullah'ının Şam-Humus-İdlib Doğusu-Halep hattında; alt çatışma kuşağında SMO bileşenleri, HTŞ ve diğer radikal gruplara karşı, orta çatışma kuşağında bölgesel mücadele kapsamında İran'ı vekaleten İsrail ve Türkiye'ye karşı askeri faaliyetler yürütmektedir. Afgan ve Pakistanlı Fatimiyyun ve Zeynebüyyün Tugayları ise Halep çevresinde; alt çatışma kuşağında SMO bileşenleri, orta çatışma kuşağında İran'ı vekaleten Türkiye'ye karşı istikrarsızlık üretmektedir. Iraklı Şii milis grupları (Ketayib Hizbullah, Seyyid Şüheda Tugayları, Ahl-i Hak unsurları ve Ebu Fadl al-Abbas Tugayları, vb) Suriye-Irak sınırındaki Deirzur ve Abu Kamal hattında; alt çatışma kuşağında PYD/PKK'lı teröristlerle, üst çatışma kuşağında ise ABD Ordusuyla çatışmaktadır.

Askeri etki kapasitesi

Rusya'nın Suriye-Irak sınır hattındaki Şii milis faaliyetlerinin Suriye-Irak eksenli transnasyonel askeri etki üretme kapasitesinden endişe duyduğu bilinmektedir. Rusya bu bölgedeki Şii milis etkisini hem kendi askeri varlığıyla hem de ABD güdümündeki PKK/PYD ile işbirliği geliştirmek suretiyle kırmaya çalışmaktadır. Ancak, bu işbirliğine PKK/PYD'li teröristlerin şimdilik sıcak bakmadığı bilinmektedir. Şii milislerin Suriye-Irak eksenindeki transnasyonel etki üretme kapasitesinden Rusya'nın yanı sıra ABD, İsrail ve Türkiye'nin de rahatsız olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda, Kasım Süleymani'nin Ocak 2020'de ABD tarafından öldürülmesinin ardından Abu Kamal bölgesinde Şii milislere dönük olarak İsrail ve ABD hava kuvvetlerince defaten saldırılar düzenlenmiş, 2021 yılında ise konvansiyonel hava saldırılarına ilave olarak kimliği belirsiz insansız hava araçlarıyla düzenlenen taktik saldırılarda bir artış meydana gelmiştir. Bu saldırıların bir kısmının İran destekli Şii milislere gözdağı vermek maksadıyla Rus güçlerince gerçekleştirildiğine dair değerlendirilmeler bulunmaktadır.

İran'ın Suriye'deki askeri varlığının ortaya çıkardığı durum, çatışma kuşaklarında kendine muarız gördüğü aktörlere karşı değil aynı zamanda kendine müzahir Rusya için de tehdit üretmektedir. Suriye'deki göç ve demografik değişim de İran'ın milis mobilizasyon projesinin bir sonucudur.

@necdet4059