Suriye’de kartlar yeniden dağıtılıyor

Oytun Orhan/ ORSAM Araştırmacısı
27.08.2016

Türkiye’de yeni hükümet ile beraber dış politikada değişim sinyalleri verilmişti. “Düşmanları azaltıp dostların sayısını artırmak” şeklinde özetlenen açılımın ilk meyvelerinden biri Rusya ile yaşanan krizin aşılması oldu. Türkiye-Rusya yakınlaşmasında birçok faktör rol oynamakla beraber Suriye’de işbirliği her iki taraf için en önemli motivasyonlardan biriydi. İki ülke yetkilileri arasında gerçekleşen görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarda da “Suriye’de teröre karşı işbirliği” vurgusu öne çıkmıştı. Bu süreç uçak krizi sonrasında Türkiye’nin Kuzey Suriye’de zayıflayan konumunun Rusya ile koordineli şekilde yeniden güçleneceği beklentisini doğurmuştu.


Suriye’de kartlar yeniden dağıtılıyor

Bu beklentinin sonucu olarak 24 Ağustos 2016 tarihinde Türk ordusunun desteği altında birkaç Suriyeli muhalif grup Cerablus’a operasyon gerçekleştirdi ve bir gün içerisinde ilçenin merkezi ve çevresinde kontrolü ele geçirdi. Bu hamlenin Suriye’nin kuzeyindeki aktörler arasındaki güç dengelerini, ilişkileri ve kontrol sahalarını kritik biçimde etkilemesi beklenmekte. Bu yazıda da söz konusu değişimlerin neler olabileceği sorusu yanıtlanmaya çalışılacak, Cerablus operasyonunun zamanlaması, hedefleri, nereye kadar genişleyebileceği ve Türkiye’nin IŞİD ve YPG ile karşı karşıya gelme olasılığı tartışılacaktır.

Neden şimdi?

Türkiye, Suriye iç savaşının ilk dönemlerinden bu yana Suriye’nin kuzeyinde güvenli/tampon/uçuşa yasak bölge kurulmasını savunmuştu. Ancak Suriye iç savaşının değişen karakterine bağlı olarak bölgenin kuruluş amacı ve kapsayacağı coğrafya değişkenlik göstermişti. Güvenli bölge ilk dönemlerde Esad rejimi ile mücadele ve Türkiye’ye Suriyeli akınını önlemeye yönelik bir önlem olarak görüldü. Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgelerinde IŞİD ve PYD/YPG gibi örgütlerin güç kazanması ile bölgenin hedefi söz konusu örgütler ile mücadelenin de bir aracı olarak düşünüldü. Son olarak Temmuz 2015 tarihinde ABD ile Türkiye arasında varılan mutabakat çerçevesinde IŞİD’in Türkiye sınırındaki varlığına son verecek şekilde Azez ve Cerablus yerleşimleri arasında “IŞİD’den arındırılmış bölge” oluşturulması konusunda anlaşılmıştı. Ancak Türkiye ile Rusya arasında yaşanan uçak krizi ertesinde bu madde hayata geçirilememişti. Türkiye-Rusya yakınlaşması ile bu engel ortadan kalkmış Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye etki/müdahale imkanı doğmuştur. Bu sürece paralel ilerleyen iki gelişme IŞİD’in Türkiye içindeki terör eylemlerini ve sınır illerine saldırılarını artırması ile YPG’nin Münbiç’i alarak el-Bab ya da Cerablus’a ilerleme olasılığının doğmasıdır. Yaklaşık bir sene önceki ABD-Türkiye mutabakatı ve Türkiye-Rusya yakınlaşması operasyona uygun zemin hazırlarken, IŞİD saldırıları ve YPG’nin Fırat’ın batısına geçerek Türkiye sınırına ilerleme olasılığının artması Fırat Kalkanı Operasyonu’nun düzenlenmesine hız ve aciliyet kazandırmıştır.

Operasyonun hedefleri

Fırat Kalkanı Operasyonu’nun taktiksel ve stratejik düzeyde olmak üzere farklı hedeflerinin olduğunu söylemek mümkün. Kısa vadeli amaçlar şu şekilde sıralanabilir: a. IŞİD’in Türkiye ile sınır paylaşımına son vererek örgütün Türkiye içine sızma ve sınır illerini hedef alma imkanını ortadan kaldırmak ya da en azından sınırlamak. b. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelerek Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmeye çalışan ya da Suriye’de savaştıktan sonra yine Türkiye üzerinden kaynak ülkeye dönmeye çalışan yabancı terörist savaşçılar ile daha etkin mücadele. c. Türkiye’nin desteklediği ve IŞİD karşısında kalıcı başarı sağlayamayan Suriyeli muhaliflerin ilerlemesine yardımcı olmak ve böylece Türkiye-Suriye sınırının bir kısmında dost/müttefik unsurların kontrolü ele geçirmesine yardımcı olmak.

Bunların yanı sıra Fırat Kalkanı Operasyonu’nun daha uzun vadeli ve stratejik düzeyde amaçlara hizmet etmesi beklenebilir. a. Halep başta olmak üzere Kuzey Suriye’den gelebilecek yeni Suriyeli sığınmacı akınlarının Suriye içinde karşılanması, IŞİD işgali nedeniyle Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin ülkeye dönüş şartlarının oluşturulması. b. YPG’nin el-Bab ya da Cerablus’a ilerlemesinin önünü alarak neredeyse Kuzey Suriye’nin tamamında PKK/PYD kontrolünde fiili bir bölgenin oluşmasını engellemek. c. Türkiye’nin Halep ve Suriyeli muhalifler ve daha geniş olarak uzun vadede Arap dünyası ile coğrafi bağlantısını korumak, Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılımının terör örgütleri üzerinden sınırlanmasına engel olmak.

Bu hedefler açısından bakıldığında Fırat Kalkanı Operasyonu’nun ilk aşamada Cerablus’tan batıya doğru sınır hattı üzerinden genişlemesi beklenebilir. Bu ilerleme yakın zaman önce Türkiye’nin top desteği altında muhalifler tarafından ele geçirilen Çobanbey’e (al-Rai) kadar uzanacaktır. Böylece yaklaşık 90 kilometrelik Azaz ile Cerablus hattında yaklaşık 30 kilometre derinliğe sahip Suriyeli muhalifler kontrolünde ve Türkiye koruması altında bir bölge ortaya çıkacaktır. Ancak söz konusu bölge bu haliyle sadece IŞİD ile mücadele, sınır illerinin güvenliğinin sağlanması, yabancı terörist savaşçılar ile daha etkin mücadele gibi taktiksel düzeydeki hedeflere hizmet edebilir. Dolayısıyla ucu açık gözüken Fırat Kalkanı Operasyonu’nun daha güney bölgelere doğru genişlemesi beklenebilir. Bu kadar dar bir hat ile Suriyeli akınlarının Suriye’de karşılanması ve Türkiye’deki Suriyelilerin bir kısmının geri dönmesini sağlamak zor olacaktır. Aynı şekilde PKK/YPG’nin Türkiye sınırına yaklaşması ihtimali ortadan kalksa da örgütün Münbiç-el-Bab-Mare üzerinden Afrin’e ulaşmasının önü alınamayacaktır. Dolayısıyla Suriyeli muhalifler eliyle Çobanbey ile birleşmesi beklenen hattın güneye doğru derinlik kazanması gerekmektedir. Öncelikle Azaz-Mare hattını güvenceye alacak şekilde Azaz ve Mare’nin doğusunda kalan IŞİD bölgelerine ilerlenebilir. Bu hattın doğal sınırı el-Bab’ın kuzeyi olacaktır. El-Bab IŞİD’in bölgede en güçlü olduğu yerleşimlerden biridir ve Münbiç ile Cerablus’tan kaçan tüm unsurlar burada toplanmıştır. Ölüm kalım mücadelesi veren örgüt burada sonuna kadar direnecektir. Suriyeli muhaliflerin hava desteği altında bile el-Bab’ta başarı sağlama şansı tartışmalıdır. El-Bab’ta IŞİD’e karşı başarı ancak Türk ordusunun kara unsurlarının desteği ile mümkün olabilir ki bunun riskleri ya da imkanı ayrı bir tartışma konusu. Suriyeli muhaliflerin el-Bab’ın yanı sıra ve hatta öncelikle Münbiç’e yönelmek istemesi mümkündür. Dolayısıyla Suriyeli muhaliflerin IŞİD’den önce YPG ile çatışması söz konusu olabilir.

YPG ile çatışma ihtimali

Fırat Kalkanı Operasyo’nun temel hedeflerinden biri YPG’nin Kuzey Suriye’de fiili bir federal bölge oluşturma çabalarının önüne geçilmesi. Tam da bu nedenle, IŞİD ile mücadele üzerinden kendine alan açan YPG, IŞİD’e karşı yapılan bir askeri harekata en fazla tepki gösteren aktör oldu. YPG’nin siyasi kanadı PYD’nin lideri Salih Müslim operasyonun başlamasını takiben “Türkiye’nin Suriye bataklığında çok şey kaybedeceğini” söyledi. Buna karşılık Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ise isim vermeden “Sen Türkiye’ye değil kendine ne olacağını düşün” ifadelerini kullanmıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin daha önce kırmızı çizgi ilan ettiği YPG’nin Fırat’ın batısındaki varlığına son vermek konusunda kararlı olduğu görülmektedir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “çekilmezler ise gereğini yaparız” sözleri de bunu desteklemektedir. Bu noktada kritik olan ABD’nin pozisyonudur. YPG bu noktaya kadar ABD’nin desteği ile ilerlemiş ve iki aktör arasında IŞİD ile mücadele temelinde yakınlık kurulmuştur. Türkiye ile ABD arasında YPG’ye bakıştan kaynaklanan sorunlar bilinmektedir ancak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın son Türkiye ziyaretinde yaptığı açıklamalardan yola çıkarak YPG’nin bundan sonra Fırat’ın batısında atacağı adımlarda ABD desteğini almaya devam edemeyeceği anlaşılmaktadır. ABD YPG’yi yüz üstü bırakmamaktadır. Türkiye’ye rağmen destekleyebildiği noktaya kadar zorlamıştır. Ancak en azından Fırat’ın batısı için sınırlara ulaşılmış gibidir. ABD YPG ile Fırat’ın doğusunda birlikte hareket etmeye devam edecektir. Hatta Haseke’de rejim-YPG çatışmalarının gösterdiği üzere YPG’nin buradaki kazanımlarını sadece IŞİD’e karşı değil gerekirse rejime karşı da koruyacağını ortaya koymuştur. Dolayısıyla ABD YPG’ye “bundan sonra Fırat’ın batısında atacağın adımlar kendi kararın, yalnızsın” mesajı vermektedir. Buna karşın Fırat’ın doğusunda işbirliği artarak devam edebilir. ABD daha çok YPG ile birlikte Rakka’ya odaklanmak isteyecektir.

Bu durumda Türkiye’nin YPG ile karşı karşıya gelme olasılığı söz konusudur. Türkiye ilk etapta baskı yoluyla YPG’nin Münbiç’ten çıkarak Fırat’ın doğusuna geçmesini bekleyecektir. ABD’nin bu konuda daha önce vermiş olduğu taahhütlerden dolayı elinin güçlü olduğu söylenebilir. YPG son dönemde büyük ölçüde ABD’nin etkisi altına girmiştir ve ABD’nin örgütü yönlendirme kapasitesi yüksektir. ABD, Münbiç’i ele geçiren Suriye Demokratik Güçleri isimli çatı yapılanma içindeki asli unsur olan YPG savaşçılarının çekilmesini talep edecektir ancak YPG bir bölgeyi kontrol ettiğinde güvenliğini sağlamanın ötesinde o yerleşimin tüm siyasi, sivil idaresini ele almakta, buna ilişkin altyapı çalışmaları yürütmektedir. Münbiç için de aynı çalışmalar yapılmıştır. Dolayısıyla Türkiye’yi tatmin etmek için YPG’nin bazı askeri unsurlarının çekilmesi yeterli görülmeyebilir. Hatta YPG yetkililerinin bir kısmı “sırf Türkiye istedi diye Münbiç’ten çekilmeyecekleri” yönünde açıklamalar yapmaktadır. Her iki halde de Türkiye’nin YPG’yi hedef alması ihtimal dahilindedir. Zaten Cerablus’ta Türkiye’nin desteklediği muhalif güçler de Münbiç’e ilerlemek isteyeceklerdir. Dolayısıyla YPG’nin gerçek anlamda Münbiç’ten çekilmemesi durumunda Türkiye desteği altındaki Suriyeli muhalifler ile YPG’nin çatışması mümkündür. Bunun yanı sıra Fırat Kalkanı Operasyonu ile beraber YPG’nin Münbiç’ten daha batıya doğru ilerleme şansının kalmadığı söylenebilir.

[email protected]