Suriye'de yeni döneme hazır mıyız?

Ömer Özkızılcık / Yazar
15.04.2022

Bugüne kadar bölgenin terörden temizlenmemesinin yegâne sebebi Rusya'nın askeri varlığı ve korumasıdır. Ukrayna Savaşı sebebiyle zayıflayan Rusya'nın Tel Rıfat için Türkiye'yi ve Suriye Geçici Hükümeti'ni karşısına alma ihtimali zayıftır.


Suriye'de yeni döneme hazır mıyız?

Tarihsel olarak tarafsızlığı benimsemiş hatta İkinci Dünya Savaşı'nda dahi tarafsızlığını koruyabilmiş İsviçre'nin dahi taraf olduğu Ukrayna-Rusya Savaşı'ndan, yıllardır çatışmaların ve insani krizin devam ettiği Suriye'nin etkilenmemesi mümkün değildir. Ukrayna-Rusya Savaşı, Suriye'de iki yıldır devam eden göreceli statüko ve ateşkes dönemini de etkileme potansiyeline sahiptir. Zira sadece savaş ve askeri tehdit değil, büyük jeopolitik değişimler de Suriye'deki taraflar arasında kurulan dengeyi doğrudan etkileyecektir. Peki, Türkiye bu yeni sürece hazır mı?

Müzakere süreci

Ukrayna'da başlayan savaştan önceki süreçte Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Başkanı Brett McGurk'un başını çektiği ABD-Rusya müzakereleri gerçekleştirilmekteydi. ABD ve Rusya arasında yürüyen bu görüşmelere ABD Dışişleri Bakanlığı sıcak bakmasa da, Ulusal Güvenlik Komisyonu bu süreci devam ettiriyordu. Nitekim uzun yıllardır Suriye dosyasında ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) politika belirliyor ve uyguluyordu. Örneğin Türkiye ile ABD Dışişleri Bakanları arasında kararlaştırılan Menbiç Yol Haritasının uygulanma süreci CENTCOM tarafından engellenmişti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın öncülük ettiği Fırat'ın doğusundaki güvenli bölge anlaşması da yine CENTCOM tarafından baltalanmıştı ve süreç farklı yönlere çekilmeye çalışılmıştı. Bu süreç sonunda ise Türkiye Barış Pınarı Harekatı'nı düzenlemişti. Trump döneminde istifa eden Brett McGurk o dönem ABD'nin DAEŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi CENTCOM'un bu politikaların mimarıydı. Biden'ın seçilmesi ile Ulusal Güvenlik Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Başkanı olarak atandı. Brett McGurk ABD Dışişleri Bakanlığı'nın aksine, Esed rejimine karşı uygulanan yaptırımların manasız olduğuna ve bir sonuç getirmeyeceğine inanmaktadır. Brett McGurk, ABD'nin Rusya ile anlaşıp, YPG'nin varlığını garanti altına alıp, ABD'nin Suriye'den çıkmasını savunmaktadır. Nitekim istifa ettikten sonra yazdığı makalelerde bu fikrini açıkça savunmuştur. Bu bağlamda Brett McGurk'un Rusya ile yürüttüğü müzakereler sonucunda BM nezdinde Esed rejiminin işlediği suçları takip eden komisyonun aylık değil yılda dört kez toplanması kararlaştırıldı. Yine bazı Arap devletlerin Esed rejimi ile ilişkilerini normalleştirme çabaları ABD tarafından veto edilmedi. Hatta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu'nun 2021'de YPG'ye karşı yeni bir harekat düzenlenmesi beklenirken, ABD ilk defa Fırat'ın doğusundaki hava sahasını Rusya'ya açtı ve Rus hava kuvvetlerinin bu harekatı önlemek için konuşlanmasına müsaade etti.

McGurk'un planı çöktü

Ancak Ukrayna-Rusya savaşı ile ABD'de Rusya'ya karşı çok ciddi bir cephe oluştu. ABD'nin Rusya'ya karşı uyguladığı ağır yaptırımlar da Rusya'nın ABD'ye karşı daha sert politikalar izlemesine yol açtı. Böylelikle Brett McGurk'un ilmik ilmik ördüğü ve YPG'ye devlet vaat eden planı çöktü.

ABD nezdinde Rusya'ya karşı oluşan bu keskin tutum, Suriye dosyasında Türkiye ile beraber çalışma noktasına da evrilmedi. Zaten Türkiye şu ana kadar ABD'ye ortak çalışma için somut bir yol haritası da önermiş değil. Suriye'de Washington'un YPG üzerinden kurduğu angajman olası bir uzlaşıyı engellemektedir. ABD açısından ise 'Suriyeli Kürtlerin yarı yolda bırakıldığı söyleminin oluşması ciddi bir endişedir ve bugüne kadar ABD yönetimi YPG'den vazgeçmektense, Türkiye'ye YPG'yi kabul ettirme fikri üzerine inşa edilen politika izlemiştir.

Roj Peşmergeleri

ABD ve Türkiye arasındaki bu uçurumu kapatabilecek unsur Suriyeli Kürtlerden oluşan ve Irak'ta PKK ile mücadelede önemli rol oynayan Roj Peşmergeleri olabilir. Roj Peşmergeleri Suriye Kürt Ulusal Konseyi'nin (ENKS) askeri kanadıdır. Roj Peşmergelerinin askeri olarak güçsüz olduğu dönemde YPG onları Esed ile yaptığı anlaşma gereğince Suriye'den kovmuştur. Fakat aradan geçen yıllar içerisinde İKBY yönetimi Roj Peşmergelerini eğitmiş, donatmış ve önce DEAŞ'a karşı sonra da PKK'ya karşı kullanmıştır. YPG tarafından yurtlarından kovuldukları için, İKBY yönetimi Roj Peşmergelerini PKK'ya karşı Irak Peşmergelerinden daha güvenilir ve etkin bir unsur olarak değerlendirilmekte ve öncelikli olarak bu unsurlarla hareket etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetler'nin Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği operasyonlarda kuzeyden güneye ilerlerken, Peşmerge de PKK'nın ikmal hatlarını kesmiş ve kuzeye doğru alan kontrolünü genişletmiştir. Zaman zaman PKK ile Peşmerge güçleri arasında yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Peşmerge unsurları genellikle Roj Peşmergelerinden oluşmaktadır. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü, PKK medyası Roj Peşmergelerini Türkiye'nin paralı askerleri olarak nitelendirmektedir. Roj Peşmergelerinin siyasi kolu olan ENKS ise Suriye halkının resmi temsilcisi olan İstanbul merkezli Suriye Ulusal Koalisyonu (SMDK) içerisinde görev almaktadır ve SMDK'nın Başkan Yardımcılığı makamı bir ENKS üyesi tarafından temsil edilmektedir. Ayrıca Afrin bölgesinde de ENKS'nin yerel meclislerde siyasi varlığı bulunmaktadır.

ABD'nin Suriyeli Kürtler üzerindeki hassasiyeti ve Türkiye'nin YPG noktasındaki kesin tutumu göz önünde bulundurulduğunda, olası bir Türk-Amerikan uzlaşısı için Roj Peşmergeleri uygun bir alternatiftir. Zira Roj Peşmergelerinin Suriye'deki Kürt yoğunluklu bölgelerin kontrolünü YPG'den alması hem Türkiye'ye karşı olan terör sorununu önemli ölçüde çözecek hem de ABD nezdinde Suriyeli Kürtler korunmuş olacaktır.

Ortak zemin bulunmazsa...

Ancak, Suriye'de Türkiye ile ABD arasında bir ortak zemin bulunamazsa, Türkiye askeri yollara başvurmalıdır. Rusya'nın Ukrayna Savaşı ile zayıfladığı bu denklemde, Tel Rıfat terörden temizlenmelidir. Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrol alanını Tel Rıfat'a genişletilmelidir. ABD ve YPG'nin Tel Rıfat'taki YPG varlığını resmi olarak reddetmesinden ötürü bölgeye yönelik askeri bir operasyon ABD'nin hazırda bekleyen yaptırımlarını devreye sokmayacaktur. Nitekim Trump tarafından çıkarılan ve Biden tarafından süresi uzatılan başkanlık kararı gereğince, YPG'ye karşı olası bir askeri harekat otomatik olarak Türkiye'ye karşı yaptırımları devreye sokacaktır. Tel Rıfat'ta resmi olarak YPG'nin bulunmaması yaptırımların devreye girmesini engelleyecektir. Bugüne kadar o bölgenin terörden temizlenmemesinin yegâne sebebi Rusya'nın askeri varlığı ve korumasıdır. Ukrayna Savaşı sebebiyle zayıflayan Rusya'nın Tel Rıfat için Türkiye'yi ve Suriye Geçici Hükümeti'ni karşısına alma ihtimali zayıftır.

Tel Rıfat'ın temizlenmesinin ardından Menbiç ve Fırat'ın doğusundaki YPG, Rusya'nın askeri koruması ve Amerikan desteği ile varlığını sürdürecektir. Nitekim Batılı devletler resmi beyanatlarda dahi YPG'ye 'Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi' olarak hitap etmektedirler. Eğer bölgedeki statüko devam ederse, YPG'nin sözde özerk yönetimi fiili bir durum üzerinden tahkim edilecek ve resmileşecektir. Bu sebeplerden dolayı, YPG tehditini bertaraf edilmiş olarak görmek büyük bir hata olur. Eğer yukarıda belirtilen ABD ile uzlaşı mümkün olmaz ve askeri seçenekler değerlendirilemezse, YPG'nin devletçik hayaline karşı askeri adımlar kadar siyasi adımlar da önem arz etmektedir.

Bunların arasında en önemlisi, Türkiye'nin de arasında bulunduğu 114 devlet tarafından Suriye halkının resmi temsilcisi olarak kabul edilen Suriye Ulusal Koalisyonu (SMDK) ve onun seçtiği Suriye Geçici Hükümeti'ni güçlendirmek, aktör olarak pozisyonunu sağlamlaştırmaktır. YPG ile mücadeleyi siyaseten sadece Türkiye olarak değil, Suriyeliler ile beraber yapmak gerekir. YPG'nin varlığı Türkiye'ye bir tehdit oluşturmaktan önce Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve Suriyelilerin güvenliğine bir tehdittir. Son dört yılda Türkiye'de ciddi terör saldırıları gerçekleştiremeyen terör örgütü, düzenli olarak Suriye'de saldırılar düzenlemekte ve sivilleri hedef almaktadır. YPG'nin zorla Suriyelileri ve Suriyeli çocukları silahaltına alıp silah zoruyla kendi saflarında kullanmaktadır. YPG Suriyelilere zulmetmekte, keyfi şekilde gözaltına almakta, işkence etmekte ve daha birçok farklı suçlar işlemektedir. YPG'nin DEAŞ ile mücadelede bir ortak olamayacağı, bölgesel istikrarı tehdit ettiği ve YPG'nin asıl yönetiminin Suriyelilerden değil, Kandil dağlarından gelenlerden oluştuğu Suriyeli yetkililere anlatılmalıdır. SMDK ve Suriye Geçici Hükümeti Esed rejimi ile YPG'nin işbirliğini dünya kamuoyunda ortaya koymalıdır. Bunun için de SMDK'nın ve Suriye Geçici Hükümeti'nin prestiji, meşruiyeti, gücü, sorumlulukları, yetkileri ve özgür karar alma kapasitesi artırılmalıdır. Dünyanın SMDK ve Suriye Geçici Hükümeti'ni bir aktör olarak görmesi durumunda, Türkiye'nin de pozisyonu güçlenecektir. Nitekim Suriye dosyasında Türkiye ile SMDK ve Suriye Geçici Hükümeti'nin görüşleri örtüşmektedir.

Ancak mevcut durumda hem SMDK hem de Suriye Geçici Hükümeti yabancı devletlerce özgül ağırlığı olan aktörler olarak görülmemektedir. Örneğin yabancı kuruluşların Suriye haritalarında YPG ve Esed rejimi bölgeleri YPG ve müttefikleri ve Esed rejimi ve müttefikleri olarak tanımlanırken, Suriye'nin kuzeyindeki bölgeler Türkiye ve müttefikleri olarak tanımlanmaktadır. Elbette bunun altında YPG'ye destek veren Batılı devletlerin, Esed'e destek veren Rusya ve İran'ın ve Türkiye'nin Suriye'deki varlığına karşı duran farklı Arap devletlerin algı operasyonları bulunduğu bir gerçektir. Ancak Türkiye'nin de bu hususlarda bazı eksiklikleri bulunmaktadır. Örneğin Barış Pınarı Harekâtı esnasında ABD Başkanı Trump YPG'nin sözde komutanı Mazlum Abdi ile telefon görüşmesi yaptığını kamuoyuna duyurmuştu. Ancak sahada Türk askeri ile Suriye Milli Ordusu beraber savaşmasına rağmen, Suriye Milli Ordusu'nun bağlı olduğu Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanı ile Türk yetkililerin bir araya geldiği bir görüntü verilmedi.

Türkiye'nin SMDK'yı ve Suriye Geçici Hükümeti'ni sahada ve masada daha etkin olan aktörlere dönüştürmesi, yerel ve uluslararası meşruiyetini sağlamlaştırması, Türkiye'nin hem terörle mücadelesinde elini güçlendirecektir hem de genel Suriye politikasına ciddi katkıları olacaktır. Özellikle Esed rejiminin Ukrayna-Rusya Savaşındaki tutumu ve Ukrayna'ya paralı askerler gönderme hazırlıkları rejimin tekrar normalleşme gayretlerini baltalamışken, SMDK ve Suriye Geçici Hükümeti'nin öne çıkması Suriye'nin geleceğini belirleme noktasında Türkiye'nin pozisyonunu tahkim edecektir. Suriye'de gelecekte siyasi çözüm için bir ortam oluştuğunda, Türkiye'nin müttefiklerinin özgül ağırlığı ve güçleri Suriye'nin geleceğini olumlu yönde etkilemek için kritik öneme haiz olacaktır.

Kısaca, yeni dönemde Türkiye Suriye politikasında sadece sahada değil, artık masada da Suriyelilerle beraber hareket etmelidir. Nasıl ki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekatlarında Suriye Milli Ordusu ile Türk Silahlı Kuvvetleri askerleri beraber şehit oldularsa, Türk diplomatları ve Türk bürokratları Suriyelileri müttefik olarak görüp onları öne çıkararak masada beraber mücadele etmelidir.

@OmerOzkizilcik