Suskunluk sarmalı ve yankı odası arasında siyasal iletişim

Muhammed Ersin Toy/ Yazar
19.06.2023

Egemen görüşü sahte ve bot hesaplarla oluşturmak, karşıt görüşteki her “düşünce ve görüşü” öteki ilan etmek ile siyasal zafer kazanmak imkânsızdır. Sokaktaki bireyin, değerleri, düşünceleri ve gündemi sosyal medyaya girince değişmemektedir. Sosyal medya sadece bir araçtır.


Suskunluk sarmalı ve yankı odası arasında siyasal iletişim

Geleneksel medya ile yapılan seçim çalışmaları ve siyasal iletişim kampanyaları artık 90'ların ortalarından itibaren Türkiye'nin hayatına karışan internet ile birlikte yeni bir biçime ve anlatıya kavuşmuştur. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte siyasal iletişim sürecinde ise bu anlatı daha çok Türkiye'de Twitter ile kendini açığa çıkarmıştır. Artık siyasal erkin bu yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkardığı iletişim mecralarını es geçerek bir söylemde bulunması, siyasal iletişim kampanyaları oluşturması neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Sosyal medyayı nereye kadar ciddiye almalı?

Twitter'ın, 280 karakterlik sınırlı yapısından dolayı, -ücretli bir şekilde karakter sayısı yine de 4000 karaktere arttırılsa da- siyasal aktörlerin, duyguları ve bireyi harekete geçirici etkili bir dil kullanmayı tercih ederek gönderilerini daha sloganik ve ideolojik kalıplara soktukları son seçimlerde de görülmüştür. Siyasal aktörün, Twitter'da attığı bir tweetin ulaştığı kişi sayısı, geleneksel yöntemlerle yapılan siyasal iletişim çalışmalarında ulaşılanın neredeyse iki-üç katıdır. Bu nedenle, mobil cihazların, bilgisayarların, tabletlerin dahi içine giren bir iletişim yönteminin, siyasal aktörler tarafından yadsınamayacak kadar değerli olduğu apaçık ortadadır. Siyasal aktör, vermek istediği mesajı, geleneksel iletişim araçlarıyla çok uzun ve çok yorucu bir yöntemle verirken, daha üretken ve daha etkili olduğu sosyal medya aracılığıyla kolayca vermektedir. Twitter üzerinden paylaşılan bir videonun ortalama 10 milyon erişimi, canlı miting yayınının ortalama 300 bin erişimi dikkate alındığında; sanal ortamda gerçekleştirilen mitinglerle, gerçek mitingler arasındaki farkın neredeyse birincisi lehine öne çıktığı saptanan bulgulardır. Geleneksel siyasal iletişim yöntemlerinden olan mitinglere, toplantılara, etkinliklere katılımın ilerleyen dönemlerde azalacağı öngörülmektedir. Sanal ortamda gerçekleştirilecek miting ve söyleşilerin kitleleri daha da konsolide ettiği, siyasal aktörün Twitter üzerinde paylaştığı gönderilere olan ilgisiyle açıklanabilir. Ayrıca, siyasal aktör doğrudan birebir kitlesini ve tepkilerini de görebilmektedir. Yaptığı paylaşımın kitle nezdinde bir karşılığı olmadığı, hatta eleştirildiğinin ortaya çıkması durumunda ise bu yeni duruma özgü ona göre tavır değiştirebilme ve yeni bir siyasi yol çizebilme imkânına sahip olmaktadır.

Sosyal medyanın, kullanıcılardan, bireylerden oluşmasından dolayı siyasal erk, sosyal medyada birebir canlı bir kitle ile karşı karşıyadır. O kitlenin sayısal analizini yapması oldukça kolaydır. Fakat bir durum vardır ki dikkate alınmadan geçilmemelidir. Siyasal erk, karşısındaki kitleyi pasif ve sadece alımlayıcı olarak gördüğü vakit, yani karşındaki yapıyı "sanat bot"lar olarak değerlendirdiği vakit, kitleyi inşa ettiğini düşünür. Oysa sanal ortamdaki kitle "sokaktaki kitlenin" kendisidir. Sokaktaki kitlenin düşünceleri sanal ortama kayınca değişmiyor. Twitter'da siyasal erkin attığı bir içerik dakikalar içerisinde milyarlarca beğeniye ulaşabilir. Milyarlarca görüntülemeye de ulaşabilir. Ama bu o milyarlarca beğeni ve görüntülemenin "desteklendiği ve yahut onaylandığı anlamına gelmez. Sosyal medya "fikirleri ve görüşleri" ya da algı yönetimi yapabilmenin imkanını sağlar ama bu karşıdaki kitleyi "inşa edebilme" veyahut "doğrudan bir yapı kurabilme imkanı" sağlamaz. Bugün Türkiye'deki siyasal erkin en büyük yanılgısı bu olmuştur. Sokağın sesini dikkate almadan, sosyal medya üzerinden yapılmak istenen "toplum mühendisliği, yüksek beğeni ve görüntülemenin" sosyal medya ile birlikte ters etki yaptığını; bir grup kitleyi "kendi yankı odasında" bilinçsiz bıraktığını diğer bir grup kitleyi de "suskunluk sarmalına" sokarak, kendi fikir ve görüşleri dışında egemen bir görüşün olmadığı yolunda bir hissiyata soktuğunu fark etmemişlerdir. Yüksek etkileşim ve beğeni sadece bot hesapların işlerini yaptığı trollerin görevlerini yerine getirdiklerini ispat etmelerine yardımcı olacaktır. Bu aynı zamanda bir linç kültürünü de doğurarak "dijital faşizme" de sebep olmaktadır. Egemen görüşü sahte ve bot hesaplarla oluşturmak, karşıt görüşteki her "düşünce ve görüşü" öteki ilan etmek ile siyasal zafer kazanmak imkânsızdır. Sokaktaki bireyin, değerleri, düşünceleri ve gündemi sosyal medyaya girince değişmemektedir. Sosyal medya sadece bir araçtır. O da fikirleri ve görüşleri görünür kılmaya yarayan bir araç! Kanaatimizce dikkate alınması gereken en önemli nokta da budur:

Siyasal aktörün bunu ihmal etmesi, inşa ettiği ve ikna ettiğini düşündüğü bir kitlesinin oluştuğunu düşünmesi siyasal gelişim açısından en büyük yanılgı olmaktadır.

14 ve 28 Mayıs seçimlerinde liderler sosyal medyayı nasıl kullandı?

Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs Seçimleri için Twitter'da daha çok güvenlik ve geleceğe yönelik söylemler üzerinden içerik oluştururken, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise tamamen gündelik sorunlara ve gündelik problemlere yönelik çözüm ve öneriler ile içerik oluşturdu. Erdoğan, Twitter'a yönelik özel içerik oluşturmadan, geleneksel medya için oluşturulmuş içerikleri transfer yoluyla Twitter hesabından paylaşırken, Kemal Kılıçdaroğlu daha farklı davranarak sadece Twitter'ın yapısal özelliklerini dikkate alarak, Twitter mecrası için özel içerik üretti.

Erdoğan, TOGG, TCG Anadolu gemisi, hızlı tren, SİHA ve İHA derken, Kemal Kılıçdaroğlu, soğan, asgari ücret, gençler, emekli maaşı ve gündelik hayatımızda karşı karşıya olduğumuz ve etkileri sokakta hissedilen güncel meseleleri dile getirdi. Erdoğan, 14 Mayıs seçimlerinin önemini vurguladı, cumhuriyetimizin yüzüncü yılını, Türkiye'nin etkin ve aktif olduğu bir yüzyıla çevireceği iddiasında ve vaadinde bulundu. Kılıçdaroğlu ise ekonomik refah içinde, özgür bir ülkede yaşayacağımızın sözünü vererek söylemlerini inşa etti. Erdoğan, paylaşımlarında sıklıkla deprem ve depremzedeler için güven kaynağı olduğundan bahsederek, umut ve istikrar noktasında telkinlerde bulundu. Kılıçdaroğlu ise daha çok ekonomik iyileşmelere atıflarda bulundu. Erdoğan, siyasal iletişim sürecini açılışlar ve TV programları üzerinden oluşturdu, mitinge biraz daha geç başladı. Kemal Kılıçdaroğlu bunların yanı sıra mitinglere çok erken başladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter için oluşturduğu videolarda görüntüleme sayısının 10 milyonları aşması, -bir videosunun 100 milyonu aşması (alevi başlıklı)- beğeni sayılarının 100 bin rakamlarını aşması, Twitter'a yönelik içerik üretmenin önemini gösterirken, Twitter kitlesine yönelik oluşturulan içeriklerin de karşılık bulduğunu bize göstermektedir. Bunun ters etki yaptığı durumlar da olabilmektedir. Sadece kendi kitlesinin "kendi içerisine bir iletişim sarmalına girmesiyle, karşı kitleyi duymaması" ve karşı kitlenin de konuşmaması durumlarında olduğu gibi.

İkinci turdaki söylem değişikliği

Seçimlerin ikinci tura kalmasıyla birlikte iki liderin de Twitter kullanımı ve söylemleri değişmiştir. İlk olarak, Kemal Kılıçdaroğlu 28 Mayıs seçimlerini bir referandum olarak gördüklerini belirtirken aynı zamanda ikinci seçim sürecinde sosyal medya kullanımında daha çok "mülteciler, terör örgütlerine olan bakış açısı, Türk milleti ve devletine olan bağlılık olarak kurgulamıştır. İkinci tur seçimleri süresince söylemleri keskinleşen ve radikal sağ partilerin söylemlerini kendi bünyesine katan Kılıçdaroğlu, yaşanan bu söylem değişikliğini içerik olarak yeterince besleyememiştir. İlk tur seçim süresince Twitter kullanımı çok yüksek iken ikinci turda Twitter kullanımı da önemli oranda düşmüştür. Twitter'a yönelik özel içerik üretmektense sadece metin ve miting alanlarından ya da TV programlarının Twitter'a transfer edilmesiyle bir iletişim stratejisi kurmuştur.

Recep Tayyip Erdoğan, 28 Mayıs'ı istikrar ve güvenin kazanacağı bir seçim olarak gördüklerini belirtmiş, bunu Cumhur İttifakı'nın mecliste çoğunluk olmasıyla ilişkilendirmiştir. Erdoğan, ikinci tur seçimlerinde Twitter'ı sade ve oldukça yoğun bir şekilde transfer paylaşımlar yaparak kullanmıştır. Metin ağırlıklı bir paylaşım yaparak, mesajlarının direkt anlaşılmasını istemiştir.

Sokak algıyı yener

Sosyal medyada siyasal iletişim ile birlikte artık siyasal kampanyalar, siyasi tasarım ve stratejilerin inşa edilme süresi bir dakikanın altına inmiştir. Bir dakika içerisinde yaşanan bir gelişme bir siyasi iletişim kampanyasının başat oyuncusuna dönüşebilir ve o oyuncu bütün siyasal kampanyayı arkasında sırtlayabilir. Tarihler 17 Mayıs 2023'ü gösterdiğinde sosyal medyada özellikle Twitter'da, "depremzedeler kaldıkları yerlerden Tekirdağ Belediyesi tarafından zorla çıkartılıyor" başlıklı içerik video ve metinleriyle trend topiklere ulaşmıştı. 28 Mayıs 2023 günü yapılacak olan 2. Tur seçimlerinin ana ekseni sosyal medyada dönen bu "depremzedelerin yerlerinden zorla çıkarılması" veyahut "depremzedelerin kaldıkları yerlerden zorla çıkartılmadığı" söylemi üzerinden gerçekleşmiştir. Cumhur İttifakı, var olan videolara atıfla "Depremzedeleri zorla yerlerinden çıkartıyorlar, depremzedelere olan davranış ve saygı bu. Oy yoksa hizmet de yok denilen bir anlayış var. Oysa biz bize oy vermeseler de herkese hizmet edeceğiz" diyerek bir seçim kampanyası ve söylem üstünlüğü kurmuştur. Millet İttifakı ise bu yaşananların gerçekliği yansıtmadığını ifade etmekle yetinmiştir. Yaklaşık sekiz gün boyunca seçim kampanyalarının ana eksenini sosyal medyaya sızan sadece 30 saniyelik bir video oluşturmuş ve tüm liderler bu video ekseninde siyasal söylem geliştirmişlerdir. Günümüzde siyasal iletişim çalışmalarında anlık inen verinin siyasal kampanyaya ve söyleme dönüşmesi sosyal medya ile birlikte olmuştur. Sosyal medyayı iyi yönetemeyen veyahut bu hızlı söylem karşısında pozisyon alamayan siyasal erkin, kitleleri yönlendirme ve kendini anlatma ihtimali çok zayıftır. Sosyal medya, sokağın ve hakikatin sesi olarak kullanıldığında seçimlerin ve ülkenin kaderini değiştirecek denli önemli bir iletişim aygıtıdır. Aynı şekilde de trol ve bot hesaplarla yapılan algı yönetimi amaçlı ulaşılan 100 milyon görüntülemenin, 100 bin miting kalabalığına yenileceği bir ortamdır.

Gelecekte, anlık siyasal söylem oluşturma ve kampanya düzenlemelerini çok sık konuşacağımız günlerin bizi beklediğini söylemek tahmin olmanın ötesinde bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Tekrar söyleyelim, sokak her zaman algıyı yener!