Suudi Arabistan’ın Mısır’daki darbeyle ünsiyeti ne?

Nevzat Çelik / Sorbonne Ün. Doktora Öğrencisi / [email protected]
24.08.2013

Bugün Suudi Arabistan Suriye’de Esad rejimini devirme konusunda Türkiye ile ittifak içinde bulunurken Mısır konusunda ihtilafa düşmüş durumda. Aslında bu durum Suudi rejiminin içine düştüğü handikabın ve çaresizliğin de göstergesi.


Suudi Arabistan’ın Mısır’daki darbeyle ünsiyeti ne?

Demokratik bir seçimle işbaşına gelen Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in lideri Muhammed Mursi 3 Haziran’da askeri bir darbe ile görevinden uzaklaştırıldı. Mısır’da yaşanan bu militarist ve kanlı darbeye Türkiye, Katar ve Müslüman Kardeşler’e yakınlığı ile bilinen Tunus’taki Ennah’da Partisi ve lideri Raşid Gannuşi dışında kalan hemen hemen tüm Arab ülkeleri bu darbeyi destekleyen mesajlar yayımladılar. Müslüman ülkede yaşayan ekseri sade vatandaşlar başta Suudi Arabistan gibi ‘şeriat’la yönetilen diğer müslüman Arap ülkelerin Mısır’da yaşanan bu kanlı darbeyi kınamalarını beklerdi. Ama öyle olmadı, darbeden kısa bir süre sonra Suudi Kralı Abdullah’ın mesajı dünyaya şu şekilde geçti, “Suudi Arabistan Krallığı, halkı ve hükümeti ile terörizme (Müslüman Kardeşler’e) karşı Mısır’daki kardeşlerinin (ordunun) yanında duracaktır.”

Böylece, Suudi rejimi Mısır’daki askeri darbeyi hem alkışladı hem de darbenin başarılı olması için milyarlarca dolar para yardımı sağladı. Ve en nihayetinde Müslüman Kardeşler’i “terörist’ ilan etti.

Sünni Vahhabi ideoloji

Peki, tarihsel ve kültürel olarak İslami bir geleneğin savunucusu olan bu ülke neden Mısır’daki askeri rejimin sivil Müslümanları öldürmesini destekliyor?

Suudi Arabistan gücünü ne rejiminin evrenselliğinden ne de sanayi ve teknolojik altyapısından sağlamaktadır. 1940’lara kadar bütün gelirini hac kafilelerinden sağlayan ve dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Suudi Arabistan, dev petrol rezervlerinin bulunmasıyla bugün dünyanın en zengin devletlerinden biri haline gelmiştir. Suudi Arabistan bu rezervlerin Amerika tarafından denetlenmesi ve pazarlanması (Aramco: ArapAmerikan Petrol Şirketi) nedeniyle hem giderek zenginleşti hem de güvenliğini garanti altına aldı. Amerika bu dev petrozengin Suudi rejimini eleştirmekten sürekli kaçınmış ve İran’a karşı ideolojik ve tarihsel düşmanlığı nedeniyle bölgedeki en önemli müttefiki haline getirmiştir.

Suudi Arabistan’ın Mısır’daki askeri darbeyi desteklemesinin ardında iki ana neden yatmaktadır.

Birincisi ideolojik? Suudi Arabistan İslam’ın katı bir yorumu olan Sünnî Vahabbi bir ideoloji ile yönetiliyor. Bu ideoloji ülkenin hem iç hem de dış politikasının belirlenmesinde etkin bir rol oynuyor. İran’ın başını çektiği Şiizm’in özellikle Körfez ülkeleri başta olmak üzere Ortadoğu’da yayılmasını önlemek için Suudi Arabistan devleti her türlü çabayı gösteriyor. Örneğin 1980’ de Irak İran savaşında İran’a karşı Saddam’a milyarlarca dolar yardım sağlamıştı. Bu rejim aynı zamanda kendisine rakip olan İslam’ın farklı yorumlarına da karşı çıkıyor. Arap ve İslam dünyasında kendi Sünnî Vahhabi (Batı dünyası genelde bu tür İslami anlayışlara topluca ‘Selefiler’ demeyi tercih ediyor) anlayışının etkin olması ve kendi liderliğini pekiştirmesi için milyonlarca dolarlık fonlar oluşturuyor.

Suudi Arabistan son yıllarda Müslüman Kardeşler’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki popülaritesinin artmasından giderek endişe duymuştu. 11 Eylül saldırılarının arkasında Müslüman Kardeşlerin İslami ideolojisinin etkin olduğunu ileri sürüp bu hareketin kendi ülkesindeki bütün faaliyetlerini yasaklattı. Lakin bu saldırılarda adı geçen 19 teröristten 15”i Suudi Arabistan vatandaşıydı. Suudi devleti için esas kırılma noktası Müslüman Kardeşlerin İran’a karşı olumlu ve dostane ilişkiler kurmaya teşebbüs etmesi ile başladı. Bazı Hizbullah yanlısı grupların Sina yarımadasındaki faaliyetleri ve Mursi iktidarının bu grupları barındırma yanlısı tutumu Suudi rejimini kaygılandırmıştı. Suudi rejimi bu yüzden Suriye’de Şia yoğunluklu Esad rejimini devirmek için radikal dinci grupları finanse ederken, Mısır’da Müslüman Kardeşlere karşı yapılan askeri darbeyi kendi Sünnî Vahhabist ideolojisinin etkin güç olması için destekledi.

Hanedanlığı koruma güdüsü

İkincisi? Suudi Arabistan Suudi hanedanlığı tarafından İslami bir krallık ile idare edilmekte. Bu hanedanlık demokrasinin Ortadoğu’ya gelmemesi için bölgedeki oligarşik, askeri, dikta ve krallık rejimlerinin devamını sağlamak istiyor. Arap Baharı diye tanımlanan halk hareketlerinin demokrasiye dönüşmesi ve halkın yönetimde söz sahibi olması en başta Suudi rejimi olmak üzere petrozengin birçok Körfez ülkesini kaygılandırmakta. Bölgede demokratik seçimlerin olması hiç şüphesiz Suudi hanedanlığı gibi milyarlarca dolarlık malvarlıkları, jet ski yaşamları olan bu oligarşik rejimleri sonlandıracaktır.

Bu yüzden Mısır’daki halk devrimi ve ardından Müslüman Kardeşler’in seçimle işbaşına gelmesi bölgedeki monarşilerin ve krallıkların antidemokratik rejimleri desteklemesine ve ittifak kurmalarına sebep oluyor. 2011’de Hüsnü Mübarek’in devrilmesini destekleyen Amerika ile ilk defa ters düşen Suudi Arabistan, Mübarek’in düşmesiyle Mısır’daki konsolosluklarını kapatma kararı almıştı. Buna rağmen Mursi 11 Temmuz 2012’de ilk yurtdışı gezisini Suudi Arabistan’a yapmış ve her iki tarafın ilişkilerini ortak bir zeminde geliştirmelerini amaçlamıştı. Bu görüşmede Suudiler demokratik halk hareketlerinin kendilerine yansımaması için Mursi’yi ikna etmeye çalışmış, Mursi’de ekonomik kriz içindeki ülkesine yardım etmesi için Suudilerden yardım talebinde bulunmuştu. Büyük ihtimalle bu görüşme her iki tarafın da hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı. En son Suudi’li yetkililer Amerika’nın Mısır’a yaptığı yardımı kesmesi ve Batı’nın ambargo uygulaması halinde, bu ülkedeki askeri yönetime daha fazla yardımda bulunmaktan kaçınmayacaklarını açıklamışlardı. Bununla birlikte birçok petrozengin Körfez ülkelerinin diplomatları Mısır’daki askeri yönetimin aslında “terörizm” ile mücadele ettiğini kanıtlamak için uluslararası diplomatik girişimlerde bulunuyorlar.

Bugün Suudi Arabistan Suriye’de Esad rejimini devirme konusunda Türkiye ile ittifak içinde bulunurken Mısır konusunda ihtilafa düşmüş durumda. Aslında bu durum Suudi rejiminin düştüğü kendi handikabının ve çaresizliğinin de göstergesi durumunda. Arap dünyasının en önemli iki aktöründen biri olan Suudi zenginliğiyle öne çıkarken Mısır tarihsel ve kültürel etkisiyle Arap ve İslam dünyasını etkilemeye devam ediyor.