Tarım politikaları ve kalkınmada bütüncül yaklaşım

Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş/ Akdeniz Üniversitesi
28.11.2020

Kanun yapıcı anayasal bir kurum olan TBMM hobi bahçeleri konusuna mevzuat açısından günümüz ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yaklaşmış ve mevcut mevzuat içerisinde yaptığı değişikliklerle yeni bir düzenleme getirmiştir. Konu sadece bugünün değil, her dönemin en önemli maddelerinden biri olarak gündemde yer alacaktır.


Tarım politikaları ve kalkınmada bütüncül yaklaşım

4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun” hobi bahçeleriyle birlikte, toplum sağlığı ve doğal kaynakların korunmasına yönelik çok önemli konuları kapsıyor. Bir önceki yazımızdaki “Hobi bahçeleri üzerinde yapılan tartışmaların çok yönlü ele alınarak toplum yararı ve tarım topraklarının korunmasına yönelik bir senteze ihtiyaç bulunuyor.” ifadesini tekrar ederek 4 Kasım 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun” üzerinde duralım.

Bilindiği gibi 7255 sayılı söze konu kanun sadece hobi bahçelerini içermiyor, toplum sağlığı ve doğal kaynakların korunmasına yönelik güncel ve çok önemli konuları kapsıyor.

Değişmez ilke, amaç dışı kullanım

Öncelikle mevcut mevzuatın, kanunların önemli içeriğe sahip olduğunu ve tarım topraklarının amaç dışı kullanımına izin vermediğini bir kez daha vurgulayalım.

Bununla birlikte doğal olarak değişen şartlar ve gelişmeler kanunların da tekrar düzenlenmesini gerekli kılıyor. Hobi bahçeleri konusunda da böyle oldu. Yeni şartlar yeni düzenlemeleri gerektirdi.

7255 sayılı Kanun’un getirdiklerine bakıldığında; ilk olarak Kanun’un 17. Maddesi’nde; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8/A maddesinin birinci fıkrasının beşinci cümlesi olan “Yeter gelirli tarımsal arazilerin ekonomik bütünlüğe sahip olmayan kısımları Bakanlığın izni ile satılabilir.” ifadesi ve dolayısıyla 2005 yılında ilgi kanunun yayınladığı düzenlemeler öncesinde yer alan “Miras yolu ile intikallerde yeter büyüklükteki parseller oluşturulamıyorsa ifraz yapılmaz; ortak kullanım, kiralama veya satış yoluna gidilir.” ifadesinin yürürlükten kaldırıldığı görülmektedir.

Bununla birlikte Madde 18’de; 5403 sayılı Kanunun 8/B maddesinin başlığında yer alan “yeter gelirli” ibaresi madde başlığından ve birinci fıkrada yer alan “tarımsal arazi ve yeter gelirli” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve “Tarım arazilerinde; ifraz, hisselendirme, pay temliki, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi, elbirliği mülkiyetinin devri, paylı mülkiyet olarak intikal, taksim ve vasıf değişikliği işlemleri Bakanlığın izni ile yapılır.” fıkrası eklenmiştir.

Yine Madde 21’de; 5403 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “İmar planlarında tarımsal niteliği korunacak alan olarak ayrılan yerler ile kamu yararı kararı alınarak tarım dışı amaçla kullanım izni verilen yerler, yeniden izin alınmaksızın bu amaç dışında kullanılamaz ve planlanamaz. Ancak yerleşim alanlarının gelişim alanı ihtiyaçlarını karşılamak için izin verilerek planlanmış alanlarda yeniden izin şartı aranmaz.”

Buna göre 2005 yılında çıkarılan ve aşağıda verilen kanunun 13. Maddesi’nde eklenen ifade ile “İmar planlarında tarımsal niteliği korunacak alanlar ve kamu yararı kararı olan alanların amaç dışında kullanılamayacağı ve planlamayacağı” hükmü getirilmiştir.

Kırsal kalkınma

Tarım Kanunu; tarım sektörünün ve kırsal alanın, kalkınma plân ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesi ve desteklenmesi için temel metin niteliğindedir ve gerekli politikaların tespit edilmesi ve düzenlemelerin yapılmasını amaçlamaktadır.

Tarım politikalarının amaç, kapsam ve konularının belirlenmesi; tarımsal destekleme politikalarının amaç ve ilkeleriyle temel destekleme programlarının tanımlanması; bu programların yürütülmesine ilişkin piyasa düzenlemeleri, finansman ve idarî yapılanmanın tespit edilmesi; tarım sektöründe uygulanacak öncelikli araştırma ve geliştirme programlarıyla ilgili kanunî ve idarî düzenlemelerin yapılması ve tüm bunlarla ilgili uygulama usûl ve esaslarını kapsayan “Tarım Kanunu”nu 18 Nisan 2006 tarihinde çıkartılmış ve 25 Nisan 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanunun 4. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tarım politikası genel olarak “tarım sektöründeki refah düzeyini yükseltmek” olarak belirtilmektedir ve aşağıda verildiği gibi sıralanan amaçlar oldukça kapsamlıdır:

n Tarımsal üretimin iç ve dış talebe uygun bir şekilde geliştirilmesi, doğal ve biyolojik kaynakların korunması ve geliştirilmesi, verimliliğin artırılması, gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi,

n Üretici örgütlerinin geliştirilmesi, tarımsal piyasaların güçlendirilmesi, kırsal kalkınmanın sağlanması.

Tarım politikalarının ilkeleri ise kullanılacak politika araçlarının temel işlevlerini ve çerçevesini belirlemektedir. Söz konusu ilkeler ise şöyledir;

a) Tarımsal üretim ve kalkınmada bütüncül yaklaşım

b) Uluslararası taahhütlere uyum

c) Piyasa mekanizmalarını bozmayacak destekleme araçlarının kullanımı

ç) Örgütlülük ve kurumsallaşma

d) Özel sektörün rolünün artırılması

e) Sürdürülebilirlik, insan sağlığı ve çevreye duyarlılık

f) Yerinden yönetim

g) Katılımcılık

ğ) Şeffaflık ve bilgilendirmek.

Temel değişiklikler

4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun” 2006 yılında çıkarılan “Tarım Kanunu”nda büyük değişikliklere yol açmamıştır. Temel değişiklikler ise şöyledir:

4 Kasım 2020 tarihinde yürürlüğe giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun”un 27.maddesi, 18 Nisan 2006 tarihinde çıkarılan 5488 sayılı “Tarım Kanunu”nun 19. maddesinin birinci fıkrasında yer alan (e) bendinin ilk cümlesine “güçlendirilmesi” ibaresinden sonra gelmek üzere, “modern sulama sistemlerinin geliştirilmesi” ibaresi eklenmiş ve (ğ) bendi ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Pekala “Tarım Kanunu”nun 19. maddesinin birinci fıkrasında yer alan (e) bendi değişiklik sonrası aşağıda verildiği gibidir:

• e) Kırsal kalkınma destekleri: Kırsal gelirlerin artırılması ve çeşitlendirilmesi, kırsal altyapı ve sosyal yapının güçlendirilmesi, modern sulama sistemlerinin geliştirilmesi ile doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi amacıyla, kırsal toplum kesimlerinin birlikte veya ferdî olarak yürütecekleri yatırım projelerinin maliyetinin bir kısmı, masraf paylaşma esasına göre, devlet tarafından karşılanır. Kırsal kalkınma destekleri uygulaması Bakanlık tarafından yapılır. Kırsal yatırımların desteklenmesinde, köy ve diğer kırsal alanda yaşayan topluma istihdam sağlayıcı tarımsal ve tarım dışı ekonomik yatırımlara öncelik tanınır. Kırsal kalkınma destekleri çerçevesinde desteklenecek projeli yatırımlarda; hedef kitle ve yerel paydaşların katılımı, tabandan yukarı yaklaşım, sürdürülebilirlik, uygun teknolojilerin kullanılması ve modern işletmecilik sistemlerinin yaygınlaştırılması ilkelerine uyulması esastır. Desteklenecek yatırım projelerinin konuları, desteklemelerin proje türleri bazında hangi oranlarda yapılacağı ve uygulamaya dönük diğer hususlar, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir.

• Ayrıca (ğ) bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla; 19/4/2018 tarihli ve 7139 sayılı Kanunun 42 nci maddesiyle, bu bentte yer alan “, toplulaştırma, tarla içi geliştirme hizmetleri” ibaresi madde metninden çıkarılarak ilgi madde 28 Ekim 2020 tarihinde (7255/27 md.) mülga olmuştur.

Sonuç itibariyle bugün olduğu kadar gelecekte de hobi bahçeleri konusunda kamu faydasını esas alan mevzuatla birlikte, insan ve toplum sağlığına yönelik etkileri de gözeten “dengeli ve kalıcı sürdürülebilir çözümler” üreten stratejiler son derece önemli hale gelmiş bulunuyor.

Bu çerçevede kanun yapıcı anayasal bir kurum olan TBMM hobi bahçeleri konusuna mevzuat açısından günümüz ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yaklaşmış ve mevcut mevzuat içerisinde yaptığı ve yukarıda belirtilen değişikliklerle yeni bir düzenleme getirmiştir.

Esasen her ne düzenleme yapılırsa yapılsın konu sadece bugünün değil, her dönemin en önemli konusu olarak gündemde yer alacaktır. Buna göre tarım arazilerinin ve tarım topraklarının kamu yararını gözeterek sürdürülebilir kullanımını sağlamak temel önceliktir ve bu önceliği ortadan kaldıracak bir anlayış ve uygulamanın kabul edilmesi söz konusu değildir.

[email protected]