Tasavvuf ve siyaset ilişkisi

Murat GÜZEL
6.06.2015

Özkan Öztürk ‘Siyaset ve Tasavvuf’ adlı eserinde Osmanlı devlet geleneği ve siyaset anlayışında kurucu gücün ve meşruiyet sağlayıcı argümanların bir yönüyle tasavvuf geleneği üzerinden devşirildiğini ortaya koymayı amaçlıyor. Bu anlamda değerli


Tasavvuf ve siyaset ilişkisi

Günümüzde genelde tasavvuf ile siyaset arasında herhangi bir fikri bağın olmadığına dair, tarihsel açıdan geçerliliği zayıf, bir düşünce sürekli dile getirilir. Siyasetin tasavvufi anlayışları dışladığı, mutasavvıfların da kendi uzlet köşelerinde dünya işlerinden el ayak çekerek ibadete yöneldikleri varsayımı neredeyse batıl bir inanç halinde günümüzün birçok okumuşuna egemendir.

Oysa dünyadan ve toplumdan uzaklaşarak münzevi bir hayat sürmenin bile siyasi düşünce tarihi bakımından farklı bir şekilde ele alınabileceğini, egemen yapılara karşı bir tür “sivil itaatsizlik” olarak değerlendirilebileceği ortadadır. Üstelik gerek Osmanlı devletinde gerekse diğer Müslüman devletlerde meydana gelen birçok isyan hareketinin arka planında bazı tarikat ve sufilerin olduğu da düşünülürse tasavvuf ile siyaset arasındaki ilişkilerin zannedildiğinden daha karmaşık olduğu görülür.

Osmanlı düşünce tarihinde siyasi eserler veren mutasavvıfların, devlet sisteminin metafizik temellerine dair tasavvuf zaviyesinden yaptıkları yorumlar ve bu bağlamda yazılan eserler hakkındaki çalışmalar da yok denecek kadar azdır. Aynı şekilde Osmanlı devlet nizamının temel ilkelerinin fikri kökleri hakkında da pek az çalışma olduğu ileri sürülebilir.

Sufiler ve devlet

Özkan Öztürk, eserinde Osmanlı devlet geleneği ve siyaset anlayışında kurucu gücün ve meşruiyet sağlayıcı argümanların bir yönüyle tasavvuf geleneği üzerinden devşirildiğini ortaya koymayı amaçlıyor. Eserde Osmanlı siyasi düşüncesi ile vahdet-i vücûd arasındaki ilişki inceleniyor veSadreddinKonevi, Davud el Kayseri gibi sufi alimler yoluyla İbnü’l-Arabî’den Bursevî’ye gelen vahdet-i vücûd çizgisi siyaset ölçeğinde sorgulanyor.

Özellikle 17. ve 18. yüzyıllardaki Osmanlı devlet nizamının sûfîler açısından nasıl yorumlandığı eserin ana sorusu. Bununla birlikte tasavvufi siyaset yaklaşımlarının ve temel konseptlerinin izleri de kitapta ihmal edilmiyor; siyaset, insan-ı kâmil, imamet, hilâfet, kutbiyyet, saltanat, mülk, adalet, salâh ve fesad gibi kavramların tasavvufi anlam dünyasındaki konumları araştırılıyor.

Sokaktan siyasete

Sokak Siyaseti’nin üç temel kabulü var: Siyaset bir inşa sürecidir; bu süreçte kurulan yapılar gündelik yaşam içinde tekrar tekrar yıkılır ve yeniden yapılır; siyasetin gündelik inşası sokakta şekillenir. Yazar siyasetin şekillenmesinde devlet, ulus, egemen kültür gibi makro yapıların rolüne öncelik veren yaklaşımların aksine, özneler ile toplumsal yapılar arasındaki ilişki biçimlerine odaklanıyor, sokak siyasetinin diğer kolektif eylem ve toplumsal hareket biçimleriyle temas ve farklılık noktalarını inceliyor. Berlin’deki grafiticiler ve işgal evi sakinleriyle yapılan saha çalışmasından örneklerle somutlanan çalışmanın ekseninde, günümüzün siyasi krizi ile bu toplumsal hareketlerin ilişkisinin var olduğu öne sürülüyor.

Sokak Siyaseti, Funda Çoban, Metis, 2015

Tanpınar üstüne

1954-1962 yıllarında Tanpınar’ın hem öğrenciliğini hem yardımcılığını yapan, “Ahmet Hamdi Tanpınar: Bir Kültür, Bir İnsan” kitabıyla da bilinen Turan Alptekin, bu kez “Tanpınar’ın Ölümü” ile kritik sorunları ele alıyor. Turan Alptekin, kitabının akademik bir inceleme olarak değil, bir savunma kitapçığı (reddiye) olarak okunmasından yana. Çıkış noktası, Tanpınar ve çevresinde oluşmuş yargıların üstüne gitmek, çoğu taraflı düşünceleri tartışmak; Tanpınar’ın siyasi duruşunu ve edebi kimliğini doğru bir çerçeveye kavuşturmak ve yapıtlarının arkasındaki yalnız insanı göstermek. Alptekin, burada sadece kendi tanıklıklarına dayanmıyor, Tanpınar’ın günlüklerine ve gözardı edilmiş yazılarına da dikkat çekiyor.

Tanpınar’ın Ölümü - Apologia, Turan Alptekin, YKY, 2015

[email protected]